Yirmi değişik şekil altında HORUS, Mısır tanrılar gurubunun en büyük tanrılarındandır.

HORUS

Yirmi değişik şekil altında HORUS Mısır panthâonunun (tanrılar gurubunun) en büyük tanrılarındandır. O, Louvre Müzesinde görebileceğimiz, firavunun önünde zarif kutsama Jestini tekrarlayan atmaca başlı (hieracoc6phale) Horus’tur. Edfou’da, kutsalların kutsalının mabet kapısının kulelerinin on dört katiyle korunduğu, şabin başlı acımasız Horus’da görülebilir. Bedenlerin Açıcısı da denilen Hor – Behoudit, tanrılann zifaf odasının veya çiftleşen canavarların koruyucusudur. Simgesi, şahin kanatlı güneş yuvarlağı, binlerce yıl süresince Mısır’ın ekseri tapınağında onurlu bir yer almıştır. Fakat ruhunuzun derinliklerini araştıracağından hiç kuşkusu olmayan Edfou Horus’unun bakışı ne kadar zalimce bir iz bırakır; mabedin avlusunun yaldızlı ışığında nekadar tedirgin edici, sadece ölülerin tanıdığı bir alemin kapılan önünde ne kadar öbür dünyaya yaraşır bir bakıştır bu…

Piramit tekstlerinde, Seth’i Horus’la karşı karşıya getiren korkunç savaş İlişkisi anlatılır. Oradan Seth’in nasıl husyelerini (testis) kaybettiği ve Horus’un bir gözünden olduğunu öğreniyoruz. Bu kötülüğü kovalayan, yakalayan ve peşini bırakmayan Horus, özellikle ölüler tarafından saygı görmektedir. Çünkü bu ışık yapılı Horus onların «gözünü açmıştır». Böylece ölüler «onun aracılığı ile görebilecekler», Nil kıyılarında canlı iken yürüdükleri zamanki gibi, adımlarını ebediyete o kadar kolaylıkla yöneltebileceklerdir. önceden yapıtından alıntı yaptığımız S. Mayas- sis şöyle yazmaktadır : «İsis, Osiris’i Horus biçiminde dirilttikten sonra onu gökyüzüne, tanrıların karşısına, yeni şekillere, doğru çıkardı… Eski Mısırlılar, içinden çıktığı eski bir şekilden evrim sonucu oluşan her şekle, çocuk diyorlardı. Genç bir adam, kendi kendinin çocuğu, çocukluğunun oğulu (yetişkin, genç adamın oğlu, ihtiyar da yetişkininkidir). O, önceki şekli üzerindeki yengisi ile yeni nitelikler kazanmıştır. Horus, Osiris’ln yeni bir yaşam biçimidir… Evrim, ruhun yükselişi ve saflaşma yoluyla değişimi, önceki tabiatından, şeklinden çıkarak bir çocuk olunmasına bağlı bir şeydir…» ölmüş Osiris’ten çıkıp îsis’i dölleyen tohum bir Horus – Sothis, aydınlık Horus’tur! «Kardeşin İsis, aşkınla mutlu sana geliyor; onu phallus’un üstüne koyarsın, ve tohumun ona dahil olur.» (Piramitler Tekst’i 632, 1635 – 1636, S. Mayassis çevirisi.) Şu halde ölü Osiris’in kadavrasından çıkan tohum «her şeyi tamam bir Horus’tur» Sothis gibi delici, yani kadavradan çıkan Sothis ışığı gibi, ayni zamanda, Işık Merdiven i’nin birinci basamağı, Samanyolunun ışığı, ölüye milyonlarca yıllık gelecek yaşamına olduğu kadar en son ve en ebedi, kozmik yumurtanın bağrında yanan güneş ışığına erişmek imkânını sağlayacaktır…

«BEYAZ, BÜYÜK, DOĞU GÖK’ÜNDE YÜKSELDİĞİ ZAMAN

TANRILARIN İBADETİNİ GÜZELLİĞİ İLE MUTLAND1RAN HORUS’UN GÖZÜ,

SANA ÖVGÜLER.»

(Jean Capart Çevirisi)

Horus, ayni zamanda ve özellikle Harmakhis «Ufuktaki Horus», ünlü Gizeh Sfenksidir. Defalarca kumlar altında kalmış, ve insanların gayreti ile tekrar ortaya çıkarılmıştır. Doğuya yönelik yüzüyle, hareketsizliği içinde devâsâ, ve sabahın ihtişamına bürünmüş, gerçekten «Ufuktaki Horus»tur. Piramitlerin çevresindeki dokunulmamış, vâsi ölüler şehrini kollayan Horus- Kheprenidir. Göksel eşi Güneşin, bütün doğumların kızıl oluşu gibi, kırmızı kumlar İçinde kırmızı doğacağı noktadan gözlerini ayırmayan Horus – Harmakhis’ttr. Bu Gizeh sfenksi, yıpranmış yüzündeki sonsuz tatlılıkla Horus’tur. O Horus ki beş’ bin yıldır milyonlarca güneşin doğuşunu, tarih öncesi yıkımların, felaketlerin korkunç patlamalarının silinişini görmüştür. Kanının damlalarından tanrıların oluşması için kendisini yaralayan Râ’- nın ruhu, bu Horus’tur. Geçici firavun – tanrı görünüşü ile yaratılışın bütün güçlerinin sahibi olan tanrıdır. Bu Atlant’ların son yaşayanı için anlaşılmaz derler. Bir firavunun Nil’in akış yönünü değiştirdiğini, Musa’nın nankör bir yurdu terk ettiğini görmüş, Sümer ve Akkad’daki kanşıklıkları, Ninive ve Ur’un alevlerinde kaybolan onca halkın feryatlarını, Nlnlve’ll gaddar Asur- banipal’in Teb’e kadar inerek Mısır’ı yıkmaya gelişinden önce Babil ve Kudüs’ün yıkım ve yakımını işitmiştir… Aşık Kleopatra, uygarlıktan aydınlatan veya yıkan zafer veya felâketler karşısında kayıtsız, İnsanı büyüleyici, dengeli «Ufuktaki Horus»u sorguya çekmiştir. Zamanların sonuna kadar, yıpranmış şekli ne olursa olsun, canlılar bir kum çölünde artık onu görmeseler bile, her Mısır gecesinde, her tan ağartısında mevcut, dalma yaşayan Horus olacak, yeryüzü güneşte ısındıkça, ölüler ülkesinin üstüste sıralanmış nekropolierlni gözetecektir.

Eski Mısır’ın ÖLÜLER KİTABl
Albert Champdor
Çeviren: Suat TAHSUĞ
Ruh ve Madde Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir