Zincire Vurulmuş Prometheus – Aiskhylos
Aiskhylos (MÖ 525?-456): Eski Yunan’ın en önemli tragedya yazarlarındandır. Mitolojik konuların hemen hemen hepsini eserlerinde işlemiştir. Yazdığı 90 tragedyadan sadece 7 tanesi günümüze kalmıştır. Aiskhylos özellikle adaletin gerekliliği üzerinde durmuş, eserlerinin çoğunda hak meselesini konunun ağırlık merkezine yerleştirmiştir. Zincire Vurulmuş Prometheus’da da farklı kuşaklardan tanrılar arasındaki anlaşmazlığı ele almıştır. Tragedyanın kahramanı Olympos tanrılarına başkaldıran titan Prometheus ateşi tanrılardan çalmış ve insanlara vermiş, tanrıların kurmuş olduğu düzene karşı geldiği için zincire vurulmuştur.
Aiskhylos bu tragedyasında akıl gücünün kaba kuvvete üstünlüğünü, akla ve özgür düşünceye verilmesi gereken önemi vurgulamıştır.
(Tanıtım Bülteninden)
Kitabın Künyesi
Zincire Vurulmuş Prometheus
Aiskhylos
Çeviri: Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu
İş Bankası Kültür Yayınları / Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi
İstanbul, Mart 2013, 1. Basım
78 sayfa
Yunanlı trajedi şairi Aiskhylos ya da Aishilos , Zincire Vurulmuş Prometheus (Desmotes Prometheus) adlı oyunu 465 yılında yazdığı tahmin edilmektedir ve bir üçlemenin (Kurtulmuş Prometheus ve Ateşi Taşıyan Prometheus’dan önceki) ilk oyunudur. Bu üçlemenin bu ilk oyununda açıkça aydınlanmanın savunusu görülür. Prometheus, öteki kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış ne var ki öteki kardeşlerinden farklı olarak sonunda insanlar yaratmak ve onlara ateşi (yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı) vermekle bu düzeni değiştirmeyi başarmıştır.
Olympos tanrılarının kuvvet ve kudretine karşılık, Prometheus’da kurnazlık ve zeka vardır. Titanların isyanları sırasında tarafsızlığını korumuş ve başkaldırmamış bir Titan oğlu olarak Zeus’un gözüne girmeyi başarır. Zeus onu Olympos’daki ölümsüzlerin arasına alır. Oysa o Zeus ve arkadaşlarına karşı kin besliyordur. Dedelerinin öcünü almak için, kendi gözyaşıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yaratır. Sonra onun acizliğine acıyarak, Hephahistos (Ateş Tanrısı) alevler saçan ocağından bir kıvılcım çalar ve insanlara armağan eder. Bunun için Tanrı Zeus tarafından Kafkas Dağında zincire
vurulur ve Prometheus Desmotes (zincire vurulmuş Prometheus) adıyla anılmıştır. Tanrılarca görevlendirilen bir kartal (bazen akbabayla karıştırılır) sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmektedir. Onu Kafkas dağının tepesindeki bu işkenceden Zeus’un oğlu yarı tanrı, ölümlü Herakles kurtarır. Prometheus; “Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur” der, böylelikle insanlığa özgürlüğün yolunu göstermiş olur.
Zincire vurulmasındaki asıl neden Zeus’un ondan korkuyor olmasıdır. Geleceği görme yetisi olan bir titan’dır ve bu yetisini kullanarak Zeus’un Kronos’u tahttan indirmesine yardımcı olmuştur. Gelecekte de Prometheus’un bu özelliğini kendisinin tahttan düşürülmesi için de kullanacağından korkan Zeus, Prometheus’un ateşi (bilgiyi) çalarak insanlara vermesi ile ondan kurtulmak için gerekli fırsatı elde etmiştir. Bu işkence 30.000 yıl sürmek üzere planlanmıştır, fakat Herakles’in onu serbest bırakmasıyla Prometheus kendisinin karaciğerini her gün yiyen kartalı bulur ve öç olarak Zeus’un Prometheus’u cezalandırmakla görevlendirdiği kartalın karaciğerini yer. Zeus bu şekilde cezasını sonlandıran Prometheus’u affer ve tekrar ölümsüzler arasına alır.
Azra Erhat oyunun çevirisinin başına yazdığı önsözde Prometheus mitini tümüyle logosun mitosa galip gelme çabası olarak aktarmaktadır. Prometheus insanlara ateşi getirerek teknolojik gelişmenin başlatıcısı olmuş onlara akılla düşünmeyi, alet yapmayı, gelişmeyi, medeniyeti öğretmiştir. Bu zorbalık karşısında aklın yer aldığı bir özgürlük mücadelesidir. “İnsan kendi gücünün bilincine varmış tanrıya karşı ayaklanmıştır. Ona isterse tapar, isterse hiçe sayar onu, güçsüz ya da güçlü olduğu oranda tapar ya da hiçe sayar onu. (…) Bilinç ve özgürlük insana özgü değişmez değerler olarak her zaman ve uygar her toplumda benimsenmiştir. Bunları savunurken Promethes’u bugün de bir sanığın duruşmada başvuracağı kanıtlamaya başvuruyor:
“Ne yaptımsa diyor, bile bile yaptım. Eyleminin uzun bir düşünme ve tartışma sonucu bilinçli ve istemli bir eylem olduğunu ileri sürerek, bu eylemin suç olarak yorumlanmasından doğacak bütün tepkilere sonuna kadar katlanmaya hazır. (…) akıl gücü kaba güçten üstündür, düşünceye gem vurulamaz, özgür düşünce tutuklanamaz, susturulamaz, alt edilemez, olaylar nasıl gelişirse gelişsin, gelecekte kaba kuvvetin değil, özgür düşüncenindir.”
Fark edilebileceği gibi Prometheus Azra Erhat’ın ve daha birçok kişinin gözünde insanlara doğru yolu göstermeye çalışırken iktidardaki zorbalar tarafından cezalandırılan ancak acı çekmeyi bilinçli bir biçimde kabul ederek kendi insanlık misyonunu yerine getiren bir öncü aydın tipolojisi çizer:
Buna karşılık, dinleyin ne kadar düşkündü ölümlüler
ve ben bu ağızsız, dilsiz, çocuksu varlıklara,
Nasıl verdim aklı, düşünceyi…
Önceleri insanlar görmeden bakıyor,
Dinlediklerini anlamıyorlardı,
Uzun ömürleri boyunca düş görüntüleri gibi
Düzensiz, gelişigüzel yaşıyorlardı.
Bilmiyorlardı duvar örmesini, İçine güneş gören evler yapmasını,
Ağacı kullanmasını bilmiyorlardı.
Yerin altında karanlık mağaralarda karınca sürüleri gibi yaşıyorlardı.
Ne kışın geleceği belliydi onlar için,
Ne çiçekli baharın, ne bereketli yazın.
Bilinç yoktu hiçbir yaptıklarında
Ben gösterinceye kadar onlara yıldızların
Doğuş batışlarını kestirmenin yolunu.
Sonra sayı bilgisini verdim onlara,
Bu kaynak bilgiyi onlar için ben bulup çıkardım.
Sonra harf dizilerine geldi sıra,
O diziler ki belleğidir her şeyin,
Anasıdır bilimlerin ve sanatların.
(…)
Kim buldum diyebilir bunları benden önce?
Hiç kimse. Yalan söyler kim buldum derse.
Uzun sözün kısası şunu bilmiş ol:
Bütün sanatları Prometheus verdi insanlara.
Yalnızca Zincire vurulmuş Prometheus’a bakıldığında Aiskhylos tanrısal sistem karşısında insanın kendi yazgısına kendi aklıyla sahip çıkmasını ön plana çıkarttığı tezi ortaya atılabilir. Ancak George Thomson’un boşlukları kendisi doldurarak anlattığı ikinci ve üçüncü oyunlarda Aiskhylos’un yaklaşımının bundan temelde farklı olduğu görülecektir ki zaten Aiskhylos’un tragedyası üçlemeden oluşmaktadır ve bu yüzden de tek başına bir oyun tüm dramaturgiyi yansıtmaz. Aiskhylos’un diğer oyunlarına da bakıldığında Zincire Vurulmuş Prometheus oyunu tek başına okunduğunda ortaya çıkan tablodan çok daha farklı bir yaklaşımı olduğu görülür. İkinci oyunda Prometheus ilk oyundaki uzlaşmaz tavrında değildir. Zeus’ta eskisi kadar zorba değildir. Bir uzlaşma zemini mümkündür. Zeus’un oğlu Herakles Prometheus’u zincire vurulduğu kayadan kurtarır. Üçüncü oyunda Athena’nın bulduğu bir orta yolla Zeus ve Prometheus barışır.
George Thomson’un aktarımıyla Aiskhylos’un düşüncelerinin Orphecilikle paslaştığını biliyoruz. Malından mülkünden edilmiş köylülerin düşünüş tarzı olan Orfeciliğe göre yaşam, insanın günahlarının kefaretini ödediği bir cezadır. İnsanın ölümsüz yanı -ruhu-, ölümlü yanına -bedene- hapsedilmiştir. Ölümden sonra ruh yargılanır. Eğer ruh, bedenle temas yoluyla, günahının ödenme çaresini tamamıyla çürüttüyse sonsuza dek Tantarus’un hapishanesinde ezaya terk edilir. Eğer günahı tedavi edilebilecek gibiyse, içi temizlenir, arıtılır ve cezasını çekmek üzere yeniden dünyaya gönderilir. Bedence lekelenmeden üç kez yaşadıktan sonra bedence serbest bırakılır ve kutsanmışların göklerdeki birlikteliğine katılmaya gider. İnsanın cezasını çekmek üzere dünyaya gönderilmesi onun yazgısıdır, tanrısal bir emirdir bu ancak insan aklını kullanarak ruhunu temizleyebilir böylece sonsuz mutluluğa erişebilir. İnsan ruhunun doğuş çarkından kurtulabilmesi, mutlak bir ölümsüzlüğe ulaşabilmesi, bilimsel bilgi yoluyla, arınmayla, erdemli bir yaşayışla olur Bu yaklaşımda kesinlikle bir uzlaşma arayışı olduğu kesindir. Simgesel düzeyde Zeus sadece zorbalığı değil tanrısal sistemi de işaret eder onun karşısında yer alan Prometheus insan aklını savunur. Üçlemenin sonundaki barışma toplum içinde yer alan çatışmaların uzlaşma temelinde çözümlenmesi noktasında bir arayışı temsil eder. Aiskhylos’un üçlemelerini genellikle mahkeme sahneleriyle bitirmesi bu sorunlara akılcı bir yöntemle uzlaşma arayışının somut göstergesidir. Bu söylenenlerle her ne kadar Aiskhylos’un oyunlarını fazlaca basitleştirmiş oluyorsak da yazının ilgilendiği konular doğrultusunda bu kadarıyla yetineceğiz. Yaşadığı dönemde demokrasinin ateşli bir savunucusu olan Aiskhylos’un uzlaşmacı bir tavır içinde olması sanırım pek de mantıksız değildir.
Bizim algıladığımız anlamda, insanı yansıtan Prometheus ilk kez Aiskylos tragedyasında karşımıza çıkar. Temelde Hesiodos?la aynı efsane kaynaklarını takip etmektedir. Aiskhylos?un, tragedyasında Prometheus, haksız yere zincire vurulmuş olarak Zeus?un emriyle, Hepahistos yanına Kratos (güç) ve Bıa ( bela)?ı alarak Prometheus?u kollarından ve ayaklarından kayaya zincirletmektedir. Bu sırada, Hepahistos?un ısrarla Zeus?a karşı isyankâr olmaması konusundaki nasihatlarına karşılık Prometheus suçunu kabul etmiş ve cezasına razı olmuş bir havadadır. Zeus?un yaptıklarına karşı yakınır, ama bildiği bir sır vardır ki, bu Prometheus?un kişiliğinde olan, geleceği önceden görme niteliği Zeus?un gücünün neyin tehdit ettiğini bilmesidir. Tragedya da Prometheus bu yönünden faydalanan bir kişide, Zeus?un aşık olduğu fakat Hera?nın gazabına uğrayan, peşine takılan ve yakaladığında onu ısıran bir keneden sürekli olarak diyar diyar kaçan İo, Prometheus?la karşılaşır. Ondan geleceği hakkında olacakları öğrenir. Bir taraftan da oyun boyunca Okeanos kızlarından oluşan koroda, Prometheus?un tradejisine ağıtlar yakarlar. Bir taraftan da bu dramın tanıklarıdır. Oyunun sonunda Prometheus boyun eğmez fakat daha sonra kurtulacağını bilir. Kendisini kurtaracak kişinin daha doğmadığının da farkındadır. Aiskhylos?un eserinde ne kadar tanrılar rol oynasa da bu tragedya insanlık dramını yansıtır. Prometheus insanın temsilcisidir. İçinde çırpındığı olaylarda, günümüz insan toplumuna özgü politik olayları çağrıştırır.
Prometheus Kimdir?
(Yaygın okunuş biçimi: Promete), Yunan mitolojisine göre ilk uygarlığın öncüsüdür. Mitolojiye göre, Tanrılardan öç almak amacıyla balçıktan yarattığı ilk erkek insana uygarlığı vermek için gökyüzünden ateşi çalan titandır.
Bu tasarımda insan, bir öç alma öğesidir. Nitekim Prometheus da öç anlamına gelen Yunanca tisis sözcük kökünden türetilen bir titan, bir dev ismidir. Ama (O) Yunan mitolojisinin öbür devleri gibi doğadışı, korkunç ve acayip bir yaratık değildir. Tersine çok akıllı, duygulu ve iyicil bir yaratıktır. Bencilliklerinden ve despotluklarından ötürü tanrılara, özellikle de Zeus’a kızmaktadır. İnsanları da evrende kendine benzer varlıkları çoğaltmak için yaratır. Tanrıların tanrısal serüvenine karşı, Prometheus’un insansal serüveni böyle başlar.
Hesiodos’a göre, İapetos?un dört tane oğlu olur; Atlas, Menoitios, Prometheus ve Epimetheus?dur. Kardeşlerinden Epimetheus Prometheus?a göre zıt kişilikteydi ?beceriksizler şahı?diye anılırdı. Prometheus?un evlendiği karısının adı da yazardan yazara değişir. Genelde Kelaino ve ya Klymenedir. Çocukları ise tufan mitosunda da rol oynayan Deukalion , lykos ve Khimaireus, bunların yanına bazen Aitnaios, Hellen ve Thebede eklenir.
Bu dört kardeşinde kaderi korkunçtur. Bunlardan iki tanesi; Menoitios ile Atlas Zeus?a karşı geldiklerinden, diğer Titanlarla birlikte cezalandırılmışlardır. Atlas dünyanın bittiği yerde Hesperidesler?in önünde gök kubbeyi omuzlarında taşıma cezasına çarptırılmıştı. Homeros?a göreyse; Atlas gökle yeri ayıran sütunları taşır. Menoitos?u yıldırımlara çarparak yerin dibine kapatır. Prometheus ile Epimetheus?un ise cezaları başka türlü oldu. Prometheus?u ise bir dağa zincirleterek ciğerini bir kartala yedirtir. Diğer kardeşi Epimetheus?un başına bela olsun diye ilk kadını yaratır ve ona gönderir. Bunların ikisi de insanın yaratılmasında önemli rol oynadılar.
Zeus?un böyle korkunç cezaları İapetos oğullarına vermesinin nedenini; bu dört Titan oğlunun aldıkları sıfatlardan anlıyoruz. Bu dört Titan?da akıl yönünden üstündürler ve bu üstünlükleriyle övündükleri gibi, sürekli olarak Zeus?a karşı gelirler. Zeus akıl gücünü elinde tutar ve bu gücü başkasında görmesi de onu çok öfkelendirir. Bunun yanında Prometheus sürekli olarak Zeus?un bu öfkesinin körükler durur. Zekâsını ve geleceği önceden görme gücünü Zeus?u aldatmak küçük düşürmek için kullanır.
Prometheus’un Niteliği
İapetosoğulları içinde en akıllı ve en bilge olan Prometheus, Titanların ayaklanmasında kendi soyunun yenileceğini önceden görmüş, kardeşi Epimetheus?u da ikna ederek, Zeus?un yani Olymposlular?ın yanında yer almışlardır. ?Olayları gören? , ?önlemleri zamanın da alan Prometheus zekâyı, kurnazlığı, kişilinde somutlaştırmayı da bilmiştir. Athena?nın doğumunda da yer alan Prometheus, ondan uygar bir hayat için ne gerekliyse hepsini öğrenmiş ve bunu başına gelecekleri bildiği halde insanlara sunmaktan onların yanında yer almaktan çekinmemiştir.
Prometheus?un adı önceden gören anlamına gelir. Gaia?nın nasıl ki Kronos?un devrileceğini gördüğü gibi, Zeus?un da bir gün oğlu tarafından devrileceğini bilir. Fakat bu sırrı Zeus?a söylemekten kaçınırdı.
İnsanın Yaratılması Efsanesi
İnsanoğlunun yaratılması konusunda değişik görüşler olmuştur. Bazıları insanı yaratma işini Titanlarla yapılan savaşta, Zeus?un yanında yer alan Prometheus?a ve kardeşi Epimetheus?a verildiğini söylerler. Prometheus?un insanı maddeden yarattığı yada başka bir deyişle yaptığı efsanesi İ.Ö. IV.yy. da ortaya çıkar. Bu efsane belki de tufandan sonraki insanlık çağına aittir. Prometheus diğer bütün tanrılardan daha akıllıydı. Buna karşılık kardeşi Epimetheus akıl yönünden acizdi. Öyle ki insanları yaratmadan önce en değerli armağanları, hayvanlara vermişti; kuvveti, cesareti, kurnazlığı, kürkleri, tüyleri, kanatları, hepsini dağıtmıştı. Sonra pişman oldu ve durumu Prometheus?a anlattı; Prometheus da insanı diğer tüm yaratıklardan üstün kılmanın bir yolu olarak onlara, tanrılara benzeyen bir biçim verdi. Ayrıca, güneşe çıkarak aldığı ateşi de onlara sundu. İçinde halen, kendi ırkını yenen ve onları tahtından indiren Zeus?a karşı bir öfke besliyordu. Böylece insanı yaratarak ondan öcünü alacaktı. Çünkü insanlar sonradan tanrıları hiçe sayacak onların başına bela olacaktı.
Anatole France?nin anlattığı bir mitte ise; Prometheus birçok heykel yapmıştı. Yalnızca insanın değil, hayvanlarında heykelini yapmıştı. İnsanda görülen kusurların olmasının nedeni ise şundandır; Prometheus bir gün, yine kilden insana ait birçok kafa, kol bacak yapıyordu. Bunları birleştirerek raflarına diziyordu. O sırada şarap tanrısı Dionysos geldi. Birlikte gezdiler; eğlendiler, şarap içtiler. Prometheus geri döndüğü zaman çok sarhoş olmuştu. Bu yüzden bazı küçük hatalar yaptı, küçük bir gövdeye büyük bir baş taktı, büyük bir gövdeye ait olan uzun kolları ise küçük bir gövdeye taktı. Hayatta da büyük başların veya uyumsuz gövdelerin olmasının nedeni buymuş.
Bunun dışında Voltaire?nin felsefe sözlüğündeki insanın yaratılış kısmında bahsedilen bir mit ise şöyledir; Zeus insanın yarattıktan sonra 25 yıl yaşamasını yeterli görüyordu. İnsan ise sızlandı bunun yetersiz olduğunu, zaten yarısının uykuyla geçeceğini çocukluk dönemini de çıkarınca geriye pek bir şey kalmayacağı söyledi. Uzun ömürde dahil tüm iyi özellikler diğer yaratılmışlara verilmişti. O anda insanın yanında altı hayvan bulunuyordu bunlar; tırtıl, kelebek, tavus, at, tilki ve maymun. İnsan bu yaratıkları göstererek Zeus?dan onların ömürlerinden kendi ömrüne eklemesini istedi. Zeus ise diğer hayvanlara haksızlık olacağını söyledi, fakat insanın, hayatının belli dönemlerinde o hayvanlar gibi yaşamasını insana şart koşarak onun ömrünü uzattı. Bundandır ki yeni doğan bir insan önse tırtıl gibi yerde sürünür, emekler bu bebeklik dönemidir. Sonra kelebek gibi neşe içinde koşar bu çocukluktur. Gençliğinde ise tavus kuşu gibi gururludur. 25?30 yaşlarına doğru ev bark sahibi olunca at gibi hayatın yükünü çeker. Kırkından sonra insan olgunlaşır tilki gibi kurnaz olur. Elli yaşından itibaren de maymun gibi çirkinleşir. Başka bir anlatıma göreyse; insanı tanrılar yaratmıştır. Önse altın soy meydana gelmiştir. Yaşamlarını tanrılar gibi geçirmişler. Altın soydan sonra gümüş soy yaratılmıştır. Bu soyun insanları daha akılsızdı. Bundan sonra pirinç
soy gelmiştir. Durmadan birbirleriyle savaşırlardı. Bu soyu tanrısal kahramanlar soyu izledi. Birçok efsaneye konu oldular. Şanlı bir soydu. Beşinci soy ise bugün de yaşayanların çağıdır.
Mekone Olayı
Titanları yenen Olymposlular evreni kendi aralarında bölüşürler. Sıra gelmiştir insanlarla anlaşmazlıkları yola koymaya; Ölümsüzlerle, ölümlü insanlar Mekone de toplanmışlar. Kesilen her kurbandaki tanrıların hesabına payı saptıyorlarmış. Prometheus bu konuda ölümlülerden yana olmuştur. Yine kurnazlığını göstermiş, büyük bir öküzü keserek ikiye ayırmış, bir yana etini koymuş, üzerini işkembeyle örtmüş, diğer yana kemikleri koymuş ve üstünü yağla kaplamış. Eğer kuzeni Zeus kötü tarafı seçerse aslan payı insanların olacaktır. Aksi olursa üstünlük tanrılarda kalacaktır. Zeus önüne konan paylardan iştah verici, yağlı olanı seçmiş. Yağın altında kemikleri fark edince kendinden geçmiş, ve Prometheus?a çok öfkelenmiş.
Prometheus’un Ateşi Çalması
Zeus ölümlüleri ve onların koruyucusu Prometheus?u cezalandırmak amacıyla, ve bir daha etlerini pişirmesinler diye ateşi saklar. Ne var ki, kurnaz prometheus Zeus?u bir kez daha kandırır. Olympos?a çıkar, orada güneşin alev alev yanan tekerleğinden bir kıvılcım çalar ve bunu bir rezene kabı içine koyarak ve insanlara götürür. Başka bir anlatıma göre Prometheus ateşi Hephaistos?un ocağından çalmıştır. Zeus, ateşi tekrar insanlarda görünce daha çok öfkelenmiş. Hem insanları Hem de kendisine karşı gelen Prometheus?u cezalandırmak için yeni çareler düşünmüş.
Prometheus’un Cezalandırılması
Zeus ateşi çalıp insanlara vermesinden dolayı, Prometheus?u korkunç bir cezaya çarptırdı. Onu zincirlerle Kaukasos dağında kayaya bağlatarak, karaciğerini Ekhidna ile Typhondan doğma bir kartala yedirtti. Kartal her gün gelip karaciğerini yiyiyor, ve yenilen ciğer her gün yeniden oluşuyordu. Bu konuda Hesiodosta olmayan detayları Aiskhylos?un anlattıklarından öğreniyoruz. Zeus?un geleceğiyle ilgili bir sırrı yalnızca Prometheus biliyordu. Zeus bir kadınla evlenecekti. Bununla çiftleşmesinden doğacak çocuk, Zeus?un egemenliğine son verecekti. Zeus bu cocuğun kimden olacağını öğrenmek ve gelecekte de tahtını koruyabilmek için Prometheus?un ciğerini yiyen kartalı öldürmesi için Herakles?i gönderdi. Herakles, Ekhidna ve Typhondan doğma kartalı bir okla öldürdü. Zeus oğlunun bu başarısından çok memnun olmuştu. Prometheus?u yeniden tanrılar katına kabul etti. Başka bir anlatıya göreyse Herakles sadece kartalı öldürdü. Fakat Prometheus?un zincirlerden kurtulması için tekrar ölümsüz olması gerekmekteydi. İşte bu sırada Kentaurlarla Teselyanın efsanevi halkı Lapitler arasındaki savaşta, yanlışlıkla Herakles?in okuyla yaralanan Kentauros Kheiron, bu acıdan kurtulmak için ölmek istedi. Ölümsüz olduğu için ölümsüzlüğünü kabul edecek birini bulması gerekiyordu. Prometheus bunu kabul etti ve onu çektiği acılardan kurtardı. Kendiside tekrar özgürlüğüne kavuştu ve ölümsüz oldu. Prometheus bildiği sırrı açıkladı; Zeus, Nereus kızı Tthetise gönül vermişti. Bu birleşmeden doğacak çocuk, babasından daha güçlü olacaktı. Zeus?u tahtından indirecekti. Bu sırrı öğrenen Zeus, Thetis?i bir ölümlüyle evlendirmeyi ister. Thetis ise kendisine eş olarak seçilen Peleus?la evlenmemek için, denizkızlarına has yeteneklerini kullanarak, kılıktan kılığa girdi. Fakat sonunda Peleus?la evlenmeye razı oldu. Peleus?la Thetis, Olyposta, tanrılar sofrasında yapılan evliliklerinden, daha sonra Akhilleus doğdu.
Pandora
Zeus Prometheus?dan sonrada, onun suç ortağı olarak gördüğü, erkekleri cezalandırır. Onlar için kötülük kaynağı olarak gördüğü kadını yaratır. Zeus, tanrıçalara benzer görünümde çekici kılmasını ve topraktan su ile yoğurmasını Hephaistosa buyurur. Athena bedenini uyumlu olarak süsler. el işlerini, kumaşlar, dokumasını öğretir. Ve süslü kuşağını beline sarar. Afrodithe yüzüne dayanılmaz arzu ve zarafet serper. Kharitler boynuna altın gerdanlıklar takarlar, horalar çiçeklerle saçlarını donatırlar, haberci Hermes ise ona şeytani bir zeka ve kandırma becerisini üfler, ayrıca konuşma yetisini de verir. Son olarak kıza can versinler diye Zeus, dört rüzgara esmesini söyledi. Bu yaratılan kadına ?bütün tanrıların armağanı? anlamına gelen Pandora adının verirler. Zeus Pandora?ya kapalı bir kutu vererek, Epimetheus?a gönderir. Prometheus daha önceden kardeşini, Zeusdan hiçbir armağan almaması konusunda uyarmıştır. Epimetheus kardeşinin öğütlerini dinlemedi. Pandora?nın çekiciliğine karşı koyamadı ve onunla evlendi. O zamana kadar insanlar, kötülüğü, hastalığı, sıkıntıyı bilmiyorlardı. Yeryüzüne, bütün kötülükler bir kutunun içinde gönderilmişti. Tek yapılacak hata kutunun açılması olacaktı. Pandora?da merak edip yanında getirdiği kutuyu açınca; acılar, dertler, hastalıklar, yaşlılık, kıskançlık, delilik, ahlaksızlık, açlık yeryüzüne yayıldı. Kutudan tam umut dışarı çıkmak üzereydi ki, Pandora kutuyu kapattı. Kutuya sadece umudu sokabilmişti. Umut hala insanlara, kötülüklere karşı durma, acılarını hafifletme cesaretini veriyor.
Tufan
Pandora?nın yaratılması ve yeryüzüne gönderilmesinden sonra, insan soyu çoğalmaya başlar. Beraberinde kötülüklerde çoğalır. İnsanlar tanrılara yüz çevirirler. Zeus, insan ırkını suyla yok etmeye karar verir. Islak kanatlı yelleri sarar ortaya, ırmaklar, dereler, hızla ağaçları, hayvanları, insanları, evleri sürükler. Denizler birbirine karışır. Sonunda tanrı sakinleşince bir kayıktaki kadınla erkeği fark eder; Prometheus?un oğlu Deukalion?nu ve Epimetheus?la Pandoranın kızı Pyrrha?yı tanır. Onları Parnassos?a, su yüzeyinde görülen tek dağa yönlendirir. İkisi de, tanrılara şükrederler. Themis onlara, annelerinin kemiklerini alıp omuzlarının üzerinden atmalarını söyler. Deukalion, bu sözlerden anladığı; her şeyin anası olan yerin kemiklerinden, taşların kastedildiğini anlar. Deukalionun attığı taşlardan erkekler Pyrrha?nın attıklarından kadınlar türer.
Hesiodos’ta Prometheus Olgusu
Zeus, Prometheus kavgasında önemli olan aslında olayın nereden kaynaklandığıdır. Prometheus, her zaman insanların yanında yer almıştır. Bunun altında yatan neden; intikam duygusudur diyebiliriz. Başka bir değişle, Olymposlular?a yenilerek Tartaros?a kapatılan Titanların öcünü alma içgüdüsü yatar. Bu intikamı da, insanlardan yana tavır alarak, Olymposlular?ın egemenliğinin yerine insan egemenliğini getirerek yapmak istiyor. Temelde yeni bir devrimin temelini oluşturmak ister. Hem zeus?u aldatır, bu yetmiyormuş gibi, insanlara karşı kışkırtır. Bundan önceki egemenlik değişimlerinde, örneğin; Kronos, babası Uranos?u devirmesi kuvvetle Zeus?un babası Kronosu devirmesi ise akıl ve bir yandan da Uranos?la Gaia?nın kılavuzluğu ve kini yatar. Sonuçta, Zeus başa geçer. Akıl gücünü ve kaba kuvveti bir arada elinde tutar. Evreni kardeşleriyle birlikte paylaşırlar ve kendisi de en tepede kendine yer bulur. Karşısında artık hiçbir güç yoktur. Bu noktada önüne dikilen tek engel Prometheus, bu rolü üstleniyor. Homeros?un eserlerinde adı geçmemesine karşın karşılık Hesiodos ; Theogonia1 , İşler ve Günler?de Prometheus?a geniş yer vermiştir. Hesiodos eserleri diğer dönem yazarların işlediği, Prometheus temasıyla temelde çok benzerlikler gösterir.
Aiskhylos’un oyunu, 1968 yılında Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu tarafından dilimize çevrilmiştir.
Söz değil artık bu olayın ta kendisi.
sarsılıyor yer
ta derinlerden
sesler geliyor gök gurultusu gibi
kıvrım kıvrım sarıyor gökleri yıldırım
bir hortum kaldırıyor tozu toprağı
birbirine giriyor havanın bütün solukları
rüzgârlar rüzgârlarla savaşıyor
gökler denizlere karışıyor
bu iste besbelli Zeus?un
beni korkutmak için çıkardığı kasırga
ey yüce anam benim
ve ey sen
dünyaya ışık salarak dönen gökyüzü
gör uğradığım haksiz belaları.
( gök bir daha gürler ve kayalıklar devrilir. Prometheus, Okeanos kızları ile gözden kaybolur )
Tanrılıktan tiksinir ve kendini insana daha yakın hisseder Prometheus. Oysa bir titandır. Bu nedenle tanrılardan ateşi çalarak insanlara armağan eder. Bu uğurda zeusu bile karşısına almayı göze alır. Ateş bilinci simgelemektedir. Yani aslında tanrılara göre insana tanrılık armağan etmiştir. Tanrılar onu* affetmezler. Dağın tepesinde zincire vururlar. Kartallar gelip karaciğerini yemeye başlar. Oysa karaciğeri yenildikçe çoğalır. Eksildikçe artar. Acısı hiç bitmez. Onu bu sonsuz acıdan Heraklesin kurtardığı söylenir. İnsan gibi acı çekmesini engeller.
Prometheus ateşi çaldığı için Zeus tarafından cezalandırılmıştır. Hayır! Böyle hırsla ünlem koyduracak kadar büyük bir kandırmaca, Zeus un diktasını hakli göstermek için uydurduğu bir nedendir bu.
Prometheus en klasik anlamda “devrim kendi çocuklarını yer” söylemine bir göndermedir. Promete ateşi çaldığı için değil, Kronos’u devirirken Zeus’a yardım ettiği, onun bütün güçlerini ve eksikliklerini bildiği için hapsedilmiştir. Promete, kardeşi ve karşıtı Epimetheus (son düşünce, songoru)un tersine Zeus un düşüşünü de görebilecek, Kronos un yenilmesine yataklık ettiği gibi, aynı ayarda bir despot olan Zeus’un iktidarına da son verebileceği riski düşünülerek zincire vurulmuştur. Prometheus gerçek anlamda asimile edilmek istenen sağduyunun ve haklı muhalefetin sembolüdür.
Klasik anlamda kahramanın tanımı, haktanır, adil ve dengeli bir kişilik olarak tanımlansa da gerçek anlamdaki klasik eserlerde böylesine bir kahramana rastlamak mümkün değildir. Promete de böylesine kendi hataları ve doğrularından menkul bir kahramandır, kusursuz, sorunsuz, pırıl pırıl değildir.
Yazıldığı donemin politik manevralarına gönderme yaptığı kabul edilen bu eser de, Prometheus kabul edilmiş “klasik” kriterlerinin aksine tavrındaki uçlara yönelme, marjinal olma sevdası sebebiyle de eleştirilir. Okeanos tayfası da bu yüzden Prometeye tam destek vermek konusunda kararsızlığa düşerler, onu yunan etigi çerçevesinde belirlenmiş “karar noktası?na çekmeye çalışmaktadırlar.
Promete de bir asi ve bir devrimci olarak olgunlaştığı müddetçe gerçek anlamda sağduyunun desteğini arkasına alabilecektir. Aslında Prometheus’un da sütten çıkmış ak kaşık olmadığını gösteren oyundur, zira yanı başında can çekişmekte olan güç ve zor’a bir katkıda bulunmaz ancak bilginin yanında olmasıyla radikal bir tavır sergilemiştir. Ayrıca bu oyunun alegorik yapısını bizler köy enstitülerinin kapanışı ile ilintileyebiliriz. Zira önsözünde Azra Erhat’ta bu tarz bir açıklamada bulunur. Promethe’ye tanrıların yaptığı ile köy enstitülerine yapılan pek bir benzeştirilir genelde…
Aiskhylos?un bir tragedyası. Demirci tanrı Hephaistos Zeus Baba?dan kesin emir almıştır, Zeus?a karşı gelen Prometheus?u yüksek bir dağın tepesinde zincire vuracaktır. İstemeden de olsa bu emri yerine getirir. Prometheus yalnız kalmaz, Okeanos kızları tarafından ziyaret edilir, insanlar uğruna ateşi çalmasını anlatır. Okeanos gelir, arabulucu olabileceğini söyler, ama Prometheus onun bu arabuluculuk teklifini şiddetle reddeder. Bu sırada Hera?nin öfkesinden kaçan io da sahneye gelir, hikâyesini anlatır.
Hephaistos topaldır. Tanrılara çeşit çeşit silah üretir. Sanayinin tanrısı diye de bilinir. Kral olup tanrıların tahtına oturduğunda sağlam bir düzen kurmak için dünya egemenliğini kardeşleri ve çocukları arasında paylaşmaya girişir. Burada karşısına dikilen tek engel Prometheus’tur. Başlangıçtan beri insanlardan yana olan Prometheus tanrıların egemenliğine karşı çıkar. Zeus’u aldatarak, ateşi çalıp insanlara götürür, verir. Prometheus, tanrılara karşı gelmenin cezasını zincire vurularak çekmektedir. Mıhlanmış olduğu kayadan bize seslenip, eylemini, eyleminin uyandırdığı tepkileri eleştirip değerlendirmektedir… Görüldüğü gibi, Zincire Vurulmuş Prometheus, XXI. yüzyılın insanlık ülküsünü dile getiren bir yapıttır. Bu tragedyada kaba kuvvetle özgür düşüncenin çatışması ele alınır, aklın ve özgür düşüncenin gelecekteki zaferi müjdelenir. İlk inceleyeceğimiz oyun Aiskhylos’un Zincire Vurulmuş Prometheus’u, ki bu oyun mitos ve logos tartışmasında bir çok noktayı berraklaştırarak sorunun ortaya konmasında bize birçok ipucu sağlamaktadır.
Aiskhylos ya da Aishilos’un Hayatı
M.Ö 5. yüzyılda tragedyanın asıl şeklini aldığı yazar Aiskhylos’tur. (İ. Ö. 525-424 ) Eleusis’te doğmuştur. Bu tarih, Peisistratos’un parlak egemenliğinin onun ölümüyle son bulmasından üç yıl sonraya geliyor. Onun dönemi büyük politik kişiliklerin dönemi olmuştur. Isthenes, Miltiades, Themistokles, Kimon, Ephialtes, Perikles gibi. Tümden kişisel olan nitelikleri açısından Aiskhylos Eleusis site devletindeki eski bir soylu aileden gelmedir. Dönemim şairleri Pindaros, Simonides, Khoirilos, Sofokles ile ilişki içindeydi. Aiskhylos salt bir yazar değildi, dönemin etkin düşünürlerindendi.
Tragedya yazmaya yaklaşık İ.Ö 500’lerde , yani gençliğinde başlamıştır. 2.yüzyılda coğrafyacı Pausanias’a göre bir gece tanrı Dionysos rüyasına girip, ona yeni oluşmakta olan tragedya sanatına yönelmesini söyler. Aiskhylos rüyasından uyanınca bir tragedya yazmaya başlar. Maraton, Salamis, Pers savaşlarına katılmıştır. Tragedya yarışmalarına gençliğinde katılmaya başlamıştır. İlk ödülünü 485’te kazanmıştır. Eserlerinde koroya önem vermiş, oyunlarını mitolojiden almıştır. Tanrıların ve kahramanların en önemli ve en etkileyici taraflarını seçmiştir.
Aiskhylos, konuları bakımından birbiri ile ilgili üç oyunu birleştirmiş (trilogia = üçleme), sonuna bir satyr oyunu eklemiştir. Doksan kadar oyun yazmış olmasına rağmen elimizde sadece yedi tanesi ulaşmıştır. İ.Ö.458 de Orestia adlı trilogiasıyla (Agamemnon, Adak taşıyıcıları, Eumenides) son zaferini kazanmıştır. Trilogianın konusu Orestes in babasının katilinden ve annesinden aldığı öçtür. Yarışmalarda elli iki kez ödül kazandığı sanılıyor. 472 de sahnelediği Persler adlı oyunu diğerlerinden tarihi, konu olarak işleme bakımından farklıdır. Bu oyunda yazar, Atinalıların yiğitliklerini, Perslerin ağzından övüp Perslerin yenilgisini tanrılara bağlar. Elimize geçen yedi oyunundan ilk yazılanı Yalvarıcılar’da elli kişilik koro ve bir kahraman vardır. Aiskhylos bu oyunda tek bir oyuncu kullanırken Persler, Tebai’ye Karşı Yediler ve Zincire Vurulmuş Prometheus adlı oyunlarıyla tragedyaya ikinci oyuncuyu getirmiştir ve böylece karşılıklı konuşmaların oranı artmıştır.
Oidipus’un oğullarının çatışmasını anlatan Tebai’ye Karşı Yediler ile İ.Ö 467’de birincilik kazanmıştır. Zincire vurulmuş Prometheus’ta koro şarkılarının azalmasıyla oyunu konuşmalar ilerletmiştir. Konusu Promethes’un ateşi çalıp insanlara öğretmesi nedeniyle Zeus tarafından cezalandırılmasıdır.
Aiskhylos oyunun sunulması ile ilgili de maske, elbise ve yüksek ayakkabılar gibi yeniliklerde getirmiştir. Dili güç anlaşılan, ağdalı bir dildi. Toplumdaki dini ve ahlaki konuları işlemiştir. Karakterlerin derinine pek inmemiş, kahramanların kin, intikam, gurur gibi duygularını başarıyla aktarmıştır.
Aiskhylos kendi doğduğu yer olan Eleusis’te temellerini bulmuş Demeter tapımı Eleusian gizemlerine yönlendirilen yunanlılardan birisiydi. İsminden de anlaşılacağı gibi tapımın üyeleri bir anlamda mistik, ulaşılması güç bilgiler edinmek zorundaydı. Bu tapımın üyeleri aksi taktirde ölüm cezası alacakları koşulda tapım dışındakilere gizemlerle ilgili hiçbir şey anlatmama, tapımın üyelerinin kendilerinden olmayana gizemler konusunda hiçbir şeyi açığa vurmama amacıyla aksi taktirde ölümle cezalandıracakları gerçeği dolayısıyla, gizemlerle ilgili detaylar çok azdır. Bununla birlikte, Aristoteles’e göre Aiskhylos’un oyunlarından birine gizli bölümlerle ilgili ipuçlarını gizliden aktardığı iddia edilir. Bazı kaynaklara göre haltan kızmış biri sahnede performans sırasında Aiskhylos’u öldürmeye çalışmış fakat Aiskhylos kaçmıştır. Kendisi aleyhine açılan dava için hakim önündeyken Aiskhylos bu yaptığının hoş görülmesini dilemiştir. Fakat onun serbest bırakılması ise sırf Pers Savaşlarında verdiği çabalardan ötürüdür.
Oyunları
Persler
Tebai’ye Karşı Yediler
Oresteia
Agamemnon
Adak Sunucuları
Yakarıcılar
Eumenidler
Zincire Vurulmuş Prometheus
Kaynakça
Latacz J., Antik Yunan Tragedyaları
Doç.Dr.Tansu Açık’ın Ders Notları
http://en.wikipedia.org/wiki/Aeschylus