Kategori: Psikanaliz

Ayna Nöronların Büyüsü ve Empatinin Kökenleri

Masallar, insanlığın en kadim anlatı biçimlerinden biri olarak, dinleyicinin zihninde ve ruhunda derin yankılar uyandırır. Bu yankılar, ayna nöronlar aracılığıyla bedensel ve duygusal bir deneyim olarak kendini gösterir. Ayna nöronlar, bir başkasının eylemini, duygusunu veya niyetini gözlemlediğimizde kendi beynimizde benzer bir tepkiyi tetikleyen özel sinir hücreleridir. Masallardaki karakterlerin sevinci, acısı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deniz Kızının Dönüşüm Dalgaları: Sınır Kişilik Bozukluğuyla Aidiyet Arayışı

Bedensel Dönüşümün Kırılgan Dalgaları Deniz Kızının masalsı yolculuğu, bedensel dönüşümün sınır kişilik bozukluğu (SKB) bağlamında güçlü bir metafor sunduğu bir serüvendir. SKB, kimlik ve duygusal denge arayışında sürekli bir dalgalanma yaratır; kişi, ne tamamen denizin özgür dalgalarına aittir ne de karanın sabit toprağına. Deniz Kızının kuyruğunu bacaklara dönüştürme arzusu, SKB’li

OKUMAK İÇİN TIKLA

Küçük Prens’in Gülü: Bağlanma Stillerinin İnsan Doğasındaki Yansımaları

Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens adlı eserindeki gül, yalnızca bir çiçek değil, insan ilişkilerinin karmaşıklığını, duygusal bağların kırılganlığını ve derinliğini temsil eden evrensel bir imgedir. Gül, Küçük Prens’in sevgisi, sorumluluğu ve özlemiyle yoğrulmuş bir varlık olarak, terapide bağlanma stillerini anlamak için güçlü bir araçtır. Bu metin, gülün bağlanma kuramıyla nasıl

OKUMAK İÇİN TIKLA

Pamuk Prenses’in Ölüm Uykusu: İntihar Düşüncelerine Açılan Bir Pencere

Pamuk Prenses masalındaki “ölüm uykusu”, yalnızca bir anlatının büyülü bir unsuru değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerinde yankılanan karmaşık bir semboldür. İntihar düşünceleriyle mücadele eden danışanlarla çalışırken, bu imge, hem bir risk hem de bir fırsat olarak ortaya çıkar. Ölüm uykusu, yüzeyde bir kaçış gibi görünse de, altında yatan anlamlar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sanatın Beyindeki Yankıları: Nöroestetik ve İnsan Zihninin Derinlikleri

Sanat, insan zihninin en karmaşık ve büyüleyici ifadelerinden biri olarak, nöroestetik açıdan hem bilişsel hem de duygusal süreçleri harekete geçirir. Bu metin, sanatın, özellikle soyut sanatın, insan beynindeki etkilerini, örüntü tanıma mekanizmalarını ve bu süreçlerin altında yatan sinirbilimsel dinamikleri derinlemesine inceler. Kuramsal bir çerçeveden felsefi sorgulamalara, bilişsel süreçlerden duygusal tepkilere

OKUMAK İÇİN TIKLA

Damızlık Kızın Öyküsü: Toplumsal Travmaları Grup Terapilerinde Ele Alma Aracı

Margaret Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü, insanlığın otoriter rejimlerin gölgesinde şekillenen toplumsal ve bireysel yaralarını anlamak için güçlü bir anlatı sunar. Bu eser, grup terapilerinde bireylerin ve toplulukların bastırılmış duygularını, korkularını ve dirençlerini yüzeye çıkarmak için bir ayna olarak kullanılabilir. Eserin, bireylerin kimlik, özgürlük, baskı ve aidiyet gibi temalar etrafında kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

İmparatorlukların Uzun Gölgesi: Kolektif Bilinçdışında Kalan İzler ve Post-Kolonyal Kimlik

Büyük imparatorlukların yayılmacı politikaları, tarih boyunca insan topluluklarının yalnızca fiziksel coğrafyalarını değil, aynı zamanda kolektif bilinçlerini, kimliklerini ve toplumsal hafızalarını derinden şekillendirmiştir. Moğollar, Britanya, Osmanlılar ya da Roma gibi imparatorluklar, fetih yoluyla güçlerini genişletirken, egemenlik kurdukları topluluklarda hem maddi hem de manevi izler bırakmıştır. Bu izler, travma, direnç, uyum ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayvanların Rüya ve Mitolojideki Yeri: Bilinçaltının Derin Simgeleri

Hayvanlar, insanlık tarihinin en eski anlatılarından itibaren rüyalarda, mitolojilerde ve kültürel imgelerde güçlü bir yer edinmiştir. Bu varlıkların sadece fiziksel dünyada değil, aynı zamanda zihnin derinliklerinde, bilinçaltının karmaşık koridorlarında da iz bıraktığı açıktır. Rüyalar ve mitolojiler, insanın kendi varoluşsal sorularıyla, korkularıyla, arzularıyla ve doğayla ilişkisiyle yüzleştiği bir alan sunar. Hayvanlar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Masalların Bilişsel-Davranışçı Terapiyle Bütünleşmesi: Kırmızı Başlıklı Kız Üzerinden Bir İnceleme

Masalların İnsan Zihnindeki Yeri Masallar, insanlığın en eski anlatı biçimlerinden biridir ve bireylerin dünyayı anlamlandırma süreçlerinde derin bir rol oynar. Kırmızı Başlıklı Kız gibi hikayeler, basit birer çocuk öyküsü olmanın ötesinde, bireyin korkuları, güven arayışı ve dış dünyayla kurduğu ilişkiyi anlamlandırma çabalarını yansıtır. Bu anlatılar, bireyin içsel dünyasını dışsallaştırarak, bilinçdışı

OKUMAK İÇİN TIKLA

21. Yüzyılın Psikolojik ve Toplumsal İhtiyaçlarına Yönelik Bir Masal Arketipi: Grup Terapisi Bağlamında Köklü Bir Analiz

Günümüz İnsanının Varoluşsal Krizleri ve Mitolojik Çözüm Arayışı Modern birey, tarihte benzeri görülmemiş bir psikolojik ikilemle karşı karşıya. Teknolojik ilerleme ve sosyal medya çağında, insanlar giderek daha fazla bağlantılı ancak daha derin bir yalnızlık yaşıyor. Geleneksel masal arketipleri – bireysel kahramanlık, kesin zaferler ve net ahlaki çizgiler – bu karmaşık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çirkin Ördek Yavrusu: Özgüvenin Yeniden İnşası

Hikâyenin Gücü“Çirkin Ördek Yavrusu”, Hans Christian Andersen’in kaleminden çıkan ve bir yavru ördeğin dışlanmışlıktan kuğuya dönüşümüne uzanan yolculuğunu anlatan evrensel bir masal. Bu hikâye, özgüven sorunu yaşayan çocuklar için güçlü bir araçtır çünkü bireyin kendini kabul etme, farklılıklarını kucaklama ve içsel değerini keşfetme süreçlerini işler. Çocuklar, masalın kahramanıyla özdeşleşerek kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 6: Mitolojiye Dönüş – Arketiplerle Bireyleşmenin Yeni Yolları Pandora, Prometheus ve Persephone’nin Torunlarıyız 🌀 Mit, İçimizde Yaşayan Hikâyedir Jung, mitleri yalnızca antik hikâyeler olarak değil, kolektif bilinçdışının sembolik dili olarak okur. Bugün insanlar terapide, rüyalarda, yazdıkları hikâyelerde… “Benim içimde bir Pandora var.”“Ben Prometheus gibi cezalandırıldım.”“Kendi alt dünyama inmeden büyüyemem.”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 5: Ruhsal Çoraklık – Dürtüyle Dolu, Anlamdan Yoksun Hayatlar 🔋 Yaşıyoruz Ama Yanmıyoruz Gündelik hayat hızla akıyor: bildirimler, görevler, hedefler…Ama içimizde bir yer hâlâ boş.Çünkü: Bu çağda “istek çok”, ama “anlam az”.Harekete geçiyoruz ama neden geçtiğimizi bilmiyoruz. 💥 Jung’un Uyardığı Tehlike: Dürtülerin Tiranlığı Jung, bireyleşme yolunda en büyük tehlikelerden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 8: Yeni Topraklar – Bireyleşmenin Politik Haritası 🌍 Ben Olmak, Biz’in Gölgesinde Jung bireyleşmeyi kişisel bir süreç olarak anlatsa da, bu süreç hiçbir zaman toplumdan bağımsız değildir.Çünkü her “ben”in arkasında bir “biz” yankılanır. Ve çoğu zaman: Bireyleşmek, kolektife rağmen değil,Kolektifin gölgesiyle yüzleşerek mümkün olur. 🧠 Kolektif Gölge ve Lider

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 4: Annenin Gölgesinden Çıkmak, Babanın Onayına Girmemek Sadakat, Kimlik ve Bireyleşmenin İçsel Tuzakları 🧬 Aileyi Sadece Sevmek Yetmez Bireyleşmek, aileden “kaçmak” değil.Ama her bireyleşme yolculuğu, anneye sadakati ve babanın onayını sorgulamak zorundadır. Çünkü: Anneyi kaybetmek istemediğin için “seni tanımayan bir benliğe” sadık kalırsın.Babadan onay almak için “sana ait olmayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Narsisizm ve Sosyal Medya Arasındaki İlişki Hasedi Artırıyor mu ?

Narsisizm ve sosyal medya arasındaki ilişki, modern psikoloji ve psikanaliz alanında yoğun bir şekilde tartışılan bir konudur. Erdoğan Çalak’ın İçimizdeki Magma: Haset kitabında, narsisizm, modern dünyanın teşhirci ve rekabetçi kültürünün bir ürünü olarak ele alınır; sosyal medya ise bu narsisistik eğilimleri körükleyen başlıca araçlardan biri olarak görülür. Çalak, sosyal medyanın

OKUMAK İÇİN TIKLA