Miguel de Cervantes ?in Hayatı

İspanyol romancı, şair ve oyun yazarıdır. Cervantes, 29 Eylül 1547 tarihinde, Madrid’e 20 mil uzaklıkta, Alcalá de Henares’te doğmuş, yedi çocuğun dördüncüsüydü. Miguel’in babası, Ruy (Rodrigo), cerrahtı.Hümanist Juan López de Hoyos, Cervantes’in “Sevilen kimse ve sevgili öğrenci” olarak bilindiğini belirtir. Sanat yaşamına genç yaşta başlamıştır. Yazıları ve tiyatroları ile kısa sürede tanınan bir yazar olmuştur. 15 Eylül 1569’da Madrid’de bir yaralama iddiasıyla Miguel de Cervantes adlı biri hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Verilen cezaya göre sağ eli kesilecek ve 10 yıl sürgünde kalacaktı. Bir ad benzerliği söz konusu değilse, bu olay Cervantes’in İtalya’ya gidişinin nedeni olabilir. 1570’te II. Selim Kıbrıs’ı ele geçirince Papa V. Pius Osmanlılara karşı birlik çağrısında bulundu. Çağrıya yalnızca İspanya ve Venedik karşılık verdi. Cervantes Roma’daki İspanyol birliğine katıldı. 7 Ekim 1571’de Osmanlı donanmasıyla Lepanto (İnebahtı) Körfezinde yapılan İnebahtı Deniz Savaşı’na katılan Marquesa adlı kadırgada bulunan Cervantes, savaşta iki kez göğsünden yaralandı, bir top güllesiyle sol elini kaybetti. Daha sonra Osmanlılar tarafından tutsak edilen Cervantes, 1575-1580 yılları arasında Cezayir’de esir olarak yaşamıştır. Ancak orada da dolandırıcılıkla itham edilip hapse atılmıştır. Burada yazmaya daha sıkı sarılmıştır. Yaşamının sonlarına doğru ünlü eseri Don Quijote (Don Kişot)’u hapishanede kaleme almıştır ve bu eseri sayesinde tüm dünyada tanınmıştır. Eserde yazarın kendi hayatıyla alay ettiği ve kahramanla aralarında çokça benzerlikler olduğu görülür. Don Kişot, dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir ve 38 dile çevrilmiştir.

Cervantes’in yaşama dair görüşleri
“Kötü hareketler, ne kadar yerden aniden biten bitkilere benzese de, gene de insan onlardan kolayca bir çok şeyler öğrenebilir.
Yaşamak ve öğrenmek güzel şeylerdir.
Aşk, herkesi eşit kılar.
Aşkın gözlükleri öyle pembedir ki, bakırı altın, yokluğu varlık, gözdeki çapağı inci gibi gösterir.
At, sahibine göre kişner.
Bal, eşeğin ağzı için değildir.
Kuru pantolon ile balık tutulmaz.
Borcunu ödememek kararıyla alışveriş yapan için, fiyatın önemi yoktur.
Herkesin kendine göre birtakım dertleri vardır, ama bu kiminde gramladır, kiminde kiloyla.
Dost mu dedin? Kulağa kaçan piredir o.
Fakirlik, aşkın büyük düşmanıdır.
En büyük felaket ölümdür.
Bir kapı kapanırken, öteki açılır.
Şiddetli fırtınanın arkasından sükunet gelir.
Dürüst bir kadının güzelliği ateşe benzer: Yaklaşmayana hiç bir zararı dokunmaz.
Aşk ne ile beslenir? İltifat ile.
Aşağılık insanlara iyilik etmek, denize su taşımaya benzer.
Önüne kötülük etme fırsatı çıkmamış kişiye, iyiliğinden ötürü teşekkür edilebilir mi?
Eldeki serçe, uçan turnadan iyidir.
Bütün acılar azalır, yeter ki ekmeğin olsun.
Açlık, dünyanın en güzel salçasıdır.
İyi bir ağaca sarılan gölgesiz kalmaz.
Zamanın unutturamayacağı anı, ölümün dindiremeyeceği acı yoktur.
Askerler için barut kokusu, lavanta kokusundan üstündür.
Bütün acılara dayanılır, yeter ki ekmeğin olsun.
Tecrübe bilginin anasıdır.
Şerefim yaşamımdan daha değerlidir.
Arkadaş uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek arkadaşı bulmak zordur.
Zengin dullar bir gözleriyle ağlarlar, öbürünü kırparlar.
İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yaşar.”