?Göğe bakar bir çocuk usanınca coğrafyadan? – Öznur Özkaya

Bir söyleşisinde ??Dürüstçe itiraf etmem gerekiyor: sanatı ve özelde şiiri politikaya hizmet aracı olarak görüyorum, bu şiirin ve sanatın bir üstyapı olduğunun da altını çiziyorum. Dolayımlı olarak da şiiri büyük insanlıktan ayıramayacağım bir varlıkbilim ve etik sorunu olarak algılıyor ve şiirle bu tez üzerinden ilişki kuruyorum. Bir hesaplaşma veya yüzleşme yapmak gerekiyor sanırım. Şiirin ancak düşünce alanında kendi tamamlanma hareketi içinde gerçeklik kazanabileceğini gösteren diyalektik sürecini, şair ‘ben’in dışsallaşması ve dışsallıktan gene kendi içine dönmesinin ‘ya da kendini yutan bir yılan’ simgesi olarak yorumlamak mümkün. (?) Kapitalizmin doğasına içkin olarak endüstri kültürelleşiyor kültür de endüstrileşiyor. Bunun dışında asi ve ihtilalci kalan neredeyse tek sanat disiplini olarak yine şiir kalıyor.? diyerek şiire yaklaşım tarzını açıklayan Cengiz Kılçer?in son şiir kitabı ?Kızıl Kuğular Gecesi?, gelenekten olduğu kadar moderniteden de beslenen bir şairin kendi özgün kimliğini nasıl oluşturduğunun somut bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor.

Okurların ?Çöl Takvimi? (1999, Dünya Kitap Ödülü) ile ?Adaklar ve Şarkılar? (2007) kitaplarıyla tanıdığı Cengiz Kılçer?in 24 şiirden oluşan bu son kitabı, toplumsal ve siyasal normların ördüğü çemberin içine sıkışan insanı, varoluş kaygılarını sorgularken bir yandan da siyasi erke eleştirilerini yöneltiyor. Şair, ?lütfen umuma açık yerlerde ağlamayalım / varsın yine aynı yerden bir kez daha kırılalım / albayım ben çok aşığım / o yüzden hâkimiyet kayıtsız şartsız hüznündür? (s.7) diye başladığı bir bütün olarak algılanabilecek kitabını, ?masumiyet çocukluğun hakikatidir diyelim / ele güne karşı çıplak / dağlara karşı / kana karşı / pıhtıya karşı / ardımızda ölüm önümüzde kırağı / kardeşler ey kardeşler ?bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık? / çok uzak bir yüzyılda bir tek gün, yüzyıllarca sürmüştü diyelim.? dizeleriyle Türkiye sol mücadele tarihine bir saygı niteliğinde yazdığı şiirle tamamlıyor.

Şiirlerindeki imge yoğunluğu; kentin ve kent insanının huzursuzluklarını, uyumsuzluklarını, ağrılarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, ?hayat telaşımız? diye adlandırıp tükettiğimiz yaşantımızın içsel yorgunluğuyla yüzleşmemizi de sağlıyor. ?Ah Albayım? adlı şiirinde olduğu gibi, yoğun imgesel söyleyişe karşın konuşma dilini de ustalıkla kullanan şair, günlük hayatta yer alan sıradan ifadeleri bile ironik bir amaç uğruna şiirinde bulunduruyor. Yalnızlığı, yabancılaşmayı alışılanın aksine ağlamadan yansıttığı dizeleriyle ?sıkıntı? halini en güzel biçimiyle duyumsatıyor. Şair, ?ne artan ne de eksilen bir tenhalık / sarp kayalarda ırmak boylarında / unutulan herkes üşür? (s. 12) ve ?yükte hafif pahada eksiğim / zehri kendine yük olmuş / bir akrebim dünyada? (s.26) diyerek bireyin yalnızlığından dem vururken, ?ama sen dünyaya kalbinle bakmayı sakın unutma? (s.20) ve ?göğe bakar bir çocuk usanınca coğrafyadan? (s.53) dizeleriyle saklı tuttuğu umudunu da okura ulaştırıyor.

Kılçer?in Rehber-i hürriyet?ten, Maveraünkeder’e, Günlerden biraz Cezayir?den Soyka?ya son kitabını oluşturan şiirlerinde lirik aynı zamanda epik denilebilecek türden bir akış olduğunu da belirtmek gerek, çünkü günümüzde de yaşadığımız üzere bireyin sıkıntısı toplumsal bir acıya dönüşmektedir. Kimilerine göre kişinin bireysel diye nitelenebilecek sıkıntısı gerçekte tüm topluma mal olan, tüm insanlığı kuşatan bir sızı olmaya yöneliktir. Erklere, siyasal ve sosyal tüm yaptırımlara karşı duran, boyun eğmeyen bu dizeler; takındığı muhalif tutumuyla bireyden başlayıp topluma yayılacak devrimi müjdeler. Bireye dayatılan geçmişe ve geleceğe kafa tutarak böylesi bir olgunun katlanılası olmaması gerektiğini salık verir.

Şair; ?bazı insanlar acısını ipek bir mendil gibi özenle katlar / ardında bıraktıkları sis ile kalırlar / ve bir ömre dağılırlar / suskunlukla geçiştirilir geç kalmış sorular / aşklar hayatlar acılar ve yangınlar kimi zaman / hiçbir sonuca bağlanmazlar / gün gelir gün gelir / aynı rüyada buluşanlar aynı rüyada kaybolurlar.? (s.71) ve ?gökyüzü her yere açılan bir baş dönmesidir diyeceğiz.? (s.52) dizeleriyle sıkıntısını dile getirse de, ?biliyorum, bayraklarımızın ve şarkılarımızın her yere / hükümran olacağı bir gün / şehirler bir sarnıçtır artık o zamanlar? (s.18) diyerek beklenen güzel günlerin hatırına şarkılarımıza devam etmemizi öğütlüyor. Dedik ya?göğe bakar bir çocuk usanınca coğrafyadan? (s.53), yaşadığımız topraklarda acıyı katmer katmer hissetsek de, göğe ulaşacak şarkılarımız elbet gelecekte.

*Kızıl Kuğular Gecesi, Cengiz Kılçer, Yasakmeyve ? Komşu Yayınları, 2012.

ÖZNUR ÖZKAYA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir