Descartes Amca’nın Kötü Cini – Jean Paul Mongin

Küçük Filozoflar Dizisi, 8-12 yaş çocukları için filozofların hikâyelerini anlatan çok güzel resimlenmiş kitaplardan oluşuyor. Diziyle çocukların felsefeye zevkli bir giriş yapmalarını, kendi sorularının peşinden gitme alışkanlığı mazanmalarını amaçlıyoruz. Descartes Amca’nın Kötü Cini, Küçük Filozoflar dizisinin ikinci kitabı.

Soğuk bir kış gecesi, bütün şehir uykuya dalmış, Descartes Amca’nın ise içine kurt düşmüş, gözüne uyku girmiyor:
İki kere iki yoksa dört etmiyor mu?
Acaba Kötü Cin beni kandırıyor mu?
Yoksa bu koca dünya bir rüya mı?
(Tanıtım Bülteninden)

Küçük filozofların kitapları – Yücel Kayıran
(23/09/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
Küçük Filozoflar dizisi, felsefenin ulaşılamaz bir zihinsel seviyeyle ilgili olduğu kanısını ortadan kaldırıyor. Kitapların, felsefe eğitiminden çok filozofların ortaya koydukları bilginin öğrenilmesi için yazıldığı anlaşılıyor.

R: G. Collingwood?un, ?Bir Özyaşamöyküsü?de (Çev. Ayşe Nihal Akbulut), felsefeyle ilk karşılaşmasını anlattığı bir bölüm vardır. Burada Collingwood, henüz çocuk yaşta babasının kitaplığından Kant?ın kitabını alıp okumaya başladığında, bir dizi alışılmadık duyguyla sarsıldığını yazar: ?İlkin, yoğun bir heyecan duydum? der. ?Bana son derece ivedi konularda, son derece önemli şeyler anlatıyor gibi geldi: ne pahasına olursa olsun anlamam gereken şeyler. Derken, bir öfke dalgasıyla, baktım bunları anlayamıyorum. Açıkça söylemek utanç vericiydi belki ama kitabın anlamını çözmekte çaresiz kalıyordum. Sonra da, üçüncü, en sonuncu ve en alışılmadık duygu sardı içimi. Bu kitabın içeriğinin, anlayamadığım halde, nasıl bilmem, beni ilgilendirdiğini duyumsadım: bir bütün olarak beni, ya da yalnızca gelecekteki beni ilgilendiren bir sorundu bu.?

Collingwood?un, etkili bir şekilde betimlediği, bir filozofun kitabıyla karşılaşma hikâyesi, aslında felsefeye ilgi duyan birçok insanın, felsefe kitaplarıyla karşılaşmasının hikâyesini dile getirir. Son derece ivedi ve önemli konuları anlatan bir kitap.. Gelecekteki kendimizle ilgili sorunları anlatan bir kitap.. Fakat konuştuğumuz dilin sözcük ve tümceleriyle yazılmış olmasına rağmen anlamını çözemediğimiz bir kitap.
Bu etkili betimleme, aynı zamanda, felsefe eğitiminin başlangıcında yüz yüze gelinen problemleri de dile getirir. Bunlardan belki de en önemlisi, anlamı çözülemeyen bir kitapla karşılaşmak olsa gerek. Ve böyle bir karşılaşma da, birçok kişinin, felsefeden ürkmesine, çekinmesine yol açmakta, bu da, felsefenin ulaşılamaz bir zihinsel seviyeyle ilgili bir alan olduğu kanısını doğurmaktadır. Bu sorun, felsefe eğitiminin değil ama felsefenin yüz yüze geldiği en temel problemlerden de biridir. Yani, bir eğitim kurumunda değil ise, genç insanların felsefe okumaya nereden, hangi kitaptan, nasıl başlayacağı problemi.
İşte Metis Yayınlarının Küçük Filozoflar dizisinde yer alan kitapları, tam da bu problemin çözümüne ilişkin seçenek oluşturuyor. Bu dizide yer alan kitapların, öncelikle, felsefe eğitiminden çok filozofların ortaya koydukları bilginin öğrenilmesi için yazıldığı anlaşılıyor. Eğitim ile öğretim birbirinden farklı şeyler bilindiği gibi. ?Öğretim, bir kişiyi belirli bir şey -belirli bir davranış, bir içerik v. s.-konusunda bilgi sahibi yapmak; eğitim ise bir kişiyi insansal etkinlikleri, yaşarken belirli bir tarzda gerçekleştirebilecek duruma getirmektir.?(İoanna Kuçuradi) Bu kitapların, kazandırmaya çalıştıkları temel eğitimsel amaç ise, filozofların ulaşılmaz bir zihinsel seviyeden çok, bizim gibi gündelik hayatın içinde yaşayan insanlar olduklarının gösterilmesini sağlamak olsa gerek. Bu eğitimsel amaç, özellikle, ?bizde felsefe yapılamaz? gibi anlayışların oluşmasında rol oynayan, felsefenin ulaşılamaz bir zihinsel seviyeyle ilgili olduğu kanısının yıkılması bakımından, daha doğrusu genç insanların bu kanıyla boğulmadan yetişmeleri bakımından çok önemlidir.
Bir filozof, ?gözü olan görür, kulağı olan duyar, diğerlerini ise örnek, model yönetir? der. Burada, ?kendi olmaklık? probleminin dile getirilmesinin yanında, aynı zamanda, felsefe eğitiminin rolüne ilişkin bir belirleme de söz konusudur. Kendinize, bir başkasını örnek edinmek, ilgi duyduğunuz kişiyi model edinmek ve o örneğe baka baka yaşamak, olup biteni, o modele göre değerlendirmek kolaydır. Gözü kulağı olmak ise, sürekli ayık olmayı, olup bitenler ile daha önce bildiklerimiz arasında ilgi kurmayı gerektirir. Sorun, bu sürekli ayık halde olma ve daha önceden bildiklerimiz ile olup biten arasında ilgi kurmanın nasıl öğrenileceği sorunudur. İşte bu söz, bu eğitimin felsefe tarafından verileceğine vurgu yapar. O halde felsefe eğitiminin pedagojik niyetlerinden biri, genç insanların, başkalarını örnek ve model almaları yönünde eğitmek değil, tam tersine, gözü ve kulağı olan kişiler olarak eğitilmelerini sağlamaktır.
Küçük Filozoflar dizisinin editörleri Savaş Kılıç ve Semih Sökmen, ?düşünmenin asıl olarak kişinin kendi sorularıyla başladığına?, ?filozofların ve çocukların soruları arasında büyük bir benzerlik görüyoruz. Her ikisi de sorularına hazır cevaplar vermeyi reddediyorlar, hazır cevaplara kuşkuyla bakıyorlar. Dolayısıyla bu dizinin kitaplarıyla, çocuklara filozof örnekleri vererek onları yaşamları boyunca kendi sorularına sahip çıkmaya, sorularını bastırmamaya, cevap aramayı sürdürmeye teşvik etmek istiyoruz, bunu umuyoruz? diyorlar.
Kuşkusuz çocuklar ile filozofları bir arada düşünülmesini sağlayan benzerlik, bu arada ben bu ikiliye dedektifi de eklemek isterim, onların sadece soru sormalarından değil, sorularına olan bağlılıkları, sorularının talep ettiği yanıtı şaşmaz bir kararlılıkla istemeleri ve istenilen bu yanıtın ikna edici doğrulukta ve dolulukta olmasının peşini bırakmamalarından kaynaklanır.
?Descartes Amca?nın Kötü Cini?, Descartes?ın ortaya koyduğu felsefi yöntem ile görüşlerinin öğrenilmesinin yanında, özellikle ?harekât noktası? veya ?dayanak noktası? kavramının ayırt edilmesinin öğrenilmesi bakımından önemli. Bilindiği gibi, Descartes?ın ilk dayanak noktası, kesin ve güvenilir bilginin, kendisinden kuşku duyulmayan bilgi olduğu yönündeki kriteridir. Descartes, bu kriterden hareketle, felsefesinin temel dayanak noktası olan ?düşünüyorum öyleyse varım? önermesine ulaşacaktır.

Çocuklar felsefe yapmayı öğreniyor – Mustafa Günay
(18.09.2011 tarihli www.cumhuriyet.com.tr)
Felsefe, yalnızca yetişkinlere mi özgü? Felsefenin temelinde eğer merak, kuşku ve öğrenme isteği varsa sürekli sormak ve sorularının yanıtlarını aramaksa felsefe, o halde çocukların da felsefe yapmaya hakkı olduğunu ve zaten onların da felsefe soruları sorduğunu söyleyebiliriz. Çocukların felsefi eğilim ve düşüncelerini desteklemek ve yol gösterebilmek için kitap, film ve oyun gibi şeylerden yararlanılabilir. Burada söz konusu olan özellikle 9-14 yaşları arasında bulunan çocuklar. Bu yaş grubunda bulunan çocukların eleştirel düşünce yönelimi ve becerisi kazanmaları önemli. Bilindiği gibi bir süredir ilköğretimin 6, 7 ve 8. sınıflarında seçmeli olarak ‘Düşünme Eğitimi’ dersine yer veriliyor. Ancak ne yazık ki henüz bu derse felsefe bölümü mezunu öğretmenlerin girmesi sağlanamadı. Önümüzdeki dönemde çocuklara ve gençlere düşünmeyi sevdirmeyi amaçlayan, eleştirel ve yaratıcı düşünme olanaklarını geliştirmeye çalışan bu dersin felsefe eğitimi almış öğretmenlerce verilmesi uygun olur. Bu konuda Türkiye Felsefe Kurumu ve Felsefeciler Derneği başta olmak üzere çeşitli kurumların yaptığı toplantı, imza kampanyası ve çeşitli etkinliklerin yakın bir gelecekte olumlu sonuçlar vereceğini umarız. Konuyla ilgili tartışmaların sınırlı ölçüde olmakla birlikte gündemde yer alması da umut verici bir durum.

Çocuklara felsefi düşünceyi sevdirmeye ve tanıtmaya yönelik girişimler yalnızca okullarla ve derslerle sınırlı değil. Bu bağlamda Türkiye Felsefe Kurumu’nun ‘Çocuklar İçin Felsefe’ biriminin çalışmalarını, liseli gençlere yönelik yaklaşık on beş yıldır düzenlenen ‘Felsefe Olimpiyatları’nı sayabiliriz. Söz konusu etkinliğe katılan gençlerimiz, yurtdışında da çeşitli dereceler kazandı ve ülkemizi felsefe alanında başarıyla temsil etti. Bu gençler arasında bazılarının felsefeyle ilgilerini derinleştirerek sürdürdüğünü de söyleyelim.

Filozoflar ve çocukların ortak sorunları

‘Küçük Filozoflar’ dizisinin editörleri Savaş Kılıç ve Semih Sökmen, ‘düşünmenin asıl olarak kişinin kendi sorularıyla başladığına’ olan inançlarından dolayı bu kitaplarını seçtiğini açıklıyor: ‘Filozofların ve çocukların soruları arasında büyük bir benzerlik görüyoruz. Her ikisi de sorularına hazır cevaplar vermeyi reddediyorlar, hazır cevaplara kuşkuyla bakıyorlar. Dolayısıyla bu dizinin kitaplarıyla, çocuklara filozof örnekleri vererek onları yaşamları boyunca kendi sorularına sahip çıkmaya, sorularını bastırmamaya, cevap aramayı sürdürmeye teşvik etmek istiyoruz, bunu umuyoruz.’

İlk kitapların adları şöyle: Descartes Amcanın Kötü Cini, Profesör Kant’ın En Çılgın Günü, Bilge Sokrates’in Ölümü ve Karl Marx’ın Hayaleti. Bu kitapların her birinde filozofun hikâyesiyle birlikte, onun felsefesinin temel soruları ve bu sorulara yönelik yanıt arayışları işleniyor. Hikâye bağlamında akıcı ve anlaşılır bir dille, seçilen filozofun önemli kavram, soru ve düşünceleri ele alınarak filozof ve felsefesi hakkında, okuyanın da düşünmesi ve sorular sorması ve giderek yeni okumalara ve araştırmalara yönelmesi amaçlanıyor.

Descartes’ın doğru bilgiye ulaşmada şüpheyi yöntem olarak kullanmasının, felsefe tarihinde büyük yeri var. İnsanın sahip olduğu akıl yetisini doğru biçimde nasıl kullanabileceği sorusu, onun çalışmalarının temelinde yer alır. Kant da ortaya koyduğu eleştirel yapıtlarıyla, modern çağın felsefesinde dönüm noktası olmuş filozofların başında gelir. Akla yönelik eleştiri ve çözümlemeleriyle temellendirdiği bilgi anlayışı ve evrensel ahlak yasasını ifade eden ahlak anlayışı, onun en önemli yönlerini oluşturur. Aydınlanmacı anlayışı da etkili olmuştur. Kant, bir derste öğrencilere felsefe hakkında şunları söyler: ‘Aslında felsefenin tanımlamaya çalıştığı şey aklımı nasıl ve hangi amaç doğrultusunda kullanmam gerektiğidir. Felsefe insan aklının en son amacını, asıl hedefini inceleyen bilimdir. Kısacası, felsefe, mükemmel bilgelik fikridir. Göreceksiniz ki çok basit: Felsefe yapmayı öğreniriz, felsefeyi değil’ (s. 24).

Marx, felsefenin görevinin yalnızca eleştirmek ve yorumlamak değil, değiştirmek olduğunu ifade eder. Onun değişmesini istediği şeylerin başında ise sınıfsal eşitsizliklerin ve sömürünün belirlediği sosyal-ekonomik sistem gelir. Marx, kapitalizm hakkındaki çözümlemeleriyle insanlar arasındaki eşitsizliklerin kaynağı olan sömürü sisteminin işleyiş mekanizmasını ortaya koyar ve bunun karşısında eşitliğe ve özgürlüğe dayanan bir yaşamın olanağını araştırır. Kant’ın ‘koşulsuz buyruk’ dediği türden bir ilke edindiğini belirten Marx bunu şöyle ifade eder: ‘İnsanı aşağılayan, köleleştiren, çaresizleştiren ve horlayan her şeyi yıkıp devirmek!’ (s. 61).

Sokrates’i ise insanlarla tartışarak, diyalog yoluyla felsefe yapan bir filozof olarak hatırlarız. Onun hayatı sorgulayan soruları ve bu konudaki mücadelesi ve doğru bildiği düşünceler ve değerler uğruna haksız yere ölüme mahkûm olması, düşünce ve uygarlık tarihinde iz bıraktı. Felsefeyi ‘bilgelik sevgisi’ olarak anlayan ve bu doğrultuda erdemli yaşamanın somut bir örneğini ortaya koyan Sokrates’in son günleri ve ölümü öncesi yaşananlar bir hikâye çerçevesinde işleniyor.

İz bırakmış düşünürler

Söz konusu filozoflarla ilgili hikâyelerde, onların temel soruları, düşünceleri ve felsefe anlayışları ortaya konuluyor. Elbette burada amaçlanan, filozofların düşüncelerinin bir özetini vermekten çok felsefece düşünmeye bir yöneliş oluşturmak ve okuru düşünme-soru sorma sürecine dahil etmek. Bu noktada, yalnızca hikâye ya da sözcüklerin olanaklarından değil, resimler ve görselliğin olanaklarından da etkili biçimde yararlanıldığını söyleyebiliriz. Her kitabın etkili ve güzel resimlerle donatıldığını ve söz konusu tasarımların estetik niteliğinin yüksek olduğunu görüyoruz. Bir bakıma kitaplarda yer alan resimlerin de okurun hayal gücünü uyandırma işlevi taşıdığını söylemek mümkün. Gerçekliğe farklı bir açıdan bakabilmek ve değerlendirebilmek için hayalgücünün yalnız felsefede değil sanat ve bilim alanında da yenilikçi ve yaratıcı olmanın temelinde yer aldığını söyleyebiliriz.

‘Küçük Filozoflar’ dizisinin ilk kitaplarını içerik bakımından değerlendirdiğimizde, ele alınan filozofun felsefe tarihinde iz bırakmış yönlerinin ve felsefe anlayışlarının özellikle işlenmeye çalışıldığını ve bir hikâye bağlamında filozofun düşüncelerine yer verildiğini saptayabiliriz. Ancak burada özellikle öğretici olmak yerine, öğrencinin veya okurun kendi öğrenme sürecini yaşamasına kapı aralayan bir yaklaşımın belirgin olduğu görülür. Dil ve biçem bakımından da, 9-14 yaş grubunun severek okuyabileceği bir düzey gözetilmiş. Yetişkinler için bile bazı filozofların metinlerini ve felsefe hakkındaki bazı kitapları okuma ve anlama sorunları söz konusuyken ‘Küçük Filozoflar’ dizisinin ilk kitapları, felsefenin hiç de anlaşılmayacak bir şey olmadığını ortaya koyuyor. Bu nedenle söz konusu kitaplar, öncelikle çocuklara seslenmeyi amaçlamakla birlikte yetişkinlerin ve özellikle felsefe eğitimcilerinin ve araştırmacılarının da ilgisine sunuluyor. ‘Düşünme Eğitimi’ ya da ‘Çocuklar İçin Felsefe’ gibi adlarla yapılan etkinlikler, eğitim-öğretim çalışmaları ve yayınlar konusunda henüz yolun başında olduğumuz söylenebilir. Bu nedenle çocuklara ve gençlere yönelik düşünme eğitiminde akademisyenlere ve felsefecilerimize de önemli görevler düştüğü açık. En azından bu konuda ortaya konulan eser ve çalışmaları çözümlemek ve değerlendirmekle katkıda bulunmak bile büyük önem taşıyor.

Bilincimizin bahçesinde felsefe tohumlarının yeşermesine ve çiçeklenmesine katkıda bulunan kitapların devamını bekliyoruz. Çünkü herkesin yanıtlarını merak ettiği ve peşinden gittiği soruları yok mu? İnsan sorularıyla ve sorularına kendi yanıtlarını bulma çabasıyla kendini keşfetmez ve gerçekleştirmez mi zaten?

Kitabın Künyesi
Descartes Amca’nın Kötü Cini
Orjinal isim: Le Malin Génie de Monsieur Descartes
Jean Paul Mongin
Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi
Resimleyen: François Schwoebel
Çeviri: Savaş Kılıç
8-12 Yaş, Resimli
İstanbul, 2011, 1. Basım
64 sayfa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir