Ahmet Hamdi Tanpınar, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ romanında Türk toplumunun modernleşme sürecine dair nasıl bir eleştiri sunar?

Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında Türk toplumunun modernleşme sürecine dair derin ve çok katmanlı bir eleştiri sunar. Bu eleştiri, esasen toplumun gelenek ile modernlik arasındaki çatışması, bürokrasinin anlamsızlığı ve bireyin bu süreçteki kimlik karmaşası üzerine yoğunlaşır. Tanpınar, romanda ironik bir üslup kullanarak, modernleşme çabalarının yüzeyselliğini ve bu süreçte ortaya çıkan absürtlükleri gözler önüne serer.

Romanın ana teması, Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı hayali bir kurum etrafında döner. Bu kurum, saatlerin sürekli ayarlanması gibi pratikte gereksiz ve komik bir görev üstlenir. Tanpınar burada, modernleşmenin Türk toplumunda çoğu zaman şekilci bir yaklaşımla, özü kavranmadan uygulandığını ima eder. Enstitü, Batı’dan ithal edilen yeniliklerin toplumun ihtiyaçlarına ve kültürel dokusuna uyum sağlamadan dayatılmasının bir sembolü olarak okunabilir. Bu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde, geleneksel değerlerin bir kenara atılıp yerine yeterince sindirilmemiş modern kurumların konulmasıyla yaşanan uyumsuzluğu yansıtır.

Karakterler üzerinden de bu eleştiri derinleşir. Örneğin, Hayri İrdal, geçmiş ile gelecek arasında sıkışmış, ne tam anlamıyla geleneksel ne de modern olabilen bir bireydir. Onun hayatı, modernleşme sürecinin bireyler üzerinde yarattığı belirsizlik ve aidiyetsizlik hissini temsil eder. Halit Ayarcı ise pragmatist ve fırsatçı bir figür olarak, modernleşmeyi bir çıkar aracı olarak kullananları simgeler. Tanpınar, bu karakterler aracılığıyla, toplumun modernleşme karşısındaki ikircikli tavrını ve bu sürecin samimiyetsizliğini eleştirir.

Ayrıca, romanın dilindeki zenginlik ve geçmişe duyulan nostalji, Tanpınar’ın modernleşmeyi eleştirirken geleneksel kültüre de bir özlem duyduğunu gösterir. Ancak bu özlem, körü körüne bir geri dönüş çağrısı değil, daha çok geçmişle barışık bir modernleşme arzusudur. Tanpınar’a göre, Türk toplumunun modernleşme macerası, ne geçmişini tamamen reddetmeli ne de Batı’yı taklit etmeye indirgenmelidir; bu iki dünya arasında bir sentez gereklidir.

Sonuç olarak, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Türk toplumunun modernleşme sürecindeki çelişkilerini, bürokratik saçmalıkları ve kültürel kimlik bunalımını ustalıkla hicveder. Tanpınar, bu eleştiriyi neşeli bir alaycılıkla sunarken, okuru aynı zamanda derin bir düşünceye de davet eder: Modernleşme, bir toplumun ruhuna ve tarihine ne kadar nüfuz edebilir?