Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanı, Orta Çağ’da gülmenin bastırılması ile modern çağda sansür arasında nasıl bir bağ kurar?
Umberto Eco’nun Gülün Adı adlı romanı, Orta Çağ’da gülmenin bastırılması ile modern çağdaki sansür mekanizmaları arasında derin bir felsefi bağ kurar. Bu bağ, iktidarın hakikati kontrol etme arzusu, bilginin düzenlenmesi ve özgür düşüncenin bastırılması temaları üzerinden şekillenir. Roman, Orta Çağ’ın skolastik düşünce sistemini merkeze alarak, gülmenin neden bir tehdit olarak görüldüğünü ve bu bastırmanın modern sansürle nasıl benzer bir epistemolojik şiddet içerdiğini ortaya koyar.
1. Gülmenin Epistemolojik Tehdit Olarak Görülmesi
Eco’nun romanında, gülme eylemi, Aristoteles’in Poetika’sının kayıp ikinci kitabında tartışıldığı varsayılan bir kavram olarak karşımıza çıkar. Jorge de Burgos, gülmeyi “Hakikatin reddi” olarak nitelendirir, çünkü gülme, otoritenin ciddiyetini sarsar, hiyerarşiyi alaya alır ve sabit anlamları istikrarsızlaştırır. Orta Çağ’da kilise, hakikati tekeline almak ister; gülme ise bu hakikati göreli kılarak iktidarın temelini sarsabilecek bir güce sahiptir. Burada Michel Foucault’nun Hakikat Rejimi kavramı devreye girer: İktidar, belirli bir hakikat versiyonunu dayatarak toplumsal düzeni sağlar. Gülme, bu dayatılmış hakikati parodileştirerek iktidarın kontrolünü tehdit eder.
2. Modern Sansürün Skolastik Kökenleri
Roman, Orta Çağ’daki bilgi kontrolünün modern sansürle nasıl benzeştiğini gösterir. Jorge, kitaplığı bir labirente dönüştürerek bilgiye erişimi kısıtlar—tıpkı modern devletlerin veya kurumların bilgiyi arşivleme, sınıflandırma ve sansürleme yöntemleri gibi. Burada Eco, Orta Çağ’ın bibliyoklastik (kitap yok edici) zihniyetinin, modern çağın bibliyokratik (kitap denetleyici) sistemlerine evrildiğini ima eder. Skolastik düşüncenin katı dogmatizmi, modern ideolojilerin mutlakçılığıyla paralellik taşır. Örneğin, totaliter rejimler de mizahı ve eleştirel düşünceyi bastırarak iktidarlarını korurlar.
3. Gülme ve Özgürlük Arasındaki Diyalektik
Eco, gülmeyi bir özgürleşme eylemi olarak sunar. Baskıncı rejimler, gülmeyi yasaklayarak insanların dünyayı alternatif biçimlerde yorumlamasını engeller. Bu, Herbert Marcuse’ün Tek Boyutlu İnsan’ında bahsettiği “tikel reddin bastırılması”na benzer: Mizah ve ironi, sistemin totaliter yapısını çatlatabilme potansiyeli taşır. Romanın finalinde kitaplığın yanması, bilginin kontrol edilemezliğini simgeler—tıpkı modern çağda sansürün dijital kaçaklarla aşılması gibi.
Sansürün Değişmeyen Doğası
Eco, Gülün Adı’nda gülmenin bastırılmasını, iktidarın hakikati tekelinde tutma çabasının evrensel bir örneği olarak sunar. Orta Çağ’ın dini dogmaları ile modern ideolojik aygıtlar arasındaki süreklilik, sansürün tarihsel bir sabite olduğunu gösterir. Roman, gülmenin devrimci gücünü vurgulayarak, baskıcı sistemlere karşı direnişin ancak düşüncenin özgürleşmesiyle mümkün olacağını savunur. Eco’nun felsefi mesajı şudur: Hakikat, gülenin gözlerinde parıldar, çünkü gülmek, iktidarın ciddiyetini bozarak onun kibrini yerle bir eder.