“Her şey hastanın özgün dilini öğrenmeye ve onun bilinçdışını el yordamıyla gün ışığına çıkarabilmeye bağlıydı” Carl G. Jung
Carl Gustav Jung’un “Her şey hastanın özgün dilini öğrenmeye ve onun bilinçdışını el yordamıyla gün ışığına çıkarabilmeye bağlıydı” ifadesini engellilik ve otizm bağlamında yorumlamak, birey merkezli bir yaklaşım geliştirmek açısından son derece kıymetlidir. Bu perspektif, özellikle farklı nörolojik işleyişe sahip bireylerin anlaşılması ve desteklenmesinde önemli mesajlar barındırır.
1. Özgün Dil ve Otizm
Jung’un “hastanın özgün dili” vurgusu, otizm spektrumundaki bireylerin kendilerini ifade etme yollarını anlamak açısından kritik bir başlangıç noktasıdır. Otizmli bireyler, sözlü veya sözsüz iletişim yöntemleriyle kendilerini ifade edebilirler ve her bireyin “dili” benzersizdir.
- Otizm açısından:
Bu ifade, terapistlerin, öğretmenlerin veya ailelerin, otizmli bireylerin duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışırken, onların bireysel iletişim yollarını öğrenmeleri gerektiğine işaret eder. Bazı bireyler resimlerle, bazıları tekrar eden davranışlarla, bazıları ise göz teması kurmaktan kaçınarak iletişim kurar. Bu davranışların her biri, onların “dili”nin bir parçasıdır. - Yorum:
Burada önemli olan, bireyi anlamaya çalışırken, onun diline kendi yorumlarımızı dayatmaktan kaçınmaktır. Jung’un dediği gibi, bilinçdışına ulaşmak ancak bireyin kendine özgü yolculuğu rehber alınarak mümkün olabilir.
2. Yöntemlerin Çeşitliliği ve Engellilik
“Kimi vakalar belli bir yöntemi, başka bazı vakalar ise bambaşka bir yöntemi gerektirebilir” ifadesi, engellilik bağlamında bireyselleştirilmiş yaklaşımların önemine dikkat çeker.
- Engellilik açısından:
Engelli bireylerin ihtiyaçları birbirinden farklıdır ve bu nedenle tek bir yöntemle destek sağlamak mümkün değildir. Örneğin:- Görme engelli bireyler için işitsel yöntemler daha etkili olabilirken,
- İşitme engelli bireyler için görsel ve yazılı iletişim yöntemleri daha uygun olacaktır.
- Otizmli bireylerde ise bazıları için yapılandırılmış rutinler çok etkiliyken, bazıları için yaratıcı oyun terapisi daha anlamlı olabilir.
- Yorum:
Jung’un bu vurgusu, eğitimde ve terapide bireyselleştirilmiş programların ne kadar önemli olduğunu gösterir. Her birey için bir “tek çözüm” veya “tek doğru yöntem” yoktur; kişisel ihtiyaçlar, deneyimler ve güçlü yanlar dikkate alınmalıdır.
3. Bilinçdışını Gün Işığına Çıkarmak
“Bilinçdışını gün ışığına çıkarabilmek”, bireylerin derin psikolojik süreçlerine ulaşmayı ifade eder. Bu düşünce, engellilik veya otizm gibi durumlarda, bireylerin genellikle ifade edemediği ya da anlaşılmayan ihtiyaçlarını anlamaya çalışmayı temsil edebilir.
- Otizm açısından:
Otizmli bireylerin duygusal dünyaları genellikle yanlış anlaşılır veya göz ardı edilir. Jung’un bilinçdışına ulaşma vurgusu, bu bireylerin içsel dünyalarına özen göstermeyi, onların ihtiyaçlarını “el yordamıyla” keşfetmeyi gerektirir. - Engellilik açısından:
Engelliliği sadece fiziksel ya da bilişsel bir durum olarak ele almak yerine, bireyin ruhsal, duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak gerekir. Bu da bir empati, sabır ve dikkat süreciyle mümkündür.
4. Sistem Eleştirisi ve Toplumun Rolü
Bu yaklaşımı uygulamak, yalnızca bireysel bir çaba değil, aynı zamanda sistematik bir değişimi de gerektirir:
- Eğitim, sağlık ve sosyal hizmet sistemleri, bireysel farklılıkları destekleyecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
- Terapistler, öğretmenler ve bakıcılar, bireylerin özgün dilini öğrenme ve uygulama konusunda daha esnek ve yaratıcı olmalıdır.
Sonuç: Jung’un Perspektifinden Otizm ve Engellilik
Jung’un bu söylemi, nöroçeşitlilik ve engellilik bağlamında şu temel mesajları içerir:
- Her birey özeldir: Her bireyin kendine has bir içsel dili, iletişim yolu ve dünyayı algılama biçimi vardır.
- Tek bir yöntem yeterli değildir: Kapsayıcı yaklaşımlar, bireyin özgün ihtiyaçlarını merkeze almalıdır.
- Empati ve sabır: Bilinçdışını gün ışığına çıkarma süreci sabır, anlayış ve önyargılardan arınmış bir yaklaşım gerektirir.
Bu anlayış, bireylerin kendi potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri ve topluma tam anlamıyla katılabilmeleri için gereklidir. Engellilik veya otizm gibi durumlar, bireyselliği anlamak için bir fırsat olarak görülmelidir, bir engel değil.