Otistiğe Bakış : Diğerlerinin Tavrı
Otistik bireylere yönelik bakış açısını ve diğer insanların onlara nasıl davrandığını psikodinamik açıdan ele alırken, toplumsal bilinçdışı, projeksiyon, bölme ve yabancılaştırma gibi mekanizmalar üzerinden inceleyebiliriz.
1. Toplumsal Bilinçdışı ve Yabancılaştırma
Carl Jung’un kolektif bilinçdışı kavramına göre, toplumun derinlerinde yer alan ortak korkular ve mitler, bireylerin algılarını şekillendirir. Çoğu toplumda, “normal” olarak kabul edilen davranışlardan sapmalar bilinçdışı bir tehdit olarak algılanabilir.
- Toplum, “biz” ve “onlar” ayrımına gider.
- “Biz” → normal, öngörülebilir, güvenli
- “Onlar” → farklı, anlaşılması zor, tehdit edici
Otistik bireyler nöroçeşitlilik açısından farklı bir iletişim biçimine sahip olduklarından, toplum onları bilinçdışı bir tehdit gibi algılayabilir ve yabancılaştırma eğilimi gösterebilir.
2. Projeksiyon (Yansıtma) Mekanizması
Freud’un projeksiyon (yansıtma) mekanizmasına göre, bireyler kendi iç dünyalarında kabul edemedikleri yönleri başkalarına atfederler.
- Toplum, kendi içindeki eksiklikleri ve karmaşıklıkları görmek yerine, farklı olanı “problemli” olarak etiketleyebilir.
- Otistik bireylerin bazen duyguları ifade etme biçimleri farklı olduğu için, çevresindeki insanlar bunu “soğukluk” veya “ilgisizlik” olarak yorumlayabilir.
- Aslında toplumun kendisi de duygularını yönetme konusunda eksiklikler yaşıyor olabilir, ancak bunu fark etmek yerine, otistik bireylerin “eksik” olduğunu düşünebilirler.
Bu, toplumun kendi bilinçdışı kusurlarını otistik bireylere yansıttığı bir durumdur.
3. Bölme (Splitting) ve İyi-Kötü Ayrımı
Klein’in bölme (splitting) mekanizmasına göre, insanlar karmaşık gerçekleri basitleştirmek için olayları ve kişileri keskin “iyi” ve “kötü” kategorilerine ayırma eğilimindedir.
- Otistik bireyler bazen ya “üstün deha” ya da “sosyal olarak uyumsuz” olarak görülür.
- Gerçeklik ise çok daha karmaşıktır:
- Bir birey belirli bir alanda çok yetenekli olabilir ama günlük yaşamda bazı zorluklar yaşayabilir.
- Ancak toplum, nüansları kabul etmek yerine “ya dahi ya da yetersiz” şeklinde düşünme eğilimindedir.
Bu da otistik bireylere karşı iki uçlu bir bakış açısına yol açar:
- Eğer özel bir yetenekleri varsa onlar “harika” olarak yüceltilir (örneğin bir otistik bireyin matematikte çok iyi olması).
- Ancak sosyal kurallara uymakta zorlanıyorlarsa, “garip” veya “sorunlu” olarak etiketlenebilirler.
Bu bölme mekanizması, otistik bireylerin bütüncül bir şekilde anlaşılmasını engeller.
4. Kitle Psikolojisi ve Dışlama Mekanizması
Freud’un kitle psikolojisi kuramına göre, insanlar grup içinde kimliklerini kaybedebilir ve farklı olan bireyleri dışlama eğilimi gösterebilir.
- “Biz” grubunun dışında kalan bireyler kolayca “öteki” haline getirilebilir.
- Otistik bireylerin bazı sosyal normlara uymakta zorlanması, toplumun bilinçdışı bir “uyum” baskısı yaratmasına neden olabilir.
- İnsanlar, grup içinde kabul görmek için otistik bireyleri dışlamaya meyilli olabilir (örneğin, okulda veya işyerinde).
Bu, toplumsal düzeyde ötekileştirme ve dışlama kültürünü güçlendirir.
5. Süperego ve “Normalleşme” Baskısı
Freud’un süperego kavramına göre, toplum bireylere nasıl davranmaları gerektiğiyle ilgili katı kurallar empoze eder.
- Toplum, “normal” kabul edilen davranışları ödüllendirirken, farklı olanı cezalandırma eğiliminde olabilir.
- Otistik bireyler bazen bu normlara tam olarak uymayabilirler (örneğin göz teması kurmamak, kelimeleri kelimesi kelimesine anlamak).
- Süperego tarafından yönlendirilen bireyler, bu farklılıkları “problem” olarak görebilir ve bireyi zorla “uyumlu” hale getirmeye çalışabilir.
Bu durum maskelenme (masking) gibi psikolojik baskılara yol açabilir; otistik bireyler toplumda kabul görmek için kendi doğalarına aykırı davranışlar sergilemeye zorlanabilirler.
Sonuç: Toplumun Otistik Bireylere Karşı Tutumu
- Bilinçdışı mekanizmalar (yansıtma, bölme, kitle psikolojisi) nedeniyle toplum otistik bireyleri ya aşırı yüceltme ya da dışlama eğilimindedir.
- Toplum, otistik bireyleri anlamakta zorlandığı için onları ya “üstün yetenekli” ya da “uyumsuz” olarak etiketler.
- Sosyal uyum baskısı, otistik bireyleri kendilerini gizlemeye ve maskelenmeye zorlayabilir, bu da uzun vadede psikolojik tükenmeye yol açabilir.
- Düşman yaratma eğilimimiz gibi, otistik bireyleri de bazen bilinçdışı bir “öteki” olarak konumlandırarak toplumdan dışlama refleksi geliştirebiliriz.
Bu perspektiften bakıldığında, toplumun otistik bireylere yönelik tutumları aslında kendi bilinçdışı korkularını ve bastırılmış yönlerini yansıtır. Gerçek anlamda kapsayıcı bir toplum olabilmek için, bu mekanizmaları fark etmek ve nöroçeşitliliği olduğu gibi kabul etmek gerekiyor.