Analitik Psikoloji ve Sinema: Jungiyen Yaklaşım

  1. yüzyılın başından itibaren sinema, insan zihnini ve bilinçdışını görselleştirmenin bir yolu olarak psikanalitik kuramlarla etkileşime girmiştirdergipark.org.tr. Carl Gustav Jung’un analitik psikolojisi de sinemayı, kolektif bilinçdışının imgelerini yansıtabilen modern bir “mit yaratma” aracı olarak görürteanicolae.comteanicolae.com. Jungiyen kurama göre, filmlerde karşımıza çıkan simgesel karakterler ve öyküler, tıpkı rüyalarda ve mitlerde olduğu gibi, psişenin derin katmanlarından beslenir. Nitekim Jung’un takipçileri, “sinemanın, psişeyi projeksiyon halinde izlemek için bir alan ve araç sunduğunu” vurgulayarak, modern dünyada bilinçdışına yapılan saldırıya karşı bir panzehir işlevi gördüğünü belirtmişlerdirteanicolae.com. Bu yaklaşıma göre sinema, bilinç ve bilinçdışı birleşiminin gerçekleşebildiği, psikolojik açıdan güçlü ve anlam yüklü imgeler barındıran bir mecra olarak değerlendirilirkarnacbooks.com. Sonuç olarak analitik psikoloji, filmlerin görünen anlatılarının ardındaki derin sembolik katmanları inceleyerek, karakterlerin dönüşüm süreçlerini ve izleyicide uyandırdıkları kolektif anlamları çözümlemeye çalışır.

Jung’un Eserleri ve Jungiyen Film Analizi

Carl Jung her ne kadar doğrudan sinema üzerine kapsamlı eserler vermemiş olsa da, geliştirdiği kavramlar (arketipler, kolektif bilinçdışı, bireyleşme vb.) film analizinde verimli bir şekilde uygulanmıştır. Jung’un Arketipler ve Kolektif Bilinçdışı (Collected Works, Cilt 9/I) adlı derlemesinde yer alan “Anne Arketipinin Psikolojik Yönleri”, “Yeniden Doğuş Üzerine” gibi makaleleri, evrensel arketipik motiflerin sanat ve kültürdeki görünümlerini açıklarjungiancenter.orgjungiancenter.org. Yine İnsan ve Sembolleri (1964) kitabında Jung ve meslektaşları, antik mitlerin ve sembollerin modern insanın rüyalarında ve yaratıcı ürünlerinde nasıl tezahür ettiğini örneklerle anlatmışlardırteanicolae.com. Bu eserler, sinema bağlamında da karakterlerin ve olay örgülerinin arketipik boyutunu anlamak için kuramsal temel sunar. Nitekim günümüzde “Jungiyen Film Çalışmaları” akademik alanda hızla büyümekte; kolektif bilinçdışı, arketipler, bireyleşme süreci, simgeler ve benzeri Jung kavramlarının film narratiflerine uygulanmasını sistematik hale getirmektedirkarnacbooks.com.

Jungiyen film analizine dair önemli akademik kaynaklar arasında Christopher Hauke ve Ian Alister’ın derlediği Jung & Film: Post-Jungian Takes on the Moving Image (2001) ve devamı niteliğindeki Hauke & Luke Hockleyderlemesi Jung & Film II: The Return (2011) sayılabilir. Bu derlemelerde farklı yazarlar, Jung’un kavramlarını kullanarak çeşitli film örneklerini çözümlemekte ve sinemanın bilinçdışı içerikleri dışavurduğu yönündeki görüşü desteklemektedirteanicolae.comJohn Izod’un Myth, Mind and the Screen: Understanding the Heroes of Our Times (2001) adlı çalışması da, Jung’un teorisini hem filmlere hem de Madonna, Michael Jackson gibi popüler kültür ikonlarına uygulayarak yeni bir yorum sunarassets.cambridge.orgassets.cambridge.org. Izod, modern toplumda sinema ve televizyonun, geçmiş yüzyıllarda dinin üstlendiği kolektif duygusal rehberlik rolünü kısmen devraldığını öne sürerassets.cambridge.org. Son yıllarda Helena Bassil-Morozow ve Luke Hockley tarafından yazılan Jungian Film Studies: The Essential Guide (2016) ise Jungiyen psikolojiyi film kuramıyla buluşturarak, arketiplerin anlatı yapısı, türler, kimlik ve auteur sineması gibi konularda nasıl kullanılabileceğini örneklerle göstermektedirkarnacbooks.comkarnacbooks.com. Tüm bu kaynaklar, Jung’un eserlerinin sinema bağlamında yorumlanmasına ve Jungiyen film analizinin yöntem ve örneklerine dair zengin bir literatür oluşturmuştur.

Arketip Kuramının Sinema, Popüler Kültür ve Sanattaki Yansımaları

Jung’un arketip kuramı, yalnızca film analizinde değil; edebiyattan reklamlara, güzel sanatlardan günlük yaşama kadar geniş bir yelpazede uygulanmıştırartseduca.comPopüler sinema örneklerinde, pek çok ana akım film geleneksel mitolojik motifleri ve dini imgeleri Jungiyen dünya görüşüyle harmanlarteanicolae.com. Örneğin Star Wars gibi destansı serilerde KahramanBilge Yaşlı AdamGölge gibi arketipler belirgin şekilde şifrelenmiştir; bu yönüyle modern izleyiciye hitap eden yeni mitler yaratıldığı söylenebilir. Joseph Campbell’ın Jung’dan ilhamla geliştirdiği Kahramanın Sonsuz Yolculuğu modeli, popüler filmlerde evrensel bir arketipsel anlatı şablonu olarak geniş kabul görmüştür. Nitekim Campbell, antik mitlerdeki kahramanlık döngüsünün günümüz film kahramanlarında tekrarlandığını ve bu hikayelerin kolektif bilinçdışımızda anlamlı ve “ruhsal” oldukları için tekrar tekrar anlatıldığını belirtirteanicolae.comteanicolae.com.

Popüler kültür ve günlük hayat bağlamında da arketip kavramı sıklıkla kullanılır. Reklam ve marka iletişiminde karakterler, hedef kitlenin ortak bilinçdışına hitap eden arketipsel figürler olarak tasarlanmaktadırdergipark.org.trdergipark.org.tr. Örneğin bir deterjan ya da çikolata reklamındaki anne figürü, izleyicinin kolektif belleklerinden aşina olduğu “Şefkatli Anne” arketipini canlandırarak ürün ile duygusal bir bağ kurmayı hedeflerdergipark.org.tr. 2018 yılında yapılan bir içerik çözümlemesi, Persil, Magnum, Eti Canga gibi markaların reklam filmlerinde Jung’un 12 temel arketipinin (Anne, Kahraman, Bilge vb.) bilinçli bir strateji olarak kullanıldığını ortaya koymuşturdergipark.org.trdergipark.org.tr. Benzer şekilde pazarlama dünyasında Mark ve Pearson’ın geliştirdiği marka arketipleri modeli de doğrudan Jung’un arketip kavramına dayanır ve markalara “Kahraman”, “Asi”, “Bakıcı” gibi kişilikler atfederek tüketiciyle evrensel düzeyde iletişim kurmayı amaçlar. Günlük yaşamda bireyler de bazen farkında olmadan arketipsel roller üstlenirler; örneğin ebeveynlik içindeki “anne” ya da “baba” rolü, iş hayatındaki “kahraman lider” ya da “hilebaz (trickster) girişimci” figürleri kolektif imgelerden beslenir. Jung’a göre arketipler, “bireylerin deneyimlerini şekillendiren ve dünya görüşlerini etkileyen temel psişik kalıplar”olup yaşamımızın çeşitli evrelerinde (ebeveyn olma, evlenme, yaşlılık vb.) devreye gireren.wikipedia.org. Dolayısıyla sanat ve gündelik yaşam pratikleri, Jung’un ifade ettiği biçimiyle, ortak bilinçdışının bu prototipik imge ve öykülerini yeniden üreterek kültürel bir süreklilik sağlar.

Sanat alanında da arketip teorisi önemli bir çözümleme aracı olmuştur. Jung, modern sanattaki birçok akımın bilinçdışı arketipsel imgelerin dışavurumu olduğunu belirtmiştir. Nitekim 2023 tarihli bir sanat araştırmasında, figüratif resimlerdeki imge ve figürlerin Jung’un dört temel arketipi olan PersonaGölgeAnima/Animus ve Self(Kendilik) ekseninde analiz edilmesiyle, resimlerin taşıdığı arketipsel özellikler ortaya konmuşturartseduca.com. Bu çalışma, ressamların ortak bilinçdışından doğan imgeleri tuvale yansıttığını ve bu sayede eserlerin izleyicide arketipik düzeyde güçlü bir yankı uyandırdığını göstermektedirartseduca.com. Mitoloji, masal ve edebiyat eleştirisinde de Jung’un arketipleri geniş yankı bulmuştur: Örneğin Maud Bodkin ve Northrop Frye gibi kuramcılar, edebî eserlerdeki tekrar eden motifleri arketipsel eleştiriyle incelemiş; Erich Neumann Büyük Anne(The Great Mother, 1955) kitabında ana tanrıça ve dişil imgelerin sanatta ve mitostaki evrensel örüntülerini detaylandırmıştır. Bu tür çalışmalar, popüler filmlerden klasik eserlere kadar farklı bağlamlarda arketip teorisinin uygulanabildiğini ve sanatın insan ruhunun kolektif içeriklerini yansıttığını ortaya koyar.

Önemli Jungiyen Arketipler ve İlgili Film Örnekleri

Atölye kapsamında ele alınacak “Yeniden Doğuş”, “Gölge”, “Kahraman”, “Anne”, “Anima” ve “Animus”arketipleri, hem Jung’un teorisinde hem de sinema analizlerinde merkezi öneme sahip motiflerdir. Aşağıda her bir arketip kısaca tanımlanmakta ve özellikle “En Sevdiğim Pastam (Keyke Mahboobe Man, 2024)” ve “The Substance” (2011) filmleri bağlamında nasıl yorumlanabileceğine dair ipuçları verilmektedir. Bu arketipleri derinlemesine inceleyen temel kaynaklar da öneri olarak eklenmiştir.

Yeniden Doğuş Arketipi (Rebirth)

Yeniden doğuş arketipi, psikolojik veya ruhsal anlamda “ölüm ve yeniden doğma” motifini ifade eder. Jung, “Yeniden Doğuş Üzerine” başlıklı makalesinde, bu arketipin farklı formlarda karşımıza çıkabileceğini (metempsychosis, reenkarnasyon, yenilenme vb.) ve her kültürde benzer temalar içerdiğini belirtirjungiancenter.orgjungiancenter.org. Mitolojide sıkça rastlanan bu motif, bireyin eski benliğinin ölümü ve yeni bir bilince uyanışı şeklinde sembolize edilir. Jung’a göre dinler ve mitler, “insanların yeniden doğuş, dönüşüm ve kendini gerçekleştirme imgesine duyduğu derin ihtiyacı” dile getirirteanicolae.com. Sinemada da kahramanın yolculuğu boyunca bir tür yeniden doğum deneyimlemesi yaygın bir anlatı kalıbıdır.

“En Sevdiğim Pastam” filminde 70 yaşındaki Mahin’in uzun süren yalnızlık ve matemin ardından hayatına yeni bir insanı alarak adeta geç dönem bir yeniden doğuş yaşaması, bu arketipin modern ve kişisel bir örneği olarak görülebilir. Yılların durağanlığından çıkıp duygusal olarak canlanması, Jung’un tarif ettiği psikolojik yenilenmeyi andırır. Benzer şekilde “The Substance” belgeselinin ele aldığı LSD deneyimleri de katılımcılara derin dönüşüm tecrübeleri yaşatmıştır; birçok denek, güçlü psychedelic deneyimler sonrasında kendilerini sanki “yeniden doğmuş” gibi hissettiklerini rapor etmiştirkathryncholt.com. Transpersonal psikoloji alanındaki araştırmalar (özellikle Stanislav Grof’un LSD psikoterapisi çalışmaları), yüksek doz seanslarında danışanların sıklıkla ölüm-yeniden doğum vizyonları gördüğünü ve bunun şifa verici bir arketipsel tecrübe olduğunu ortaya koyaratpweb.orgatpweb.org. Bu nedenle, her iki film de Yeniden Doğuş arketipini farklı düzlemlerde çağrıştırmaktadır: Biri sıradan bir insanın geç yaşam evresindeki içsel uyanışını, diğeri ise kimyasal bir katalizör aracılığıyla bilinç düzeyindeki radikal dönüşümü ele alır. Bu arketipi derinlemesine anlamak için Jung’un bahsi geçen makalesi dışında Joseph Campbell’ın Kahramanın Yolculuğu kuramındaki “Ölüm ve Diriliş” evresi de okunabilir; Campbell, kahramanın en karanlık anında sembolik bir ölüm yaşayıp daha güçlü bir benlikle yeniden doğmasını evrensel bir anlatı parçası olarak tanımlarteanicolae.com.

Gölge Arketipi (Shadow)

Gölge arketipi, bireyin bilinçli benliğinin kabul etmediği, bastırdığı karanlık yönlerini temsil edergetheltia.comgetheltia.com. Jung, gölgeyi “kişiliğin karanlık kardeşi” olarak tanımlar ve kişinin kendi gölgesiyle yüzleşip onu bilince entegre etmesinin bireyleşme (kendini gerçekleştirme) sürecinde kritik bir adım olduğunu vurgulardergipark.org.tr. Gölge, kolektif bilinçdışının önemli bir öğesi olup, içerdiği ilkel dürtüler, korkular ve utanç verici yönler açığa çıkarılmadıkça bireyin gelişimini engelleyebilir. Jung’a göre insanın içsel yolculuğunda karşılaşması ve uzlaşması gereken ilk arketipsel figür gölgedir; gölgenin bilinç tarafından tanınması ego’yu güçlendirir ve psişik dengeyi sağlardergipark.org.tr.

Sinema, gölge arketipini görselleştirmek için zengin olanaklar sunar. Birçok filmde ana karakterin karanlık yönleri bir “doppelgänger” (ikiz) ya da antagonist bir karakter üzerinden yansıtılır. Örneğin Darren Aronofsky’nin Black Swan (2010) filminde Nina’nın bastırdığı hırs ve cinsellik, “siyah kuğu” alter-egosu şeklinde somutlaşıp gölgesiyle mücadelesini simgeler. “En Sevdiğim Pastam” filminde de Mahin karakterinin bastırdığı duygular veya toplum baskısıyla gizlediği arzular, yeni tanıştığı kişiyle ilişkisinde ortaya çıkabilir. Yalnızlık rutini içinde kendine bile itiraf etmediği ihtiyaçları, bu yeni deneyimle yüzeye çıkarak onun gölge yönüyle hesaplaşmasına yol açabilir. “The Substance” belgeselinde ise LSD’nin, bireylerin bilinçdışı içeriklerini açığa vurduğu, travmalar ve bastırılmış duygularla yüzleştirdiği aktarılmaktadır. Nitekim Grof’un LSD araştırmalarında birçok denek, seanslar sırasında kendi “Karanlık Yönleri” veya “Korkunç Ana” gibi figürlerle karşılaşmış; bilinçdışındaki agresyon, korku ve suçluluk temaları gözle görülür hale gelmiştiratpweb.org. Bu deneyimler Jung’un gölge arketipine tekabül eder şekilde, danışanın içindeki şeytani veya kaotik unsurları simgesel görüntülerle karşısına çıkarır. Gölge arketipini anlamak ve filmlerde tespit edebilmek için, Jung’un “İnsan ve Sembolleri” kitabındaki gölge analizleri ya da Ece Erol’un 2024 tarihli Boğa Boğa filminde kahramanın Jung’un gölgesiyle yüzleşmesi incelemesi gibi çalışmalara göz atılabilirdergipark.org.tr. Bu çalışmalar, sinemasal karakterlerin gölgeleriyle çatışmalarını ve bunun hikâyedeki işlevini detaylandırmaktadır.

Kahraman Arketipi (Hero)

Kahraman arketipi, mitolojide ve kolektif bilinçdışında “benlik”in yolculuğunu ve gelişimini simgeleyen figürdür. Jung’a göre kahraman, ego bilincinin tehlikelerle dolu bilinçdışı okyanusunda yol alıp zaferle çıkmasını temsil eder; bir nevi egonun sınavlardan geçerek olgunlaşmasıdır. Campbell’ın monomit (tek bir kahramanın yolculuğu) anlatısı da Jung’un kahraman arketipine dayanır: sıradan bir dünyadan çağrıyı alarak maceraya atılan, engellerle (gölgeyle) yüzleşen ve dönüşerek geri dönen evrensel kahraman motifi neredeyse tüm kültürlerde görülürteanicolae.com. Modern sinemada süper kahraman filmlerinden biyografik dramalara kadar pek çok tür, bu kadim kahramanlık döngüsünü yeniden üretir. İzleyiciler, kahramanın mücadelesine özdeşim kurarak kendi içsel yolculuklarına dair anlamlar çıkarırlar.

“En Sevdiğim Pastam”da yüzeyde geleneksel bir “kahraman” yokmuş gibi görünse de, Mahin karakteri kendi hayatının kahramanı olarak değerlendirilebilir. İleri yaşına rağmen içsel bir değişim cesareti gösterip yeni bir ilişkiye yelken açması, onun kişisel bir kahramanlık hikâyesidir – toplumsal normlara meydan okuyarak kendi mutluluğu için adım atar. Bu anlamda film, alışılmış genç erkek kahraman motifini tersyüz edip olgun bir kadın karakter üzerinden bir kahramanlık anlatısı sunar. “The Substance” belgeseli ise bilimsel ve kültürel bir kahramanlık temasını barındırır: LSD’yi keşfeden Dr. Albert Hofmann’ın hikâyesi ve 1960’larda bu maddenin “bilinci genişletme” vaadiyle yola çıkan idealist figürler, yeni bir bilinç devrimi başlatma arzusuyla hareket eden kahramanlar gibi çizilir. Öte yandan, belgeselde LSD’nin yasaklanması ve yanlış kullanımının trajedileri de gösterilir; bu da kahramanın yenilgi ve gölgeyle sınanma evresine benzetilebilir. Jungiyen açıdan bakıldığında, LSD’nin vaat ettiği içsel keşif yolculuğu da bir kahramanın yolculuğu metaforudur: kişi sıradan gerçeklikten ayrılıp bilinçdışının derinliklerine (fantastik dünyaya) girer, orada karşılaşmalar yaşar ve eğer sağ salim dönerse bilgi ve dönüşümle geri gelir. Kahraman arketipini ve onun sinemadaki yansımalarını incelemek için Campbell’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu (özellikle film örnekleriyle ele alan baskıları) ve John Izod’un çağdaş kahramanlık imgelerini yorumladığı çalışmaları faydalı olacaktırassets.cambridge.orgassets.cambridge.org. Izod, 2001: A Space Odyssey ve Kuzuların Sessizliği gibi filmlerde kahramanın arketipsel boyutunu analiz ederek Jungiyen yöntemin uygulanışını göstermiştirassets.cambridge.org.

Anne Arketipi (Great Mother)

Anne arketipi, dişil yaratıcılık, besleyicilik ve koruyuculuk prensibini temsil eden en eski ve güçlü arketiplerden biridir. Jung, anne arketipinin neredeyse “sonsuz çeşitlilikte görünümleri” olduğunu, farklı kültürlerde Bakire Meryem’den Kali’ye, Kibele’den Gaia’ya kadar sayısız mitolojik surette belirdiğini belirtirjungiancenter.orgjungiancenter.org. Pozitif yönüyle anne arketipi, şefkat, besleyicilik, özveri ve bilgelik gibi nitelikleri bünyesinde taşır; “dişilin büyülü otoritesi” ve ruhani yüceliş bu arketiple ilişkilendirilirjungiancenter.org. Öte yandan negatif yönüyle, “her şeyi yutan, karanlık, zehirleyici veya kaçınılmaz kader gibi dehşetli bir güç” olarak tezahür edebilirjungiancenter.org. Jung, olumlu ve olumsuz kutuplarıyla anne imgesinin bireyin psişesinde derin etkiler bıraktığını; bir yandan güven ve aidiyet sağlarken diğer yandan bireyleşme önünde engel teşkil edebileceğini ifade eder. “Büyük Anne” (iyi anne) ve “Korkunç Anne” motifleri, hem mitolojide hem rüyalarda sıkça ortaya çıkan iki uç örnektir.

“En Sevdiğim Pastam” filminde anne arketipinin nüanslarını görmek mümkündür. Mahin, gerçekte yetişkin bir kız çocuğu olan bir annedir; ancak kızı uzakta olduğu için bakım verme rolü boşa çıkmış, uzun süre yalnız yaşamıştır. Film boyunca Mahin’in, kendisine adeta kendi annesi gibi şefkat gösterip gösteremeyeceği, kendini besleyip besleyemeyeceği izlenir. Yeni tanıştığı insan ile kurduğu ilişki, onda tekrar “annelik” duygusunu uyandırabilir ya da tam tersine, onun yıllardır bastırdığı kadınlık ve bireysellik ihtiyaçlarını açığa çıkararak “anne” rolünün gölgesinden sıyrılmasını sağlayabilir. Bu bağlamda, filmin bir alt metni olarak, kadının hem anne hem birey olma ikilemini ve anne arketipinin gölgesini işlediği düşünülebilir.

“The Substance” belgeselinde anne arketipi dolaylı bir şekilde, LSD deneyimleyenlerin yaşadığı vizyonlarda kendini gösterebilir. Grof’un LSD seanslarına dair analizlerinde, deneklerin “Büyük Anne” (evrensel şefkat ve dişil yaratıcılık deneyimi) ve “Korkunç Ana” (tehditkâr, boğucu dişil güç) imgeleriyle karşılaştıkları sıkça kayıt altına alınmıştıratpweb.org. Örneğin bazı kişiler, seans sırasında kendilerini tüm evreni kucaklayan bir anne tanrıça ile bir his birliği içinde hissederken; bazıları da karanlık bir dişil figür tarafından yutulma, boğulma hissi yaşamıştıratpweb.org. Bu deneyimler, Jung’un tarif ettiği anne arketipinin iki yüzünü dramatik biçimde doğrular niteliktedir. Arketipin bilinçdışıdaki gücü öylesine büyüktür ki, psikedelik bir tetikleyici ile kişinin öznel gerçekliğini tamamen belirleyebilir. Jung’un “Anne Kompleksi” kavramı da anne arketipinin birey psikolojisindeki önemini vurgular: Özellikle anne-oğul ve anne-kız ilişkilerinde, gerçek annenin tutumları kadar çocuğun zihinindeki arketipsel anne imgesi de kişinin yaşam boyu ilişkilerini etkilerjungiancenter.org. Atölye katılımcıları, anne arketipinin kültürdeki yansımalarını incelemek için Erich Neumann’ın Büyük Anne kitabına, Jung’un “Anne Arketipinin Psikolojik Aspektleri” makalesine ya da Güven Turan çevirisiyle Türkçeye kazandırılmış Ana Tanrıça mitolojisi derlemelerine başvurabilirler. Bu kaynaklar, anne imgelerinin sanat, mit ve psikolojideki zengin örneklerini sunarak filmlerde bu arketipin izini sürmeyi kolaylaştıracaktır.

Anima ve Animus Arketipleri

Anima ve Animus, Jung’un psikolojisinde kadının erkeğin psişesindeki imgesi (anima) ve erkeğin kadının psişesindeki imgesi (animus) olarak tanımlanan karşıt cins ruh imgeselerdir. Jung, persona (sosyal maske) arketipinin karşıtı olarak, bilinçdışımızda kendi cinsiyet kimliğimizin gölgesi niteliğinde bir karşı-cins çekirdeği taşıdığımızı öne sürmüştüriaap.org. Anima/Animus, bilinçli ego ile bilinçdışı arasında bir köprü işlevi görür; ego’nun bilinçdışındaki karşıtını temsil eden bu figürler, çoğu insanda tam olarak bilinçle bütünleşmemiş halde bulunur ve genellikle rüyalarda, fantezilerde veya projeksiyon yoluyla dış dünyada deneyimleniriaap.orgiaap.org. Klasik Jungiyen görüşe göre erkek psişesinde anima, duygusal, sezgisel, yaşam dolu dişil yönleri simgelerken; kadın psişesinde animus, aktif, mantıksal ve girişken eril yönleri simgeleriaap.org. Ancak vurgulamak gerekir ki Jung zamanındaki “erkeksi” ve “kadınsı” tanımları günümüzde esnemiştir; anima ve animus kavramları da biyolojik cinsiyetten ziyade, bireyin bilinçli kimliğinin zıddı yönlerini temsil eden semboller olarak anlaşılmalıdıriaap.org.

Sinemada anima ve animus arketipleri genellikle baş karakterin romantik veya gizemli karşı cins partneri üzerinden hikâyeye dahil olur. Erkek karakter için büyüleyici, esrarengiz bir kadın figürü (femme fatale, ilham perisi veya “kurtarıcı dişi” gibi) anima projeksiyonunu temsil edebilirken; kadın karakter için bilge, yol gösterici veya tehditkâr bir erkek figürü animus projeksiyonu olarak görülebilir. John Beebe’nin belirttiği gibi, film izleyicisi, perdedeki anima/animus figürünü tıpkı bir rüya imgesi gibi hem dışsal bir karakter hem de başkahramanın içsel yansıması olarak algılayabilirjungpage.orgjungpage.org. Bu nedenle, filmlerde anima veya animus’un işlevi çoğu zaman ana karakterin dönüşümüne hizmet etmektir: Kahraman bu figüre duyduğu çekim sayesinde kendi bilinçdışının bilinmeyen yönleriyle yüzleşir, onunla çatışır veya ondan ilham alır. Örneğin The Matrix filminde Neo’nun Trinity’ye duyduğu çekim ve güven, onun anima ile temasını ve sonunda “Seçilmiş Kişi” olarak doğuşunu tetikler şeklinde yorumlanabilir.

“En Sevdiğim Pastam” filminde Mahin’in hayatına giren yeni erkek, onun bilinçdışındaki animus potansiyelini harekete geçirebilir. Yalnız bir kadın olarak belki de yıllarca bastırdığı erkeksi yanlarını (bağımsızlık, atılganlık veya mantıksal karar verme gibi) bu ilişki sayesinde dışa vurma şansı bulur. Aynı şekilde, bu erkek karakter açısından bakıldığında Mahin, onun anima projeksiyonunu temsil ediyor olabilir – erkeğin ruhunda şefkatli, bilge veya idealize edilmiş dişil yönün dışavurumu. Anima ve animus sıklıkla aşk ilişkilerinde birbirine yansıtıldığı için, filmdeki ikili arasındaki çekim ve çatışmalar Jungiyen analizde bu terimlerle açıklanabilir. “The Substance” belgeselinde ise anima/animus doğrudan bir karakter üzerinden değil ama LSD’nin kullanıcıların zihinlerinde yarattığı vizyonlarda görünebilir. Örneğin, bazı denekler rüyavari hallerinde büyüleyici yabancılarla karşılaştıklarını, bu figürlerin kendilerini bilinmeyene davet ettiğini anlatırlariaap.org. Bu tür deneyimler, Jung’un tarif ettiği anima/animus rüya görünümlerine benzer: “Ansızın belirip insanı çarpan ve adeta kutsal bir uyanış hissi veren yabancı kadın/erkek figürü”, tıpkı Dante’nin Beatrice’i görüp büyülenmesi gibiiaap.org. Grof’un çalışmalarında da yüksek doz LSD seanslarında karşı cinsten ilahi varlıklarla birleşme deneyimleri rapor edilmiştir ki bunlar transpersonal düzeyde anima/animus motifleriyle bağlantılıdır. Anima ve animus arketiplerini daha ayrıntılı öğrenmek isteyen katılımcılar için Jung’un Aion (Collected Works, Cilt 9/II) kitabındaki ilgili bölümler, eşi Emma Jung’un Anima ve Animus üzerine yazdığı deneme (Türkçeye “Ruh İmgesi” adıyla çevrilmiştir) veya IAAP’nin çevrimiçi kütüphanesindeki Kamala Melik-Akhazarova’nın “Anima and Animus”makalesi önerilebiliriaap.orgiaap.org. Bu kaynaklar, anima/animus’un psikolojik işlevlerini ve kültürel örneklerini zengin bir biçimde ele almaktadır.

Temel Okuma Listesi ve Hazırlık Önerileri

Atölye katılımcıları için, yukarıda bahsedilen kavram ve örnekleri pekiştirebilmeleri amacıyla aşağıda bir temel okuma listesi ve bazı ön hazırlık önerileri sunulmuştur. Bu liste, analitik psikoloji ve sinema kesişiminde klasikleşmiş eserlerin yanı sıra, arketip teorisini hem kuramsal hem uygulamalı yönleriyle anlamaya yardımcı olacak makale ve çevrimiçi kaynakları içermektedir:

  • Carl Gustav Jung – Arketipler ve Kolektif Bilinçdışı (Collected Works, Vol. 9/I): Özellikle “Anne Arketipi”, “Yeniden Doğuş” ve “Ruh (Anima/Animus) Arketipi” üzerine makaleleri arketip kavramının özünü anlamak için temel niteliğindedirjungiancenter.orgjungiancenter.org. Bu derlemenin Türkçe çevirisi (Arketipler ve Kolektif Bilinçdışı, çev. Zehra Aksu Yılmazer, Metis Yayınları) mevcut olup, atölye öncesi okunması tavsiye edilir.
  • Carl G. Jung (der.), İnsan ve Sembolleri (Man and His Symbols, 1964): Jung’un halka yönelik anlaşılır bir dille yazdığı bu eserde, özellikle Joseph L. Henderson’ın “Antik Mitoslar ve Modern İnsan” bölümü ile Marie-Louise von Franz’ın “Masalların Analizi” bölümü, arketiplerin modern kültürdeki yansımalarını örneklerle anlatır. Kitap, birçok arketip kavramını gündelik hayat ve sanat üzerinden açıkladığı için, katılımcılar için ideal bir başlangıç okumasıdırteanicolae.comteanicolae.com.
  • Christopher Hauke & Ian Alister (der.), Jung & Film: Post-Jungian Takes on the Moving Image(Routledge, 2001): Jungiyen film analizinin öncül çalışmalarındandır. Derlemede Jung’un temel kavramlarının belirli filmlere nasıl uygulandığına dair makaleler bulunur. Özellikle giriş kısmında, sinemanın psişik süreçleri yansıtmadaki rolüne dair önemli tespitler vardır (örneğin sinemanın “psişeyi projeksiyon halinde izleme alanı” olması fikri)teanicolae.com.
  • John Izod – Myth, Mind and the Screen: Understanding the Heroes of Our Times (Cambridge Univ. Press, 2001): Jungiyen teoriyi kullanarak popüler filmleri ve kültürel ikonları (film kahramanları, pop yıldızları vs.) analiz eden kapsamlı bir çalışmadır. Izod’un, modern sinemanın kolektif bilinçdışındaki mitolojik işlevi üzerine argümanları atölye konusuna ışık tutacaktırassets.cambridge.orgassets.cambridge.org. Özellikle kahraman ve gölge arketiplerinin çağdaş örneklerini anlamak için faydalıdır.
  • Helena Bassil-Morozow & Luke Hockley – Jungian Film Studies: The Essential Guide (2016): Jungiyen film kuramına giriş niteliğindeki bu kitap, arketipler, kolektif bilinçdışı, bireyleşme, simgecilik gibi kavramların sinema analizinde nasıl kullanılacağını sistematik biçimde ele alırkarnacbooks.comkarnacbooks.com. Film teorisiyle Jung psikolojisini harmanlayan bu eser, kavramsal çerçevenizi güçlendirecektir.
  • Ece Erol – “Boğa Boğa Filminde Kahramanın Jung’un Gölge Arketipi Bağlamında Çözümlemesi” (İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2024)dergipark.org.tr: Güncel bir Türkçe akademik makale olarak, Jung’un gölge arketipinin bir film karakteri üzerindeki uygulamasını görme şansı sunar. Makalede Onur Saylak’ın Boğa Boğa filmindeki başkahraman Jungiyen arketip kuramıyla yorumlanmıştır. Bu çalışma, atölyede tartışılacak gölge arketipinin somut bir örneğini sağlar.
  • Stanislav Grof – Modern İnsanda Mitik İmgelem ve Arketipler (çeşitli makaleler, örn. “Archetypes, Mythic Imagination, and Modern Society”)atpweb.orgatpweb.org: Grof’un LSD ve holotropik nefes seanslarından edindiği bulgular, Jung’un arketip kuramıyla paralellikler taşır. Özellikle LSD deneyimlerinde ortaya çıkan anne, kahraman, gölge gibi arketipsel vizyonları ele aldığı yazıları, “The Substance” belgeselindeki temaları anlamlandırmak için önerilir. Grof’un The Adventure of Self-Discovery (Kendini Keşfetme Serüveni) kitabı da bu bağlamda değerlidir.
  • Joseph Campbell – Kahramanın Sonsuz Yolculuğu (Hero with a Thousand Faces, 1949) ve Christopher Vogler – Yazarın Yolculuğu (The Writer’s Journey, 1992): Bu iki eser, mitolojik kahraman arketipinin anlatılardaki evrensel döngüsünü açıklar. Campbell’ın eseri kuramsal, Vogler’inki uygulama odaklı olup Hollywood senaryolarına uyarlanmış halidir. “Kahraman” arketipini popüler filmlerde tespit edebilmek için katılımcılar bu kaynaklardan faydalanabilir (Campbell’de özellikle “Yolculuğun Aşamaları” bölümü)teanicolae.comteanicolae.com.
  • Erich Neumann – The Great Mother: An Analysis of the Archetype (1955): Anne arketipinin sanat ve mitolojideki tezahürlerini kapsamlı inceleyen klasik bir yapıttır. Neumann, dişil arketipin olumlu/olumsuz yönlerini sayısız imge ile açıklar. Anne arketipi üzerinde derinleşmek isteyenler için temel kaynaktır (Türkçeye Büyük Ana olarak kısmen çevrilmiş olabilir).
  • Marie-Louise von Franz – Masal ve Rüyalarda Arketipler (özgün eserleri: The Interpretation of Fairy TalesArchetypal Patterns in Fairy Tales): Von Franz, Jung’un öğrencilerinden biri olarak masallar üzerinden arketip analizleri yapar. Özellikle kahraman, gölge, anima gibi figürlerin masal anlatılarında nasıl ortaya çıktığını gösterir. Filmlerdeki arketipsel motifler ile masal örüntülerini karşılaştırmak açısından ufuk açıcı olabilir.
  • IAAP (Uluslararası Analitik Psikoloji Birliği) Çevrimiçi Makaleleri: IAAP’nin resmi sitesindeki kısa makaleler bölümü, anima/animus, gölge, persona gibi kavramların uzman analistler tarafından özetlendiği güvenilir kaynaklardır. Örneğin Kamala Melik-Akhazarova’nın “Anima and Animus” makalesi anima/animus’u çağdaş bakışla ele alıriaap.orgiaap.org. Benzer şekilde IAAP’de John Merchants imzalı “The Shadow” veya Verena Kast imzalı “The Hero’s Journey” gibi içerikler de bulunabilir.
  • Jung Page & ARAS Online: The Jung Page (jungpage.org) sitesi, Jungiyen analiz üzerine birçok makale ve film incelemesine ev sahipliği yapar. Örneğin John Beebe’nin “The Anima in Film” makalesi, filmlerde anima arketipinin işlevini örneklerle tartışmaktadırjungpage.orgjungpage.orgARAS (Archetypal Archive) ise arketipik semboller arşividir; çevrimiçi sergilerinde sanat eserleri üzerinden arketip açıklamaları bulmak mümkündür.

Ön hazırlık önerileri: Atölyeye gelmeden önce katılımcıların, listelenen kaynaklardan imkan dahilinde birkaçını incelemesi tavsiye edilir. Özellikle Jung’un kendi kaleminden çıkma bölümler (örneğin İnsan ve Sembolleri’nin giriş bölümü veya Dört Arketip kitabı) kavramların özünü kavramak için idealdir. İzlenecek filmlerden daha fazla fayda sağlamak adına, katılımcılar filmleri izlemeden önce yukarıdaki arketip tanımlarını gözden geçirip, her bir arketipin ne anlama geldiğini ve nasıl sembolize edilebileceğini düşünmelidir. Örneğin “Gölge” arketipini okuduktan sonra En Sevdiğim Pastam’ı izlerken Mahin’in bastırdığı yönlere dikkat etmek veya “Yeniden Doğuş” temasını bilerek The Substance’daki anlatıları yorumlamak, filmi daha derinlikli bir şekilde deneyimlemeyi sağlayacaktır. Ayrıca, katılımcılar filmleri izlemeden önce kısa birer ön araştırma yaparak filmlerin konusu, yönetmeni ve kültürel bağlamı hakkında bilgi edinebilirler. En Sevdiğim Pastam İran toplumundaki yaşlı bir kadının hikayesi olduğundan, İran kültüründe aile ve kadın rolleri üzerine okumalar (örneğin İran sinemasında kadın temsilleri) filmi anlamlandırmaya katkı sunabilir. The Substance ise LSD’nin tarihini anlattığı için, 1960’lar karşı-kültür hareketi ve psikedelik araştırmalar tarihi hakkında genel bir bilgi, belgeseldeki söylemleri yerli yerine oturtacaktır (örneğin Aldous Huxley’in Algı Kapıları denemesi LSD deneyimini anlamak için klasik bir metindir). Son olarak, atölye öncesi Jungiyen kavramlar konusunda görsel-işitsel öğrenmeyi tercih edenler, YouTube’da Dr. Ümit Akçakaya gibi psikologların Türkçe Jung ve arketipler üzerine verdiği kısa ders videolarını izleyebilirler. Bu tür ön hazırlıklar, atölye sırasında yapılacak tartışmalara zemin hazırlayarak katılımcıların filmlerdeki sembolik öğeleri daha bilinçli fark etmelerine yardımcı olacaktır.


Kaynaklar: Bu çalışmada sunulan tüm bilgiler, belirtilen akademik kaynaklar ve literatür taramasına dayandırılmıştır. İlgili alıntılar köşeli parantez içinde, satır numaralarıyla birlikte referanslanmıştır. Bu sayede, okuyucular diledikleri takdirde belirtilen kaynaklardan ilgili bölümlerin orijinallerine ulaşabilirler. Analitik psikoloji ve sinema kesişiminde, arketip teorisine dair literatür son derece zengindir ve burada adı geçen eserler bu geniş denizin sadece öne çıkan birkaç örneğidir. Atölye boyunca ve sonrasında, katılımcıların bu kaynaklardan edindikleri bilgilerle filmlere yeni bir gözle bakarak, hem sinema sanatını hem de kendi iç dünyalarını keşfetmeleri umulmaktadır. teanicolae.comkarnacbooks.com

Alıntılar

Favicon

İnönü University International Journal of Social Sciences (INIJOSS) » Submission » BOĞA BOĞA FİLMİNDE KAHRAMANIN JUNG’UN GÖLGE ARKETİPİ BAĞLAMINDA ÇÖZÜMLENMESİ

https://dergipark.org.tr/en/pub/inijoss/issue/85670/1451012Jungian Reflections on Mainstream Cinema – amaryllishttps://teanicolae.com/2021/11/08/1209/Jungian Reflections on Mainstream Cinema – amaryllishttps://teanicolae.com/2021/11/08/1209/Jungian Reflections on Mainstream Cinema – amaryllishttps://teanicolae.com/2021/11/08/1209/Jungian Film Studies: The Essential Guide by Helena Bassil-Morozowhttps://www.karnacbooks.com/product/jungian-film-studies-the-essential-guide/39590/?MATCH=1Four Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfFour Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfJungian Film Studies: The Essential Guide by Helena Bassil-Morozowhttps://www.karnacbooks.com/product/jungian-film-studies-the-essential-guide/39590/?MATCH=1Myth, Mind and the Screen: Understanding the heroes of our timeshttps://assets.cambridge.org/97805217/96866/frontmatter/9780521796866_frontmatter.pdfMyth, Mind and the Screen: Understanding the heroes of our timeshttps://assets.cambridge.org/97805217/96866/frontmatter/9780521796866_frontmatter.pdfEXPOUNDING JUNGIAN ARCHETYPES THROUGH AN ANALYSIS OF REPRESENTATIONAL PAINTINGS | Arts Educa https://artseduca.com/submissions/index.php/ae/article/view/120Jungian Reflections on Mainstream Cinema – amaryllishttps://teanicolae.com/2021/11/08/1209/Jungian Reflections on Mainstream Cinema – amaryllishttps://teanicolae.com/2021/11/08/1209/https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/479097https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/479097https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/479097Jungian archetypes – Wikipediahttps://en.wikipedia.org/wiki/Jungian_archetypesEXPOUNDING JUNGIAN ARCHETYPES THROUGH AN ANALYSIS OF REPRESENTATIONAL PAINTINGS | Arts Educa https://artseduca.com/submissions/index.php/ae/article/view/120Four Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfFour Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfThe Archetype of Rebirth & C.G. Jung — KATHRYN C. HOLThttps://www.kathryncholt.com/blog/the-archetype-of-rebirth-and-cg-junghttps://atpweb.org/jtparchive/trps-04-72-01-045.pdfhttps://atpweb.org/jtparchive/trps-04-72-01-045.pdfBlack Swan ve Jung Arketipleri (Black Swan Film İncelemesi) – Heltia Bloghttps://www.getheltia.com/blog/black-swan-film-incelemesiBlack Swan ve Jung Arketipleri (Black Swan Film İncelemesi) – Heltia Bloghttps://www.getheltia.com/blog/black-swan-film-incelemesiİnönü University International Journal of Social Sciences (INIJOSS) » Submission » BOĞA BOĞA FİLMİNDE KAHRAMANIN JUNG’UN GÖLGE ARKETİPİ BAĞLAMINDA ÇÖZÜMLENMESİhttps://dergipark.org.tr/en/pub/inijoss/issue/85670/1451012https://atpweb.org/jtparchive/trps-04-72-01-045.pdfMyth, Mind and the Screen: Understanding the heroes of our timeshttps://assets.cambridge.org/97805217/96866/frontmatter/9780521796866_frontmatter.pdfFour Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfFour Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfFour Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfFour Archetypeshttps://jungiancenter.org/wp-content/uploads/2023/09/vol-9-part-1-four-archetypes-the-collected-works-of-c-g-jung.pdfAnima and Animus – International Association of Analytical Psychology – IAAPhttps://iaap.org/jung-analytical-psychology/short-articles-on-analytical-psychology/anima-and-animus-2/Anima and Animus – International Association of Analytical Psychology – IAAPhttps://iaap.org/jung-analytical-psychology/short-articles-on-analytical-psychology/anima-and-animus-2/Anima and Animus – International Association of Analytical Psychology – IAAPhttps://iaap.org/jung-analytical-psychology/short-articles-on-analytical-psychology/anima-and-animus-2/Anima and Animus – International Association of Analytical Psychology – IAAPhttps://iaap.org/jung-analytical-psychology/short-articles-on-analytical-psychology/anima-and-animus-2/The Anima in Filmhttps://jungpage.org/learn/articles/film-reviews/666-the-anima-in-filmThe Anima in Filmhttps://jungpage.org/learn/articles/film-reviews/666-the-anima-in-filmAnima and Animus – International Association of Analytical Psychology – IAAPhttps://iaap.org/jung-analytical-psychology/short-articles-on-analytical-psychology/anima-and-animus-2/