Donald Meltzer; Post-Otistik Zihniyet Nedir ?

Psikanalist Donald Meltzer ve ekibinin “Explorations in Autism” kitabında sunduğu temel kavramlardan biri, otistik durumları iki ana kategoriye ayırmaktır: “Autistic State Proper” (Gerçek Otistik Durum) ve “Post-Autistic Development” veya “Post-Autistic Personality” (Post-Otistik Gelişim veya Post-Otistik Kişilik/Zihniyet).

Gerçek Otistik Durum, zihinsel yaşamın özünde bir askıya alınmasıdır. Post-Otistik Zihniyet ise, Gerçek Otistik Durum’un dışında veya sonrasında ortaya çıkan, kendine özgü engelleri ve potansiyelleri olan bir kişilik organizasyonunu ifade eder. Bu durum, erken bebeklik otizminin sekellerini (sonuçlarını) ve aynı zamanda “autism proper” durumlarının dışındaki zihin hallerini içerir.

Post-Otistik Zihniyetin Özellikleri ve Mekanizmaları:

  1. Kişilik Yapısının Bozulması ve Nesne İlişkilerinin Saplantılı Eksantrikliği: Post-Otistik Gelişim, kişilik yapısının elde edilmesinde belirli engeller ve nesne ilişkilerinde saplantılı (obsesyonel) bir eksantriklik gösterir. Bu iki ana kategori, Barry ve Piffle gibi vaka materyalleri üzerinden örneklenir. Kitap, bu çocuklarda bilinçdışı fantezinin işleyişine odaklanır çünkü analitik yöntem bu alanda birinci dereceden geçerliliğe sahip içgörüler sunar.

2. Boyutsallıkta Bozulma: Meltzer, Post-Otistik organizasyonun ikinci bir boyutunu, nesne ilişkilerinde boyutsallığın (dimensionality) bozulması olarak tanımlar.

  • İki Boyutsallık: Bu durum, yüzey odaklı, derinlikten yoksun bir deneyimle ilişkilidir. Esther Bick tarafından tanımlanan yapışkan özdeşleşme (adhesive identification), özellikle iki boyutlulukla ilişkili bir narsisistik özdeşleşme mekanizması olarak görülür. Bu, nesnelerin zihinsel durumları veya niteliklerinden çok, dış görünüşlerinin ve davranışlarının taklit edilmesine yönelik bir eğilimdir. Otistik durumda belirgin olan bu “iki boyutlu uzay”, Timmy’nin erken materyalinde ima edilir.
  • Üç Boyutsallık: Daha karmaşık içsel ve dışsal dünya algısını içerir ve yansıtmalı özdeşleşme (projective identification) ile ilişkilendirilir. Barry’nin materyalinde üç boyutluluğa ulaşma mücadelesi açıkça görülür.
  • Dört Boyutsallık: Zamanın tek yönlü algılanmasını ve içe yansıtmalı özdeşleşmenin (introjective identification) mümkün olduğu, gelişim vizyonunu barındıran bir zihinsel durumu ifade eder. Narsisizmle mücadelenin ve omnipotensin azalmasının bir sonucudur. Barry ve Piffle’ın bu boyuta ulaşma potansiyeli gösterdiği belirtilir.

3. Saplantılı Mekanizmaların İlkel Kökenleri: Meltzer, otizmi “tüm obsesyonel bozuklukların en ilkel” hali olarak görür ve Post-Otistik Zihniyetin saplantılı karakterinin, benliğin parçalanmasını (dismantling) nesneler üzerinde mutlak kontrol ve ayırma (separation) deneyimi için kullanma eğiliminden kaynaklandığını öne sürer. Piffle vakası, ilkel saplantılı mekanizmaların “neredeyse saf bir biçimde” sergilendiği bir örnek olarak kullanılır.

  • Pasif Parçalara Ayırma (Passive Dismantling) ve Aktif Segmentlere Ayırma (Active Segmenting): Meltzer, Autistic State Proper’da duyuların birleşik işleyişinden parçalanmasını pasif parçalara ayırma olarak tanımlarken, Post-Otistik Zihniyette “segmenting” (segmentlere ayırma) terimini kullanmayı tercih eder. Bu, nesnelerin bütünleşmelerini engelleyecek şekilde küçük, basitleştirilmiş parçalara ayırma işlemidir. Piffle’ın yapı bloklarını bir araya getirip ayırması, bu segmentlere ayırma/yeniden birleştirme mekanizmasının bir örneği olarak yorumlanır; bu süreç onarıma veya bütünleşmeye yol açmaz, sonsuz permütasyonlara izin verir. Bu, nesnelerin ‘ilişki kurma’ kapasitesini bozan non-sadistik bir eylemdir.

4. Nesnelerin Kullanımı ve Sembol Oluşumunda Bozulma: Post-Otistik kişilik, düşünce ve fantezide bir dereceye kadar somutluk sergiler. Ancak daha karmaşık bir süreç, maternal nesnenin (veya maternal aktarım nesnesinin) ego işlevlerinin performansı için benliğin bir uzantısı olarak kullanılmasını içerir. John’un pencere pervazına tırmanmak yerine kaldırılmak için bekleyici hareketler yapması veya Piffle’ın oyuncakları terapistin kucağına bırakması bu duruma örnektir. Bu, nesnenin temsilinde atanan değerin ötesine geçerek, parçaların kendi başına bir yaşam kazanması ve sembol oluşumunun başarısızlığını göstermesidir.

5. Yaşam Alanının Organizasyonunda Bozulma: Post-Otistik kişilikte benliğin ve nesnenin içsel uzaysızlığı (internal spacelessness), anksiyete stresinden bağımsız, sürekli bir kusurdur. Bu, duyusal modalitelerle farklı bir ilişki sergiler; konteynment (containment) açısından en zayıf modalite işitseldir, özellikle dil işleviyle ilgili olarak. “Bir kulaktan girip diğerinden çıkma” durumu, çok somut bir şekilde yaşanır ve ebeveynlerde ilk alarma neden olan belirgin sağırlığın açıklamasına katkıda bulunabilir. Barry’nin yaşam alanının coğrafyasındaki bozulma bu alana derinlemesine ışık tutar.

6. Terapistin Rolü ve Aktarım: Meltzer ve ekibi, Post-Otistik çocuklarla çalışırken terapistin rolünün, parçalanmış deneyimleri bir araya getirme ve işleme kapasitesini sunmak olduğunu vurgular. Timmy’nin vakasında, terapistin yorumlama etkinliği, parçalanmış deneyim parçalarını bir araya getirmeye odaklanır. Barry’nin vakasında, terapistin invaziv yansıtmalı özdeşleşmeye ve parçaların nesne içinde parazitik olarak yerleşmesine dayanacak kadar güçlü ve esnek bir nesne olması gerektiği vurgulanır. Konteynmentin (containment) önemini gösteren Barry’nin materyali, terapistin bebeğin deneyimlerini alma ve daha sağlıklı gelişim için geri döndürme kapasitesini vurgular. Piffle’ın materyali, terapistin randevu düzenlemelerinin çocuk tarafından kendi omnipotent saplantılı mekanizmalarıyla organize edilmiş, nesnesinin bir kısmını içeren bir ‘çevreleme’ olarak deneyimlendiğini gösterir. Terapistin geç kalması, bu kontrolü tehdit eder ve parçalanmış anksiyetenin istilasına yol açar.

    Özetle, Post-Otistik Zihniyet, erken bebeklik otizminin ardından veya Gerçek Otistik Durum’un dışında görülen, kendine özgü bir kişilik yapılanmasıdır. Bu yapı, nesne ilişkilerinde boyutsallıkta bozulma (özellikle iki boyutluluk ve yapışkan özdeşleşme), ilkel saplantılı mekanizmaların (aktif segmentlere ayırma) kullanımı, maternal nesnenin benliğin uzantısı olarak kullanılması ve yaşam alanının organizasyonunda derin kusurlar ile karakterizedir. Meltzer’ın çalışması, Bion’ın kavramlarını bu özel patolojiyi anlamak için kullanırken, Bick’in boyutsallık ve yapışkan özdeşleşme gibi fikirlerini de entegre ederek otistik durumların karmaşıklığına yeni bir ışık tutar.

    Kaynak : Psikanalist Donald Meltzer “Explorations in Autism”