Otizm ve Bağımlılık Arasındaki Güçlü Bağlantı

Bu makale, otizm spektrumundaki bireylerle bağımlılık arasındaki güçlü ve karmaşık bağlantıyı derinlemesine incelemektedir. Araştırmalar, otizmli bireylerin, özellikle ortalama veya ortalama üstü zekaya sahip olanların, alkol veya diğer uyuşturuculara bağımlı olma olasılığının akranlarına göre iki kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) da eşlik ediyorsa bu risk daha da artmaktadır; DEHB tanısı otizmli ve tipik zekaya sahip bireylerde bağımlılık riskini sekiz katına kadar çıkarabilmektedir. İlginç bir şekilde, bu risk sadece otizmli bireylerle sınırlı kalmayıp, otizmli kişilerin ebeveynleri ve kardeşleri arasında da daha yüksek bağımlılık riski görülmekte, bu da genetik bir bağlantı olabileceğini düşündürmektedir.

Bağımlılığın artan olasılığına çeşitli risk faktörleri katkıda bulunmaktadır:

  1. Genetik Bağlantılar: Otizm ve bağımlılık arasında güçlü genetik bir bağlantı olduğu öne sürülmektedir. Rett sendromu ve Frajil X sendromu gibi otizmle ilişkili durumlarla bağlantılı genlerin bağımlılık araştırmalarında da bulunması, paylaşılan bir genetik kırılganlığı düşündürmektedir.
  2. Nörokimyasal Faktörler: Oksitosin, dopamin ve beynin doğal opioidleri gibi nörotransmitterlerin her iki durumda da rol oynadığı ve aralarında nörokimyasal bağlantılar olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, otizmli bireylerde oksitosin seviyeleri düşük olabilirken, dopamin sisteminin düzensizliği hem otizm hem de bağımlılıkta gözlenmektedir. Beynin doğal opioid sistemindeki değişiklikler de otizmli bireylerin sosyal zorluklarını ve bağımlılığa karşı kırılganlıklarını etkileyebilir.
  3. Baş Etme Mekanizması Olarak Madde Kullanımı: Otizmli bireyler, sosyal kaygıyı hafifletmek ve sosyal becerilerini geliştirmek için maddeleri bir baş etme mekanizması veya kendi kendine ilaç verme yöntemi olarak kullanabilirler. Günlük rutinlerin bozulmasına ve işlevselliklerinin olumsuz etkilenmesine yol açan madde kullanımı, artan madde kullanımı ve ilgili stresle bir kısır döngüye yol açabilir. Bu durum, özellikle duyusal hassasiyetlerle ilişkilidir; otizmli bireylerin maruz kaldığı aşırı duyusal deneyimler kaygı ve rahatsızlığa neden olabilir ve bu olumsuz duyguları hafifletmek için bazıları maddelere yönelebilir.

Madde kullanım bozukluklarının otizmli bireyler üzerindeki etkisi önemli olabilir. Madde kötüye kullanımı, günlük rutinleri bozabilir, stres seviyelerini artırabilir ve genel refahı olumsuz etkileyebilir. Otizmli kişilerde alkolizm ve bağımlılığın birleşik prevalansının %0.7 ila %36 arasında değiştiği belirtilmektedir, ancak bu oranların genel popülasyondan genellikle daha düşük olduğu da unutulmamalıdır.

Otizmli bireylerde bağımlılık tedavisinde, onların benzersiz ihtiyaçlarını ve zorluklarını göz önünde bulunduran kişiye özel müdahaleler esastır.

  • Kişiye Özel Müdahaleler: Tedavi profesyonelleri, iletişim zorlukları ve duyusal hassasiyetler gibi otizmle ilişkili faktörleri hesaba katmalıdır. Bu müdahaleler, görsel destekler, sosyal hikayeler ve iletişim yardımcılarının kullanımını içerebilir. Pozitif pekiştirme ve yapılandırılmış rutinler gibi davranışsal stratejilerin entegrasyonu da iyileşme sürecinde yardımcı olabilir.
  • Bilişsel-Davranışçı Terapi (BDT): BDT, otizm ve eşlik eden madde kullanım bozuklukları olan bireylerin tedavisinde umut vaat etmektedir. Negatif düşünce, duygu ve davranışları belirlemeye ve değiştirmeye odaklanan BDT, bireylerin etkili baş etme stratejileri geliştirmesine ve problem çözme becerilerini geliştirmesine yardımcı olur. Araştırmalar, BDT’ye dayalı grup tedavisinin alkol kullanımını, aşermeyi, pasif baş etme tarzlarını, depresyonu, kaygıyı ve stres belirtilerini azaltmada etkili olduğunu göstermiştir. BDT’nin otizmli bireylerin özel ihtiyaçlarına göre uyarlanması, etkinliğini sağlamak için önemlidir.
  • Duyusal Hassasiyetlerin Yönetimi: Duyusal zorlukların ele alınması ve uygun baş etme stratejilerinin sağlanması, otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde bağımlılık sorunlarının önlenmesi ve yönetilmesinde kritik bileşenlerdir. Önerilen bazı stratejiler şunlardır:
    • Duyusal Entegrasyon Terapisi: Duyusal bilgiyi daha etkili bir şekilde işlemeye yardımcı olur.
    • Alternatif Duyusal Stratejiler: Derin basınç teknikleri, fidget oyuncakları veya gürültü önleyici kulaklıklar gibi yöntemler, duyusal deneyimleri daha adaptif bir şekilde düzenlemeye yardımcı olabilir.
    • Duygusal Düzenleme Teknikleri: Derin nefes egzersizleri, farkındalık veya sakinleştirici aktivitelere katılmak, stresi ve kaygıyı madde kullanımına başvurmadan yönetmek için sağlıklı yollar sağlayabilir.
    • Destekleyici Terapiler: BDT gibi terapiler, sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmeye, problem çözme becerilerini geliştirmeye ve genel refahı artırmaya yardımcı olabilir.

Sonuç olarak, otizmli bireylerde bağımlılık tedavisi, kapsamlı ve bireyselleştirilmiş bir yaklaşım gerektirir. Doğru destek ve tedavi ile otizmli bireylerin bağımlılığın üstesinden gelmeleri ve daha dolu bir yaşam sürmeleri mümkündür.