Nesne İlişkileri Ve Nesne Kullanımı Gündelik Yaşamdan Örneklerle Anlaşılması

Winnicott’ın “nesne ilişkisi” ve “nesne kullanımı” kavramlarını, özellikle “bilinçdışı yıkıcılıkla pekiştirilmiş sevgi” fikrini gündelik hayattan örneklerle açıklayalım.
Bu örnekler, hem bireyin içsel dünyasının hem de dış dünyayla ilişkilerinin nasıl şekillendiğini daha somut bir şekilde anlamamıza yardımcı olabilir.

1. Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Örneği: Oyuncak Paylaşımı

Bir anne, 3 yaşındaki çocuğuyla parkta oynuyor. Çocuk, sevdiği bir oyuncağını başka bir çocuğa vermek istemiyor ve öfkelenip oyuncağı yere fırlatıyor (yıkıcı dürtü). Anne, çocuğunu azarlamak yerine sakin bir şekilde, “Oyuncağını paylaşmak istemediğini görüyorum, ama başka bir çocuk da onunla oynamak istiyor, ne yapabiliriz?” diyerek çocuğunun duygularını anlamaya çalışıyor. Çocuk, annesinin bu tepkisine rağmen sevgiyle yaklaştığını ve “yok olmadığını” fark ediyor. Zamanla, annesinin bu tutumu sayesinde çocuk, oyuncağını paylaşmanın “kendi varlığını yok etmeyeceğini” öğreniyor ve annesiyle daha derin bir güven bağı kuruyor.

  • Winnicott’ın Kavramlarıyla Açıklama: Burada çocuk, oyuncağı paylaşmama isteğiyle “yıkıcı” bir davranış sergiliyor (nesneyi yok etme aşaması). Ancak annenin sabırlı ve sevgi dolu yaklaşımı, nesnenin (annenin) “hayatta kalmasını” sağlıyor. Çocuk, annesini “kullanabilmeye” başlıyor; yani, annesinden destek alarak sosyal beceriler geliştiriyor ve paylaşmayı öğreniyor.

2. Romantik İlişki Örneği: Kıskançlık ve Tartışma

Bir çift, akşam yemeği sırasında bir tartışma yaşıyor. Partnerlerden biri, diğerinin iş yerinde bir meslektaşıyla fazla vakit geçirdiğini düşünüyor ve kıskançlık hissediyor. Bu kıskançlık, bir öfke patlamasına dönüşüyor: “Sen beni hiç umursamıyorsun, hep başkalarıyla vakit geçiriyorsun!” Partner, bu öfkeye bağırarak karşılık vermek yerine, sakin bir şekilde, “Bunu hissettiğin için üzgünüm, seni ihmal ettiğimi düşünmeni istemem, konuşalım mı?” diyor. Tartışma sonunda çift, birbirlerinin duygularını daha iyi anlıyor ve ilişkileri daha derin bir bağla güçleniyor.

  • Winnicott’ın Kavramlarıyla Açıklama: Kıskançlık ve öfke, bilinçdışı yıkıcı dürtülerdir (nesneyi yok etme). Partnerin sevgi dolu ve anlayışlı tepkisi, nesnenin (partnerin) hayatta kalmasını sağlar. Bu süreç, sevginin yıkıcılıkla sınanarak pekişmesini ve çiftin birbirini daha sağlıklı bir şekilde “kullanabilmesini” (birbirinden destek almasını, duygusal olarak beslenmesini) sağlar.

3. Arkadaşlık İlişkisi Örneği: Yanlış Anlama ve Özür

İki yakın arkadaş, birinin diğerinin doğum gününü unutması yüzünden bir gerginlik yaşıyor. Unutan arkadaş, “Zaten seninle vakit geçirmek istemiyorum, hep kendi işlerimle meşgulüm!” diyerek öfkeli bir çıkış yapıyor (yıkıcı bir davranış). Ancak diğer arkadaş, bu öfkeye alınmak yerine, “Bunu duymak beni üzdü, ama sanırım çok yoğun bir dönemdesin, konuşmak ister misin?” diyerek durumu sakinleştiriyor. Öfkeli arkadaş, bu sevgi dolu yaklaşım karşısında rahatlıyor, özür diliyor ve arkadaşlıkları daha sağlam bir hale geliyor.

  • Winnicott’ın Kavramlarıyla Açıklama: Öfkeli çıkış, bilinçdışı bir yıkıcılık içerir ve arkadaşlık bağını “yok etmeye” yönelik bir davranıştır. Ancak diğer arkadaşın sevgiyle yanıt vermesi, nesnenin (arkadaşlığın) hayatta kalmasını sağlar. Bu, arkadaşların birbirini daha iyi anlamasına ve ilişkilerini daha derin bir şekilde “kullanabilmelerine” (birbirlerine destek olmalarına) olanak tanır.

4. İş Hayatı Örneği: Eleştiri ve Gelişim

Bir çalışan, yöneticisinden bir proje hakkında sert bir eleştiri alıyor: “Bu rapor hiç iyi değil, daha iyisini yapmalısın!” Çalışan, bu eleştiriye öfkeyle tepki veriyor ve içten içe “Bu yönetici benden nefret ediyor, beni yok etmek istiyor” diye düşünüyor (yıkıcı dürtü). Ancak yönetici, çalışanın bu tepkisini fark ederek, “Eleştirim seni üzdüyse özür dilerim, ama potansiyelini bildiğim için daha iyisini yapabileceğini düşünüyorum, nasıl destek olabilirim?” diyor. Çalışan, yöneticisinin samimi yaklaşımıyla sakinleşiyor ve eleştiriyi yapıcı bir şekilde değerlendirip projesini geliştiriyor.

  • Winnicott’ın Kavramlarıyla Açıklama: Çalışanın öfkesi ve “yok edilme” korkusu, nesneyi (yöneticisini) sembolik olarak yok etmeye yönelik bir tepkidir. Yöneticinin sevgi dolu ve destekleyici yaklaşımı, nesnenin hayatta kalmasını sağlar. Çalışan, yöneticisini “kullanabilmeye” başlar; yani, ondan rehberlik ve destek alarak gelişir.

5. Kendi İç Dünyamızdan Bir Örnek: Kendimize Yönelik Yıkıcılık

Bazen kendi kendimize karşı da yıkıcı olabiliriz. Örneğin, bir kişi bir sınavda başarısız olduğunda, “Ben hiçbir şeye yaramam, tamamen başarısızım!” diyerek kendine öfkeleniyor (yıkıcı dürtü). Ancak bir süre sonra, bir arkadaşının desteğiyle veya kendi içsel refleksiyonuyla, “Hata yaptım, ama bu benim değerimi azaltmaz, bir dahaki sefere daha iyi hazırlanırım” diye düşünüyor. Bu süreçte, kişi kendi “içsel nesnesini” (kendini) yok etmeye çalışmış, ama sevgi ve kabulle bu yıkıcılığı aşarak kendini yeniden yapılandırmıştır.

  • Winnicott’ın Kavramlarıyla Açıklama: Kendi kendine yönelik yıkıcılık, kişinin içsel nesnesini (kendi benliğini) yok etmeye çalışmasıdır. Ancak sevgi (kendi kendine şefkat veya dışsal destek) sayesinde bu nesne hayatta kalır ve kişi kendini daha sağlıklı bir şekilde “kullanabilir” (kendi potansiyelini fark eder ve geliştirir).

Genel Değerlendirme

Bu örneklerde gördüğümüz gibi, Winnicott’ın “bilinçdışı yıkıcılıkla pekiştirilmiş sevgi” kavramı, günlük hayatımızda sıkça karşımıza çıkar. Yıkıcı dürtüler (öfke, kıskanç théorluk, hayal kırıklığı) ilişkilerimizi sınar, ancak sevgi ve anlayış bu yıkıcılığı tolere ettiğinde, ilişkilerimiz daha derin ve anlamlı hale gelir. Nesne kullanımı süreci, bireyin hem başkalarıyla hem de kendisiyle daha yaratıcı ve sağlıklı bir bağ kurmasını sağlar. Bu, insan ilişkilerinin yalnızca olumlu duygularla değil, aynı zamanda çatışma ve çözümle şekillendiğini gösterir.