Galatların Direnişi: Barbarlık mı, Özgürlük Ateşi mi?
Tarihin Yargısı
Galatların Roma İmparatorluğu’na karşı direnişi, tarih sahnesinde hem bir isyanın kanlı çığlığı hem de bir halkın varoluşsal haykırışı olarak yankılanır. MÖ 3. yüzyılda Anadolu’nun dağlık yüreğinde, Kelt kökenli bu topluluk, Roma’nın tunç pençesine karşı kılıçlarını biledi. Romalılar için Galatlar, “barbar”dı; medeniyetin sınırlarını tehdit eden, kaosun temsilcileri. Ancak Galatlar için bu mücadele, toprağın, dilin ve ruhun savunusu demekti. Tarih, kazananların kalemiyle yazılırken, bu direniş “barbarlık” damgası yedi; ama kazananların gölgesinde, Galatların öfkesi bir özgürlük destanı olarak da okunabilir. Soru şu: Kimin hakikati tarihe hükmeder?
Kavramların Çatışması
“Barbarlık” ve “özgürlük mücadelesi” kavramları, bir madalyonun iki yüzü gibi birbirine zıt ama iç içe. Barbarlık, düzenin düşmanıdır; kaotik, vahşi, kontrol edilemez. Özgürlük mücadelesi ise bir ideale tutunur; adalet, bağımsızlık, kimlik için savaşır. Galatların Roma’ya kafa tutması, Romalıların gözünde disiplinsiz bir isyanken, Galatlar için ata yadigârı toprakların son kalesiydi. Bu ikilik, modern direniş hareketlerini de şekillendiriyor: Bir direnişçi, kimin gözünden bakıldığına göre ya terörist ya da kahramandır. Filistin’den Kürt hareketlerine, yerli halk direnişlerinden anti-kolonyal mücadelelere, her isyan bu eski soruyu yeniden sorar: Direniş, yıkım mıdır, yoksa bir halkın nefes alma çabası mı?
İdeolojinin Aynası
Galatların direnişi, ideolojik bir prizmadan bakıldığında, güç ve otoriteye karşı bireysel ve kolektif iradenin çarpışmasıdır. Roma, evrensel bir düzen vaadiyle gelirken, Galatlar yerel kimliklerinin erimesine karşı durdu. Bu, yalnızca bir savaş değil, aynı zamanda bir dünya görüşü çatışmasıydı. Roma’nın Pax Romana’sı, barış adı altında boyun eğmeyi dayatırken, Galatların kılıcı, boyunduruğu reddetmenin sembolü oldu. Günümüzde de benzer çatışmalar sürüyor: Küresel güçlerin “evrensel değerler” dayatması, yerel direnişleri ya “terör” ya da “özgürlük” olarak etiketliyor. Galatların öfkesi, bugün hâlâ yankılanan bir soru bırakıyor: Evrensel düzen, özgürlüğün bedeli mi olmalı?
Ahlakın Sınırları
Direnişin ahlaki boyutu, her zaman gri bir alanda dans eder. Galatlar, Roma’nın köleleştirici düzenine karşı savaşırken, kendi topluluklarında da hiyerarşiler, eşitsizlikler barındırıyordu. Özgürlük için savaşan bir halk, kendi içinde ne kadar özgürdü? Bu soru, modern direniş hareketlerini de rahatsız eder. Che Guevara’nın romantik isyanı, ETA’nın kanlı eylemleri ya da Rojava’nın eşitlikçi hayali; her biri, ahlaki bir ikilem taşır. Galatların kılıcı, hem özgürlüğün hem de şiddetin sembolüydü. Peki, özgürlük için dökülen kan, ne zaman ahlaki bir lekeye dönüşür?
Mitlerin Dokusu
Galatların direnişi, tarihsel bir olaydan çok, mitolojik bir anlatıya da dönüşür. Onların cesareti, modern direnişçilere ilham olurken, Roma’nın zaferi, düzenin kaçınılmazlığı olarak yüceltilir. Mitler, hakikati değil, anlamı taşır. Galatlar, Spartaküs gibi, David’in Golyat’a karşı duruşu gibi, ezilenlerin sembolü oldu. Ancak mitler, aynı zamanda tehlikelidir; direnişi romantize ederken, onun yıkıcı yüzünü gizleyebilir. Bugün, Galatların mirası, hem bir ilham kaynağı hem de bir uyarı: Direniş, mitlerle yüceltilirken, gerçek bedeli unutulur mu?
Günümüzün Yankıları
Galatların direnişi, modern dünyada hâlâ canlı bir soru işareti. Hong Kong’un sokak protestolarından, Amazon yerlilerinin maden şirketlerine karşı duruşuna, her direniş, Galatların mirasını yeniden çağırıyor. Bu hareketler, “barbarlık” olarak damgalanırken, aynı zamanda özgürlüğün bayrağı olarak yükseliyor. Ancak modern dünya, Galatların çağından daha karmaşık: Teknoloji, medya, küresel sermaye, direnişin anlamını bulandırıyor. Bir tweet, bir isyanı ateşleyebilir ya da bir drone, bir direnişi bastırabilir. Galatların kılıcı, bugün bir klavye ya da bir molotof kokteyli olabilir. Peki, bu yeni araçlarla özgürlük ne kadar mümkün?
Son Bir Nefes
Galatların Roma’ya direnişi, ne sadece barbarlık ne de salt bir özgürlük mücadelesiydi; ikisinin kesişiminde bir insanlık hikâyesiydi. Onların isyanı, güç karşısında diz çökmemenin, ama aynı zamanda bedel ödemenin öyküsü. Modern direnişçiler, bu eski hikâyeden ne öğrenebilir? Özgürlük, her zaman bir mücadele gerektirir; ama bu mücadele, ne kadar kan, ne kadar kaos, ne kadar fedakârlık pahasına? Galatların yankısı, bize şunu soruyor: Özgürlük, bir ideal mi, yoksa uğruna her şeyi feda ettiğimiz bir yanılsama mı?


