İnsanlığın Birleşik Düzeni ve Masalların Aynası: Dede Korkut ile Amazonların Çatışması

Masalların Sınırları ve İnsanlığın Hayali

Dede Korkut masalları, Türk destan geleneğinin epik bir hazinesi olarak, göçebe toplulukların kahramanlık, ahlak ve toplumsal düzen arayışlarını yansıtır. İskitler ile Amazonlar arasındaki çatışmalar, bu masallarda yalnızca fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda farklı yaşam biçimlerinin, cinsiyet rollerinin ve toplumsal hiyerarşilerin karşılaşmasıdır. İskitler, göçebe özgürlüğün ve savaşçı ruhun temsilcileri iken, Amazonlar, kadınların özerk bir toplumu olarak, erkek egemen düzenlere meydan okur. Bu çatışma, insanlığın birleşik bir dünya düzeni kurma çabasının önündeki engellerin metaforik bir yansıması olabilir mi? İnsanlık, farklı kimliklerin, kültürlerin ve ideolojilerin bir arada var olma mücadelesinde, kendi içindeki çelişkilerle yüzleşmek zorundadır. Dede Korkut’un bu anlatıları, birleşik bir düzenin hem ütopik bir özlem hem de distopik bir imkânsızlık olarak nasıl göründüğünü sorgular.

Antik Yunan’da Amazonlar

Antik Yunan mitolojisinde Amazonlar, savaşçı kadınlar olarak hem hayranlık hem de korku uyandırır. Herodot’un anlatılarında, İskitlerle karşılaşan Amazonlar, erkek egemen Yunan toplumunun hayal gücünde bir “öteki” olarak resmedilir. Bu mitolojik figürler, özgür, bağımsız ve savaşçı bir kadın toplumu olarak, Yunan düzeninin sınırlarını zorlar. Ancak, Amazonların bu özerkliği, Yunan mitolojisinde genellikle bir tehdit olarak kodlanır; onların yenilgisi, patriyarkal düzenin zaferi olarak kutlanır. Dede Korkut’taki Amazon-İskit çatışmasıyla karşılaştırıldığında, her iki anlatı da birleşik bir düzenin önündeki engellerin sembolik temsillerini sunar. Amazonlar, hem Yunan hem de Türk anlatılarında, farklı olanın bir arada var olma çabasını temsil ederken, aynı zamanda bu farklılığın uyum yerine çatışmayı doğurduğunu gösterir. Bu, insanlığın birleşik bir düzen hayalinin, farklılıkların kabulünden çok, onların bastırılması üzerine kurulu distopik bir vizyonu mu ortaya koyar?

Birleşik Düzenin Engelleri

İnsanlığın birleşik bir dünya düzeni kuramamasının kökeninde, yalnızca kültürel ya da politik farklılıklar değil, aynı zamanda psişik bölünmeler yatar. Jung’un kolektif bilinçdışı kavramı üzerinden bakıldığında, Amazonlar ve İskitler, insan ruhunun arketipsel çatışmalarını temsil edebilir: eril ve dişil, özgürlük ve düzen, birey ve topluluk. Dede Korkut masallarında, bu çatışmalar genellikle kahramanlık ve zaferle çözülse de, bu çözüm geçicidir ve birleşik bir düzenin kalıcı olarak kurulmasını sağlamaz. Politik psikoloji açısından, bu anlatılar, insan topluluklarının “öteki”ni dışlama eğilimini ve bu dışlamanın birleşik bir düzeni engelleyen distopik bir döngü yarattığını gösterir. Amazonların özerkliği, İskitlerin savaşçı ruhuyla karşı karşıya geldiğinde, diyalog yerine çatışma öne çıkar. Bu, insanlığın ortak bir ideale ulaşamamasının, farklılıkları kucaklama kapasitesindeki eksiklikten mi kaynaklandığını düşündürür.

Birlik Mümkün mü?

Felsefi açıdan, birleşik bir dünya düzeni, Platon’un ideal devletinden Kant’ın evrensel barışına kadar birçok düşünürün hayali olmuştur. Ancak, Dede Korkut ve Yunan mitolojisindeki çatışmalar, bu hayalin etik ve ahlaki zorluklarını açığa vurur. Amazonlar, özgürlük ve özerklik ideallerini temsil ederken, İskitler, toplumsal düzeni ve geleneksel hiyerarşiyi savunur. Bu iki ideal, birleşik bir düzenin hem ütopik bir hedef hem de pratikte distopik bir imkânsızlık olduğunu gösterir. Etik olarak, farklılıkları kucaklayan bir düzen mümkün müdür, yoksa insanlık, kendi ahlaki sınırları içinde farklılıkları yok etmeye mi mahkûmdur? Masallar, bu soruya kesin bir yanıt vermez, ancak çatışmanın kaçınılmazlığını vurgulayarak, birleşik bir düzenin önündeki engellerin yalnızca dışsal değil, aynı zamanda içsel olduğunu ima eder.

Çatışmanın Sahnesi

Dede Korkut masalları ve Yunan mitolojisi, çatışmayı bir sahne olarak kullanır; bu sahnede insanlık, kendi özlemlerini ve korkularını oynar. Amazonlar, metaforik olarak, bastırılmış olanın isyanını temsil ederken, İskitler, düzenin sürekliliğini koruma çabasını simgeler. Alegorik düzeyde, bu çatışmalar, insanlığın birleşik bir düzen kurma çabasının, kendi içindeki bölünmelerle nasıl sabote edildiğini anlatır. Amazonların yenilgisi ya da İskitlerin zaferi, bir tarafın mutlak galibiyetini değil, birleşik düzenin imkânsızlığını sembolize eder. Bu anlatılar, insanlığın ortak bir ideale ulaşma çabasının, kendi mitolojik hikâyelerindeki gibi, bir zaferle değil, sürekli bir mücadeleyle sonuçlanacağını mı gösterir?

Tarihsel ve Sanatsal Yansımalar

Tarihsel bağlamda, Amazonlar ve İskitler, göçebe ve yerleşik kültürlerin karşılaşmalarını yansıtır. Herodot’un İskit-Amazon hikâyeleri, gerçek tarihsel olaylara dayanmasa da, antik dünyada farklı toplulukların birbiriyle etkileşiminin karmaşıklığını gösterir. Dede Korkut masalları ise, Türk topluluklarının kendi tarihsel mücadelelerini epik bir dille aktarır. Sanatsal olarak, bu anlatılar, insanlığın çatışma ve birlik arayışını dramatize eden birer tablo gibidir. Ressamların Amazonları savaşçı kadınlar olarak resmetmesi ya da ozanların Dede Korkut’ta kahramanlık destanları anlatması, insanlığın birleşik bir düzen hayalinin hem estetik hem de trajik boyutlarını vurgular. Bu masallar, insanlığın kendi hikâyesini anlatırken, birleşik bir düzenin neden hâlâ bir hayal olarak kaldığını mı resmeder?

Zafer Değil, Sürekli Bir Çatışma

Dede Korkut masalları ve antik Yunan mitolojisi, Amazonlar ile İskitler arasındaki çatışmalar üzerinden, insanlığın birleşik bir dünya düzeni kurma çabasının hem ütopik özlemlerini hem de distopik engellerini yansıtır. Bu anlatılar, insanlığın kendi farklılıklarıyla yüzleşme ve onları kucaklama mücadelesini sembolize eder. Ancak, bu mücadele, zaferle değil, sürekli bir çatışmayla sonuçlanır. Belki de insanlık, birleşik bir düzen hayalinden vazgeçmek yerine, bu hayali mitolojinin aynasında yeniden inşa etmeye devam etmelidir. Bu ayna, hem umudu hem de imkânsızlığı gösterir; ama asıl soru, insanlığın bu yansıma karşısında ne yapmayı seçeceğidir.