Baba Figürü ve Erkeklik İnşası Üzerinden Bir Soru: Zeus mu, Kronos mu? Abraham mı, Tanrı mı?
Baba Figürü ve Erkeklik İnşası
“Baba bir kişi değil, bir yapı; bir ses değil, bir yankıdır.”
Toplumsal sistemler sadece annelik üzerinden değil, babalık üzerinden de örülür. Ama baba figürü, yalnızca ailedeki bir rol değildir. Aynı zamanda erkekliğin aynası, gücün sınavı, yasanın taşıyıcısı ve çoğu zaman benliğin ilk yaralayıcısıdır.
Çocuk için baba, ilk anlam dünyasının sınır çizicisidir.
Freud’a göre baba, süperegonun inşasında belirleyicidir;
Jung’a göre ise “baba”, ego ve benlik arasındaki köprüyü kurar ya da engeller.
Lacan için baba, “Büyük Öteki”nin temsilcisidir; onun varlığı, arzuyu düzenler ama aynı zamanda bastırır.
İşte bu yüzden:
- Bazı erkekler babalarıyla özdeşleşerek güçlü hisseder,
- Bazıları ise babalarının gölgesinden kurtulmaya çalışırken ezilir.
- Kimisi babasına dönüşür,
- Kimisi ondan kaçarken kendi oğluna yabancılaşır.
Baba, erkeğin kimlik haritasında ya bir yüceltilmiş idol ya da bir devrilmiş put olarak durur. Her ikisi de aynı derecede etkilidir.
Toplumda “erkeklik” çoğu zaman babaya bakılarak kurulur:
- Disiplinle özdeşleşir.
- Güçle tanımlanır.
- Sevgiden çok sorumluluk ve kontrol üzerinden şekillenir.
Bu da erkek çocukları için babayla ya boy ölçüşme ya da boyun eğme ikilemini doğurur.
Ama gerçek dönüşüm, baba figürüne karşı savaşmak değil, onu anlamlandırmakla başlar.
Çünkü baba figürü yalnızca geçmişi temsil etmez; aynı zamanda geleceğin içindeki tekrar riskidir.
Baba Figürü Ne Zaman Sağaltıcı Olur?
- Korku üretmediğinde, sınır çizebildiğinde.
- Yargılamadığında ama yön gösterebildiğinde.
- Kendisini mutlaklaştırmadığında.
- Çocuğun kendi sesine alan açabildiğinde.
Ve en önemlisi:
Kendisinin de bir evlat olduğunu unutmadan baba olabildiğinde.
Zeus mu, Kronos mu? Abraham mı, Tanrı mı?
Tarih, mitoloji ve kutsal metinler boyunca “baba figürü” hem yaratan hem yok eden, hem koruyan hem kurban eden bir güç olarak karşımıza çıkar.
Bu figürler sadece inanç sistemlerine değil, toplumların bilinçdışı yapısına da şekil verir.
Erkeklik, bu mitolojik babalarla hesaplaşmadan kurulamaz.
⚡ Zeus mu, Kronos mu?
Kronos, kendi çocuklarını yutan, kontrol manyağı baba figürüdür.
Gücü devretme korkusu öyle büyüktür ki oğullarının geleceğini yok eder.
Zeus, babasını deviren ama sonrasında kendi düzenini kuran figürdür.
Ama onun da iktidarı şefkat değil, cezalandırıcı adalet üzerinden şekillenir.
Bu döngüde ya babayı yutan oğul,
ya da oğlunu ezen baba olunur.
Gerçek sağaltım, bu ikili figürün ötesine geçmektir.
🔪 Abraham mı, Tanrı mı?
Abraham, Tanrı’nın emriyle oğlunu kurban etmeye hazırdır.
Burada baba, sevgisini Tanrı’ya ispatlamak için oğlunun canını riske atar.
İbrahim’in cesareti, belki de inancı değil; itaat güdüsüdür.
Peki Tanrı?
O, kurbanı durduran ses olarak görünür. Ama aynı zamanda o sınavı başlatandır.
Modern bilinç bu sahnede şunu sorar:
“Sevgiyi kurbanla mı kanıtlayacağız?”
“Baba olmak için oğlun acısı şart mı?”
🧬 Bugünün Erkekliği Bu Figürlerle Neler Taşıyor?
- Kronos: Kendi yerini kaybetme korkusuyla çocuğu bastıran baba.
- Zeus: İktidarı keyfi kullanan, sevgiyi hiyerarşiye bağlayan baba.
- Abraham: Kendini bir üst otoriteye kanıtlamak için sevdiklerini feda eden baba.
- Tanrı: Sevgiyi sınav haline getiren, görünmeyen ama belirleyici güç.
👁🗨 Ve belki yeni bir soru:
“Biz ne zaman kendi içimizde bir Prometheus yaratırız?”
Yani ateşi yukarıdan değil, kendimizden çalarız?
Ne zaman baba figürünü yüceltmeden, yok etmeden, dönüştürerek taşıyabiliriz?