Saatleri Ayarlama Enstitüsü: Bürokrasinin Aynasında İktidar, Disiplin ve Toplum
Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modern Türkiye’nin toplumsal ve politik dokusunu, bürokrasinin absürt ama bir o kadar da keskin gerçekliği üzerinden ele alan çok katmanlı bir metindir. Roman, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan yapıların, disipliner mekanizmaların ve devlet-toplum ilişkilerinin ironik bir portresini çizer. Foucault’nun iktidar ve disiplin kavramları, Orwell’in totaliter distopyaları ve modern Türkiye’nin tarihsel dönüşümleri bağlamında, bu metin hem bireysel hem de kolektif varoluşun çelişkilerini sorgular.
Bürokrasinin Disipliner Aygıtı
Foucault’nun “iktidar ve disiplin” kavramları, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün absürt bürokratik yapısını çözümlemek için güçlü bir çerçeve sunar. Foucault’ya göre modern toplumlar, bireyleri gözetim ve düzenleme mekanizmalarıyla disipline eder; bu, bireyin öznelliğini standardize ederek iktidarın sürekliliğini sağlar. Enstitü, saatlerin ayarlanması gibi anlamsız bir görev etrafında örgütlenmiş bir yapı olarak, bu disipliner mantığın parodisini yapar. Saatlerin “doğru” ayarlanması, bireylerin zaman algısını ve dolayısıyla yaşamlarını kontrol altına alma çabasının metaforudur. Bu, sadece teknik bir mesele değil, bireyin özerkliğini devletin veya bürokrasinin hegemonyasına tabi kılma girişimidir. Hayri İrdal’ın Enstitü’nün kurucusu Halit Ayarcı ile ilişkisi, bu disipliner mekanizmanın birey üzerindeki etkisini gösterir: Hayri, kendi iradesini teslim ederek bürokrasinin bir dişlisi haline gelir. Enstitü’nün absürtlüğü, Foucault’nun panoptikon modelini çağrıştırır; ancak burada gözetim, fiziksel bir hapishane yerine, anlamsız ritüeller ve prosedürler aracılığıyla işler. Bu bağlamda, Enstitü, bireyin özgürlüğünü değil, bürokrasinin kendi kendini yeniden üreten mantığını yüceltir.
Distopya mı, İroni mi?
Romanın distopik bir toplum tasavvuru mu yoksa bürokrasinin ironik bir eleştirisi mi olduğu sorusu, metnin çok katmanlı doğasını ortaya koyar. Orwell’in 1984’ündeki gibi açık bir totaliter kontrol mekanizması sunmasa da, Enstitü, bireylerin yaşamlarını düzenleyen ve anlamsız kurallarla onları kuşatan bir sistem olarak distopik öğeler taşır. Ancak Tanpınar’ın üslubu, Orwell’in kasvetli ve baskıcı atmosferinden farklı olarak, mizahi ve ironiktir. Enstitü’nün saçma sapan işlevleri ve Halit Ayarcı’nın karizmatik manipülasyonları, totaliter bir rejimden ziyade, modern bürokrasinin kendi içindeki çelişkilerini ve absürtlüğünü vurgular. 1984’teki Büyük Birader’in aksine, Enstitü’nün iktidarı somut bir düşmandan değil, kendi kendini meşrulaştıran bir saçmalık döngüsünden kaynaklanır. Bu, romanı distopyadan çok, modern toplumun bürokratik aygıtlarının eleştirisi olarak öne çıkar. Tanpınar, distopik bir dünyayı doğrudan resmetmek yerine, bürokrasinin günlük yaşamda nasıl bir “saçma tiyatrosu” yarattığını gösterir. Bu ironi, romanın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha güçlü bir etki bırakmasını sağlar.
Modern Türkiye’nin Çelişkileri
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, modern Türkiye’nin devlet-toplum ilişkilerindeki çelişkilerini tarihsel ve politik bir bağlamda ele alır. Cumhuriyetin erken dönemlerinde, modernleşme çabalarıyla geleneksel değerler arasındaki gerilim, romanın arka planını oluşturur. Enstitü, bu modernleşme projesinin bir parodisi olarak okunabilir: Batı’dan ithal edilen bürokratik ve rasyonel yapılar, Türk toplumunun organik yapısına uyum sağlayamaz ve absürt bir biçim alır. Hayri İrdal’ın geçmişiyle Enstitü’nün modern dünyası arasındaki çatışma, bireyin bu yeni düzende kendine yer bulma çabasını yansıtır. Adalet kavramı ise bürokrasinin gölgesinde erozyona uğrar; çünkü Enstitü’nün kuralları, adaletten çok, kendi varlığını sürdürmeye hizmet eder. Örneğin, Enstitü’nün çalışanlarının yetkinlikten ziyade sadakatle değerlendirilmesi, bürokrasinin etik ve ahlaki değerleri nasıl aşındırdığını gösterir. Tanpınar, bu çelişkileri politik bir eleştiri olarak sunarken, aynı zamanda modernleşmenin birey üzerindeki psikolojik etkilerini de inceler: Hayri’nin içsel çatışmaları, bireyin yeni düzen karşısında yaşadığı yabancılaşmayı temsil eder.
Metaforik ve Alegorik Okumalar
Roman, metaforik ve alegorik düzlemde, zamanın ve bireyin kontrol altına alınışını sorgular. Saatlerin ayarlanması, sadece teknik bir eylem değil, bireyin özerkliğini ve doğal ritmini yok eden bir semboldür. Enstitü, bu bağlamda, modern devletin bireyi disipline etme çabasının alegorisidir. Halit Ayarcı figürü, karizmatik bir lider olarak, hem modernleşme projesinin cazibesini hem de onun manipülatif doğasını temsil eder. Romanın dilbilimsel yapısı da bu alegoriyi güçlendirir: Tanpınar’ın zengin ve ironik dili, bürokrasinin anlamsız jargonunu ve retorik oyunlarını taklit eder. Bu, aynı zamanda, modern Türkiye’nin dil ve kimlik arayışındaki sancılarını yansıtır. Antropolojik açıdan, Enstitü, toplumun ritüellerle nasıl yeniden yapılandırıldığını gösterir; saatlerin ayarlanması, bir tür modern mitoloji yaratma çabasıdır. Ancak bu mitoloji, bireyi özgürleştirmek yerine, onu bürokrasinin anlamsız döngülerine hapseder.
Felsefi ve Etik Boyut
Felsefi açıdan, roman, bireyin özgürlük ve otorite arasındaki gerilimini sorgular. Hayri İrdal’ın hikâyesi, bireyin kendi varoluşsal anlamını ararken bürokrasinin dayattığı rollerle nasıl uzlaşmaya çalıştığını gösterir. Etik olarak, Enstitü’nün anlamsız işleyişi, bireyin ahlaki sorumluluğunu sorgular: Hayri, Enstitü’nün saçmalığına katılarak kendi ahlaki bütünlüğünü feda eder mi? Bu, modern bireyin sistem karşısında sıkışmışlığını yansıtan evrensel bir sorundur. Sanatsal olarak, Tanpınar’ın romanı, hem modernist hem de geleneksel unsurları harmanlayarak, Türk edebiyatında eşsiz bir yer edinir. Onun ironik ve çok katmanlı anlatımı, bürokrasinin absürtlüğünü estetik bir deneyime dönüştürür.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bürokrasinin, modernleşme projesinin ve birey-toplum ilişkilerinin çok boyutlu bir eleştirisidir. Foucault’nun disiplin kavramı, Orwell’in totaliter dünyası ve modern Türkiye’nin tarihsel gerçekliği üzerinden okunduğunda, roman, bireyin özgürlüğünü yitirdiği bir dünyayı hem ironik hem de derin bir şekilde sorgular. Tanpınar, bu eseriyle, sadece bir dönemin değil, modern insanın evrensel çelişkilerinin de portresini çizer.



