Winnicott ve Lacan’a Göre, Benliğin Oluşum Sürecinde “Ayna” İşlevi
🪞 1. Lacan’ın Ayna Evresi (1949)
Lacan’a göre:
- Bebek 6–18 ay arasında bir “ayna evresinden” geçer.
- Bu aşamada bebek ilk kez kendini “dışsal bir bütünlük” olarak görür: aynadaki görüntü.
- Bebek, bedeninin parçalanmış deneyimine karşılık, aynadaki görüntüde bir totalite algılar.
- Bu imgeye “özdeşlik kurarak” benlik duygusunu inşa eder.
Ama burada kritik olan şudur:
Aynadaki yansıma, çocuğun “gerçekte olduğu” değil, “olmak istediği” benliği temsil eder.
Yani Lacan’a göre benlik temelde bir yanılsama üzerine kurulur. “Gerçek ben” ile “görünen ben” hiçbir zaman tam örtüşmez. Bu yüzden, benlik daima bölünmüş, eksik ve ötekiyle dolaylı kurulan bir yapıdır.
👩🍼 2. Winnicott’un “Annenin Yüzü” ve Duygusal Ayna
Winnicott, Lacan’dan farklı olarak “ayna” kavramını görsel bir yansıma olmaktan çok, duygusal ve varoluşsal bir geri bildirim olarak ele alır.
“Bir bebek annenin yüzüne baktığında, ne görür? Kendisini.” — Winnicott, 1971
Bebek için annenin yüzü, sadece bir yüz değildir.
Annenin yüzündeki ifade, bebeğin duygusal hâline verdiği yanıtı temsil eder.
Bu yanıt empatikse, tutarlıysa, gecikmeden geliyorsa, çocuk şöyle bir deneyim kazanır:
“Ben hissediyorum, sen de hissediyorsun, demek ki ben varım.”
Winnicott’un üç çevresel işlevi (senin de alıntıladığın gibi):
- Kucaklama – fiziksel sınır koyma ve kapsama
- Muamele – bakım ve tepkisellik
- Nesne sunumu – dünyaya güvenli giriş
Tüm bunlar, annenin yüzünde sembolleşir. Bebek, annenin yüzüyle karşılaşırken hem benliğini inşa eder hem de dış dünyayla ilişki kurmanın temelini atar.
🔍 3. Lacan vs Winnicott: Ayna Kimin Yüzüdür?
🧠 Lacan | ❤️ Winnicott |
Ayna: Dışsal bir yansıma, imgesel düzlem | Ayna: Annenin duygusal tepkisi, yaşantısal düzlem |
Benlik: Bir yanılsama, yabancı bir imge | Benlik: Gelişen bir süreç, özgün bir özdeşim |
Özdeşlik: Bedenin bütünlüğü yanılsamasına özdeşlik | Özdeşlik: İlişkisel geri bildirimin sonucunda öz-değer kazanımı |
Öteki: Temel belirleyici; benlik “öteki” üzerinden kurulur | Öteki: Güvenli bağ kurulursa “ben” gelişir, öteki düşman değil alan sunucudur |
Ruhsal yapı: Yapısalcı, dille biçimlenen, eksik | Ruhsal yapı: Gelişimsel, oyunla biçimlenen, yaratıcı |
🩸 4. Psikopatoloji Açısından Yorum
Lacan’a göre:
Eğer çocuk ayna imgesiyle özdeşleşemezse ya da bu özdeşlik tamponlanamazsa, psikotik kırılmalar yaşanabilir.
Benlik tutarsız kalır; dışarıdan “bütün” gibi görünse de içeride parçalı bir yapı hissedilir.
Winnicott’a göre:
Eğer annenin yüzü çocuğun duygularına yansıtıcı değil donuk kalırsa, çocuk “orada kimse yok” hissine kapılır.
Bu da sahte benlik, kendilik boşluğu, dissosiyasyon, hatta borderline yapıların temelini oluşturur.
Winnicott için psikopatoloji, “yanıtsız kalmak”tır.
Lacan için psikopatoloji, “imgeyle özdeşlik kuramamak”tır.
✨ Sonuç: Winnicott, Lacan’a Nasıl Yanıt Veriyor?
Winnicott, Lacan’ın “ayna”yı yalnızca görsel, zihinsel ve yapısal bir imge olarak ele almasına karşı bedensel, duygusal, ilişki temelli bir bakış getirir.
Lacan’ın ayna evresi daha çok benliğin kurgu doğasını anlatırken,
Winnicott’un “annenin yüzü” teorisi benliğin empatik ilişkiler içinde doğabileceğini gösterir.
Lacan’ın aynası kendimizi olduğumuzdan farklı görmemizi sağlar.
Winnicott’un aynası bizi olduğumuz gibi kabul eder ve gösterir.
Kaynak : Oyun ve Gerçeklik 8 bölüm