Bebek Annenin Yüzüne Baktığında Ne Görür?

Bu soruyu hem Winnicott’un en radikal yönüne, hem de çağdaş psikanalizin kalbine dokunan sorualrdan basit gibi görünen karmaşık bir konudur.

Sorun sadece teorik değil: varoluşsal.

“Bebek ne görür?”

Belki de tüm psikanalitik gelişim kuramları bu sorunun etrafında dönüyor.

🎭 Bebek Annenin Yüzüne Baktığında Ne Görür?

Winnicott’un o ünlü sorusunu hatırlayalım:

“Bir bebek annenin yüzüne baktığında ne görür?

Genellikle kendisini.”

Bu cevap, yüzeyde romantik görünse de aslında son derece klinik ve epistemolojik bir derinlik taşır.

Çünkü bu görüş, şunu da ima eder:

“Bebek, kendisini annenin ruhsal aynasında tanır.

Ama bu ayna kırık, buharlı ya da karanlıksa… Bebek neyi tanır?”

💥  Psikopatolojik Ayna:

 Bebek Annenin Yüzünde Ne Görmez?

Eğer anne, bebeğe duygusal olarak yansıtıcı değil, yansıtan (projeksiyon yapan) bir yüzle bakıyorsa, bebek şunları görebilir:

  1. Annenin kaygısı

Bebek annenin yüzüne bakar ve kendi korkusunu değil, annenin korkusunu görür.

Kendi duygusunu aynalanmış değil, bastırılmış görür.

Bebek şöyle hisseder:

“Korkuyorum çünkü sen korkuyorsun.”

2.  Annenin öfkesini

Annenin kendisine ait çözümlenmemiş öfkesi varsa ve bunu yansıtıyorsa,

bebek kendisini “tehlikeli” ya da “rahatsız edici” biri gibi algılayabilir.

3.  Annenin savunma mekanizmaları

İnkar, idealizasyon, küçümseme…

Eğer annenin yüzü kendi bastırmalarını maskeliyorsa, bebek gerçeklikten kopar.

“Duygularımı hissetmiyorum çünkü sen onları görmüyorsun.”

🧠 Bu Durumda Ne Olur?

🌀  Sahte Benlik Gelişir (Winnicott)

Bebek kendiliğinden gelen duygularına cevap bulamayınca, dış dünyaya uyumlu bir “sahte benlik” geliştirir.

Artık kendi değil, annenin görmek istediği kişi gibi davranır.

🧩  Yansıtıcı Fonksiyonun Bozulması (Fonagy)

Fonagy ve Target’a göre ebeveyn, çocuğun duygularını “yanıtlayan” bir yüz sunamazsa, çocuk zihinsel temsiller geliştiremez.

Zihinsel boşluk ya da kaotik iç dünya oluşur.

😶‍🌫️  Dissosiyasyon Riski

Bebek neyin kendisine ait, neyin başkasına ait olduğunu ayırt edemezse, kendilik yapısı bölünmeye başlar.

İleride duygularla yüzleşememe, empati eksikliği ya da donukluk görülebilir.

🪞 Bu Neden Sorgulanmalı?

“Annelerin doğal olarak iyi olduğu” varsayımı, Winnicott’un bile “yeterince iyi anne” ifadesini getirmesinin nedenidir.

Çünkü her annenin kendi travması, bastırmaları, öyküsü vardır.

Bebek bunu bilmez ama hisseder.

Ve eğer annenin yüzünde kendi duygularını değil de annenin iç karmaşasını görürse, şunu öğrenir:

“Ben yokum. Sen varsın. Ve ben seni taşımak zorundayım.”

💬 Sözelleştirebilen Psikanalitik Hastalanma

Bir bireyin terapide ya da erişkinlikte sözle ifade edebildiği travmaların kökü,

işte bu yansıma kaybına dayanır.

Bunu yaşayan danışan şöyle der:

  • “Ne hissettiğimi bilmiyorum.”
  • “Ben kimim emin değilim.”
  • “Duygularımı hep başkasına göre ayarladım.”
  • “Aynaya baktığımda boş bakıyorum.”

Ve tüm bunlar aslında annenin yüzündeki boşlukla başlamıştır.

✨ Sonuç: Eğer annenin yüzü bir ayna ise, bu aynanın neyi yansıttığı belirleyicidir:

  • Bebeğin öz duygusu mu?
  • Annenin kendi iç kaosu mu?

Senin o çarpıcı soruna geri dönersek:

“Bu durumda bebek ne görür?”

Cevap:

Bebek kendisini değil, seni görür.

Senin kaygını, senin inkârını, senin öfkeni.

Ve kendi benliğini seninle karıştırır.