Türkiye’de Neden Otizm Yasası Yok?

Otizm, bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışsal örüntülerinde belirgin farklılıklar gösteren nörogelişimsel bir durumdur. Türkiye’de otizmli bireylerin haklarını koruma ve destekleme amacıyla özel bir “otizm yasası” bulunmamaktadır. Bu eksiklik, toplumsal, idari ve kültürel dinamiklerin karmaşık bir etkileşimiyle açıklanabilir. Öte yandan, İtalya’da 2015’te yürürlüğe giren “Legge 134/2015” otizm yasası, otizmli bireylerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik bütüncül bir yaklaşım sunar.

Türkiye’de Yasal Boşluğun Kökleri

Türkiye’de otizmli bireylerin haklarını düzenleyen özel bir yasa bulunmaması, sistemik, toplumsal ve ekonomik faktörlerin birleşimiyle açıklanabilir. Otizm, genellikle 0-3 yaş arasında ortaya çıkan ve yaşam boyu süren bir durumdur; ancak Türkiye’de otizmli bireylerin ihtiyaçlarına yönelik kapsamlı bir yasal çerçeve geliştirilmemiştir. Sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler alanındaki mevcut düzenlemeler, genellikle genel engellilik politikalarına dayanır ve otizme özgü ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalır. Örneğin, 2005 tarihli Engelliler Kanunu (5378 Sayılı Kanun), engelli bireylerin haklarını düzenler, ancak otizm spektrum bozukluğunun (OSB) özgün gereksinimlerini ele alan spesifik maddeler içermez. Bu durum, otizmli bireylerin özel eğitim, sağlık hizmetleri ve istihdam gibi alanlarda karşılaştıkları engelleri artırır. Ayrıca, Türkiye’deki yasa yapım süreçlerinde sivil toplum kuruluşlarının (STK) etkisi sınırlıdır. Otizm dernekleri ve aile platformları, farkındalık oluşturma ve lobi faaliyetleri yürütse de, bu çabalar genellikle bürokratik dirençle karşılaşır. Toplumsal farkındalığın düşük olması, otizmin yalnızca bir “çocukluk hastalığı” olarak algılanması ve stigma, yasal düzenlemelerin önceliklendirilmesini zorlaştırır. Ekonomik kaynakların sınırlılığı ve kamu politikalarında otizme özgü bir bütçe ayrılmaması da bu boşluğu derinleştirir.

İtalya’da Otizm Yasasının Temelleri

İtalya’da 2015’te kabul edilen “Legge 134/2015”, otizmli bireylerin sağlık, eğitim ve sosyal entegrasyon ihtiyaçlarını karşılamak için kapsamlı bir çerçeve sunar. Bu yasa, otizmin yaşam boyu süren bir durum olduğunu kabul eder ve bireylerin erken tanı, özel eğitim ve istihdam gibi alanlarda desteklenmesini hedefler. Yasanın temel unsurları arasında, otizmli bireyler için bireyselleştirilmiş müdahale planları (Piano Educativo Individualizzato – PEI) hazırlanması, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve ailelere mali destek sağlanması yer alır. İtalya’da sağlık sistemi, otizmli bireylerin teşhis ve tedavi süreçlerini ulusal sağlık hizmeti (Servizio Sanitario Nazionale – SSN) aracılığıyla koordine eder. Erken tanı için pediatrik taramalar zorunlu hale getirilmiş, 18-24 aylık çocuklarda otizm belirtilerini tespit etmek için standart araçlar (örn. M-CHAT) kullanılmaktadır. Eğitimde ise, kaynaştırma eğitimi (inclusione scolastica) modeli, otizmli öğrencilerin akranlarıyla birlikte öğrenim görmesini teşvik eder ve özel eğitim öğretmenleri bu süreçte aktif rol oynar. İtalya modeli, otizmli bireylerin toplumsal entegrasyonunu artırmak için çok disiplinli bir yaklaşımı benimser ve yerel yönetimlerle merkezi hükümet arasında koordinasyonu güçlendirir.

Toplumsal Dinamiklerin Rolü

Türkiye’de otizm yasasının çıkmamasında toplumsal algılar ve kültürel normlar önemli bir rol oynar. Otizm, genellikle yanlış bir şekilde “utanç verici” veya “aile sırrı” olarak görülür ve bu durum, ailelerin hak arama süreçlerini sekteye uğratır. Toplumun otizme dair bilgi eksikliği, otizmli bireylerin potansiyellerinin göz ardı edilmesine neden olur. Örneğin, otizmli bireylerin yeteneklerini geliştirebilecek mesleki eğitim programları sınırlıdır ve mevcut programlar genellikle yetersiz altyapıya sahiptir. Buna karşılık, İtalya’da otizm, bir engellilikten ziyade farklı bir yaşam biçimi olarak kabul görmeye başlamıştır. Bu kültürel dönüşüm, 1990’lardan itibaren Avrupa Birliği’nin (AB) sosyal içerme politikalarının etkisiyle hızlanmıştır. İtalya’da otizmli bireylerin topluma katılımını teşvik eden sanatsal ve sportif programlar, toplumsal farkındalığı artırmış ve yasanın kabulünü kolaylaştırmıştır. Türkiye’de ise, otizmli bireylerin haklarını savunan STK’lar, benzer bir farkındalık yaratma çabasında olsa da, bu çabalar genellikle yerel düzeyde kalmakta ve ulusal bir harekete dönüşememektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri de bu bağlamda önemlidir; Türkiye’de otizmli bireylerin bakım yükü genellikle annelere yüklenir, bu da ailelerin yasal mücadelelere ayıracak zaman ve enerjisini azaltır.

Kurumsal ve Ekonomik Engeller

Türkiye’de otizm yasasının çıkmamasında kurumsal yapıların ve ekonomik kısıtlamaların etkisi büyüktür. Sağlık ve eğitim sistemlerinde otizmli bireylere özgü hizmetlerin geliştirilmesi, uzman personel eksikliği nedeniyle sekteye uğrar. Örneğin, Türkiye’de otizmli bireyler için ihtiyaç duyulan 6.000 özel eğitim öğretmeni, 1.500 dil ve konuşma terapisti ve 3.000 sosyal hizmet uzmanı açığı bulunmaktadır. Bu eksiklik, otizmli bireylerin erken müdahale ve eğitim imkanlarından yeterince faydalanamamasına yol açar. Ayrıca, kamu bütçesinin otizme özgü hizmetlere ayrılmaması, yasal düzenlemelerin uygulanabilirliğini zorlaştırır. İtalya’da ise, otizm yasasının uygulanabilirliği, ulusal sağlık sistemi ve yerel yönetimlerin mali kaynaklarıyla desteklenir. İtalya’da otizmli bireylerin ailelerine sağlanan mali yardımlar, bakım yükünü azaltır ve ailelerin çocuklarının eğitimine odaklanmasını sağlar. Ayrıca, İtalya’da mesleki eğitim ve iş okulları, otizmli gençlerin becerilerini geliştirmeye yönelik programlar sunar. Türkiye’de bu tür programlar sınırlıdır ve mevcut iş okulları, otizmli bireylerin ihtiyaçlarına uygun değildir. Kurumsal engeller, Türkiye’de otizm yasasının çıkmasını engelleyen temel faktörlerden biridir.

İtalya Modelinin Uygulama Mekanizması

İtalya’daki otizm yasası, birey merkezli bir yaklaşımı benimser ve otizmli bireylerin yaşam boyu desteklenmesini hedefler. Yasanın uygulanmasında, bölgesel sağlık birimleri (ASL – Aziende Sanitarie Locali) kilit bir rol oynar. Bu birimler, otizmli bireylerin sağlık, eğitim ve sosyal hizmet ihtiyaçlarını koordine eder. Örneğin, her otizmli birey için bir “bireyselleştirilmiş yaşam planı” hazırlanır ve bu plan, bireyin yaşına, ihtiyaçlarına ve yeteneklerine göre düzenli olarak güncellenir. Eğitimde, İtalya’nın kaynaştırma modeli, otizmli öğrencilerin özel gereksinimlerini karşılamak için destek öğretmenleri ve özel eğitim materyalleri sağlar. İtalya’da otizmli bireylerin istihdam olanaklarına erişimi de yasayla teşvik edilir; iş yerlerinde engelli bireyler için kota uygulamaları bulunur ve otizmli bireylerin becerilerine uygun işler yaratılır. Ayrıca, İtalya’da otizmli bireylerin ailelerine yönelik psikolojik destek ve eğitim programları, bakım sürecini kolaylaştırır. Bu model, otizmli bireylerin bağımsızlığını artırmayı ve toplumsal dışlanmayı önlemeyi amaçlar. Türkiye’de ise, benzer bir koordinasyon mekanizması bulunmamakta, hizmetler genellikle parçalı ve erişimi zor bir şekilde sunulmaktadır.

Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme

Türkiye ve İtalya arasındaki farklar, hem yasal çerçevelerde hem de uygulama mekanizmalarında belirgindir. İtalya’da otizm yasası, AB’nin sosyal politikalarına uyum sağlama çabalarının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Bu yasa, otizmli bireylerin haklarını bir bütün olarak ele alır ve erken tanıdan istihdama kadar geniş bir yelpazede destek sunar. Türkiye’de ise, otizmli bireylerin hakları, genel engellilik yasalarına sıkışmış durumdadır ve bu yasalar, otizmin özgün ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalır. İtalya’da toplumsal farkındalık ve STK’ların etkisi, yasanın kabulünü ve uygulanmasını kolaylaştırmıştır. Türkiye’de ise, otizmli bireylerin haklarını savunan örgütlerin etkisi sınırlıdır ve kamu politikaları, otizme özgü bir vizyon geliştirmekte zorlanmaktadır. Ekonomik kaynakların dağılımı da bu farkı derinleştirir; İtalya’da otizm hizmetleri için ayrılan bütçe, Türkiye’ye kıyasla daha geniştir. Ayrıca, İtalya’da otizmli bireylerin toplumsal entegrasyonuna yönelik sanatsal ve kültürel programlar, Türkiye’de neredeyse hiç mevcut değildir.

Geleceğe Yönelik Öneriler

Türkiye’de otizm yasasının çıkarılması için çok disiplinli bir yaklaşım gereklidir. İlk olarak, otizmli bireylerin ihtiyaçlarını anlamak için ulusal bir veri tabanı oluşturulmalı ve otizm prevalansı hakkında sağlıklı istatistikler toplanmalıdır. Şu anda, Türkiye’de otizmli birey sayısının tahmini 550.000 olduğu varsayılmaktadır, ancak bu veri kesin değildir. İkinci olarak, özel eğitim öğretmeni, dil ve konuşma terapisti gibi uzmanların yetiştirilmesi için üniversite programları güçlendirilmeli ve yurtdışı örneklerden faydalanılmalıdır. Üçüncü olarak, otizmli bireylerin mesleki eğitim ve istihdam olanaklarına erişimini artırmak için iş okulları ve kariyer geliştirme programları kurulmalıdır. İtalya modelinden ilham alınarak, bireyselleştirilmiş yaşam planları ve kaynaştırma eğitimi uygulamaları geliştirilebilir. Son olarak, toplumsal farkındalığı artırmak için medya kampanyaları ve eğitim programları düzenlenmeli, otizmin bir “farklılık” olarak kabul edilmesi teşvik edilmelidir. Bu adımlar, Türkiye’de otizmli bireylerin haklarını koruyan bir yasanın temelini oluşturabilir.

Sonuç

Türkiye’de otizm yasasının eksikliği, sistemik, toplumsal ve ekonomik faktörlerin birleşimiyle açıklanabilir. İtalya’daki otizm yasası, birey merkezli, bütüncül ve çok disiplinli bir yaklaşım sunarak otizmli bireylerin yaşam kalitesini artırmayı hedefler. Türkiye, İtalya modelinden ilham alarak, otizmli bireylerin haklarını koruyan ve ihtiyaçlarını karşılayan bir yasal çerçeve geliştirebilir. Ancak bu süreç, toplumsal farkındalığın artırılmasını, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesini ve ekonomik kaynakların etkili bir şekilde kullanılmasını gerektirir. Otizmli bireylerin topluma tam katılımı, yalnızca yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda kültürel bir dönüşümle mümkündür.