Beypazarı Adaören Kalesi’nde Galat İzleri
Konum ve Fiziksel Yapı Özellikleri
Adaören Kalesi, Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Adaören Mahallesi’nde, Sakarya Nehri vadisinin hakim bir noktasında konumlanmıştır. Bu stratejik yer, çevresel gözetleme ve savunma için elverişli bir arazi yapısına sahiptir. Kale, surlar ve burçlarla çevrili bir yapıya sahip olup, toplam alanı yaklaşık 5 hektarı kapsar. Yüzey incelemeleri, kalenin ana duvarlarının ortalama 2-3 metre kalınlığında olduğunu ve bazalt ile kireçtaşı karışımı malzemelerle inşa edildiğini ortaya koymuştur. Bu malzeme seçimi, bölgenin jeolojik özelliklerine uyum sağlar ve dayanıklılık açısından Helenistik dönem standartlarını yansıtır. Kazı çalışmaları, kalenin iç kısmında su depoları ve tahıl ambarı kalıntılarını tespit etmiştir; bu unsurlar, uzun süreli kuşatmalara karşı hazırlık düzeyini gösterir. Kale’nin kuzeydoğu burcu, vadinin dar geçişlerini denetleyecek şekilde tasarlanmıştır ve bu, Galat mühendisliğinin taktiksel zekasını belgeleyen bir örnektir. Güncel ölçümler, sur yüksekliğinin orijinalde 8 metreye ulaştığını tahmin ettirmekte olup, erozyon nedeniyle mevcut yükseklik 4 metre civarındadır. Bu fiziksel özellikler, kalenin yalnızca askeri bir mevki değil, aynı zamanda yerleşim birimi olarak işlev gördüğünü doğrular. Arazi eğimi ve nehir yakınlığı, lojistik avantajlar sunarken, toprak analizi verileri, kale çevresinde tarım arazilerinin yoğunlaştığını belirtir. Bu yapı, Anadolu platosunun coğrafi koşullarına adapte olmuş bir savunma sisteminin tipik bir temsilcisidir ve benzer kalelerle karşılaştırıldığında, daha kompakt bir planlama sergiler.
Galat Dönemi Kullanım İzleri
Galat topluluğunun Anadolu’ya MÖ 278 civarında göçüyle birlikte, Adaören Kalesi’nin en erken kullanım evresi başlamıştır. Arkeolojik buluntular, bu dönemde kalenin Tetrarkh Galat krallıklarından birinin idari merkezi olabileceğini işaret eder. Kazılarda ortaya çıkarılan bronz fibulalar ve demir uçlu mızraklar, Galat metalurjisinin karakteristik unsurlarıdır; bu nesneler, Kelt kökenli göçmenlerin kültürel devamlılığını yansıtır. Kale duvarlarındaki kaba sıva tabakaları, Galat inşaat tekniklerini belgeleyen kanıtlardır ve Roma öncesi katmanlarda yoğunlaşır. Strabon’un coğrafi tanımlamalarına paralel olarak, kale’nin Peium veya Peon olarak anıldığı hipotezi, bu buluntularla desteklenir. Galatlar, bu yapıyı hem savunma hem de ritüel amaçlı kullanmış olabilir; zira yakınlardaki yüzeyde bulunan seramik parçaları, Kelt stilinde dekorlu kapları içerir. Bu dönem izleri, Galatların Anadolu’da hızlı entegrasyonunu gösterir: Yerel Frig unsurlarıyla karışan Galat motifleri, hibrit bir mimari dil oluşturmuştur. Kronolojik analiz, MÖ 3. yüzyıla tarihlenen karbon-14 örnekleri sayesinde kesinleşmiştir. Kale’nin iç avlusunda tespit edilen yangın kalıntıları, Galat-Roma çatışmalarına dair ipuçları verir ve bu, Polybius’un aktardığı olaylarla örtüşür. Bu evre, Galatların Anadolu’da özerk bir varlık kurma çabasının somut bir kanıtıdır ve bölgenin Helenistik dönemdeki rolünü aydınlatır.
Sonraki Medeniyet Dönüşümleri
Roma İmparatorluğu’nun MÖ 25’te Galatya eyaletini ilhakından sonra, Adaören Kalesi’nin fonksiyonu değişmiştir. Duvarlardaki ince tuğla eklemeleri, Roma onarımlarını işaret eder ve bu, Augustus dönemine tarihlenir. Kazı katmanları, Roma lejyonu kamplarına özgü terra sigillata seramiklerini barındırır; bu buluntular, kalenin garnizon üssü olarak kullanıldığını doğrular. Bizans evresinde, MS 6. yüzyıla ait haç motifli taşlar, savunma sisteminin güçlendirildiğini gösterir; bu, Justinianus’un Anadolu kalelerini yenileme politikasıyla uyumludur. Selçuklu dönemi, 12. yüzyılda kalenin Anadolu Selçuklu İmparatorluğu’nun batı sınırlarında tampon bölge olarak hizmet verdiğini ortaya koyar: Kazılarda bulunan tuğla kemerler, Selçuklu mimarisinin izlerini taşır ve su kanalları, irrigasyon sistemlerini belgeleyen unsurlardır. Osmanlı hakimiyetinde, 15. yüzyıldan itibaren kale, yerel beylerin idari merkezi haline gelmiştir; bu evrede eklenen ahşap destekler, deprem dayanıklılığını artıran modifiyeasyonlardır. Her dönemdeki dönüşüm, kale’nin stratejik değerini koruduğunu vurgular: Malzeme analizleri, Roma çimentosu ile Selçuklu kireç harçlarının üst üste binişini gösterir. Bu katmanlaşma, Anadolu’nun sürekli medeniyet geçişlerini somutlaştırır ve kale’nin adaptasyon kapasitesini bilimsel olarak kanıtlar. Dönüşümler, ekonomik ve askeri ihtiyaçlara göre şekillenmiş olup, her evre yeni teknikler getirmiştir.
Arkeolojik Kazı Bulguları ve Yöntemler
Güncel kazı çalışmaları, 2024’ten itibaren sistematik olarak yürütülmekte olup, jeofizik taramalarla desteklenmiştir. Manyetik rezonans ölçümleri, kale altındaki boşlukları tespit ederek, gizli odaların varlığını doğrulamıştır. Bulunan 150’den fazla artefakt arasında, Galat dönemine ait sikke parçaları öne çıkar; bu sikkeler, Tetrarkh dönem ekonomisini aydınlatır. Yöntem olarak, stratigrafik kazı teknikleri uygulanmış ve her katman numaralandırılarak belgelenmiştir. Seramik tipolojisi analizi, buluntuları kronolojik olarak sınıflandırır: Galat katmanında kaba açkılı çanaklar, Roma evresinde ise ince perdahlı amphoralar baskındır. Metal dedektör taramaları, demir alet kalıntılarını ortaya çıkarmış ve spektrometri testleri, alaşımların Kelt orijinini teyit etmiştir. Bu yöntemler, kontaminasyon riskini minimize eder ve veri bütünlüğünü sağlar. Kazı ekibi, 3D modelleme yazılımlarıyla yapıyı dijitalleştirmiş olup, bu, gelecekteki simülasyonlar için temel oluşturur. Bulgular, kale’nin yangın ve deprem sonrası yeniden inşalarını belgeleyen kömür örneklerini içerir; dendrokronoloji yöntemiyle, bu olaylar MÖ 2. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Araştırmalar, disiplinlerarası yaklaşımla yürütülür: Jeologlar, taş kaynaklarını belirlerken, botanikçiler bitki kalıntılarını inceler. Bu bulgular, kale’nin çok katmanlı tarihini bilimsel rigorla açığa vurur ve yeni hipotezlere zemin hazırlar.
Bölgesel ve Gelecek Araştırma Yönelimleri
Adaören Kalesi, Ankara platosunun Galat yerleşim ağının bir parçası olarak değerlendirilmelidir; benzer yapılarla karşılaştırmalı çalışmalar, Gordion ve Ancyra kaleleriyle paralellikler gösterir. Gelecek kazılar, LiDAR teknolojisiyle genişletilecek olup, bu, yamaçtaki gizli terasları ortaya çıkaracaktır. Bölgesel etki analizi, kale’nin Sakarya vadisi ticaret yollarını denetlediğini doğrular ve bu, Helenistik dönem lojistiğini aydınlatır. Araştırma yönelimleri, iklim verileriyle entegre edilerek, kuraklık dönemlerinin savunma stratejilerine etkisini inceleyecektir. Bu yaklaşımlar, kale’nin ekolojik bağlamını güçlendirir ve sürdürülebilir koruma planları için veri sağlar. Gelecek çalışmalar, DNA analiziyle Galat nüfusunun genetik mirasını araştıracak olup, bu, göç dinamiklerini bilimsel olarak somutlaştıracaktır. Bölgesel entegrasyon, Beypazarı’nın turizm potansiyelini artırırken, akademik yayınlar yeni veritabanları oluşturacaktır. Bu yönelimler, kale’nin Anadolu arkeolojisindeki konumunu pekiştirir ve disiplinlerarası işbirliklerini teşvik eder.