Odysseus ile Leopold Bloom’un Yolculukları: Homeros’un Odysseia’sı ve Joyce’un Ulysses’i Arasındaki Bağ
Antik ve Modern Kahramanların Yolculuklarının Yapısı
Homeros’un Odysseiası, Odysseus’un Troya Savaşı’ndan sonra Ithaca’ya dönüş yolculuğunu on yıl süren bir destan olarak anlatır. Bu yolculuk, fiziksel ve zihinsel engellerle doludur; Odysseus, doğaüstü varlıklarla, tanrılarla ve kendi iç çatışmalarıyla mücadele eder. Öte yandan, Ulysses’te Leopold Bloom’un yolculuğu, Dublin’de tek bir gün içinde gerçekleşir ve sıradan, gündelik olaylarla şekillenir. Bloom’un hikayesi, kahvaltısından akşam eve dönüşüne kadar geçen süreyi kapsar ve modern kentin kaotik ritmi içinde ilerler. Bu iki yolculuk, süre ve kapsam açısından zıtlık gösterse de, her ikisi de bir eve dönüş teması etrafında döner. Odysseus’un Ithaca’ya dönüşü, fiziksel bir mekânı temsil ederken, Bloom’un 7 Eccles Sokağı’na dönüşü, bireysel kimlik ve aidiyet arayışını yansıtır. Bu paralellik, Ulysses’in, antik destanın yapısını modern bir bireyin bilincine uyarladığını gösterir.
Karakterlerin İç Dünyalarının Karşılaştırılması
Odysseus, destansı bir kahraman olarak cesaret, kurnazlık ve dayanıklılık gibi niteliklerle tanımlanır. Onun karşılaştığı zorluklar, genellikle dışsal tehditlerdir: Kikloplar, Sirenler ya da fırtınalar. Ancak, bu mücadeleler aynı zamanda onun sabrını, zekâsını ve kararlılığını sınar. Bloom ise, bir reklam satıcısı olarak, sıradan bir bireyin kaygılarıyla yüzleşir: eşinin sadakatsizliği, toplumsal dışlanma, maddi güvensizlik ve kişisel kayıplar. Bloom’un mücadeleleri, daha çok içsel ve psikolojik bir düzlemde gerçekleşir. Örneğin, Molly Bloom’un Blazes Boylan ile ilişkisi, Bloom’un zihninde bir çatışma yaratır, ancak bu çatışma destansı bir mücadele yerine sessiz bir kabullenme ve içsel yansıma olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda, Bloom, Odysseus’un modern bir yansıması olarak, kahramanlık kavramını dışsal zaferlerden içsel dayanıklılığa kaydırır.
Toplumsal Bağlamların Rolü
Odysseia, antik Yunan toplumunun değerlerini yansıtır: onur, sadakat, misafirperverlik ve tanrılara bağlılık. Odysseus’un yolculuğu, bu değerleri sınayan ve pekiştiren bir süreçtir. Öte yandan, Ulysses, 20. yüzyılın başında Dublin’in çok katmanlı toplumsal yapısını ele alır. Bloom, Yahudi kökenli bir birey olarak, İrlanda’nın Katolik çoğunluklu toplumunda dışlanmışlık hissiyle mücadele eder. Odysseus’un tanrılarla olan ilişkisi, Bloom’un modern toplumdaki yalnızlığı ve bireysel arayışlarıyla yer değiştirir. Bloom’un Dublin’deki gezintisi, modern bireyin toplumsal normlar, kimlik çatışmaları ve şehir yaşamının karmaşası içindeki yerini sorgulamasını temsil eder. Bu, Ulysses’in, antik destanın evrensel temalarını modern bir bağlama uyarlayarak, bireyin toplum içindeki yerini yeniden tanımladığını gösterir.
Anlatı Tekniklerinin Evrimi
Homeros’un Odysseiası, destansı bir anlatı tarzıyla yazılmıştır; doğrusal olmayan bir yapıya sahip olsa da, epik şiir formuna bağlıdır. Anlatıcı, genellikle üçüncü şahıs perspektifinden olayları aktarır ve tanrıların müdahaleleriyle hikâyeyi yönlendirir. Ulysses ise, modernist edebiyatın öncü bir örneği olarak, bilinç akışı tekniğini kullanır. Bloom’un zihni, okuyucuya doğrudan aktarılır ve onun düşünceleri, anıları ve algıları, anlatının temelini oluşturur. Bu teknik, Odysseus’un destansı kahramanlıklarının yerine, Bloom’un sıradan ama karmaşık iç dünyasını koyar. Örneğin, “Lotus Yiyenler” bölümünde Odysseus’un adamları unutkanlığa kapılırken, Ulysses’in karşılık gelen bölümünde Bloom’un gazete ofisindeki düşünceleri, modern insanın bilgi bombardımanı ve dikkat dağınıklığıyla ilişkilendirilir. Bu, Joyce’un, antik anlatı formunu modern bireyin zihinsel kaosuna uyarladığını gösterir.
Eve Dönüş Temasının Yeniden Yorumlanması
Odysseus’un eve dönüşü, destanın ana hedefidir ve bu süreçte karşılaştığı engeller, onun kahramanlığını tanımlar. Ithaca’ya vardığında, karısı Penelope’ye ve oğlu Telemakhos’a kavuşması, bir zafer olarak sunulur. Bloom’un eve dönüşü ise daha karmaşıktır. Molly ile ilişkisindeki gerginlikler ve kendi içsel mücadeleleri, onun dönüşünü destansı bir zaferden ziyade bir kabullenme anı olarak şekillendirir. Ulysses’in son bölümü, Molly Bloom’un monoloğuyla kapanır ve bu, eve dönüş temasını yalnızca fiziksel bir mekânla değil, aynı zamanda duygusal ve zihinsel bir uzlaşmayla ilişkilendirir. Bloom, Odysseus gibi dışsal bir zafer kazanmaz, ancak kendi iç dünyasında bir denge bulur. Bu, modern kahramanın yolculuğunun, dışsal başarıdan çok içsel bir anlam arayışına odaklandığını ortaya koyar.
Zaman ve Mekânın Kullanımı
Odysseia’da zaman, on yıllık bir yolculuğu kapsar ve mekân, Ege Denizi’nin mitolojik coğrafyasında geniş bir alanı içerir. Buna karşılık, Ulysses, tek bir günü ve Dublin’in sınırlı bir coğrafyasını ele alır. Ancak Joyce, bu sınırlı zaman ve mekânı, Bloom’un zihinsel gezintileriyle genişletir. Dublin, Odysseus’un mitolojik dünyasının modern bir karşılığı olarak işlev görür; sokaklar, pub’lar ve kiliseler, antik dünyanın denizleri ve adalarıyla eşleştirilir. Örneğin, Odysseia’daki “Hades” bölümü, yeraltı dünyasına bir yolculuğu temsil ederken, Ulysses’te Bloom’un katıldığı bir cenaze, ölüm ve kayıp temalarını modern bir bağlamda işler. Bu, Joyce’un, antik destanın evrensel temalarını, modern bir kentin mikrokozmosunda yeniden yorumladığını gösterir.
Evrensel Temaların Modern Yorumu
Her iki eser de insan deneyiminin evrensel temalarını ele alır: kimlik, aidiyet, mücadele ve dönüşüm. Odysseus’un yolculuğu, insan iradesinin ve dayanıklılığının bir kutlamasıdır. Bloom’un hikayesi ise, modern bireyin sıradan yaşamındaki anlam arayışını yansıtır. Bloom, Odysseus’un kurnazlık ve cesaret gibi özelliklerini taşır, ancak bunları modern bir bağlamda, örneğin toplumsal önyargılarla başa çıkarken ya da kişisel kayıplarını kabullenirken kullanır. Bu, Ulysses’in, antik kahramanlık kavramını, modern bireyin günlük mücadelelerine uyarlayarak, kahramanlığı yeniden tanımladığını gösterir. Bloom’un sıradanlığı, onun evrensel bir figür haline gelmesini sağlar; o, her bireyin kendi içindeki yolculuğunu temsil eder.



