Immanuel Kant’ın Öğretme Yöntemi: “Felsefenin Özgün Yöntemi Zetetiktir”


1764’te Kant’ın adının dikkat çekmeye başladığının birçok göstergesi vardır. Eserlerine iyi yorumlar yapılıyor, aynı zamanda başka üniversitelerde eserleri ciddi şekilde tartışılıyordu. Bunun işaretlerinden biri Tübingen’deki Magister Cless’in 1764 sonunda Kant’a gönderilen münazarasıydı. Savunmaya Ploucquet nezaret etmişti. Kitabın yarısı Kant’ın metinlerinden oluşuyordu. Diğer yarısında Kant “yorumlanmış, desteklenmiş, yer yer de büyük bir saygıyla çürütülmüştü.”[55] Daha da önemlisi, Berlin tarafından resmen tanınmıştı. 1764 Ağustos’unda üniversite J. G. Bock’un ölümünden beri boş olan şiir sanatı profesörlüğü kürsüsünün doldurulmasına izin veren bir mektup aldı. Mektupta Kant’ın adı özellikle zikredilmişti: “Yazılarından dolayı tanıdığımız bir Magister var, adı Immanuel Kant’tır. Yazıları çok derinlemesine bilgi sahibi olduğunu gösteriyor.” Mektubun devamında Kant’ın bu kürsüye uygun olup olmadığı, ayrıca kabul edip etmeyeceği soruluyordu.[56] Kant’ın cevabı şuydu: “Hayır, ama yakında açılacak olan mantık ve metafizik kürsüsüyle yakından ilgilenmektedir.” Kendisine daha uygun bir mevkiye ulaşabileceğinden emindi ve kötünün iyisi bir seçeneği tercih etmemişti. Çok geçmeden en önemli -hiç değilse üniversitedeki resmi kariyeri bakımından en önemli- hedeflerinden birine ulaşacaktı. O zamana kadar neler başardığı ve hayatının geri kalanında ne yapmak istediği üzerine düşünmesinin sebeplerinden biri de buydu. Endişesinin sebeplerinden biriydi bu, diğerleri de zamanla yüzeye çıkacaktı.

Kant sabit gelir getirecek bir konumu reddetmişti ve er ya da geç daha uygun bir konuma geleceğinden emindi.[57] Bir sonraki resmi destek alma fırsatı pek matah değildi ama hiç yoktan iyiydi. Bu destek Schlossbibliothek’in kütüphane yardımcısı emekli olunca geldi. Schlossbibliothek esasen üniversite kütüphanesine tekabül ediyordu, ama çok yoğun olarak kullanılmıyordu. Kant 1765 Kasım’ında bu pozisyon için başvurdu ve 1766 Şubatı’nda başvurusu kabul edildi. Yıllık 63 Taler ücret alıyordu.[58] Kütüphane haftada iki gün, Çarşamba ve Cumartesi günleri 13:00 ile 16:00 arasında açık kalıyordu. Yaşlı kütüphane yardımcısı kütüphaneyi dağınık bırakmıştı. Kant ile amiri (Friedrich Samuel Bock) kitapları yeniden düzenlemek ve raflar ile katalogları karşılaştırmak zorunda kaldılar. Bu iş çetin ve beyin sulandıran bir işti, üstelik kış mevsiminde kütüphane odalarının ısıtılmaması durumu iyice zorlaştırıyordu. Bu yüzden kütüphane yardımcısı Kant yılın büyük bir kısmı -haftada altı saat- orada karanlık odalarda “elleri katılaşmış” ve “mürekkebi donmuş” olarak oturdu. Ne okuyabiliyor, ne de yazabiliyordu. Uzun Königsberg kışlarında pek müşteri gelmese de orada bulunmak zorundaydı. Öte yandan, yeni düzenli gelir “son derece kötü geçim durumunu” iyileştirmişti.[59]

Kant bu maaş sayesinde 1766’da kaldığı yeri değiştirme imkânı buldu. Evine çok yakın olan Pregel nehrini kullanan ticari teknelerin ve şehre Polonya malları getiren atlı arabaların çıkardığı sesler öteden beri onu rahatsız ediyordu. Bu yüzden yayıncısı Kanter’in evine taşındı.[60] Kanter’in -kimi zaman eski Belediye olarak da anılan- büyük evi Kant ve diğer profesörler için daireler, dinleme salonları ve öğrenciler için odalar içeriyordu. Ayrıca Kanter’in kahvehaneyi andıran kitapçısı da buradaydı. Kanter profesörlerin inceleyebileceği kitaplar satmakla kalmıyor, aynı zamanda profesörlerin ve hatta öğrencilerin -en azından belli günlerde- ücretsiz okuyabileceği Königsberglische Gelehrten und Politischen Zeitungen’i çıkarıyordu. Königsberg entelektüelleri bu kitapçıyı merkezi bir kültür kurumu ve buluşma yeri haline getirmişlerdi. Ziyaretçiler için genellikle ilk durak burasıydı. 1768 yazından itibaren kitapçının duvarları Königsberg’in ve Prusya’nın geri kalanının en önemli kültürel temsilcilerinin portreleriyle süslenmeye başladı. Bunlar arasında Mendelssohn, Hippel, Scheffner, Lindner ve elbette kitaplarından bazılarını Kanter’e yayımlatmış olan Kant vardı.[61] Kanter’in evinde oturmak Kant’a başka açılardan da faydalı olmuştu. İstediği tüm kitapları ödünç alıp dairesine çıkarabiliyordu. Üstelik bazı kitapları daha basılmadan görebiliyor ve edebi ve sosyal dedikoduları ister istemez günü gününe işitiyordu.

Şiir sanatı profesörlüğü kürsüsü 24 Ekim’de Lindner’e, yani Kant’ın öğrencilik yıllarındaki en yakın dostlarından birine verildi. Hatta görünüşe bakılırsa Kant onun bu konuma gelmesi için Königsberg’deki nüfuzunu kullanmıştı.[62] Lindner’in Königsberg’e dönmesi Kant için önemliydi. Funk’u kaybettikten sonra Lindner akademideki dostlarının en önemlisi haline gelebilirdi. Funk sadık bir koca değildi – tıpkı Kant gibi o da akademisyenliğe ilgi duyduğu kadar şıklığa da meraklıydı. Lindner ise şıklık ve nezaketten ziyade edebiyatla ilgiliydi. Kant’ın o sırada oluşturduğu yeni karakterle uyumlu ilgi alanları olduğu düşünülebilir, ama ikisinin dostluklarını sürdürdüğüne dair bir kanıt yoktur. Bunun sebeplerinden biri Lindner’in teolojik görüşleri olabilir. Daha sonra Königsberg’in saray vaizi ve Hamann’ın günah çıkarma rahibi oldu.[63] Hemen her konuda Kant’tan ziyade Hamann’a yakındı.

Kant ağır bir ders yükünün altında ilerlemeye devam etti. Öğrencilerine nasıl felsefe yapılacağını öğretmeye çalışıyordu, ama onlara sistematik bir tarzda doğruyu öğrettiğini düşünmüyordu. 1765-66 kış dönemi derslerinin “İlanı”nda, felsefede en iyi yöntemin şüpheci yöntem olduğunu ileri sürmüştü.[64] Öğrenci adaylarını, onlara felsefe öğretmeyeceği konusunda uyarıyordu (“bu mümkün değildi”), onlara felsefe yapmayı öğretecekti:

Felsefede doğru öğretme yöntemi, kadim düşünürlerden bazılarının deyişiyle, zetetiktir (zetein’dan türemiştir). Araştırmayla ilgilidir ve dogmatik hale gelebilir, yani daha gelişmiş bir akıl sayesinde ancak bazı kısımları bakımından karara bağlanabilir.[65]

Şüphecileri “soruşturmalarında ısrar eden” araştırmacılar olarak niteleyen eski Pyrrho’cu anlayıştan faydalanıyor, aynı zamanda bu ismin “şüpheci disiplini” nitelemek için Sekstus Empirukus tarafından kullanılan isim olduğunu öğrencilerine açıkça anlatıyordu.[66] Kant felsefenin dogmatikleşebileceğini reddetmiyormuş gibi görünse de, büyük ölçüde dogmatik olduğunu söylememiştir. Metafiziğin niçin “hâlâ çok eksikli ve kendine güvensiz” olduğundan daha o zaman az çok emindi. Filozoflar metafiziğin özgül yöntemini yanlış anlamışlardı. Metafiziğin yöntemi genelde düşünüldüğü gibi sentetik değil analitikti.[67] Bu durum etik için olduğu kadar metafizik için de doğruydu. Hatta Kant etiğin metafizikten daha iyi bir ün kazanmış olmasına rağmen en az onun kadar eksikli olduğunu öne sürüyordu. Daha tamamlanmış gibi görünmesinin sebebi insan yüreğinin ya da duyguların daha düşünmeye başlamadan önce bize neyin doğru neyin yanlış olduğunu söylemesiydi. Gelgelelim, bu ayrımlar çok net bir şekilde yapılmamıştı. Bu yüzden de metafizik hakkında şüpheci olduğumuz kadar etik hakkında da şüpheci olmalıydık.

Metafizik derslerinde “ampirik psikoloji”ye kısa bir giriş yapıyor sonra da maddi doğa tartışması açıyordu. Ardından “nesnelerin evrensel niteliklerinin bilimi” olarak tanımladığı ontolojiye giriyor, maddi olmayan varlık ile maddi varlık arasındaki ayrımlara değiniyor ve akılcı psikolojiye özellikle vurgu yapıyordu. Son olarak her şeyin nedeni ya da “Tanrı ve dünya bilimi” üzerine değerlendirmeler yapıyordu. Bu sıralamanın altında Kant’ın pedagojik kaygıları yatıyordu. Genç öğrencileri ilk önce herkesin ilgisini çeken konularla tanıştırmak gerekiyordu, ancak ondan sonra daha zor soyut metafizik teorilere geçiyordu. Kant bu sıralama sayesinde, ampirik psikolojiden sonra ilgisini kaybeden öğrencilerin en azından hayatta faydalı olacak bir şeyler öğreneceğini düşünüyordu.[68] “İlan”a göre mantık iki şekilde ele alınabilirdi – ya sağduyunun eleştirisi ve yasaları olarak ya da bilimin eleştirisi ve yasaları olarak. Kant bu yollardan birincisini seçeceğini, böylece öğrencilerin gündelik hayatında faydalı olmasını hedeflediğini iddia ediyordu. Ahlak felsefesi sadece ne yapılması gerektiğiyle değil, aynı zamanda fiilen neler olup bittiğiyle ilgiliydi. İnsanın “değişmeyen mutlak” doğasıyla ilgili antropolojik bir temele dayanıyordu. Fiziksel coğrafyada öğrencilere kelimenin en geniş anlamıyla coğrafya bilgisi vermeyi, böylece dünyadaki yerlerini anlamalarını sağlamayı amaçlıyordu. Bütün derslerin açıkça pratik pedagojik hedefleri vardı. Kant öğrencilerin hayatında bir fark yaratmak, onlara faydalı bir şeyler öğretmek istediğini öne sürüyordu. Bu yüzden de anlaşılmak istiyordu.

1764 ile 1769 arasındaki en önemli öğrencilerinden biri Marcus Herz’di (1747-1803). Berlin’de bir sinagog yazmanının oğlu olarak dünyaya gelmişti. Talmud’u öğrendikten sonra 1762’de banker ve önemli sayılabilecek bir tüccar olan Joachim Moses Friedländer’in ticarethanesinde çırak olmak üzere Königsberg’e gelmişti. Königsberg’de “Kuzey Avrupa’nın en büyük, en önemli ve aydınlanmış Yahudi cemaatleri” bulunuyordu.[69] Friedländer ve diğerlerinin desteğiyle Herz üniversiteye başladı. Üniversite’ye 4 Nisan 1766’da kaydı yapıldı. Bu pek olağan bir şey değildi. Yahudilerin özel izin olmadan üniversiteye kaydedilmesine izin veren kurallar ancak altmışların sonunda yerleşmişti. Kant’ın yaşadığı süreçte hiçbir Yahudi profesörlük kürsüsüne getirilmedi. Katolikler de aynı sorunla karşı karşıyaydı. Ama Kant’ın daha sonra başka bir Yahudi öğrencisinin tıp fakültesinde bir mevkiye gelmesini desteklemesi, fakat en sonunda pes etmek zorunda kalması ilginçtir.[70] Kant’ın “İlan”ından hemen sonraki dönem verdiği derslere Herz de katıldı.[71] 1766’da dinlediği dersler Kant’ın önceki dönem öğrettiklerinden pek de farklı olmasa gerek. Herz’in “Kant’ın dersleri arasında pek çok güzel şiir” yazdığı söylenir.[72] Kendisi de Königsberg’deki “dil ve felsefe” çalışmalarına “işkence diye niteleyebileceğim değişmez ve kesintisiz bir ıstırabın” eşlik ettiğini belirtmiştir. Ancak “büyük çabalar harcayarak” başarılı olmuştu.[73] Kant’ın iyi bir dostu oldu ve büyük ihtimalle o dönemki felsefi tartışmalarında en yakın ortaklarından biriydi. Daha sonra Kant’a şöyle teşekkür ediyordu:

Koşullarımdaki mutluluk verici değişim için minnettar olduğum, bütün benliğim için borçlandığım kişi yalnızca sizsiniz. Siz olmasanız şimdi bile, pek çok üniversiteli yaşıtlarım gibi önyargıların yükünü taşıyor, hayvanlarınkinden aşağı bir yaşam sürüyor olacaktım… bir hiç olacaktım.[74]

Herz ile Kant arasındaki sonraki mektuplaşmalarda, onun Kant’ın görüşlerini ne kadar yakından bildiğine dair pek çok ipucu buluyoruz.

Herz aynı zamanda Könisgberg’deki Yahudi cemaati üzerinde de etkili olmuştu, çünkü onları modern diller öğrenmeye ve Yahudi yazını dışındaki eserlerle tanışmaya teşvik ediyordu. Hatta anlaşıldığı kadarıyla “Yahudi güzellerini” makyaj masasının üstünde Baumgarten’in Metafizik’inin bir nüshasını bulundurmanın pek zarifçe olduğuna bile ikna etmişti.[75] Berlin’e taşındıktan sonra, yetmişlerin sonlarında Kant’ın felsefesinin popülerleşmesinde etkin bir rol oynadı. Böylece Kant’ın ilk takipçilerinin en önemlilerinden biri oldu.[76] Gelgelelim, tıpkı Herder ya da Kant’ın diğer erken dönem öğrencileri gibi, onun olgun dönemdeki felsefi konumunu hiçbir zaman takdir etmedi.

1769 sonunda Kant, Königsberg’den uzakta küçük bir kurum olan Erlangen Üniversitesi’nden “bir çağrı” aldı. Ona teorik felsefe (mantık ve metafizik) kürsüsündeki en üst mevkiyi teklif ediyorlardı. Üstelik bu konum iyi bir gelir getirecekti. Kant önce evet dedi. 13 Aralık 1769’da resmi teklif geldi. Kant’ın kesin bir karar vermesi gerekiyordu ve kararını olumsuz yönde verdi. Bu durumu şöyle açıklıyordu:

Yenilenmiş ve çok güçlü teminatlar, burada yakın bir pozisyon ihtimali, doğduğum şehre (Vaterstadt) bağlılığım ve çok geniş tanıdık ve arkadaş çevrem, ama her şeyden önce de bedensel zayıflığım aniden gözümün önünde belirerek bu görevi reddetmeye itti beni. Çünkü zorlu koşullarda yaşasam bile zihnim huzuru daima nerede buluyorsa orada bulabilir ancak.[77]

Bu pasaj Erlangen’e gitmeme kararının yanı sıra Königsberg’de kalma maksimi gibi duruyor. Erlangen’dekilere (ve elbette Berlin’dekilere) anlamlı geleceğini umduğu “karakter kusurları” yalanını uydurmuştu, ama macera ruhundan yoksunluğuyla yüzleşmek zorunda kaldığı ve orada kalıp Königsberg Üniversitesi yurttaşı olarak hayatını devam ettirmekten gayet memnun olduğu çok açıktı.

KANT,
Manfred Kuehn
ÇEVİREN: BÜLENT O. DOĞAN
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 2011