Bazarov’un Dünyasında Umut: Nihilizmden Varoluşçuluğa Felsefi Bir Analiz
Giriş
İvan Turgenyev’in Babalar ve Oğullar (1862) adlı romanı, yalnızca bir kuşak çatışmasının değil, aynı zamanda modern insanın anlam krizinin romanıdır. Romanın başkahramanı Yevgeniy Vasilyiç Bazarov, 19. yüzyıl Rus düşüncesinde “nihilizm” kavramının edebi temsilidir. Bazarov’un Tanrı’yı, gelenekleri, duyguları ve otoriteleri reddeden tavrı, pozitivist bilimin rasyonel soğukluğu ile birleşerek onu çağının ruhunu özetleyen bir figür hâline getirir.
Ancak Turgenyev, Bazarov’u yalnızca bir düşüncenin taşıyıcısı olarak değil, aynı zamanda o düşüncenin kendi içinde çöküşünü yaşayan bir karakter olarak resmeder. Bazarov’un dünyasında umut, anlam ve inanç yerini aklın mutlak gücüne bırakmıştır. Ne var ki romanın ilerleyen bölümlerinde, özellikle aşk ve ölüm karşısında, bu akılcılığın sarsıldığı görülür.
Bu çalışma, Bazarov’un felsefi trajedisini üç büyük düşünürün perspektifinden inceler: Nietzsche’nin nihilizm ve üstinsan, Camus’nün absürd, ve Kierkegaard’ın iman sıçrayışı kavramları üzerinden Bazarov’un umutsuzluğunun felsefi anlamı araştırılır.
Gelişme
1. Nietzsche: Yıkımın Ötesine Geçemeyen Nihilist
Friedrich Nietzsche’ye göre modern çağ, Tanrı’nın ölümünden sonra anlamın çöküşüyle yüzleşmiştir. Bu çöküş, insanın ya değerleri yeniden yaratacağı bir “üstinsan”a dönüşmesine ya da pasif bir nihiliste gerilemesine neden olur.
Bazarov, Tanrı’nın ölümünü içselleştirmiş bir karakterdir; geleneksel değerleri, duygusal bağları ve toplumsal normları reddeder. Ancak Nietzsche’nin öngördüğü “aktif nihilizm” düzeyine erişemez; yıkar ama kuramaz.
Bilime duyduğu inanç, onun için yeni bir Tanrı’ya dönüşür. Bu tavır Nietzsche açısından hâlâ “eski değerlerin gölgesinde” kalmaktır; çünkü Bazarov aklı mutlaklaştırarak aslında yalnızca yeni bir put yaratmıştır.
Dolayısıyla Bazarov, Nietzsche’nin tabiriyle “son insan”dır: dünyayı anladığını sanan ama artık yaratma gücünü yitirmiş bir varlık.
Bu yönüyle Bazarov’un nihilizmi, yaratıcılığın değil, çöküşün nihilizmidir.
2. Camus: Absürdün Gölgesinde Kayıp Umut
Albert Camus, Sisifos Söyleni’nde insanın varoluşsal durumunu “absürd” olarak tanımlar:
“Dünya anlamsızdır, ama insan anlam aramaktan vazgeçemez.”
Bazarov’un düşünsel dünyası bu tanıma kusursuz biçimde uyar. O, hayatın anlamsızlığına inanır; aşkı, Tanrı’yı, toplumu birer yanılsama olarak görür. Fakat tüm bunları reddederken yaşamaya, çalışmaya, insan anatomisini incelemeye devam eder.
Camus açısından bu bir “absürd durum”dur: insan, anlamsız bir evrende anlam aramaya devam eder, çünkü yaşamak zaten bir isyan biçimidir.
Ne var ki Bazarov, Camus’nün idealindeki “absürd insan” gibi yaşamı onaylamaz; anlamın yokluğunu fark ettiği anda yaşamı reddeder.
Camus’nün kahramanı Sisifos, kayayı her gün yeniden tepeye çıkarır; Bazarov ise taşı bırakıp ölümü seçer.
Bu nedenle Camus’ye göre Bazarov, absürdün farkında olan ama onunla yaşamayı reddeden bir figürdür — isyanı başlatır ama sürdüremez.
3. Kierkegaard: Aklın Duvarına Çarpan Ruh
Søren Kierkegaard, 19. yüzyılın dini varoluşçusudur. Ona göre insan, akılla kavrayamayacağı bir Tanrı’ya “iman sıçrayışı” ile ulaşmalıdır. Umutsuzluk, bu sıçrayışın reddedilmesinden doğar.
Bazarov, tam da bu anlamda Kierkegaard’ın “umutsuz insan” tanımına uyar: Tanrı’yı reddeder, ama kendi aklını da mutlak bir güven alanı hâline getiremez.
O, aşkı biyolojik bir refleks, inancı bir yanılsama, sanatı ise duygusal zayıflık olarak görür. Bu tavır onu rasyonel bir bütünlüğe değil, varoluşsal bir boşluğa sürükler.
Kierkegaard açısından Bazarov’un trajedisi, aklın ötesine geçememesidir.
O, “iman sıçrayışı” yapamadığı için dünyayı anladığını sanır, ama aslında hiçbir şeye inanmadığı için yaşamın kendisini de anlamlandıramaz.
Bazarov’un ölüm sahnesinde — babasının ellerini tutarken — bir anlık teslimiyet hissi belirir. Bu sahne, Kierkegaard’ın diliyle söylersek, farkında olmadan yapılan bir iman sıçrayışıdır: aklın değil, kalbin bir kabullenişi.
Sonuç
Bazarov, Turgenyev’in elinde yalnızca bir ideolojik tip değil, modern insanın ruhsal anatomisidir. O, anlamın ölümünü ilan eden ama bu ölümle yaşamayı öğrenemeyen ilk modern kahramandır.
Nietzsche’nin gözünde o, yaratıcı yıkıcılığa ulaşamamış bir nihilisttir;
Camus’ye göre absürdü fark edip onu yaşayamayan bir isyancıdır;
Kierkegaard açısından ise aklın duvarına çarpıp iman sıçrayışını reddeden bir umutsuz insandır.
Bazarov’un dünyasında umut, bilincin değil sezginin, aklın değil varoluşun derinliklerinde gizlenir.
Romanın sonunda onun ölümü, nihilizmin zaferi değil, insanlığın direnişidir: Çünkü Bazarov’un umutsuzluğu bile insanın umut arayışını yeniden başlatır.
“Bazarov ölür, ama onun inkârı, insanın yeniden inanma ihtiyacını doğurur.”
Bu nedenle Bazarov, yalnızca bir karakter değil; modern insanın anlamla mücadelesinin sembolüdür.
Kaynakça (Seçme)
- Camus, Albert. Sisifos Söyleni. (Çev. Tahsin Yücel). Can Yayınları, 2020.
- Kierkegaard, Søren. Korku ve Titreme. (Çev. Mehmet Aydın). Alfa Yayınları, 2021.
- Nietzsche, Friedrich. Böyle Buyurdu Zerdüşt. (Çev. Ahmet İnam). Say Yayınları, 2019.
- Turgenyev, İvan. Babalar ve Oğullar. (Çev. Mazlum Beyhan). Türkiye İş Bankası Yayınları, 2023.
- Safranski, Rüdiger. Nihilizmin Hikâyesi. (Çev. Hüsamettin Arslan). Paradigma Yayınları, 2003.


