Oblomovluk nedir? – Emrah Motuğan

“Yüzyıllar yüzyılları izliyor ve yarım milyon tembel mıymıntı insan büyük bir uyuşukluk içinde pinekleyip duruyor.” GOGOL

Goncarov 1849’da yazdığı bu romanda çağımızın toplumsal hastalığını tanıtıyor bizlere yani Oblomovluğu.

Oblomov’u okumaya başladığınızda pek çok şeyin romanda yer almasa da olur diyebileceğiniz yerler bulacaksınız ama romanı okumayı sürdürdüğünüzde romanda çizilmeye çalışılan dünyanın içine girecek yazarın anlattığı her olayın her ayrıntının neden-sonuç ilişkisi içinde gerekliliğini ve doğallığını kabul edecek kendinizi kahramanlardan biri olarak görecek ve başka türlü olamayacağını hissedeceksiniz. Romanı okuyup bitirdikten sonra yazarın sizi alıp götürmek istediği dünyanın içindeyken size yakın gelen tıpkı sizin yaşadıklarınızın alışkanlıklarınızın sizle Oblomov arasındaki benzerliklerin farkına varacak düşünce dünyanıza yeni şeyler eklendiğini ve sizde izler bıraktığını görecek hatta bazı sayfaları tekrar tekrar okuyup üzerinde düşünmeye tartışmaya iç dünyanızda hesaplaşmaya başladığınızı göreceksiniz. İşte bu romanın belki en sıkıcı yanı olan ayrıntıların böylesine bir albenisi ve cazibesi var. Goncarov’u diğer yazarlardan ayıran da bu özelliği. Hayatı bu şekilde yansıtabilmek ayrı bir yetenek işi. Goncarov yeteneğini nereye harcamış neyi anlatmada kullanmış ? Bu sorunun yanıtı romana seçilen konunun kendisidir aslında.

Goncarov romanında kendisine dar bir alan seçmiş Oblomov denilen temiz yürekli bir tembelin divanında nasıl yatıp durduğunu ne dostluğun ne aşkın ne de herhangi bir şeyin bu tembelde en ufak bir kıpırdanma yaratamaması gibi.

Goncarov’un romanı gerçekten de fazlasıyla uzun bir roman. Bu konu başka bir yazarın elinde olsa 40 -50 sayfalık eğlenceli bir öyküye dönüşebilirdi. Ama Goncarov bambaşka bir şekilde ele almış konuyu. Dikkatini çeken bir konunun üzerine gidip yakasını bırakmamış onu sonuna kadar nedenlerini ortaya çıkarana kadar irdelemiş 2. olaylarla bağlarını kurmaya çalışmış.

Gelelim romanın konusuna :1. bölümde oblomov divanında yatar. Onun en karakteristik özelliği de budur sürekli yatması. 2. bölümde Oblomov Olga adında bir kıza aşık olur tabi ki de Olga da ona. 3.bölümde Olga Oblomov’dan ayrılır çünkü Oblomov konusunda yanılmıştır. Son bölümde Olga Oblomov’un arkadaşı Ştolts ile evlenir. Oblomov da oturduğu evin sahibi olan kadınla evlenir. Bütün roman bundan ibarettir.

OBLOMOVLUK TESTİ: YOKSA SİZ DE Mİ OBLOMOVSUNUZ ?

Oblomovlar dünyada olup biten herşeye karşı ilgisizdirler tam bir atalet miskinlik hareketsizlik içindedirler. Duyumsamazlıklarının nedeni kısmen nesnel konumlarından kısmen de ahlaki gelişimlerinden kaynaklanır. Oblomovlar bir şey yapmaya alışmamışlardır dolayısıyla neyi yapıp neyi yapamayacaklarını tam olarak belirleyemezler bu nedenle de bir şeyi ciddi bir biçimde var kuvvetiyle isteyemezler. İstekleri hep biçimseldir ve istek olarak kalır “Şöyle güzel bir şey olsa ne güzel olurdu der” ama o şey nasıl öyle olur bilmezler.

Hayal kurmayı çok severler ve hayallerinin gerçekle yüzyüze gelmesinden de öylesine korkarlar. Bütün Oblomovlar başkalarının aklını kendilerine mal etme konusunda da üstlerine yoktur hemen hemen hepsi kendilerini aşağılamaktan hoşlanırlar ama bunu karşısındaki kişiden övgüler almak için yaparlar. Bütün bu insanlarda ortak olan bir başka özellikte şu :onlar için herşeyin yüzeysel ve dışal olmasıdır kişiliklerinin derinliklerinde kök salmış hiçbir şey yoktur. Yaptıkları hiçbirşey içlerinden gelerek değildir. Ne yapıyorlarsa dışsal zorunlulukların dayatmasıyla olur. Örnek verelim diyelim ki bir memura sen işe gidip gelmeyeceksin ama maaşını alacak ve de terfi etmeye devam edeceksin dense hemen büyük bir sevinçle işlerini bırakacakardır. Eğer bu kişi profesörse ders vermeyi öğrenci ise öğrenmeyi yazarsa yazmayı bırakacak kalemini kırıp atacaktır. Hatta Oblomovluğun en üst mertebesinde olanlar vardır ki bunlar insanın kendi isteğiyle çalışabileceğini hem de zevkle çoşkuya çalışabileceğini anlayamama çizgisinde olanlardır.

Oblomovlar hayatta herşeyden şikayet ederler onlarda yabancı olmayan tekşey tam bir hareketsizlik hayata karşı duyumsamazlık kayıtsızlık miskinliktir. Onlara şunu sorun :”pekala siz toplumsal hayattta şunları şunları beğenmiyorsunuz bunların böyle olmaması için ne yapmalı?? emin olun karşılık veremiyeceklerdir. Çünkü ne yapılması gerektiğini dair en küçük bir fikirleri bile yoktur. Bu kez siz onlara ne yapılması gerektiğine dair çok basit bir yol gösterin yanıtları hazırdır “İyi ama böyle birdenbire olur mu ? Bu böyle gelmiş böyle gider. Yok kardeşim bu toplumda hiçbir şey düzelmez ” diyeceklerdir. Kesinlikle bu cevabı vereceklerdir. Çünkü Oblomovların verecekleri başka yanıtları yoktur. Tekrar sorun “Sizce ne yapmalı ? siz ne yapmak istiyorsunuz ? ” bu sorunuza ” Ne mi yapacağız elbette kaderimize boyun eğeceğiz. Başka ne yapabiliriz ki? Evet çok haklısın bende çok iyi biliyorum ama sende kabul edersin ki” v.s v.s. onlardan hiç bir şey beklemeyin Oblomovluğun silinmez izleri vardır hepsinin üzerinde.

Gerçektende öyle değil mi ? Doğru bir tanımlama yapılmıyor mu ? Arada görülebilecek tek fark olsa olsa sizin hangi aşamada olduğunuzdur. O halde Oblomovların önünde 2 yol var ya eylem – ama sözle değil kafayla kolla yürekle gerçek eylem ya da yan gelip yatmak pineklemek şikayet edip durmak

Goncarovun bu romanında çağımızın toplumsal eğilimlerini buluyoruz. Aynı zamanda kendimize dair ipuçlarını. Hepinize iyi okumalar.

Emrah Motuğan

 

2 yorum

  1. Çok severek ve eğlenerek okuduğum bir kitaptı. Yazar gerçekten harika bir dil kullanarak, çok güzel bir roman ortaya çıkarmış.

  2. Harika bir kitap… Günümüzde çözüm önerisi sunmadan her şeyi eleştiren büyük kitlelerin içinde bulundukları durum hayallerde canlanıyor resmen. Gerçi IQ ortalaması 90 olan bir ülkede çözüm önerisi sunabilecek kapasitede olan beyinler de az değil ama hemen hepsi bıkmış durumda çünkü ortalamayı 90lara çeken, doğruya doğru yanlışa yanlış diyemeyen at gözlüklü embesiller tarafından engellenmeye devam ediliyorlar !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir