Ayfer Tunç’un ‘Kuru Kız’ romanı hakkında – Sadık Güvenç
Ayfer Tunç, Kuru Kız romanında sıradan birini mi anlatıyor? Yoksa sıra dışı birini mi anlatıyor? Romanın ana kahramanı Kuru Kız, kendini mahallenin sahibi olarak gören her tarakta bezi olanlarca ötekileştirilmek isteniyor mu? Yok mu herkesin mahallesinde böylesi toplum dışına itilmek istenen ötekiler? İsterler ki herkes kendilerine benzesin. Benzemiyorlarsa yaşamasınlar daha iyi! Ötekileştirilen bireyin yalnızlığından, çaresiz bırakılışından kendine pay çıkartmak isteyen sıradan insanlar ne kadar da çoktur. Bu tür insanların ötekileştirdikleri insanlara yaşam hakkı yoktur. Sömürebilirsen, kullanabilirsen senden iyisi yoktur; kedini başkalarına kullandırtmıyorsan, sömürtmüyorsan öl daha iyi!
Kuru Kız, kurgusu ve sade, akıcı bakımından çok kolay okunan bir roman. Okuyucuyu kıvrımlı, dolambaçlı yollarda dolaştırmıyor. Akıcı, güzel bir yolculuk gibi okunuyor. İnsan tanıdığı yerlerde dolaşırken niye acemilik çeksin ki?
Annesinin hastalıktan dolayı ölmesi, mahallelinin zayıflığından ve uzun boylu oluşundan dolayı “kuru kız” dediği, daha sonra “evde kalmış anlamındaki “kız kurusu” yakıştırmasına da çağrışım yapacağından dolayı ona bu adı verilir. Kuru Kız, çocukluğunu yaşayamadan babasının ve erkek kardeşinin bakıcısı olur. Az parayla ev idare etmek onun omuzlarındadır.
Okulu bırakır, herkesin gözünde bön biridir o. Oysa Kuru Kız iyi bir gözlemcidir. Olan bitenlere için için gülmekte, kendisini bön olarak görenlere karşılık bile vermemektedir.
Burada bağırmak isteyen okuyucu çıkabilir: “Yeter artık Kuru Kız, bildir şu hadsizlerin haddini!” Yok, ama o çok sabırlı. Gülüyor çok şeye. Not ediyor kafasına.
Roman, “dünyanın öteki ucunda, Arjantin’in Tierra Del Fiego-Ateş Toprakları eyaletinin başkenti olan Ushuaia’dabaşlıyor. İki yıldır burada yaşamakta olan kırk yaşını azcık geçmiş Kuru Kız, akıllı telefonu sayesinde İspanyolca öğrenmiş, burada yaşamaya hazırlanmaktadır.
Ne oldu da buraya düştü bu kadın? Dünyanın öteki ucuna hangi rüzgâr getirdi onu? Kuru Kız’ın çocukluğunun geçtiği eve götürüyor yazar okuyucusunu.
Kuru Kız, dedikoducu kadınlardan, kendisinden yararlanmak isteyen herkesten uzak durmaya çalıştıkça mahallelinin dilinden düşmez. Akıl yoksunu bu kızın son model telefon alması olay olur. Hangi akılla bu aleti kullanabilecektir ki? Akıllı telefon onun dünyaya açılan penceresi, pasaportsuz dünya turu sağlayan bir araç olur. Sınırlar kalkar onun telefonunda. Keşke herkes böyle yararlı, akılcı internet ve telefon kullanıcısı olsa!
Kuru Kız, herkesin ve de hırsız müteahhidin bir türlü ele geçiremediği küçük evinin içinde de dışında da yalnızdır. Herkes onun evini yok pahasına ele geçirmek telaşındadır.Bizi insanlığımızdan çıkartan bir parça mal hırsı nelere yol açıyor! Kimileri bunun için insanlıktan çıkarken kimileri de bağlarından kurtuluyor.
Kuru Kız, yalnız bir kadın olduğu için mi tüm mahalleli onun evini, arsasını ele geçirmek için sıraya girmekte? Olur mu bizim memleketimizde böyle şeyler? Olmaz olmaz… Kadına saygılı bir toplumduk biz değil mi?
Can Yayınları, 2023, 216 s.