“Bastırılan yeniden bastırılırsa ne olur?”

Bastırılan her zaman geri döner — ama bu kez daha karanlık, daha yıkıcı ve daha anonim biçimde.


🧠 1. Freud’a göre: Bastırılan geri döner… ama semptomla.

Freud’un bastırma teorisine göre, kabul edilemeyen bir dürtü ya da düşünce bilinçdışına itilir.
Ancak orada sonsuza dek kalmaz.
Geri döner — ama dolaylı, çarpıtılmış, çoğu zaman zarar verici bir biçimde:

  • Nevroz olarak,
  • Takıntı olarak,
  • Fiziksel semptom olarak,
  • Rüyada, dil sürçmesinde, hatırlamada ya da hatırlayamamada…

Eğer bu bastırılmış olan tekrar bastırılırsa, artık semptom da simgesel anlamını yitirir.
Ve kişi onu artık “anlatamaz”; sadece yaşar.

Bu, travmanın kronikleştiği andır.
Bastırılan geri döner; dilini yitirerek.


🧨 2. Politik Psikodinamik: Bastırılanın Bastırılması

Toplumsal olarak bastırılan bir hak arayışı, bir direniş veya bir kolektif öfke, eğer ikinci kez bastırılırsa:

  • İroni yerini suskunluğa bırakır,
  • Mizah yerini paranoyaya bırakır,
  • Örgütlenme arzusu yerini yalnızlığa bırakır,
  • Dayanışma yerini karşılıklı güvensizliğe bırakır.

Yani:

İlk bastırma itiraz üretir.
İkinci bastırma kendilik duygusunu çözer.


🕳️ 3. Lacan’a göre: Gerçek delinir

Lacan, bastırılmış olanın geri dönüşünü “gerçeğin yarığı” olarak tanımlar.
Eğer bu çatlak ikinci kez örtülürse, birey veya toplum:

  • Gerçeklik algısını yitirir
  • Anlamlandırma kapasitesini kaybeder
  • Sürekli “ne oldu bize?” duygusuyla yaşar
  • Olayları rasyonel değil, komplo, fantazi ve inkâr yoluyla açıklar

Bu, bireysel düzeyde psikoz, toplumsal düzeyde ise ideolojik körlük yaratır.


🌪️ 4. Zizek: Bastırılan geri döner ama karnavalesk değil, distopik

Bazı toplumsal hareketler ilk başta karnavalesk bir biçimde ortaya çıkar:

  • Mizah,
  • Ritim,
  • Renk ve
  • Yaratıcılık eşlik eder.

Ama ikinci kez bastırıldığında bu kolektif enerji:

  • Geri dönmez,
  • Geriye kalan şey: umutsuzluk ve radikal kopuştur.

Zizek der ki:

“İnsanlar bir süre sonra politik değil, psikolojik nedenlerle sessiz kalmaya başlar.”


🌱 5. Jung: Gölge yok sayıldıkça büyür

Jung’a göre bastırılan gölge içerikler (öfke, utanç, hak arayışı, şiddet) dışarı çıkmazsa, içte büyür.
İkinci kez bastırıldığında:

  • Kişi ya da toplum projeksiyon yapar.
  • Bastırılmış duygular dışarıya yansıtılır:
  • “Onlar kötü.”
  • “Bu ülke düzelmez.”
  • “İnsanlar hak etmiyor.”

Yani gölge artık dış düşman yaratmadan var olamaz.
Toplum, kendi bastırılmış parçalarını başka kimliklerde şeytanlaştırarak yaşar.


🧯 Sonuç:

Bastırılan bir kez geri dönerse, anlatıya dönüşür.
İkinci kez bastırılırsa, yaraya dönüşür.

Susturulmuş bir direniş, kolektif bilinçdışında:

  • Ya öfkeye,
  • Ya apatiye,
  • Ya da bir sonraki patlamaya dönüşür.

İyileşme ancak, bu bastırılanın konuşulabilir, yas tutulabilir ve temsil edilebilir hale gelmesiyle mümkündür.