Carl Gustav Jung; Doğu İle Batı’yı Hangi Açılardan Karşılaştırdı ?
Carl Jung Yoga ve Meditasyon Psikolojisi kitabında özellikle Batı ile Doğu’yu zihin-anlam-insan-doğa vb gibi konularda karşılaştırır. Burada ele aldığı temel noktaları şu şekilde özetleyebiliriz;
- Zihin Yapısı ve Yönelim Farkı: Jung’a göre Batı ve Doğu zihin yapıları arasında temel bir fark vardır…. Batı bilinci kesinlikle egosaldır, hatları keskin bir bilinçtir ve dışa doğru yöneliktir…. Nesneleri ayırt etme alışkanlığına sahiptir…. Öte yandan, Doğu bilinci daha içe dönüktür, ego sınırları daha akışkandır ve daha az belirgin sınırlara sahiptir. Doğu’daki meditatif uygulamalar tek bir dış nesneye odaklanmak yerine içsel görüntülerin ortaya çıkmasını sağlar…. Batılılar küçük bir ayrıntıya odaklanabilir ve fantezinin uyanmasına ket vurabilirken, Doğu insanı bir çimen yaprağının anlamını sorunca çayırın bütününü gösterir; küçük bir ayrıntıya konsantre olmak onlar için yorucu bir görevdir.
2. Spiritüel Uygulamaların Doğası:
◦ Batı Dinleri/Spiritüelliği: Özellikle Hristiyanlık dışa doğru yöneliktir (komşuyu sevmek, cennetteki Tanrı vb.). Batı’da spiritüel veya dini uygulamalar genellikle akıldan değil, insandan bir bütün olarak bahseder. Simyanın deneysel ruhani tavrı, ruhun ve ilhamın spontane olduğuna inanır ve bilinçdışı doğada saklı psişik potansiyelin gelişmesine yardımcı olmaya çalışır, içten dışa doğru çalışır…. Loyolalı Ignatius’un Ruhani Alıştırmaları, Budist yoganın tam karşılığıdır ancak Hristiyan biçiminde ve Batı psikolojisine uygundur. Batı pratiklerinde dünyevilik ve şehvet dini uygulamadan kesilmiştir.
◦ Doğu Dinleri/Spiritüelliği: İçe dönüktür. Takipçileri dış dünyayı salt görünüş olarak reddetme eğilimindedir. Meditatif uygulamalar içsel konsantrasyon tekniklerine dayanır…. Yoga ve meditasyon yapmak üzere bir köşeye çekilmek ve boş bir bilinç durumuna girmek Doğu için daha doğal ve günlük bir egzersizdir. Doğu yöntemleri “dışarıdan içeriye işleyen, ruha önceden belirlenmiş bir form vermeye çalışan” yöntemlerdir. Doğu’da dini uygulamaya dünyevilik ve şehvet dahildir.
3. Psikolojik Gerçekliğin Algılanışı: Doğu’da psişik gerçeklik kendi içinde ve kendisi için var olan, algılanabilen ve tetiklenebilen, ancak icat edilemeyen bir şeydir. Batı’da ise sabit bir fikir veya halüsinasyonun kişinin kendi aklından kaynaklandığı düşünülür; öznel görünür…. Doğu’da tamamen öznel olan bir şeyin nesnel görünmesine izin verme eğilimi vardır; bunu sadece kabul etmekle kalmaz, gerçekten nesnel olduğuna ikna olurlar.
4. Sembollerin Anlamı ve Konumu:
◦ Simya (Batı): Jung, simyayı Doğu meditasyonunun Batılı eşdeğeri, Batı’nın bilinçdışı ruhun özgürleşmesine yönelik bir metodolojisi olarak görür. Simyadaki semboller (altın çiçek, quinta essentia, coniunctio, lapis) psikolojik dönüşüm sürecini temsil eder…. Simyasal semboller, genç bir Batılı için anlaşılmaz görünebilir çünkü “maddi sembollerdir” ve “bizim etimizden ve kanımızdandır”.
◦ Doğu (Yoga, Budizm, Tantra): Mandala (Kendilik, bütünlük), Purusha/Prakriti (bilinç/madde), Vajra (psişik enerji, değişmez olan) gibi semboller psikolojik anlamlar taşır…. Doğu’daki sembolik sistemler, özellikle Kundalini Yoga’da, bedenin fizyolojisiyle ilişkilendirilebilir (örn. bayrak direği-omurga)… Hint tapınaklarının düzeni, kutsalların kutsalının (lingam/yoni) aşağıda, bedenin kök desteğinde (muladhara) olmasıyla, Batı kiliselerinin (altar/haç) yukarıda olmasıyla karşılaştırılır; bu da Doğu’nun aşağıya, Batı’nın yukarıya odaklandığını gösterir…. Hint sembolleri, genç Batılı için “ruhani” göründüğü için daha anlaşılır olabilir.
◦ Karşılaştırma: Jung, kendi görümlerindeki (kale imgesi)… imgeler ile Doğu (Mandala, Vajra, Altın Çiçek) ve Batı (Simya kalesi, quinta essentia, coniunctio) sembolleri arasında paralellikler bulur…. Bu paralellikler, kolektif mitolojik malzemenin bireysel düzeyde tekrar ettiği teorisini (arketip kavramı) destekler…
5. Paradokslara Karşı Tutum: Doğu metinleri paradokslarla doludur (örn. bir varlığı hem çağırmak hem de zaten orada olduğunu bilmek). Batılı zihin, mantıksal olarak bu paradokslarla karşılaştığında ürperir ve onları “saçma” veya “aptalca” bulabilir. Jung, oysa yaşayan insanın kendisinin çelişkilerle dolu olduğunu, bu paradoksların insan psikolojisinin çelişkili doğasının doğru bir tasviri olduğunu savunur. Batı’nın hastalığı, tüm çelişkileriyle insandan değil, mantıktan doğar.
6. Yansıtma (Projection): Batı’da insanlar kendilerinde görmek istemedikleri olumsuz özellikleri bilinçsizce başkalarına (özellikle yakınlarına) yansıtırlar…. Doğu’da Budizm’de insan figürlerine yansıtma yapılmaz; bunun yerine kendi etraflarında, olumsuz niteliklere karşılık gelen tanrılar yaratılır.
7. Kurtuluş ve Bilinçdışı: Jung, Batı’daki her insanın avidya (cehalet, bilinçsizlik) durumunda olduğunu ve bunun kurtuluşu zorunlu kıldığını belirtir. Bilinçdışının karanlığı Doğu’da kötülüğün timsali olarak yorumlanır (cehaletten gelir). Batı’da bilinçdışı içeriği bastırma veya yansıtma eğilimi varken, Doğu’da bilinçdışındaki şeylerin nesnel olduğu kabul edilir. Bilincin batması veya yok olması, Batı’da talihsiz bir durum ve dünyanın sonu olarak algılanırken, Doğu’da meditatif bir boşalma süreci (shunyata) hedeflenebilir (gerçi mutlak boşluğun bilincinde olmak Batı için mantıksal bir çelişkidir)….
8. Pratik Uygulama Konusunda Uyarı: Jung, Batılıların Doğu meditasyon metinlerini sadece okuyarak anlamasının zor olduğunu ve bu metinlerdeki hedeflere ulaşmak için Batı’da eksik olan ön bilgilere ve ruhani temele sahip olmak gerektiğini vurgular. Batılıların sinemaya gitmek yerine meditasyon yaparak kendilerine “uğramaları” gerektiğini ima eder.
9. Tarihsel Paralellikler: Jung, Orta Çağ Batı mistisizminde de Doğu yogasının temel fikirlerinin farklı koşullarda ortaya çıktığını gözlemler (örn. Meister Eckhart’ın yazıları, Aziz Ignatius’un alıştırmaları)…. Simya ile Tantrik yoganın sembol dizilerini karşılaştırır ve simyanın Batı’daki muadili olduğunu belirtir.
Genel olarak Jung, Doğu ve Batı geleneklerindeki sembolleri ve uygulamaları, farklı ifade biçimleri ve zihinsel yaklaşımlar olsalar da, temel insan psikolojisinin, bilinçdışının ve bireyleşme sürecinin farklı tezahürleri olarak yorumlar. Bu karşılaştırma, kendi psikolojik kavramlarını açıklamak ve evrensel psişik süreçlerin farklı kültürlerde nasıl işlendiğini göstermek için bir araç görevi görür.