Çatalhöyük Neden Bu kadar Önemli ?
Çatalhöyük’ün önemi, sağlanan kaynaklar ışığında, geleneksel insanlık tarihi anlatılarına ve toplumsal evrim varsayımlarına sunduğu güçlü meydan okumalardan kaynaklanmaktadır. Özellikle büyük ve karmaşık yerleşim yerlerinin zorunlu olarak belirgin hiyerarşilere, merkezi otoriteye ve özel mülkiyet rejimlerine yol açtığı yönündeki yaygın kabulü sarsması açısından kritik bir rol oynar.
İşte Çatalhöyük’ün kaynaklara göre neden bu kadar önemli olduğuna dair detaylı bir analiz:
- Geleneksel Anlatıyı Çürütmesi: Çatalhöyük, Neolitik Dönem’de (yaklaşık 9.000 yıl öncesine ait) büyük ve yoğun bir yerleşim yeri olmasına rağmen, merkezi otoriteye veya belirgin hiyerarşiye dair çok az kanıt sunar. Geleneksel olarak, tarımın başlangıcının (“Tarım Devrimi”) doğrudan artan nüfus, yerleşik hayat, artan zenginlik birikimi ve bunun sonucunda hiyerarşi ve devlet oluşumuna yol açtığı varsayılır. Ancak Çatalhöyük örneği, büyük ve yerleşik bir toplumun bin yıl boyunca bile belirgin bir yönetici sınıfı, prensler, hakimler veya gözetmenler olmadan var olabildiğini göstermektedir. Bu, toplumsal karmaşıklığın illa ki devletleşme ve hiyerarşiyle el ele gitmediğini ortaya koyar.
- Hane Özerkliği ve Alternatif Organizasyon Modeli: Çatalhöyük’te toplumsal düzenin neredeyse her alanına hane düzeninin nüfuz ettiği görülür. Her hane, kendi içinde depolama, üretim ve tüketim yeri olarak özerk bir dünya gibi işler. Merkezi bir otorite olmamasına rağmen, toplumsal hayatın hane özerkliği ve belki de mevsimsel toplumsal ritüeller aracılığıyla yönetildiği düşünülür. Kurallar ve alışkanlıklar büyük ölçüde hane halkı içinde öğrenilir. Bu, büyük ölçekli toplumların organizasyonu için devlete alternatif modellerin mümkün olduğunu gösterir.
Mülkiyetin Farklı Biçimleri ve Bağlamsallığı: Kaynaklar, Batı düşüncesindeki bireysel özel mülkiyet kavramının (“dışlamak için var olan yapılar”) tek ve kaçınılmaz mülkiyet biçimi olmadığını ima eder. Çatalhöyük gibi yerleşimlerde, kutsal veya ritüel bağlamlarda belirli münhasır mülkiyet biçimleri veya katı hiyerarşiler var olabilirken, günlük hayatta daha özgür ve eşit ilişkilerin hakim olduğu örnekler (Avustralya Batı Çölü ayinleri gibi) verilmektedir. Çatalhöyük’te de hane düzeyindeki özerklik ve kaynakların hane içinde yönetilmesi, mülkiyetin toplumsal eşitliği korumak veya hane özerkliğini sürdürmek gibi farklı prensiplere göre işleyebileceğini düşündürmektedir. Tarımın başlangıcının ilk birkaç bin yıl boyunca özel toprak mülkiyetinin başlangıcı anlamına gelmediği belirtilir.
Kültürel Hayatın Subsistanstan Bağımsızlığı: Çatalhöyük’te yaşayanlar beslenme açısından büyük ölçüde evcil buğday, arpa, koyun ve keçilere bağımlı hale gelmiş olsalar da, bin yıl boyunca topluluğun kültürel hayatı inatla avcılık ve toplayıcılık dünyaları etrafında şekillenmiştir. Duvar resimleri av sahnelerini konu alırken, yabani hayvanlar (özellikle sığır ve domuz) av olarak son derece değerli kalmış ve muhtemelen kültürel bir reddedişle evcilleştirilmemiştir. Bu durum, bir toplumun kültürel değerlerinin ve pratiklerinin, temel geçim kaynaklarından bağımsız olarak şekillenebileceğini ve sürdürülebileceğini gösterir.
Karmaşık Ritüeller ve Sembolizm: Çatalhöyük, zengin ve karmaşık ritüel uygulamaları ve sanatsal ifadeler sunar. İç mekanlardaki duvar süslemeleri ve figürinler bu ritüel hayatın bir parçasıdır. Figürinlerin geleneksel Ana Tanrıça yorumları yeni bulgularla sorgulanmakta, bunun yerine ileri yaştaki kadın liderlere veya atalara duyulan ilgiyi yansıtabileceği öne sürülmektedir. Ölülerin ev içinde özel ritüellerle gömülmesi de hane düzeyindeki ritüel kontrolün bir göstergesidir. Bu karmaşıklık, erken insanların zihinsel kapasiteleri ve kültürel derinlikleri hakkında geleneksel “ilkel” varsayımları çürütür.
Tarımın Erken Biçimleri Hakkında Bilgi: Çatalhöyük, “selin geri çekilmesi” tarımı gibi, nehir veya göl kenarlarındaki bataklık alanlarda yapılan, toprağın büyük ölçüde doğaya bırakıldığı düşük seviyeli bir tarım biçimini örnekler. Bu yöntem, toprağın özellikleriyle haşır neşir olmayı gerektirmiş ve ilk kalıcı evlerin yapımında kullanılan toprak ve kil bazlı malzemelerin temelini atmıştır. Bu, tarımın farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde ortaya çıktığını ve her zaman en verimli veya emek yoğun yöntemin hemen benimsenmediğini gösterir; insanlar farklı “çiftçilik boyutlarını deniyorlardı”.
Çatalhöyük, özetle, büyük ve karmaşık bir yerleşik toplumun, geleneksel olarak bu tür toplumlarda kaçınılmaz olduğu düşünülen hiyerarşik, merkeziyetçi ve özel mülkiyete dayalı yapıları uzun süre sergilemeyerek, insan toplumsal organizasyonunun ne kadar çeşitli ve esnek olabileceğini gösteren önemli bir örnektir. Bu nedenle, yalnızca bir arkeolojik site olmanın ötesinde, insanlık tarihine dair temel varsayımlarımızı yeniden gözden geçirmemizi sağlayan stratejik bir öneme sahiptir.