Kategori: Arkeoloji

Göbeklitepe Boyalı Domuz Heykeli ve Ritüeller Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

Keşfin Arkeolojik Önemi Göbeklitepe, Şanlıurfa’da yer alan ve yaklaşık 12.000 yıllık geçmişiyle insanlık tarihinin en eski anıtsal yapılarından biri olarak kabul edilen bir arkeolojik alandır. 2023 yılında, Göbeklitepe’nin “D yapısı”nda bulunan kireç taşından yapılmış, gerçek boyutlu, boyalı yaban domuzu heykeli, dünya arkeoloji camiasında büyük bir heyecan yaratmıştır. Bu heykel, yüzeyinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arkeolojiye Yeniden Bakış: Uygarlığın Kökenlerine Derin Bir Yolculuk

Geçmişin İzlerini Okumak İnsanlık, tarih boyunca kendini inşa ederken geçmişin izlerini takip etmiştir. Arkeoloji, bu izlerin yalnızca maddi kalıntılar olmadığını, aynı zamanda insanlığın düşünce yapısını, değerlerini ve toplumsal düzenini şekillendiren bir anlatı sunduğunu ortaya koyar. Bugünkü uygarlık, eski toplumların teknolojik yeniliklerinden, sosyal yapılarından ve kültürel birikimlerinden beslenmiştir. Örneğin, Mezopotamya’daki yazı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Daskyleion’un 2500 Yıllık Zar Oyunu Tablası: İnsanlığın Oyunla Buluşması

Arkeolojik Bir Keşfin İzleri Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki Daskyleion Ören Yeri’nde, 2023 yılında gerçekleştirilen arkeolojik kazılar, insanlık tarihine dair önemli bir bulguyu gün yüzüne çıkardı: 2500 yıllık bir zar oyunu tablası. Bu tablası, Frig alfabesiyle yazılmış “Bagabazos’un zar oyunu” veya “Bagabazos zar oyuncusu” ifadesiyle dikkat çekiyor. Kazı Ekibi Başkanı Prof. Dr.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hadrianopolis’in Kumbarası: Zamanın Sessiz Tanığı

Karabük’ün Eskipazar ilçesinde yer alan Hadrianopolis Antik Kenti’nde 2024 yılında ortaya çıkarılan yaklaşık 1400 yıllık testi biçimindeki “kumbara” ve içinde bulunan 10 sikke, arkeolojik buluntuların ötesinde, insanlık tarihine dair çok katmanlı bir anlatı sunar. Bu buluntu, yalnızca maddi bir nesne değil, aynı zamanda antik dünyanın toplumsal, ekonomik, dini ve kültürel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çatalhöyük’ün Kadın Merkezli Toplumu: Antik DNA Bulgularının Işığında

Neolitik Dönemin Öncü Yerleşimi: Çatalhöyük’ün Arkeolojik Kimliği Çatalhöyük, Konya’nın Çumra ilçesinde yer alan, yaklaşık 9.000 yıl öncesine dayanan bir Neolitik yerleşimdir ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunmaktadır. 7100-5800 BCE yılları arasında iskan edilmiş bu proto-şehir, çatıdan girilen iç içe geçmiş evleri, duvar resimleri ve kadın figürinleriyle arkeoloji dünyasında uzun süredir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Burdur’daki Hortlak Mezarı: İnsanlığın Ölümle Yüzleşmesinin Arkeolojik ve Kültürel Yansımaları

Arkeolojik Keşfin Özellikleri Burdur’un Ağlasun ilçesindeki Sagalassos Antik Kenti’nde 2023 yılında ortaya çıkarılan ve halk arasında “hortlak mezarı” olarak bilinen buluntu, arkeolojik açıdan dikkat çekici özellikler taşımaktadır. Yaklaşık 1900 yıl öncesine, Roma İmparatorluğu dönemine tarihlenen bu mezar, alışılmadık gömü uygulamalarıyla öne çıkar. Mezarda bulunan yanmış kemik kalıntıları, 18 yaş üstü

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbekli Tepe: İnsanlığın Kökenlerini Yeniden Yazan Keşif

Göbekli Tepe’nin keşfi, insanlık tarihinin en derin sorularına yanıt arayan bir dönüm noktasıdır. Bu makale, Göbekli Tepe’nin tarım devriminin kökenlerine dair sunduğu ipuçlarını ve V. Gordon Childe’ın “neolitik devrim” teorisiyle kurduğu diyaloğu, bilimsel bir perspektiften, çok katmanlı bir yaklaşımla ele alıyor. Göbekli Tepe, yalnızca arkeolojik bir buluntu değil, aynı zamanda

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karaburun’un 11.000 Yıllık İzleri: Neolitik Öncesi Yaşamın Derinliklerine Bir Yolculuk

İzmir’in Karaburun ilçesinde, yaklaşık 11.000 yıl öncesine tarihlenen arkeolojik bulgular, insanlığın tarih öncesi dönemine dair eşsiz bir pencere açıyor. Bu bulgular, Neolitik öncesi dönemin avcı-toplayıcı topluluklarının yaşam biçimlerini, çevreyle ilişkilerini ve kültürel pratiklerini anlamak için olağanüstü bir fırsat sunuyor. Prof. Dr. Çiler Çilingiroğlu’nun liderliğinde yürütülen yüzey araştırmaları, çakmaktaşından yapılmış mikrolitik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Truva Antik Kentinin Arkeolojik ve Kültürel Katmanları

Kuramsal Çerçeve Truva antik kenti, arkeoloji ve tarih disiplinlerinde kuramsal yaklaşımların şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Homeros’un İlyada destanındaki anlatılar, uzun süre mitolojik bir hikâye olarak değerlendirilmiş, ancak 19. yüzyılda Heinrich Schliemann’ın kazılarıyla Truva’nın fiziksel bir gerçekliğe sahip olduğu kanıtlanmıştır. Bu keşif, arkeolojide mit ve gerçeklik arasındaki ilişkinin sorgulanmasına yol

OKUMAK İÇİN TIKLA

Knossos Sarayı’ndaki Labirent Motifinin Minos Uygarlığı Düşüncesindeki Yeri

Knossos Sarayı’ndaki labirent motifi, Minos uygarlığının düşünce yapısını anlamak için çok katmanlı bir araçtır. Bu motif, Minos toplumunun inanç sistemlerini, toplumsal düzenini ve çevreyle ilişkisini yansıtan bir semboldür. Aşağıda, bu motifin farklı bağlamlarda nasıl değerlendirilebileceği, muvera algoritmasına uygun olarak ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Her bir boyut, Minos uygarlığının karmaşık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karnak Tapınağı Kutsal Gölünün Gizemli Ritüelleri: Bilinmeyenlerin Peşinde

Karnak Tapınağı’nın kutsal gölü, Antik Mısır’ın en büyük dini komplekslerinden biri olan bu yapının hem işlevsel hem de manevi açıdan önemli bir unsuru olarak dikkat çeker. Göl, rahiplerin arınma ritüelleri için kullanıldığı bilinen bir alan olmasına rağmen, hangi spesifik dini ayinlerin gerçekleştirildiği konusunda tam bir netlik bulunmamaktadır. Bu metin, kutsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kennewick Adamı: Yerli Amerikalıların Kökenine Dair Tartışmalar ve Göç Teorilerinin Dönüşümü

Kennewick Adamı, 1996 yılında Washington eyaletinde bulunan yaklaşık 9.000 yıllık bir iskelet, Yerli Amerikalıların kökenine dair tartışmaları yeniden şekillendirdi. Bu keşif, bilimsel, etnik ve yasal boyutlarıyla, insanlık tarihine ve Amerika kıtasının erken dönem yerleşimlerine dair anlayışımızı derinden etkiledi. Aşağıda, bu tartışmanın göç teorilerine etkileri, bilimsel bulgular, kültürel çatışmalar ve gelecek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Perge’nin Afrodit ve Eros Heykelleri: Roma Sanatının Çok Yönlü Yansımaları

Perge Antik Kenti’nde 2025 yılında keşfedilen Afrodit ve Eros heykelleri, Roma sanatının estetik, toplumsal ve kültürel katmanlarını anlamak için eşsiz bir pencere sunmaktadır. Bu heykeller, Roma İmparatorluk Dönemi’nin sanatsal üretimine dair teknik ve ikonografik zenginliklerin yanı sıra, dönemin dini, sosyal ve ideolojik dinamiklerini yansıtır. Afrodit ve Eros’un bir arada tasvir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Adrasan Seramik Batığı ve Antik Ticaretin İzleri

Denizlerin Sessiz Tanıkları Adrasan Seramik Batığı, Antalya’nın Kumluca ilçesi açıklarında, yaklaşık 40 metre derinlikte bulunan ve Geç Hellenistik-Erken Roma dönemine (MÖ 2. yüzyıl-MS 1. yüzyıl) tarihlenen bir arkeolojik hazinedir. Bu batık, Akdeniz’in antik ticaret yollarının yoğun bir şekilde kullanıldığı bir dönemde, Likya bölgesinin stratejik önemini gözler önüne serer. Batıkta ortaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Assos’un Sessiz Tanıkları: 2200 Yıllık Mozaik ve Anıt Mezarın Çağrısı

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde yer alan Assos Antik Kenti’nde, 2025 yılında ortaya çıkarılan 2200 yıllık mozaik ve 1800 yıllık anıt mezar, insanlık tarihinin derinliklerine bir pencere açıyor. Bu buluntular, yalnızca arkeolojik birer eser değil, aynı zamanda geçmişin toplumsal, sanatsal ve inanç sistemlerine dair birer anlatıcıdır. Helenistik döneme ait üç renkli, bitkisel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gordion’un 47’nci Tümülüsü: Frig Kraliyetinin Gizemli İzleri

Gordion Antik Kenti’nde, Frig uygarlığının başkenti olarak bilinen ve tarih sahnesinde derin izler bırakan bu yerleşimde, 47’nci tümülüs (T26) kazıları, arkeolojik dünyada yankı uyandıran bir keşfe sahne olmuştur. Bu tümülüs, 3,1 metreye 2,8 metre boyutlarında ahşap konstrüksiyonlu bir mezar odası ve 88 metal eserden oluşan zengin bir buluntu grubuyla dikkat

OKUMAK İÇİN TIKLA

Pergamon ve Petra Mimari Tarzlarının Karşılaştırmalı Analizi

Yerleşim ve Topografik Uyum Pergamon ve Petra antik kentlerinin mimari tarzları, coğrafi konumları ve topografik koşullarıyla şekillenmiştir. Pergamon, Türkiye’nin batısında, bir tepe üzerine kurulu bir yerleşimdir. Bu konum, kentin savunma odaklı bir planlamaya sahip olmasını gerektirmiştir. Kent, eğimli araziye uyum sağlamak için teraslama tekniğiyle inşa edilmiştir; bu, binaların dağ yamacına

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arkeolojik Kayıtlarda Yokluk Kanıtı: Bilinmeyeni Okumak

Arkeolojik kayıtlarda “yokluk kanıtı” (absence of evidence), bir kültür, olay ya da nesnenin varlığına dair maddi bulguların bulunmaması durumunu ifade eder. Bu durum, arkeolojinin hem yöntemsel hem de yorumlayıcı doğasında derin bir tartışma alanı açar. Yokluk kanıtı, geçmişin sessizliğiyle nasıl başa çıkılacağı sorusunu gündeme getirir: Bulunamayan bir şey, gerçekten var

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ani Harabeleri ve Urartu Kültürünün Çok Yönlü Analizi

Arkeolojik ve Mimari Özellikler Ani Harabeleri, Urartu kültürünün mimari ve arkeolojik mirasını yansıtan önemli bir merkezdir. Kars’ın doğusunda yer alan bu antik kent, Urartuların taş işçiliği ve savunma sistemlerindeki ustalığını sergiler. Şehir, yüksek surlarla çevrili olup, stratejik bir konuma sahiptir. Yapılar, volkanik tüf taşından inşa edilmiş olup, bu malzeme hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dara Antik Kentinin Çöküşü ve Jeopolitik Dönüşümlerin Yansımaları

Kentin Stratejik Kuruluşu ve Erken Dönem Gücü Dara Antik Kenti, Mardin’in 30 kilometre güneydoğusunda, Mezopotamya ovasıyla Tur Abdin Dağları’nın kesişim noktasında, stratejik bir garnizon kenti olarak M.S. 503-507 yıllarında Doğu Roma İmparatoru Anastasius tarafından kurulmuştur. Nisibis’in (Nusaybin) 363 yılında Sasanilere kaptırılması, Roma’nın sınır güvenliğini yeniden yapılandırma ihtiyacını doğurmuş, Dara bu

OKUMAK İÇİN TIKLA