Kategori: Michel Foucault

Zamanın Döngüsel Labirenti: Sinemada Arrival ve Cesur Yeni Dünya’nın Biyopolitik Diyaloğu

Sinema, zamanı bir tuval gibi işleyerek seyirciyi gerçekliğin ötesine taşır. Döngüsel zaman, anlatının başlangıç ve sonunu birleştiren bir spiral gibi, insanı determinist bir kaderin içine hapsederken aynı zamanda özgürleştirici bir farkındalık sunar. Denis Villeneuve’ün Arrival (2016) filmi, dilin ve zamanın döngüsel doğasını keşfederken, Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sındaki distopik toplum

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kitlelerin Pasifizasyonu ve Direnişin Sınırları

Kültür Endüstrisinin Gölgesinde Pasifizasyon Adorno’nun kültür endüstrisi, kitleleri standardize edilmiş hazlarla uyutan bir makine olarak işler. Medya, sanat ve eğlence, kapitalist düzenin birer aygıtı haline gelerek bireyleri eleştirel düşünceden uzaklaştırır, onları tüketim toplumunun itaatkâr öznelerine dönüştürür. Bu pasifizasyon, psişik bir uyuşma yaratır; birey, kendi arzularını sistemin sunduğu sahte seçeneklerle özdeşleştirir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mitler, Arketipler ve İktidarın Dili: Psikolojiden Yapısöküme Bir Yolculuk

Arketiplerin Mitolojik Kökenleri ve Psikolojik Yankıları Jung’un arketipler teorisi, insanlığın kolektif bilinçdışında yatan evrensel sembolleri ve imgeleri, mitolojik anlatılarla bağdaştırır. Kahraman, bilge, ana tanrıça gibi arketipler, mitlerde tekrar eden figürlerdir; örneğin, Odysseia’daki kahramanın yolculuğu ya da İsis’in anaç koruyuculuğu. Jung, bu motiflerin insan psişesinin derinliklerinde kök saldığını ve bireysel deneyimleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

Biyo-İktidarın Gölgesinde Arzunun Zincirleri: Foucault, Lacan ve Freud Üzerinden Psiko-Politik Bir Eleştiri

Biyo-İktidarın Bedensel Disiplini Foucault’nun biyo-iktidar kavramı, modern toplumun bireylerin bedenlerini ve yaşamlarını denetleme sanatını nasıl ustalıkla geliştirdiğini gözler önüne serer. 18. yüzyıldan itibaren, iktidar artık yalnızca kaba kuvvetle değil, bireylerin bedenlerini, arzularını ve hatta ruhlarını şekillendiren incelikli mekanizmalarla işler. Hastaneler, okullar, hapishaneler ve hatta aile gibi kurumlar, bireyin biyolojik varlığını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Negatif Diyalektik, Söylem ve Yapısöküm: Hakikatin Sınırlarında Bir Sorgulama

Adorno’nun negatif diyalektiği, Foucault’nun söylem analizi ve Derrida’nın yapısökümü, modern düşüncenin hakikat, güç ve anlam üzerine kurduğu sorgulamaların kesişim noktalarını oluşturur. Bu üç düşünür, epistemolojik arayışlarında sabit bir hakikat merkezini reddederken, Lacan’ın simgesel düzeni bu sorgulamaları bir anlamlandırma çerçevesine oturtur. Tarihsel gerçeklikler, bu yaklaşımların ışığında hem yeniden yapılandırılır hem de

OKUMAK İÇİN TIKLA

Metaverse’in Panoptik Aynası: Gözetim, Öz-Denetim ve Dijital İktidarın Yeni Yüzü

Panoptikon’un Dijital Yeniden Doğuşu Foucault’nun panoptikonu, Bentham’ın hapishane tasarımından esinlenen bir gözetim metaforudur: mahkûmlar, merkezi bir kuledeki görünmez gardiyan tarafından her an izlendiklerini bilir, bu yüzden kendi davranışlarını sürekli denetlerler. Metaverse, bu kavramı dijital bir boyuta taşır; ancak burada kule, algoritmalar ve veri akışlarından oluşan görünmez bir ağdır. Kullanıcılar, avatarlarını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zihnin Labirentinde Provokasyon: Olric, Gregor ve Bay K’nın Varoluşsal Sorguları

Olric: Gerçekliğin Kırılgan Aynası Olric, Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ında Turgut Özben’in zihninde beliren bir hayalet, bir yoldaş, bir sorgulayıcı. Peki, Olric gerçeklikten kopuşun bir ürünü mü, yoksa gerçekliği parçalarına ayıran bir provokasyon mu? Olric, Turgut’un bilinçdışının bir yansıması olarak ortaya çıkar; ancak bu yansıma, bireyin kendi zihninde yarattığı bir “öteki” ile

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yabancılaşmanın ve Tahakkümün Labirentleri

Turgut Özben’in Tutunamayan Ruhu: Kapitalizmin Zincirlerinde Bir İsyan mı, Teslimiyet mi? Turgut Özben’in Tutunamayanlar’daki varoluşsal çırpınışı, kapitalist düzenin bireyi öğüten çarklarına karşı bir isyanın trajik bir yansımasıdır. Kapitalizm, bireyi üretim-tüketim döngüsüne hapsederken, Özben’in tutunamama hali, bu mekanizmanın ruhu nasıl lime lime ettiğini gözler önüne serer. Onun yalnızlığı, modern toplumun dayattığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski’nin Karakterleri: Devlet, Yabancılaşma ve Ahlaki İsyan

Bireyin Yabancılaşması ve Devletle Çatışma Psişik Yabancılaşma: Freud’un Merceği Dostoyevski’nin karakterleri, özellikle Budala’daki Prens Mışkin, Suç ve Ceza’daki Raskolnikov veya Karamazov Kardeşler’deki Ivan, modern toplumun bireyi yalnızlığa ve yabancılaşmaya iten dinamiklerini yansıtır. Freud’un psişik teorileri, bu karakterlerin içsel çatışmalarını anlamak için bir çerçeve sunar. Freud’a göre, bireyin bilinçdışı, toplumun normlarıyla

OKUMAK İÇİN TIKLA

Prens Mışkin’in Budalalığı: Foucault’nun Delilik Perspektifinde Toplumsal Disiplin ve Direniş

Budalalık ve Delilik: Mışkin’in Anormal Kimliği Michel Foucault’nun Deliliğin Tarihi adlı eserinde, delilik, toplumun “normal” ve “anormal” kategorilerini inşa etme sürecinin bir ürünü olarak ele alınır. Dostoyevski’nin Budala romanındaki Prens Mışkin’in “budalalık” olarak etiketlenen saflığı ve epilepsisi, bu bağlamda, toplumun normatif sınırlarını sorgulayan bir figür olarak belirir. Mışkin’in çocuksu dürüstlüğü,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karamazov Ailesi ve Biyopolitik: Foucault’nun Merceğinden Kontrol ve İsyan

Biyopolitik ve Aile: Karamazovlar’ın İç Dinamikleri Foucault’nun biyopolitik kavramı, devletin bireylerin hayatını ve bedenini yönetme biçimini tanımlar; Karamazov ailesi, bu kavramın mikro düzeyde bir yansımasıdır. Aile, Fyodor Pavlovich’in ekonomik ve duygusal kontrolü altında, bireyleri disipline eden bir mekanizma olarak işler. Fyodor, miras ve servet üzerinden çocuklarını—Dimitri, İvan ve Alyoşa’yı—ekonomik olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltı Adamı’nın Özneleştirme Savaşımı: Foucault’nun Merceğinden Bir Direniş ve Kaçış Hikâyesi

Özneleştirme ve İtaatkâr Öznenin Doğuşu Foucault’nun özneleştirme kavramı, bireyin toplumsal güç ilişkileri aracılığıyla bir “özne” haline getirilmesini tanımlar; bu süreç, bireyin özgürlüğünü devletin aygıtlarına tabi kılar. Yeraltı Adamı’nın bireysel özgürlüğünü savunma çabası, bu itaatkâr özne projesine karşı bir direniştir. Bürokrasi ve sosyal hiyerarşi, onu küçük bir memur olarak şekillendirirken, devlet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Raskolnikov’un Suçu ve Foucault’nun İktidar-Bilgi Rejimi: Disiplin Toplumunun Psikopolitik Aynası

İktidarın Bilgi Aygıtı: Raskolnikov’un Suçunun Keşfi Michel Foucault’nun iktidar-bilgi kavramı, devletin bireyi disipline etme sürecini bilgi üretimiyle açıklar. Raskolnikov’un cinayeti, devlet aygıtının “bilme” arzusunun hedefi olur. Porfiry Petrovich’in sorgulamaları, Foucault’nun panoptik gözetim modelini yansıtır: devlet, Raskolnikov’un zihnini çözerek onun suçunu “bilir” ve bu bilgiyi iktidarını pekiştirmek için kullanır. Porfiry’nin psikolojik

OKUMAK İÇİN TIKLA

İktidarın Gölgesinde Birey: Özgürlük, Teslimiyet ve Foucault’nun Aynasında 1984 ve Winston Smith

İktidarın Her Yerdeki Hâkimiyeti: Foucault’nun Merceği Michel Foucault’nun “iktidar her yerdedir” tezi, bireyin özgür iradesini sorgulayan bir kuramsal bıçaktır. İktidar, yalnızca devlet aygıtlarının (bürokrasi, hukuk, ordu) somut mekanizmalarında değil, aynı zamanda bireyin düşüncelerinde, arzularında ve hatta direnişinde gizlidir. Foucault’ya göre, iktidar bir üst yapı ya da baskıcı bir otorite değil,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Biyopolitikanın Simülakr Zindanı: İktidarın Görünmez Zincirleri

Biyopolitikadan Simülakr Kontrolüne: İktidarın Yeni Yüzü Foucault’nun biyopolitikası, bedenleri disiplin eden ve yaşamı düzenleyen bir iktidar ağı olarak ortaya çıkar; hapishaneler, hastaneler ve fabrikalar, özneleri görünür bir göz altında tutar. Ancak Baudrillard’ın simülakr rejiminde, bu disiplin aygıtları yerini ekranlara, algoritmalara ve sanal gerçekliklere bırakır. İktidar, artık bir gardiyanın sopasına ihtiyaç

OKUMAK İÇİN TIKLA

İktidarın Öznesi ve Jung’un Kendiliği: Özgürleşmenin Sınırları

Foucault’nun İktidar Anlayışı: Özne, İktidarın Ürünü mü? Michel Foucault, özneyi iktidarın bir ürünü olarak görür. İktidar, bireyi yalnızca kısıtlamaz; aynı zamanda onu inşa eder. Eğitim, tıp, hukuk gibi kurumlar aracılığıyla birey, belirli bir öznellik formuna zorlanır—itaatkâr, üretken, disiplinli. Foucault’ya göre, modern toplumda özne, iktidarın gözetim ve normlaştırma mekanizmalarının bir sonucudur.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Eşzamanlılık ve Episteme: İktidarın Rasyonel Sınırlarını Aşmak

Foucault’nun Episteme: Tarihsel Bilgi Düzeni Michel Foucault, epistemeyi bir dönemin bilgi sistemlerini şekillendiren tarihsel bir çerçeve olarak tanımlar. Bu sistemler, rasyonel söylemlerle desteklenir ve iktidar tarafından korunur; örneğin, bilimsel bilgi, tıp veya hukuk, belirli bir dönemin epistemik düzenine gömülüdür. Foucault’ya göre, bu düzenler zamanla kopuşlarla değişir, ancak her zaman bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Heterotopyalar ve Arketipler: Toplumun Bastırılmış Rüyaları

Foucault’nun Heterotopyaları: Öteki Mekânlar Michel Foucault, heterotopyaları toplumun alışılagelmiş mekanlarından ayrılan, farklı anlamlar ve işlevler taşıyan alanlar olarak tanımlar. Hapishaneler, müzeler, hastaneler, bahçeler—bu mekanlar, toplumun hem düzenini hem de çelişkilerini yansıtır. Heterotopyalar, bir ayna gibi işler: Toplumun bastırdığı, ötelediği ya da idealize ettiği şeyleri görünür kılar. Foucault’ya göre, bu mekanlar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Panoptikon ve Gözetleyen Baba: İktidarın Psişik Yansıması

Foucault’nun Panoptikonu: Görünmez Gözetimin İktidarı Michel Foucault, Panoptikon’u modern iktidarın sembolü olarak tanımlar. Jeremy Bentham’ın tasarladığı bu mimari yapı, mahkûmların her an gözetlenebileceği hissini uyandırarak onları kendi kendilerini disipline etmeye zorlar. Merkezi bir kuleden gelen görünmez bir bakış, bireyleri sürekli bir denetim altında tutar. Foucault’ya göre, bu yapı sadece fiziksel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Büyük Anne Arketipi ve Devlet: İnfantilizasyonun Gölgesinde

Jung’un Büyük Anne Arketipi: Koruyucu ve Yutucu Güç Carl Gustav Jung, Büyük Anne arketipini hem koruyucu hem de yutucu bir figür olarak tanımlar. Bu arketip, bireyin bilinçdışında annenin sıcak sığınak hissiyle birlikte, bağımlılığı ve yutulmayı da barındırır. Psişik düzeyde, Büyük Anne, güven ve emniyet sunarken aynı zamanda bireyi olgunlaşmaktan alıkoyan

OKUMAK İÇİN TIKLA