Kategori: Romanlar

Zamanın Kırılgan Döngüsü: Tristram Shandy ve Leopold Bloom’un Anlatısal Serüveni

Anlatının Zamansal Çözülüşü Laurence Sterne’in Tristram Shandy ve James Joyce’un Ulysses adlı eserlerinde, Tristram Shandy ve Leopold Bloom, anlatının geleneksel doğrusal yapısını altüst ederek zamanı ve hafızayı yeniden inşa eder. Tristram, otobiyografisini yazarken sürekli sapmalar, anekdotlar ve kesintilerle ilerler; bu, zamanın lineer bir akıştan ziyade kaotik ve döngüsel bir doğaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Işığın Ontolojik Dönüşümü: Karen Barad’ın Etkileşimsel Realizmi ve Annihilation’daki Işık Fenomeni

Karen Barad’ın etkileşimsel realizm teorisi, Jeff VanderMeer’in Annihilation romanındaki ışık fenomenini açıklamak için güçlü bir çerçeve sunar. Barad’ın teorisi, gerçekliğin bireysel varlıklar arasındaki etkileşimlerden değil, “iç-etkileşim” (intra-action) yoluyla ortaya çıkan fenomenlerden oluştuğunu öne sürer. Annihilation’daki ışık, yalnızca fiziksel bir olgu değil, aynı zamanda varlıkların sınırlarını sorgulayan, insan ve insan-olmayan arasındaki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Siyahi Bedenin Tarihsel Şiddetle Yeniden İnşası

Alexander Weheliye’nin Habeas Viscus adlı eserinde ortaya koyduğu “siyahi beden” kavramı, Colson Whitehead’in The Underground Railroad romanındaki tarihsel şiddet temsilleriyle derin bir ilişki kurar. Bu metin, siyahi bedenin hem bir nesne hem de bir özne olarak nasıl kurgulandığını, tarihsel şiddetin bu bedende nasıl yeniden cisimleştiğini ve bu süreçlerin insanlık, özgürlük

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ötekine Yönelen Benlik: Dorothea Brooke ve David Lurie’nin Varoluşsal Sorumlulukları

Bu metin, Emmanuel Levinas’ın “öteki” etiği çerçevesinde, George Eliot’un Middlemarch romanındaki Dorothea Brooke ve J.M. Coetzee’nin Utanç romanındaki David Lurie’nin varoluşsal arayışlarını ve ötekine yönelik sorumluluk anlayışlarını incelemektedir. Levinas’ın etiği, benliğin ötekiyle karşılaşmasında ortaya çıkan sınırsız sorumluluğu merkeze alır; bu sorumluluk, bireyin kendi varoluşsal anlamını ötekinin yüzünde bulmasını gerektirir. Dorothea

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireyin Tükendiği Yer

İktidarın Görünmez Dokusu Winston’ın yenilgisi, George Orwell’in 1984 adlı eserinde, bireyin totaliter bir düzen karşısında eriyip gitmesinin hikâyesidir. Foucault’nun “disiplin toplumu” kavramı, bu yenilgiyi anlamak için güçlü bir mercek sunar. Foucault, modern toplumlarda iktidarın, bireyleri görünmez mekanizmalarla şekillendirdiğini ve denetlediğini söyler. Winston’ın zihni, Parti’nin panoptik gözetimi ve O’Brien’ın manipülatif sorgulamalarıyla

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zamanın Kırılgan Döngüleri: Kodwo Eshun’un Daha Parlak Bir Gelecek’i ile Octavia Butler’ın Parable of the Sower’ı Üzerine Bir İnceleme

Zamanın Yeniden İnşası Kodwo Eshun’un Daha Parlak Bir Gelecek adlı eseri, Afrofütürizmin zaman algısını yeniden şekillendirir. Eshun, lineer zaman anlayışını reddederek, geçmişi, bugünü ve geleceği birbirine bağlayan döngüsel ve çok katmanlı bir zaman kavrayışı sunar. Bu yaklaşım, Afrodiasporik deneyimlerin tarihsel travmalarını ve gelecek tahayyüllerini bir araya getirir. Eshun’un “kronopolitik” kavramı,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gerçeğin ve Anlamın Peşinde: Winston Smith ile John the Savage’ın Karşılaşması

Totaliter Kontrol ve Simülakrın Yükselişi George Orwell’in 1984 adlı eserinde Winston Smith, totaliter bir rejimin ezici kontrolü altında hakikat arayışına girişir. Parti’nin gerçekliği manipüle ettiği, geçmişi yeniden yazdığı ve bireysel bilinci yok ettiği bir dünyada Winston’ın isyanı, nesnel bir hakikate ulaşma çabasıdır. Jean Baudrillard’ın simülakr kavramı, bu bağlamda Parti’nin yarattığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anlam Arayışı ve Kayıpların İzinde: Rieux ile Tristan’ın Varoluşsal ve Tarihsel Yüzleşmeleri

Rieux’nün Umudu: Pragmatizm ile Anlam Yaratımı Arasında Rieux’nün, Albert Camus’nün Veba eserindeki varoluşsal duruşu, insanlığın absürd karşısında tutunabileceği bir zemin arayışını yansıtır. Camus’nün absürd felsefesi, evrenin anlamsızlığına rağmen insanın anlam yaratma çabasına odaklanır. Rieux, veba karşısında pragmatik bir direniş sergiler; John Dewey’in pragmatizmiyle örtüşen bu yaklaşım, somut eylemlerle toplumu korumayı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hipernesne ve Mekânsal Örtüşmeler: Timothy Morton ile Mieville’in Şehirlerinin Kesişimi

Hipernesnelerin Doğası ve İnsan Algısı Timothy Morton’ın hipernesne kavramı, insan algısını ve deneyimini aşan, devasa ölçekte, zaman ve mekân boyunca dağılmış nesneleri tanımlar. Küresel ısınma, nükleer atıklar veya internet gibi hipernesneler, insan merkezli düşünceyi sarsar çünkü ne tam olarak “burada” ne de “orada”dır; ne tamamen görünür ne de tamamen kavranabilir.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Umut ve Boşluk: Varoluşsal Arayışların Karşılaştırmalı İncelemesi

Bu metin, Albert Camus’nün Veba eserindeki Dr. Rieux’nün umut arayışı ile Tristan ve Isolde mitindeki Tristan’ın aşk temelli umudunu, Ernst Bloch’un “umut ilkesi” ve Walter Benjamin’in “mesiyanik zaman” kavramları ışığında karşılaştırmalı olarak inceler. Dr. Rieux’nün veba karşısındaki mücadelesi, varoluşsal bir boşluk kabulü mü, yoksa Tristan’ın aşkında görülen transandantal bir umut

OKUMAK İÇİN TIKLA

Duras’ın Genç Kızında Yasak Aşk ve İktidarın Kesişimi

Marguerite Duras’ın Genç Kız (The Lover) adlı eseri, sömürge Vietnam’ında geçen yasak bir aşk hikâyesini anlatırken, Michel Foucault’nun iktidar ve arzunun kesişimi üzerine geliştirdiği teorileri somut bir şekilde yansıtır. Bu metin, eserin bu kesişimi nasıl ele aldığını, farklı boyutlarıyla derinlemesine inceler. Vietnam’ın kolonyal bağlamında genç bir Fransız kız ile zengin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sethe ve Beowulf Üzerinden İnsan Deneyiminin Derinlikleri

Sethe’nin Geçmişiyle Yüzleşmesi Toni Morrison’ın Sevgili romanındaki Sethe, kölelik deneyiminin bedeninde ve zihninde bıraktığı izlerle mücadele eder. Julia Kristeva’nın “simgesel yara” kavramı, Sethe’nin travmasının yalnızca kişisel değil, aynı zamanda kolektif bir anlatıya işaret ettiğini gösterir. Bu yara, kölelik tarihinin silinemez bir damgası olarak işler; iyileşmesi mümkün olmayan bir belleğin taşıyıcısıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

John Steinbeck’in Fareler ve İnsanları’ın Lennie Small’ı: İnsanın Çelişkili Doğasının Yansıması

John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı eserinde Lennie Small, yalnızca bir karakter değil, aynı zamanda insan doğasının karmaşık, çelişkili ve evrensel yönlerinin bir temsilidir. Lennie, fiziksel gücün, masumiyetin, bağımlılığın ve trajik kırılganlığın birleştiği bir figür olarak, bireyin toplumla, kendi arzularıyla ve çevresel koşullarla olan ilişkisini sorgulamaya olanak tanır. Bu metin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

İntihar ve Erdem: Varoluşun Sınırlarında Bir İnceleme

Clarissa’nın Anlara Tutunması Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway eserinde Clarissa, yaşamın geçici anlarına tutunarak varoluşunu anlamlandırmaya çalışır. Bu tutunma, Albert Camus’nün absürd kavramıyla örtüşür mü? Camus, Sisifos Söyleni’nde absürdü, insanlığın anlam arayışı ile evrenin sessizliği arasındaki çatışma olarak tanımlar. Clarissa’nın anlara sığınması, bu absürdü kucaklama çabası gibi görünebilir; zira o, anlamın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Postmodern Roman ve Önde Gelen Yazarları

Postmodern Romanın Tanımı ve Özellikleri Postmodern roman, 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan ve modernist edebiyatın katı kurallarına tepki olarak gelişen bir edebiyat akımıdır. Geleneksel anlatı yapılarını reddeden postmodern roman, metinlerarasılık, parodi, pastiş, ironi, gerçeklik ve kurgu arasındaki sınırların bulanıklaşması gibi özelliklerle tanınır. Okuyucuyu metnin bir parçası haline getiren bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Postmodern Anlatının Öncü Figürü: Thomas Pynchon Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

Postmodern roman, modernizmin katı çerçevelerine meydan okuyarak anlatı yapılarını, gerçeklik algısını ve dilin sınırlarını yeniden şekillendiren bir edebi akımdır. Bu bağlamda, Thomas Pynchon, karmaşık kurguları, çok katmanlı anlatıları ve derin entelektüel sorgulamalarıyla postmodern yazının en dikkat çekici yazarlarından biri olarak öne çıkar. Bu metin, Pynchon’ın eserlerini, onun anlatı stratejilerini ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltı ve Dönüşüm: Özgür İrade, Güç ve Bireyin Toplumdaki Yitimi

Yeraltı Adamı’nın Özgür İrade Arayışı Dostoyevski’nin Yeraltıdan Notlar eserindeki Yeraltı Adamı, özgür iradeyi varoluşsal bir başkaldırı olarak konumlandırır. Özgür irade, onun için rasyonel determinizme karşı bir isyan bayrağıdır; ancak bu isyan, Nietzsche’nin “güç istenci” ile yalnızca yüzeysel bir benzerlik taşır. Nietzsche’nin güç istenci, bireyin kendi potansiyelini yaratıcı ve yaşamı onaylayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Serotoninin Sessiz Çöküşü: Flörtöz’de Depresif Anlatıcının Varoluşsal Portresi

Michel Houellebecq’in Flörtöz (Sérotonine, 2018) romanındaki depresif anlatıcı, modern insanın biyokimyasal ve varoluşsal krizini edebi bir mercekle yansıtır. Anlatıcı Florent-Claude Labrouste, mutluluk kimyasalları olarak bilinen serotonin ve dopaminin çöküşünü, yalnızca bireysel bir çöküntü değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihsel bir yozlaşmanın temsilcisi olarak işler. Bu metin, anlatıcının iç dünyasını, biyolojik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kıskançlık ve İhanetin İkircikli Doğası: Catherine Earnshaw ve Medea Üzerinden Bir Karşılaştırma

Emily Brontë’nin Uğultulu Tepeler adlı eserinde Catherine Earnshaw’un kıskançlık ve aşk ikilemi ile Euripides’in Medea tragedyasında Medea’nın kıskançlık kaynaklı intikamı, insan doğasının karmaşık katmanlarını ortaya koyar. Bu metin, Freud’un narsisizm teorisi, Kristeva’nın abjekt kavramı, Marx’ın sınıf dinamikleri, Cixous’nun dişil öfke fikri, Irigaray’ın feminist isyanı, Bataille’ın kutsal kurban anlayışı ve Kant’ın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeraltı ve Böcek: Varoluşsal Yalnızlığın Karşılaştırmalı İncelemesi

Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ındaki Yeraltı Adamı ile Kafka’nın Dönüşüm’ündeki Gregor Samsa, modern insanın yalnızlık ve anlamsızlık deneyimlerini temsil eden iki derin karakterdir. Her ikisi de Camus’nün absürd kavramı ve Kierkegaard’ın varoluşsal kaygısıyla ilişkilendirilebilir, ancak yalnızlıklarının doğası, nedenleri ve dışavurumları farklıdır. Yeraltı Adamı, bilinçli bir şekilde kendini soyutlarken, Gregor toplumsal dışlanma yoluyla

OKUMAK İÇİN TIKLA