Dijital Agoradan Veri Kehanetlerine: Kapitalizmin Yeni Tanrıları
Dijital Agora mı, Tüketim Tapınağı mı?
Antik Yunan’ın agorası, fikirlerin ve toplulukların birleştiği bir merkezdi; günümüz küresel markaları ise bir “dijital agora” vaadiyle insanlığı birleştirmeyi iddia ediyor. Ancak bu agora, özgür bir diyalog alanı değil, tüketim kültürünün bir tapınağıdır. Markalar, bireyleri birleştirme kisvesi altında, arzu ve ihtiyaçları manipüle ederek bir ütopik yanılsama yaratır. Sosyal medya platformları, bir agora gibi görünse de, yalnızca algoritmik tüketim döngülerini pekiştirir. Bu, bireyin özgürlüğünü değil, kapitalizmin sonsuz döngüsünü yüceltir—ütopik bir birleşme hayali, distopik bir tüketim bataklığına dönüşür.
Veri Oraklleri ve Kaderin Yeni Efendileri
Antik Yunan’da orakller, bilgiyi ve kehaneti tekeline alırken, teknoloji devleri, veri kontrolüyle modern insanın “kaderini” belirleyen yeni bir kehanet sistemi kuruyor. Kullanıcı verileri, bir orakl kehaneti gibi, bireyin tercihlerini, davranışlarını ve geleceğini öngörmek için kullanılıyor. Google, Meta ve Amazon, bu distopik tapınakta, bireyin her adımını izleyen ve yönlendiren tanrılar gibidir. Veri, kapitalizmin yeni kutsal metnidir; teknoloji devleri ise bu metni okuyan rahipler. Modern insan, kendi kaderini şekillendirdiğini sanırken, bu kehanet sisteminin bir piyonu olur—özgürlük, bir algoritmanın gölgesinde kaybolur.
Biyopolitik ve Tiyatronun Yeni Sahnesi
Foucault’nun biyopolitik kavramı, teknoloji devlerinin kullanıcı verilerini manipüle ederek toplumu nasıl şekillendirdiğini açıklar: Veri, bireyin bedenini ve ruhunu disipline eden bir güç aygıtıdır. Antik Yunan’da tiyatro, toplumu ahlaki ve kolektif normlarla disipline ederken, günümüz teknoloji devleri, algoritmalarla bireyi bir biyopolitik makineye dönüştürür. Tiyatro, seyirciyi bir anlatıya hapsederken, teknoloji devleri, bireyi bir veri profiline indirger. Bu, bir distopik disiplin mekanizmasıdır—birey, görünmez bir sahnede, kapitalizmin senaryosunu oynar. Özgürlük, bu biyopolitik tiyatroda bir hayale dönüşür.
Tüketim Arzusu ve Mitlerin Yeniden Doğuşu
Küresel markaların yarattığı tüketim arzusu, Antik Yunan mitlerinin ve ritüellerinin kolektif bilinç üzerindeki psişik etkilerini modern bir sahnede yeniden üretir. Yunan mitleri, bireyi bir kolektif anlatıya bağlarken, markalar, tüketim ritüelleriyle aynı psişik mekanizmaları kullanır: Arzu, korku ve aidiyet. Bir iPhone almak, bir Dionysos ritüeline katılmak kadar psişik bir tatmin sunar—birey, tüketimle var olur, tüketimle anlam bulur. Ancak bu tatmin, bir distopik bağımlılığa dönüşür; birey, kapitalizmin mitlerine hapsolur. Psişik özgürlük, tüketim arzusuyla değil, bu arzuyu reddetmekle mümkündür.
Özgürlüğün Kapitalist Diyalektiği
Günümüz kapitalizmi, teknoloji devleri ve küresel markalar, bireyi bir ikilemle yüzleştirir: Özgürlük mü, esaret mi? Ütopik bir dijital agora hayali, distopik bir tüketim tapınağına dönüşür; veri oraklleri, bireyin kaderini belirler; biyopolitik mekanizmalar, toplumu disipline eder; tüketim arzusu, psişik alanı ele geçirir. Ancak birey, bu sistemleri sorgulayarak özgürleşebilir—kapitalizmin mitlerini reddederek, kendi anlamını yaratarak. Antik Yunan’ın agorası, bir diyalog alanıydı; modern insan, bu diyaloğu yeniden inşa etmelidir—algoritmaların değil, özgür iradenin agorasını.