Eğer Descartes bir Amerikan yerlisi Lakota yaşlısıyla konuşsaydı, “Düşünüyorum öyleyse varım” önermesine nasıl bir yanıt alırdı?
Eğer René Descartes bir Lakota yaşlısıyla karşı karşıya gelip “Cogito ergo sum” – “Düşünüyorum, öyleyse varım” önermesini dile getirseydi, Lakota yaşlısı büyük ihtimalle şu soruyla ya da cevapla karşılık verirdi:
“Düşünüyorsun, peki ama bu düşünce tek başına seni var kılar mı? Toprağın, rüzgarın, atalarının ve topluluğun seni tanımıyorsa, gerçekten var mısın?”
🔸 Lakota Yanıtının Felsefi Yorumu:
1. Birey değil, ilişki belirler varlığı.
Lakota yaşlısı için varlık, soyut bir bireyin kendi zihniyle kanıtladığı bir şey değil; ilişkiler, bağlar, ruhsal süreklilik içinde anlaşılır. İnsan, diğer insanlarla, atalarıyla, toprakla, gökyüzüyle, hayvanlarla ilişkisi içinde “var olur”. Descartes’ın bireysel bilinç merkezli yaklaşımı, bu halklar için indirgemeci kalır.
2. Düşünmekten önce ‘hissetmek’, ‘bağ kurmak’ ve ‘dinlemek’ gelir.
Lakota yaşlısı, sessizlikte ve doğanın döngüsünde var olan bir hakikate inanır. Ona göre düşünce, zihinsel bir eylemden çok sonra gelir. Belki şöyle derdi:
“Sen düşündüğünü söylüyorsun. Ama düşünceler toprağı dinlemeden doğmaz. Önce dinlersin, sonra hissedersin, sonra belki düşünürsün.”
3. “Var olmak”, sadece bir zihinsel gerçeklik değil, kozmik bir dengede yer almaktır.
Descartes için varlık, zihnin kesinliğinde temellenirken; Lakota yaşlısı için varlık, yaşam çemberinde bir yer edinmektir. Yani bir bireyin varlığı, sadece kendi içsel deneyiminde değil, evrenle olan uyumunda ortaya çıkar.
🔸 Olabilecek Lakota Temelli Yanıtlar
- “Sen düşünüyorsun; ama rüzgar da düşünür, ağaç da düşünür. Onlar yok mu o zaman?”
- “Düşünce varlığı göstermez, sadece varlığın yankısıdır.”
- “Ben varım çünkü torunlarım beni hatırlayacak, çünkü atalarım beni görüyor.”
🔸 Özetle:
Descartes, varoluşu düşüncede temellendiren bireyci-modern bir çizgiyi temsil ederken;
Lakota yaşlısı, varoluşu ilişkide, döngüde ve ruhsal-kozmos merkezli bir bakışta anlamlandırır.
Bu karşılaşma, Batı metafiziği ile yerli kozmolojisinin en keskin çatışma noktalarından birine işaret eder:
“Ben varım çünkü düşünüyorum” yerine
“Ben varım çünkü bağlıyım, hissediyorum, hatırlanıyorum” anlayışı öne çıkar.
Dilersen bu diyalogu kısa bir dramatik metin haline getirebilirim.