Gogol’ün Çiçikov adlı karakteri bir “anti-kahraman” olarak toplumu mu eleştirir, bireyi mi?
Çiçikov Bir Anti-Kahraman Olarak Toplumu mu Eleştirir, Bireyi mi?
Nikolay Gogol’ün Ölü Canlar adlı eseri, Rus taşrasının bürokratik, aristokratik ve toplumsal yozlaşmasını alegorik bir biçimde yansıtırken, merkezine yerleştirdiği Pavel İvanoviç Çiçikov karakteriyle, yalnızca bir bireyin portresini çizmekle kalmaz, aynı zamanda bir çağın, bir zihniyetin ve bir sistemin eleştirisini de derinleştirir. Çiçikov bu bağlamda klasik anlamda ne kahramandır, ne de doğrudan kötücül bir figürdür; aksine, etik ilkelerle çatışan pragmatik hedefler uğruna davranan, **ahlaki gri alanlarda var olan bir “anti-kahraman”**dır. Ancak asıl mesele şudur: Gogol, bu figür üzerinden kimi hedef alır – bireyi mi yoksa toplumu mu?
1. Toplumun Yansıması Olarak Çiçikov: Yozlaşmış Sistemlerin Ürünü
Çiçikov’un ölü canlar toplama planı, kendi başına yaratılmış orijinal bir kötülük değil, aksine var olan bürokratik sistemin açığından faydalanan bir aklın ürünüdür. Bu noktada karşımıza çıkan ilk felsefi mesele, bireysel ahlaki sorumluluk ile yapısal koşullar arasındaki ilişkidir.
Burada Jean-Jacques Rousseau’nun “insan doğası özünde iyidir, ama toplum onu bozar” teziyle bir paralellik kurulabilir. Çiçikov’un karakteri de, özünde ahlaksız bir bireyden ziyade, ahlaki ilkelerin geçersizleştiği bir düzende “başarılı” olmaya çalışan bir figürdür.
Dolayısıyla Gogol, Çiçikov’u bir eleştiri nesnesi olmaktan çok, bir ayna olarak kurgular. Bu aynada yansıyan, yalnızca bireyin kişisel çıkarcılığı değil, aynı zamanda toplumun rüşvet, dalkavukluk, sınıf takıntısı ve statü fetişizmi ile örülü çürümüşlüğüdür.
2. Bireyin Evrensel Zaafları: Ahlaki Otonomi ve Kendilik
Öte yandan, Çiçikov yalnızca bir sistem eleştirisi aracı değil, aynı zamanda bireyin ahlaki kırılganlığının da bir temsilidir. Kantçı anlamda bir “ahlak yasası”na göre, birey rasyonel bir varlık olarak kendi içinde taşıdığı etik ilkelere göre hareket etmelidir. Ancak Çiçikov’un eylemleri bu anlamda ahlaki özerklikten yoksundur; onun değerleri, dışsal kazanımlar (para, mevki, itibar) tarafından belirlenir.
Bu da bizi varoluşçu bir ikileme taşır: Birey kendi seçimlerinden sorumludur; hiçbir koşul, onu etik yükümlülüklerinden muaf tutmaz. Sartre’ın “insan özgür olmaya mahkumdur” sözü burada yankılanır. Yani Çiçikov her ne kadar bir sistemin ürünü olsa da, seçimleriyle bu sistemin çarklarını döndüren birey olarak da sorumludur.
Bu durumda Gogol yalnızca toplumu değil, bireyin kendi içindeki zaaflarla yüzleşme biçimini de eleştirir. Çiçikov’un kişisel motivasyonları, onun içsel boşluğunu ve anlam arayışsızlığını da ortaya koyar. Nihilistik bir dürtüsüzlük, onu sürekli yer değiştirmeye, kimlik değiştirmeye, ama asla gerçekten var olmamaya iter.
3. Toplum-Birey Diyalektiği: Eleştirinin Çift Yüzü
Gogol’ün eleştirisi, bu noktada yalnızca bireye ya da yalnızca topluma yönelmiş değildir. Çiçikov’un anti-kahramanlığı, birey ile toplum arasındaki diyalektiğin bozulduğu noktada ortaya çıkar. Toplum, bireyin içsel değerlerini değersizleştirirken, birey de bu çarpık değerler sistemini yeniden üretir. Çiçikov, bu karşılıklı bozunumun canlı bir temsilidir.
Bu bakış açısından hareketle, Gogol’ün Çiçikov aracılığıyla sunduğu eleştiri, tek yönlü değildir. O, etik ilkelere bağlı kalmayan bireyin nasıl kolaylıkla yoz sistemlere adapte olabileceğini, ama aynı zamanda bu tür bireylerin sistemin sürmesini sağlayan yapı taşları haline geldiğini gösterir.
Anti-Kahraman Olarak Çiçikov – İki Ucu Gösteren Bir Ayna
Çiçikov’un anti-kahramanlığı, onu ne tamamen masum bir sistem kurbanı, ne de mutlak bir kötülük kaynağı yapar. Onun kişiliği ve eylemleri, ahlaki sorumluluk ile toplumsal koşullar arasında sıkışmış insanın trajik varoluşunu temsil eder.
Bu nedenle, Gogol’ün amacı yalnızca bireyi ya da toplumu eleştirmek değildir; daha derin bir düzeyde, birey ile toplumun iç içe geçmiş yozlaşmasını teşhir eder. Çiçikov bir karakter değil, bir çağın, bir zihniyetin ve bir etik kaybın alegorisidir. O, hem bireyin içindeki boşluğu hem de toplumun bu boşluğu nasıl beslediğini gösteren çift yüzlü bir aynadır.


