Hasanlu Sevgilileri: 2800 Yıllık Kucaklaşmanın Biyolojik ve Toplumsal İzleri
Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan insan kalıntıları, antik toplulukların günlük yaşamlarını ve ani sonlarını aydınlatır. Hasanlu yerleşimindeki bu kalıntılar, MÖ 800 civarında meydana gelen bir yıkım olayına işaret eder. Kazı ekibi, 1972 yılında, çamur tuğla ve sıva bir depolama haznesinde iki bireyin iskeletini buldu. Bu iskeletler, yüz yüze konumlanmış haldeydi ve kolları birbirine dolanmış görünümdeydi. Sol taraftaki birey, sağdakinin yüzüne uzanmış bir el izi taşıyordu. Bu pozisyon, travma belirtileriyle birleşince, olay anındaki etkileşimleri yansıtır nitelikteydi. Kemik analizleri, bu kalıntıların yetişkin erkeklere ait olduğunu doğrulamıştır.
Yerleşim Yapısı
Hasanlu, Batı Azerbaycan eyaletindeki Solduz Vadisi’nde yer alan bir höyük sitesidir. Bu alan, Demir Çağı’na tarihlenen katmanlarla doludur ve Urartu ile Mannai gibi komşu güçlerin etki alanında kalmıştır. Kazılar, yerleşimin surlarla çevrili bir kale-köy kompleksini ortaya koymuştur. Depolama haznesi, tahıl veya eşya saklama amacıyla kullanılmış bir yapı unsuruydu. Yıkım sırasında çöken tavan malzemeleri, hazneyi kısmen kapatmış ve içindekileri korumuş görünümündedir. Bu yapı, yerleşimin savunma odaklı mimarisini gösterir; dar girişler ve kalın duvarlar, saldırılara karşı tasarlanmıştı. Höyüğün genel planı, merkezi bir tapınak ve çevresinde konut birimleri içermekteydi, ki bu da idari ve dini işlevleri birleştiren bir organizasyonu ima eder.
Bireylerin Biyolojik Profili
Osteolojik incelemeler, sol iskeletin 30-35 yaş aralığında bir erkeğe, sağ iskeletin ise 19-22 yaş aralığında bir subadulte ait olduğunu belirlemiştir. Diş gelişimi, sağ bireyin üçüncü azı dişlerinin yeni çıktığını doğrular. Kafatası ölçüleri ve pelvis kemikleri, her ikisinin de erkek cinsiyetini teyit eder. Sol bireyin kafatasında bir delik izi vardır, ancak bu, kazı sırasında oluşan bir hasar olarak değerlendirilmiştir. Her iki iskelette de kesici yaralanma izi bulunmamıştır; bu durum, ölümün doğrudan şiddet kaynaklı olmadığını düşündürür. İzotop analizleri, bireylerin yerel bir diyete sahip olduğunu ve Hasanlu civarında doğup büyüdüklerini gösterir. Bu veriler, popülasyonun genetik homojenliğini ve beslenme çeşitliliğini –buğday, arpa, koyun ve keçi ürünleri– vurgular.
Olayın Zamanlaması
Radyokarbon tarihleme yöntemleri, kalıntıları MÖ 800’e yerleştirir; bu, Hasanlu’nun son yıkım evresiyle örtüşür. Yerleşim, muhtemelen dış bir güç tarafından –Urartu veya İskit kökenli bir grup– hedef alınmış ve ateşe verilmiştir. Kazı raporları, 246 iskeletin çoğunun sokaklarda veya çökmüş binalarda bulunduğunu kaydeder. Bu dağılım, toplu katliam paternini yansıtır: baş yaralanmaları ve uzuv kopmaları yaygındır. Ancak, sevgililer olarak adlandırılan ikili, bu kaosun dışında bir konumda kalmıştır. Depolama haznesinin konumu, ana salonun bir köşesine denk gelir ve yıkım sırasındaki yangın kalıntılarıyla kaplıdır. Kronolojik modeller, olayın bahar veya yaz mevsiminde gerçekleştiğini, zira tahıl stoklarının dolu olduğunu öne sürer.
Ölüm Mekanizması
Adli antropoloji yaklaşımları, bireylerin boğulma yoluyla öldüğünü hipotez eder. Hazne içindeki dar alan ve çöken debris, oksijen akışını engellemiş olabilir. Kemiklerdeki travma eksikliği, yumuşak doku hasarlarını dışlar; örneğin, duman inhalasyonu veya ezilme gibi faktörler ön plandadır. Benzer vakalar, antik katliam sitelerinde –örneğin, Lidar Höyük– belgelenmiştir ve gizlenme girişimlerinin başarısızlığını gösterir. Bireylerin hazneye sığınması, ani bir alarmı işaret eder; kol pozisyonları, son anlarda destek arayışını yansıtır. Toksikoloji kalıntıları analiz edilemese de, yangın dumanının rolü muhtemeldir. Bu mekanizma, ölümün hızlı ve eşzamanlı olduğunu doğrular, zira pozisyon bozulmamıştır.
Toplumsal Dinamikler
Hasanlu toplumu, yarı göçebe ve tarımsal bir yapı sergiler; seramik ve metal eserler, Mezopotamya ile Kafkasya ticaretini belgeler. İki bireyin yakınlığı, ailevi veya sosyal bağları ima eder: kardeşlik, yoldaşlık veya mentor-öğrenci ilişkisi olasılıkları vardır. Cinsiyet normları açısından, antik Yakın Doğu metinleri –örneğin, Hitit tabletleri – erkekler arası yakın etkileşimleri kaydeder, ancak romantik yorumlar modern projeksiyondur. Popülasyon genetiği, endogami düzeyini düşük gösterir ve sosyal katmanlaşmayı –elit mezarlar ve sıradan kalıntılar– vurgular. Bu olay, kriz anlarında sosyal bağların güçlendiğini; bireylerin izole değil, birbirine bağımlı kaldığını ortaya koyar. Karşılaştırmalı etnografiler, benzer toplumlarda travma yanıtlarının fiziksel teması içerdiğini doğrular.
Koruma ve Keşif Süreci
Kazı, Pennsylvania Üniversitesi ekibi tarafından yönetilmiş ve iskeletler, alçı kalıplarla yerinde belgelenmiştir. Taşınmadan önce fotoğraflanan pozisyon, 1973’te yayınlanan raporlarda detaylandırılmıştır. Penn Müzesi’nde saklanan kalıntılar, düzenli olarak yeniden incelenir; son DNA çalışmaları, patojen izlerini aramaktadır. Koruma teknikleri, kemiklerin kimyasal bozulmasını önlemiş ve pozisyon bütünlüğünü sağlamıştır. Bu süreç, arkeolojide etik standartları yükseltmiş; örneğin, cinsiyet determinasyonunda non-invaziv yöntemler tercih edilmiştir. Gelecek taramalar, mikrotravmaları aydınlatabilir ve olayın rekonstrüksiyonunu zenginleştirebilir.
Kültürel Etkileşimler
Hasanlu kalıntıları, romantik bir ikon haline gelmiştir; medya temsilleri, antik duyguları modern bağlamlara taşır. Bilimsel tartışmalar, yorum önyargılarını ele alır: heteronormatif varsayımlar, LGBTQ+ perspektiflerini dışlamıştır. Benzer buluntular –Valdaro Sevgilileri gibi– , evrensel insan tepkilerini karşılaştırır. Bu kalıntılar, eğitim materyallerinde kriz psikolojisini öğretir ve multidispliner araştırmaları teşvik eder. Etik tartışmalar, kalıntıların sergilenmesini sorgular; repatriasyon talepleri, kültürel miras haklarını gündeme getirir. Sonuçta, bu keşif, arkeolojinin sadece nesneleri değil, insanlık durumunu belgelediğini kanıtlar.