HATİCE EROĞLU AKDOĞAN / ROMANCININ SERÜVENİ FAKİR BAYKURT’UN KALEMİNİN İZİNDE – Ayşe Kaygusuz Şimşek
Romancının Serüveni, Fakir Baykurt’un Kaleminin İzinde alt başlığıyla Hatice Eroğlu Akdoğan’ın kaleme aldığı ve Ceylan yayınlarından çıkan romanın adı. Fakir Baykurt’un yaşamını biyografik bir roman halinde anlatmış. Roman Fakir Baykurt adına şimdiye kadar yazılanların dışında bir kitap. Fakir Baykurt’un yaşamının ince ayrıntılarına kadar inilmiş, yazarın bütün kitapları baştan sona taranmış ve en önemlisi birlikte anıları olan arkadaşları, yolu bir yerlerde kesişenler, köylüleri ve yakın köylüler bulunup sorup soruşturulmuş. Çok emek verilmiş demiyorum, bu dosyaya verilen emeğin yakınan tanığıyım. Daha önce birkaç kez etkinliklerde dosyayı konuşup tartışmamız da oldu, bilgi akışı içinde. Hatta bir söyleşide “Fakir Baykurt dosya çalışmanız olduğunu biliyorum. Fakir Baykurt’ta yazmak nedir? Fakir Baykurt’un yazma amacına nasıl bakarsınız?” diye bir soru sormuştum ve “dosya çalışması” derken, beni ağır bir sorumluluk alanına çekiyorsun” diye kendi içinde duyumsadığı sorumluluğu dışarı vurmuştu yazar.
Aslında şunu ta baştan söylemem gerekirdi belki de. Yazar Hatice Eroğlu Akdoğan edebiyatımızın 60’lı, 70’li yıllarının çok okunan bir yazarı olan Fakir Baykurt okuru ve hayranıdır. Bir gün onu tanımak, görüşebilmek umuduyla hayaller kurarken, beklenmedik ölüm haberini alması onu derinden üzer ve hayali yarım kalır. İşte bu yarım kalan hayal Eroğlu Akdoğan’ı yıllar sonra “Fakir Baykurt’un Kaleminin İzinde” uzun ve yorucu, bir o kadar da öğretici bir yolculuğa çıkarır. Sonunda varmak istediği yere ulaştığında; “Her ne kadar ilk başta bir biyografi çalışması için işe giriştiğimi düşünsem de F. Baykurt hakkında öğrendiklerim benim asıl kazancım olacaktı. Ama Fakir Baykurt’un insana yaşama sevinci ve coşkusu veren mücadeleyle dolu hayat hikâyesi onu yeni bir bakış açısı ve yorumla ele almamı sağladı.” der kitabın giriş bölümünde.
Kitabı ayrıcalıklı yapan iki belirgin özellik var. Birincisi, bir başkarakter- roman kahramanı olarak; Köy Enstitüleri çıkışlı olan Fakir Baykurt’un olaylar karşısında; kimliğine, kişiliğine, düşüncelerine yakışır cevapları, konuşmaları, düşünceleri yazarımız Hatice Eroğlu Akdoğan’ın yorumlar katarak kendisinin vermesidir. Yani seçilmiş roman kahramanının genel biyografi içinde ve dışında, çoğu yerde sesi oluyor Akdoğan. Yazarın köy kültürünün ve işçi sınıfının içinden gelmesi Fakir Baykurt’u anlamasında, düşüncesine ve tepkisine ses olmasında başarılı olmasını sağlıyor. İşte bu yüzden biyografi artı ‘roman’ olmuştur.
İkincisi ise, hepimizin bildiği ve romanlarıyla ün yapan Fakir Baykurt, daha ilkokul yıllarında şiirle başlamıştır yazmaya. Birkaç şiirini yayımlatmış olmasına karşın kendisi yazdığı şiirleri beğenmediği için şiirler hep bir kenarda kalmış, ancak Almanya’da yaşadığı yetişkinlik yaşlarında iki kitap halinde toplamıştır. İşte bu şiirler kitabın içerisinde metin aralarında, olay örgülerinde aniden karşımıza çıkıveriyor. Yazar bunu öyle yerli yerine yerleştirmiş ki bu şiir dizelerini, Baykurt’un olaylar ve yaşananlar karşısında ya bir tepki ya da bir düşüncesi olarak duruyor karşımızda. Hatice bunu şöyle anlatıyor girişin son bölümünde.
“Metinde aniden karşımıza çıkan dizeler de F. Baykurt’un. Şiirleri de yaşamını ve bakış açısını olduğunca ele veren duru dizeler içeriyor. Biz Fakir’in koluna girip hayatını, hayatına eşlik eden kalemini takip ederken şiirleri başımıza serin su damlaları gibi şıp şıp düşüveriyor.”
Belki de Eroğlu Akdoğan’a romanı yazdıran bu dizeler, diye düşünmeden edemiyorum.
Roman “Yokluğun Koynunda Çocukluklardan Bir Çocuk” başlığıyla hem zaman kavramını hem de Anadolu köylerinin yokluk, hastalık, ölüm içindeki yaşamlarını önümüze sererek başlar. Bir de ayrılık var, uzun yıllar askerliğin hüküm sürdüğü. Babasının ölümüyle Tahir’de erken yaşta bakar hem ayrılığın, hem de ölümün tadına. Daha okula başlamadan babasının ölümü, zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırır. Anası Elif’in mücadeleci, baş eğmeyen, çalışkan, güçlü bir kadın olması, ileriki yıllarda romanlarına konu olacak başkarakter “Irazca” olarak düşünebilirsiniz. Yöre halkı Elif’e, Elifçe’de der. Elifçe oğlu Tahir’in okuması için bütün şartlarını zorlar. Yirmi bir Köy Enstitüleri’nin ışığının parladığı bir dönemde, köylerden seçilerek gönderilen öğrenciler içinde Tahir’de vardır. Yazarın “… serin su damlaları gibi şıp şıp düşüveriyor.” dediği Tahir’in şiirlerinden, “/Analardır bu nasıl yaşam/ İran’da, Afganistan’da, Türkiye’de/ Karanlıklarda yol arayan/” dizesini damlatır okurun belleğine. Elbette biz bu dizeyi Tahir’in, ‘yaşamı ayakta tutan analardır, anaların özverili mücadelesidir’ diye algılarız.
Burada şuna bir açıklık getirelim. Tahir, Fakir Baykurt’un adıdır ve ilkokulda öğretmeninin (taharet, benzetmesi) alaycı konuşması ve “Fakir olsa daha iyi” dediği belleğinde kalır. Gönen Köy Enstitüsü’nde öğrenci olduğu yıllarda öyküleri, şiirleri yayımlanmaya başlayınca Fakir adını kullanır. Bu hem o dönem Köy Enstitülerine yönelik kapatma çabası içine düşenlere karşı okulunu koruma hem de kendisi okuldan uzaklaştırılmadan eğitimini tamamlamak için bulunan bir yöntemdir. Ancak öğretmen olup ataması yapıldığında, köye Fakir adına gelen posta, kargo gibi durumlarda kimliğinde yazılı Tahir arasında zor durumda kalınca resmi olarak da adını “Fakir” olarak değiştirir.
Tabii Fakir Baykurt deyince Köy Enstitüleri, Köy Enstitüleri deyince de Orta Çağ Avrupa’sında Rönesans aydınlanması ne ise bizim tarihimizde de Köy Enstitüleri aydınlanması aklımıza geliyor. Köy Enstitüleri mimarı, mühendisi, kurucusu ve uygulayıcısı büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç’un; okuyan, toprağı işleyip üreten, gelişen ve yaşam koşullarını iyileştirerek geliştiren insanların çoğalmasını sağlayan eğitim kurumları projesidir. Fakir Baykurt da Gönen Köy Enstitüsü günlerini şöyle anlatır; “/Sürer eker biçeriz güvenip ötesine/ Milletin her kazancı milletin kesesine/ Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine/ Toprakla savaş için Ziraat cephesine/”s.40
O okullardan mezun olanların her biri, bir aydın, yazar, şair, ressam ve eğitimci olmuşlardır. Her biri bulunduğu yerde onurlu ve kararlı duruşlarıyla, özgüvenli ve çalışkan öğrenciler yetiştirirken, iktidarın haksızlıklarına, hırsız, soysuz yandaşlarına karşı da mücadele etmişlerdir. İşte bu aydınlanmadan rahatsız olanlar Köy Enstitülerini kapatmayı kafaya koyduklarında önce yalanlar üreterek öğrencileri karalamaya, çamur atmaya başlamışlardır. Bunlar karanlıktan beslenenlerdir. Her dönemde olduğu gibi o dönemde de kitaplar yasaklanmış, ele geçirdikleri kitapları yakmışlardır. Fakir Baykurt’da bir kısım kitap ve henüz dosya halinde olan dosyasını anası Elifçe’ye emanet etmiş, Elifçe’de kitapları toprağa gömmüş, dosyayı da dikkat çekmesin diye elden ele uzaklaştırmışlardır.
Fakir Baykurt’un hem öğrenciliğinde hem öğretmenlik yaptığı köy koşullarında hem de Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) Başkanlığı görevlerinde bütün yaşamı zorluklarla doludur. Çünkü hayat, kendini hem yaşama hem topluma karşı sorumlu olduğunu düşünenler için zordur. Yine de hiçbir zaman umutsuz olmaz. Bıkmadan, usanmadan çalışır. Çalışmak, haksızlıklara karşı direnmenin, onurlu yaşamanın dayanağıdır Fakir ve Fakir gibi düşünenler için.
Kısaca toparlayacak olursak; Fakir Baykurt’un çocukluğu, öğrenciliği, öğretmenliği, seyahatleri, okumaları, yazmaları ve yazım serüveni, insan ilişkileri, aile hayatı, Almanya yaşamı, edebiyat çevresindeki bağlantıları, dostlukları, romanlarının doğumu, ödülleri, amaçları, hastalığı vs. her yönüyle Romancının Serüveni’ninde. Kitabın arka kapağında Hatice Eroğlu Akdoğan’ın; “… Olanaksız gibi görüneni başarmayı, düşünmeyi, yaratıcılığı ve üretmeyi öğreten Köy Enstitüsü aydınlığında yetişmişti. Enstitüden çıktığında bir elinde öğretmen meşalesi diğerinde de kalemi vardı.” dediği gibi, bir ışığın yayılma romanı olan bu kitabı, yazarımızın yaptığı gibi biz de Fakir Baykurt’un sözleriyle noktalayalım.
“Ama yorulmadım hiçbir zaman/ O yoksul sevgili gibi dağ başlarında/ Karda kalmış, darda kalmış yolcular için/ Yazmaktan/ …
“/Yürürken barışa, büyük mutluluğa/ Yarıda koymadın, mat malamat etmedin beni/ Biliyorum asla yetmez teşekkürler/ Gene de teşekkür ederim sana yüreğim/ s.390
Kitabın künyesi:
Romancının Serüveni/ Fakir Baykurt’un Kaleminin İzinde,
Hatice Eroğlu Akdoğan
Roman / 398 sayfa
Ceylan Yayınları/ Eylül 2020


