Hitit Güneş Kurslarının İktidar Estetiği ve Görünürlük Stratejisi

Hitit güneş kursları, bronz çağının Anadolu’sunda, Hatti ve Hitit uygarlıklarının elinde, yalnızca birer nesne olmaktan öteye geçen, derin anlamlar yüklü yapıtlar olarak ortaya çıkar. Çoğunlukla tunçtan dökülmüş, dairesel formlarıyla güneşi çağrıştıran bu eserler, dini törenlerde ahşap asaların ucunda taşınmış, kral mezarlarında gömü objesi olmuş ve belki de yıldızların konumlarını ölçen bir araç olarak kullanılmıştır. Ancak bu kursların, iktidarın kendini görünür kılma çabasının erken bir biçimi olup olmadığı sorusu, yalnızca arkeolojik bir merak değil, aynı zamanda insanlığın güç, otorite ve estetikle kurduğu ilişkinin kökenlerine dair bir sorgulamadır. Bu metin, güneş kurslarını, iktidarın kendini inşa etme ve topluma sunma biçiminin bir aynası olarak değerlendirirken, farklı disiplinlerden beslenen bir anlatıyla bu nesnelerin çok katmanlı anlamlarını açığa çıkarmayı hedefler.

I. Nesneden Öte: Güneş Kurslarının İşlevi

Güneş kursları, ilk bakışta dini veya törensel birer obje gibi görünse de, işlevleri bunun çok ötesine uzanır. Alacahöyük’te bulunan örnekler, tunçtan yapılmış dairesel formların etrafına yerleştirilmiş geyik, kuş ve ağaç figürleriyle süslenmiştir; bazıları sallandığında ses çıkaran parçalar taşır. Bu nesneler, Hatti kral mezarlarında, hükümdarların ölümle birlikte sonsuzluğa taşıdıkları birer miras olarak yer alır. Ancak bu kursların yalnızca mezar eşyası ya da dini bir araç olduğu düşüncesi, onların toplumsal alandaki rollerini daraltır. Güneş kursları, bir toplumu bir arada tutan inanç sisteminin somut bir temsili olarak, kralın hem yeryüzündeki hem de gökyüzündeki otoritesini pekiştiren birer araçtır. Hatti ve Hitit toplumlarında, güneşin evrensel bir yaşam kaynağı olarak kutsallığı, bu nesneleri iktidarın meşruiyetini ilahi bir düzene bağlama çabasıyla ilişkilendirir. Soru şu: Bir nesne, nasıl olur da hem bir kralın mezarında mütevazı bir eşya, hem de bir uygarlığın kolektif bilincinde evrensel bir anlamın taşıyıcısı olabilir?

II. İktidarın Görsel Dili

Güneş kurslarının estetik yapısı, iktidarın kendini topluma sunma biçiminin erken bir örneği olarak okunabilir. Dairesel form, evrensel bir düzenin, döngüsel zamanın ve güneşin sürekliliğinin bir temsiliyken, üzerindeki figürler –geyikler, kuşlar, ağaçlar– doğanın bereketini ve yaşamın devamlılığını yüceltir. Bu imgeler, yalnızca dekoratif değil, aynı zamanda bir mesaj taşır: İktidar, doğanın düzenine hâkimdir ve bu düzeni topluma sunarak kendi meşruiyetini inşa eder. Hititlerin, Hatti mirasını devralarak bu nesneleri bir sembol haline getirmesi, görsel bir dil üzerinden otoriteyi topluma kabul ettirme çabasını gösterir. Ankara’nın Sıhhiye Meydanı’nda 1973’te bir şehir simgesi olarak yükseltilen güneş kursu anıtı, bu nesnenin modern çağda bile bir toplumu birleştiren bir imge olarak gücünü koruduğunu kanıtlar. Ancak bu görsel dil, sadece birleştirici miydi, yoksa aynı zamanda toplumu belirli bir ideolojiye tabi kılan bir araç mıydı? İktidar, estetiği kullanarak toplumu nasıl bir anlatıya ikna eder?

III. Ritüel ve Meşruiyet

Güneş kurslarının dini törenlerde ahşap asaların ucunda taşınması, onların bir performans nesnesi olduğunu düşündürür. Bu ritüeller, toplumu bir araya getiren, kolektif bir deneyimin parçası olan gösterilerdi. Hatti ve Hitit toplumlarında, kralın ya da rahiplerin bu nesneleri taşıması, iktidarın yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda manevi bir otoriteye sahip olduğunu gösterirdi. Ritüeller, toplumu birleştirirken, aynı zamanda hiyerarşiyi pekiştiren bir sahneydi; güneş kursları, bu sahnede başrol oynayan birer aktördü. Kral mezarlarında bulunan kurslar, hükümdarın ölümden sonra bile ilahi bir düzenle bağlantısını sürdürdüğünü ima eder. Bu, iktidarın sürekliliğini ve ölümsüzlüğünü topluma kabul ettirme çabasının bir yansımasıdır. Peki, bir ritüel nesnesi, toplumu birleştirirken aynı anda bireyleri bir otoriteye boyun eğmeye nasıl ikna eder?

IV. Evrensel ve Yerel Arasında

Güneş kurslarının evrensel bir imge olan güneşi merkeze alması, onların yalnızca Anadolu’ya özgü olmadığını, aynı zamanda Ortadoğu’nun geniş kültürel coğrafyasıyla bağlantılı olduğunu gösterir. Güneş, Mezopotamya’dan Mısır’a kadar pek çok uygarlıkta kutsal bir semboldü; ancak Hatti ve Hititlerin bu imgeyi kendi bağlamlarında yeniden yorumlaması, yerel bir kimliğin evrensel bir anlatıyla harmanlanmasını sağladı. Güneş kursları, bu anlamda, bir uygarlığın hem kendi köklerine bağlı kalma hem de daha geniş bir kültürel ağa katılma çabasını temsil eder. Bu nesneler, iktidarın yalnızca yerel bir toplumu değil, aynı zamanda komşu kültürleri de etkileme arzusimulator. Hititler, bu kurslarla hem kendi otoritelerini pekiştiriyor hem de diğer uygarlıklarla ortak bir dil kuruyorlardı. Bu, bir uygarlığın kendini evrensel bir bağlama yerleştirme çabasının erken bir örneği miydi, yoksa yalnızca kendi toplumuna yönelik bir propaganda aracı mı?

V. Modern Çağda Miras

Güneş kurslarının modern Türkiye’de, özellikle Ankara Üniversitesi’nin amblemi ve bir dönem Ankara’nın şehir simgesi olarak kullanılması, bu nesnelerin çağlar ötesi bir etkiye sahip olduğunu gösterir. 1973’te Vedat Dalokay’ın girişimiyle şehir simgesi haline gelen kurs, 1995’te değiştirilene kadar bu rolünü sürdürdü. Bu durum, güneş kurslarının yalnızca antik bir nesne olmadığını, aynı zamanda modern bir toplumun kimlik arayışında da bir araç olarak kullanıldığını ortaya koyar. İktidarın görünürlük politikası, antik çağlardan modern dünyaya uzanırken, güneş kursları gibi nesneler, bir toplumun kolektif hafızasını şekillendiren imgeler olarak işlev görmeye devam eder. Bu, tarih boyunca iktidarın estetik nesneleri kullanarak kendini yeniden üretme çabasının bir göstergesi midir?

VI. Özgürlük ve Kontrol

Güneş kursları, bir yandan yaşam, bereket ve evrensel düzen gibi kavramları yüceltirken, diğer yandan toplumu bir otoriteye bağlama işlevi görmüş olabilir. Bu nesneler, bireylerin özgür iradesini değil, kolektif bir inanç sistemine katılımını teşvik eder. İktidar, bu tür imgelerle, toplumu bir ideale inandırırken, aynı zamanda kendi otoritesini görünür ve tartışılmaz kılar. Ancak bu süreç, bireylerin özgürlüğünü kısıtlayan bir kontrol mekanizması mıdır, yoksa bir toplumu birleştiren ortak bir anlam arayışı mıdır? Güneş kursları, bu ikiliği anlamak için güçlü bir lens sunar: Hem birleştirici bir imge, hem de otoritenin toplumu yönlendirme aracı. Bu nesneler, insanlığın hem özgürleşme hem de boyun eğme arzusu arasındaki gerilimi nasıl yansıtır?

Güneş kursları, Hitit ve Hatti uygarlıklarının iktidar estetiğinin birer yansıması olarak, görsel ve ritüel bir dil üzerinden otoriteyi topluma kabul ettirme çabasının erken örnekleridir. Bu nesneler, yalnızca dini veya dekoratif objeler değil, aynı zamanda bir toplumu birleştiren, meşruiyet kazandıran ve evrensel bir düzenle ilişkilendiren güçlü araçlardır. Modern dünyada bile etkisini sürdüren bu imgeler, insanlığın iktidar ve estetikle kurduğu karmaşık ilişkinin zamansız birer tanığıdır.