İş Yerinde Mobbing: Foucault’nun İktidar İlişkileri ve Psikolojik Sağlık Üzerine Bir İnceleme
İktidarın Görünmez Ağları
Foucault’nun iktidar ilişkileri teorisi, iktidarın yalnızca hiyerarşik bir yapıdan değil, günlük pratiklerdeki mikro düzey etkileşimlerden de kaynaklandığını öne sürer. İş yerinde mobbing, bu mikro iktidar pratiklerinin somut bir yansımasıdır. Yöneticilerin veya meslektaşların, bir bireyi sistematik olarak dışlama, küçümseme veya taciz etme eylemleri, iktidarın bireyler arasında asimetrik bir şekilde dağılımını gösterir. Bu süreç, otoritenin görünmez ağları aracılığıyla işler; çünkü mobbing, açık bir şiddet biçiminden ziyade, ima, dedikodu veya pasif-agresif davranışlarla kendini gösterir. Foucault’ya göre, bu tür pratikler, bireyleri disipline etmek ve normlara uymaya zorlamak için kullanılır. Mobbing, iş yerindeki güç dinamiklerinin, bireyin özerkliğini kısıtlayarak nasıl bir kontrol mekanizmasına dönüştüğünü ortaya koyar. Bu durum, bireyin kimliğini ve özsaygısını tehdit eder, çünkü sürekli bir denetim ve yargılama altında olduğunu hissettirir.
Bireyin Öznelliğinin Erozyonu
Mobbing, Foucault’nun öznellik kavramıyla da ilişkilendirilebilir. İktidar ilişkileri, bireyin kendini nasıl algıladığı ve tanımladığı üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Mobbing mağdurları, sürekli eleştiri, dışlanma veya alay gibi eylemlerle karşılaştığında, öz-değer algıları aşınır. Foucault’nun panoptikon metaforuna benzer şekilde, mobbing, bireyin her hareketinin izlendiği ve yargılandığı bir ortam yaratır. Bu ortam, bireyin kendi benliğini sorgulamasına ve içselleştirilmiş bir suçluluk veya yetersizlik duygusu geliştirmesine yol açar. Mağdur, iş yerinde varlığını sürdürebilmek için sürekli bir uyum çabası içine girer, ancak bu çaba, özgün kimliğinden uzaklaşmasına neden olur. Psikolojik olarak, bu durum anksiyete, depresyon ve özgüven kaybı gibi sonuçlar doğurur. Bireyin öznelliğinin bu şekilde erozyona uğraması, mobbingin yalnızca bir iş yeri sorunu olmadığını, aynı zamanda derin bir varoluşsal kriz yarattığını gösterir.
Psikolojik Sağlığın Sistemik Tahribatı
Mobbingin psikolojik sağlık üzerindeki etkileri, yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda sistemik bir perspektiften de incelenebilir. Foucault’nun iktidar teorisi, bireylerin psikolojik durumlarının, içinde bulundukları sosyal ve kurumsal yapıların bir yansıması olduğunu savunur. Mobbing, iş yerindeki rekabetçi kültür, hiyerarşik baskılar ve performansa dayalı değerlendirme sistemlerinin bir ürünü olarak ortaya çıkar. Bu tür bir ortam, bireyleri birbirine karşı konumlandırarak sosyal bağları zayıflatır ve izolasyonu teşvik eder. Mağdurlar, kronik stres, tükenmişlik sendromu ve travma sonrası stres bozukluğu gibi ciddi psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Ayrıca, mobbingin uzun süreli etkileri, bireyin iş dışı yaşamına da yansır; aile ilişkileri, sosyal bağlantılar ve genel yaşam kalitesi olumsuz etkilenir. Bu tahribat, iş yerinin birey üzerindeki disiplin edici gücünün, psikolojik sağlığı sistematik bir şekilde nasıl baltaladığını gösterir.
Direniş ve Özerklik Arayışı
Foucault’nun teorisi, iktidara karşı direnişin her zaman mümkün olduğunu vurgular. Mobbing karşısında bireyler, özerkliklerini yeniden kazanmak için çeşitli stratejiler geliştirebilir. Bu stratejiler, mobbingi rapor etme, destek ağları oluşturma veya iş yerini terk etme gibi pratikleri içerebilir. Ancak, bu direniş çabaları, genellikle mevcut iktidar yapılarının kısıtlamalarıyla karşılaşır. Örneğin, bir çalışanın mobbingi bildirmesi, kurumsal hiyerarşinin tepkisizliği veya misilleme riskiyle sonuçlanabilir. Foucault’nun perspektifinden bakıldığında, direniş, bireyin kendi öznelliğini yeniden inşa etme sürecinin bir parçasıdır. Psikolojik sağlık açısından, bu süreç, bireyin özsaygısını geri kazanmasına ve travmatik deneyimlerle başa çıkmasına yardımcı olabilir. Ancak, direnişin başarısı, bireyin kaynaklarına ve iş yerindeki destek mekanizmalarının etkinliğine bağlıdır. Bu durum, mobbingin yalnızca bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda kurumsal ve toplumsal reformları gerektiren bir mesele olduğunu ortaya koyar.
Kurumsal Yapıların Rolü
Mobbingin kökeninde, iş yerindeki kurumsal yapılar ve kültür önemli bir rol oynar. Foucault’nun iktidar analizi, kurumların bireyleri nasıl şekillendirdiğini ve denetlediğini inceler. Modern iş yerleri, verimlilik ve rekabet üzerine kurulu sistemleriyle, bireyler arasında güç mücadelelerini körükler. Mobbing, bu sistemlerin bir yan ürünü olarak, zayıf kurumsal politikalar ve etik standartların eksikliğiyle beslenir. Örneğin, yöneticilerin mobbing davranışlarını görmezden gelmesi veya ödüllendirmesi, bu tür eylemlerin normalleşmesine yol açar. Psikolojik sağlık açısından, bu durum, çalışanların kendilerini güvensiz ve değersiz hissetmelerine neden olur. Kurumsal düzeyde alınacak önlemler, mobbingin azaltılmasında kritik bir rol oynar. Etkili şikayet mekanizmaları, etik liderlik ve kapsayıcı bir iş yeri kültürü, bireylerin psikolojik sağlığını koruyabilir ve iktidar ilişkilerinin yıkıcı etkilerini sınırlayabilir.