Işığın Ontolojik Dönüşümü: Karen Barad’ın Etkileşimsel Realizmi ve Annihilation’daki Işık Fenomeni

Karen Barad’ın etkileşimsel realizm teorisi, Jeff VanderMeer’in Annihilation romanındaki ışık fenomenini açıklamak için güçlü bir çerçeve sunar. Barad’ın teorisi, gerçekliğin bireysel varlıklar arasındaki etkileşimlerden değil, “iç-etkileşim” (intra-action) yoluyla ortaya çıkan fenomenlerden oluştuğunu öne sürer. Annihilation’daki ışık, yalnızca fiziksel bir olgu değil, aynı zamanda varlıkların sınırlarını sorgulayan, insan ve insan-olmayan arasındaki ayrımı bulanıklaştıran bir ontolojik araçtır. Bu metin, Barad’ın teorisini kullanarak ışığın roman içindeki rolünü çok katmanlı bir şekilde inceler ve bu fenomenin insan algısı, doğa, bilim ve etik üzerindeki etkilerini değerlendirir.

Işığın Ontolojik Kökeni

Barad’ın etkileşimsel realizmi, evrenin temel birimlerinin bireysel nesneler değil, iç-etkileşimlerden ortaya çıkan fenomenler olduğunu savunur. Annihilation’da ışık, Area X’in sınırları içinde biyolojik ve fiziksel gerçekliği dönüştüren bir fenomendir. Bu ışık, Barad’ın “agential cut” (etkileşimsel kesim) kavramıyla açıklanabilir: Işık, gözlemci ve gözlemlenen arasındaki sınırları yeniden şekillendirir, nesneleri ve özneleri eşzamanlı olarak üretir. Örneğin, biyologun ışıkla karşılaşması, onun kendi bedeninin ve bilincinin Area X ile iç içe geçtiği bir anı işaret eder. Bu, Barad’ın “materyal-düşünsel” (material-discursive) pratiklerinin, anlam ve maddenin bir arada üretildiği bir süreç olduğunu gösterir. Işık, yalnızca fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda insan algısını ve gerçeklik anlayışını yeniden yapılandıran bir ontolojik araçtır.

İnsan ve Doğa Arasındaki Sınırların Çözülmesi

Annihilation’daki ışık, insan merkezli bakış açısını sorgulayan bir fenomen olarak işler. Barad’a göre, hiçbir şey içsel olarak ayrı değildir; ayrılıklar, fenomenler içindeki geçici kesimlerle oluşturulur. Area X’teki ışık, insan bedenini ve bilincini doğayla birleştiren bir katalizör görevi görür. Biyologun dönüşümü, Barad’ın “onto-epistemoloji” kavramıyla açıklanabilir: Bilme ve var olma pratikleri birbirinden ayrılamaz. Işık, biyoloğun Area X’in ekosistemiyle iç-etkileşimini yoğunlaştırarak, onun insan kimliğini ve bireyselliğini aşındırır. Bu süreç, Barad’ın etik sorumluğuna vurgu yapar; çünkü her iç-etkileşim, belirli varlıkları görünür kılarken diğerlerini dışlar. Işık, insan ve doğa arasındaki hiyerarşik ayrımı ortadan kaldırarak, ekolojik bir birlikteliği öne çıkarır.

Bilimin Sınırlarının Yeniden Tanımlanması

Barad’ın teorisi, bilimin nesnel bir gerçeklik arayışından ziyade, gözlemcinin de dahil olduğu bir iç-etkileşim süreci olduğunu öne sürer. Annihilation’da, bilim insanları Area X’i anlamaya çalışırken, ışık fenomeni onların yöntemlerini ve varsayımlarını altüst eder. Işık, Barad’ın “cihaz” (apparatus) kavramıyla ilişkilendirilebilir: Bilimsel aletler ve gözlemler, gerçekliği sabitlemek yerine, onu yeniden üretir. Örneğin, biyologun mikroskopla incelediği organizmalar, ışığın etkisiyle sürekli değişir, bu da bilimin statik bir hakikat üretemeyeceğini gösterir. Barad’ın Niels Bohr’dan ilham alan yaklaşımı, ışığın kuantum fiziğiyle bağlantısını vurgular; ışık, hem dalga hem parçacık gibi davranarak, klasik bilimsel kategorileri sorgular. Bu, Area X’in bilimin kontrolünden kaçan bir gerçeklik olduğunu gösterir.

Dilin ve Anlamın Yeniden İnşası

Barad’ın etkileşimsel realizmi, dilin maddi dünyadan ayrı olmadığını, aksine materyal-düşünsel pratiklerin bir parçası olduğunu savunur. Annihilation’da ışık, dilin sınırlarını zorlayan bir fenomen olarak ortaya çıkar. Biyologun Area X’teki deneyimlerini ifade etme çabaları, ışığın etkisiyle başarısızlığa uğrar; çünkü ışık, insan dilinin sabit kategorilerini aşar. Barad’ın “difraksiyon” (diffraction) kavramı burada önemlidir: Difraksiyon, farklılıkların sürekli üretildiği bir süreçtir ve ışık, Area X’te bu farklılıkları görünür kılar. Örneğin, kuledeki yazılar, ışığın etkisiyle hem maddi hem anlam açısından değişir, bu da dilin statik bir temsil aracı olmaktan çıktığını gösterir. Işık, insan merkezli anlam üretimini sorgulayarak, daha akışkan bir iletişim biçimine işaret eder.

Etik Sorumluluk ve Ekolojik Bağlantılar

Barad’ın teorisi, her iç-etkileşimin etik sonuçlar doğurduğunu vurgular, çünkü her kesim belirli varlıkları dahil ederken diğerlerini dışlar. Annihilation’daki ışık, insanlığın doğayla ilişkisindeki etik sorumluluğu açığa çıkarır. Area X, insan müdahalesine karşı bir tepki olarak okunabilir; ışık, bu bölgede insan merkezli tahakkümü çözen bir güçtür. Barad’ın “ethico-onto-epistemology” kavramı, bilme, var olma ve etik sorumluluğun birbirinden ayrılamayacağını öne sürer. Biyologun Area X ile birleşmesi, insanın doğanın bir parçası olduğunu ve ona karşı sorumlu olduğunu hatırlatır. Işık, bu birleşmeyi mümkün kılarak, ekolojik bir etik anlayışını öne çıkarır: İnsan, doğayı kontrol etmek yerine, onunla ortak bir varoluş geliştirmelidir.

Zaman ve Mekanın Yeniden Yapılandırılması

Barad’a göre, zaman ve mekan, iç-etkileşimler yoluyla ortaya çıkan ilişkisel yapılar olarak anlaşılmalıdır. Annihilation’da ışık, Area X’teki zaman ve mekan algısını bozar. Biyologun zaman algısındaki kaymalar ve mekanın sürekli değişen doğası, Barad’ın “spacetimemattering” kavramıyla açıklanabilir: Madde, zaman ve mekan, iç-etkileşimler yoluyla bir arada üretilir. Işık, bu üretim sürecinin görünür bir göstergesidir; Area X’te her şey, ışığın etkisiyle yeniden yapılandırılır. Örneğin, biyologun kulede yaşadığı deneyimler, geçmiş ve geleceğin iç içe geçtiği bir zaman-mekan sürekliliğini ortaya koyar. Bu, Barad’ın gerçekliğin sabit bir çerçeveden ziyade, sürekli yeniden şekillenen bir süreç olduğunu savunan görüşünü destekler.

İnsan Ötesi Bir Varoluşun İzleri

Annihilation’daki ışık, insan ötesi bir varoluşun kapısını aralar. Barad’ın etkileşimsel realizmi, insan merkezli ontolojileri reddeder ve tüm varlıkların eşit derecede “etken” olduğunu savunur. Işık, Area X’teki bitkiler, hayvanlar ve hatta cansız nesnelerle insan arasında bir bağ kurar. Bu bağ, Barad’ın “ajans” (agency) anlayışıyla uyumludur: Ajans, bireysel bir özellik değil, ilişkisel bir süreçtir. Biyologun dönüşümü, insan bedeninin ve bilincinin Area X’in daha geniş ekosistemiyle birleşmesiyle sonuçlanır. Işık, bu birleşmeyi hızlandırarak, insan ötesi bir varoluşun mümkün olduğunu gösterir. Bu, Barad’ın teorisinin, insanın doğadaki yerini yeniden düşünmeye yönelik radikal bir çağrısıdır.

Işığın Dönüştürücü Gücü

Karen Barad’ın etkileşimsel realizmi, Annihilation’daki ışık fenomenini, yalnızca fiziksel bir olgu olmaktan çıkararak, ontolojik, etik ve ekolojik bir dönüşüm aracı olarak konumlandırır. Işık, Area X’te insan ve doğa, bilim ve bilinmezlik, dil ve madde arasındaki sınırları bulanıklaştırır. Barad’ın iç-etkileşim, agential cut ve difraksiyon kavramları, ışığın bu dönüştürücü rolünü anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Bu çerçeve, yalnızca romanın kurgusal evrenini değil, aynı zamanda insanın doğayla ve kendi varoluşuyla ilişkisini yeniden düşünmek için bir yol haritası sağlar. Işık, nihayetinde, gerçekliğin sürekli yeniden üretildiği bir sürecin somut bir göstergesidir.