Jung’un Evrensel İmgeleri Foucault’nun İktidar Ağında Nasıl Yeniden Üretilir?
ARKETİPLER EVRENSEL Mİ, YOKSA TARİHSEL İKTİDAR ARAÇLARI MI?
Foucault’nun normatif iktidar analizi, toplumsal kabullerin nasıl “doğal” kılındığını gösterirken, Jung’un arketip teorisi bu kabullerin kökenini kolektif bilinçdışının mitik imgelerine dayandırır. Peki ya arketipler, iktidarın kültürel hegemonya aracına dönüşmüşse? Örneğin, “anne” arketipinin fedakârlık miti, kadınları ev içi emeğe mahkûm eden bir norm makinesi olarak işlev görüyor olabilir mi?
BİLİNÇDIŞININ KODLARI KİM TARAFINDAN YAZILDI?
Jung, arketiplerin insanlığın ortak dilini oluşturduğunu savunur. Foucault ise bu “dil”in iktidarın disipliner söylemleriyle kirletildiğini ima eder. “Kahraman” arketipi, devletin askere çağrı yaparken kullandığı bir psikolojik silah mıdır? Gölge (Shadow) kavramı, iktidarın ötekileştirdiği grupları bastırmanın psişik maliyeti midir?
ARKETİPLERİN DEVRİM POTANSİYELİ VAR MI?
İktidar, arketipleri kontrol aracına dönüştürürse, Jung’un bireyleşme süreci bir direniş stratejisi olabilir mi? Örneğin, “bilge” arketipini kapitalizmin “tüketici” öznesine karşı bir *anti-ikon olarak seferber etmek… Ya da “hileci” (Trickster) arketipi, toplumsal tabuları yıkmak için bir *anarşist araç* mıdır?
İKTİDAR, BİZİ ARKETİPLER ÜZERİNDEN Mİ YÖNETİYOR?
Cevap, hem evet hem hayır. Evet, çünkü ataerkil aile, milliyetçi kahramanlık mitleri gibi yapılar, arketiplerin içini boşaltarak iktidara hizmet eder. Hayır, çünkü arketipler aynı zamanda iktidarsız bir dilin kalıntılarıdır: Rüyalarınızda gördüğünüz uçan balık, polis devletinin dayattığı kimliği parçalayabilir. Jung’un masumiyeti ile Foucault’nun şüpheciliği arasındaki gerilim, yeni bir özgürleşme teorisinin kapısını aralayabilir.