Kuzey Avrupa Söylencelerine göre; Evrenin Yaratılışı, Yok Oluşu ve Yeniden Doğuşu

Evrenin Yaratılışı, Yok Oluşu ve Yeniden Doğuşu: Sunuş
Tarihsel Arka plan
Hıristiyanlığın MS 1000 yılında kabulü, bu ülkede pagan inançlarını resmi olarak sona erdirmiştir. Ancak keşişlerin pek çoğu eski şiirleri ve öyküleri kaydedecek kadar onlardan zevk almıştır.
Bunu takip eden birkaç yüzyılda pek çok insan, Odin ve Thor’un, insanları şeytanca düşüncelere ve eylemlere kışkırtan ruhlar olarak gerçekten var olduklarını düşünmüştür. Bu tür düşüncelere tepki olarak 1920’lerde Snorri Sturluson, Gyİfagin-tüng’i (Gylfi’uin Kandırmacası) yazmıştır. Bu kitap dünyanın yaratılış öyküsünü ve Kuzey (Germen) geleneğinden başka söylenceleri anlatır.

Kuzey Dini
Kuzey tanrıları doğayı ve kendilerine tapınan insanların değerlerini yansıtırlar; tıpkı Yunan tanrılarının doğayı ve kendilerine tapınan insanların değerlerini yansıttıkları gibi. Kuzey tanrıları, sadece insanlar gibi konuşup onlar gibi davranmakla kalmayıp, Kader Kadınları’na (Nornlar) boyun eğer, ölümün kaçınılmaz yazgısıyla karşı karşıya gelirler, insanlar gibi Kuzey tanrıları da kaderlerini kabul eder ve bilir, onu cesaret ve onurla karşılamaya çalışırlar.
Onlara tapınan insanların pek çoğu gibi savaşta ölmeyi seçerler.
Dünyayı gelecek kuşaklar için daha iyi bir yer haline getirebilmek amacıyla kötü devleri öldürürler.
Ara sıra Sigurd gibi büyük bir kahramana yardım eden Odin dışında, Kuzey tanrıları insanları yaşamın tehlikelerinden korumazlar. Genellikle kendi sorunlarıyla uğraşırlar ve maceraları insanlardan çok devlerle ilgilidir. Aynı biçimde, insan kahramanların öykülerinde de genellikle canlılar bulunmaz.
Kuzey tanrılarının hiyerarşisi, Kuzey toplumunun sınıflara bölündüğü gerçeğini yansıtır. Kralları Odin’in ataları olduğunu öne sürerler. Onlar savaşçı aristokrasinin üyesidirler ve Odin hem savaşın hem de şiirin tanrısıdır. Savaşçılara hem zafer hem yenilgi getirir. Kahramanlar ve onların savaşları hakkında şarkılar ve destanlar yazan saray şairlerine esin verir. Kendisine tapanlardan insan kurban ister.

Thor, Odin ve Frigg’in oğludur. Kuzey tanrıları içinde Odin’ den sonra ikinci gelir. Ona, gücüne ve güvenilirliğine ihtiyaç duyan köylüler tapar. Thor’un çekici Mjollnir, gök gürültüsü ve şimşeğe neden olur, böylelikle ürünün bereketli olmasını sağlayan yağmurla ilişkilendirilir. Thor, çekicini, Tanrıların Evi As-gard’ı ve Ölümlülerin Evi Midgard’ı (ortadünya) kötü devlerden korumak için kullanır, Frey, üçüncü önemli Kuzey tanrısıdır. Deniz bereketinin tanrısı Njord’un oğludur ve babası gibi bereket tanrısıdır. Frey, güneşin ne zaman doğacağına, yağmurun ne zaman yağacağına karar verir. İnsanlar ona, babasına ve kız kardeşi Freya’ya bol ürün ve çocuk için dua ederler. Odin gibi Frey de kendisine tapınanlardan insan kurban ister. Frigg ve Freya en önemli Kuzey tanrıçalarıdır. İkisi de ulu tanrıçalar veya ana tanrıçalardır; onlara, toprağa ve insanlara bereket getirme güçleri olduğu için tapınılır.

Çekiciliği ve Değeri
Kuzey yaratılış söylencesi çekicidir, çünkü geniş bir karakterler ağı ve muhteşem maceralar içerir. Kuzeyli (Germen) köklere sahip olan peri masalı geleneğinin devlerini, cücelerini ve cinlerini tanırız, ölen tanrılar ve yok olup yeniden oluşan dünya kavramları büyüleyicidir. J. R. R. Tolkien’in okuyucuları Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde adların çoğunun, C. S. Lewis’in Narnia Tarihi dizisindeki adlarda olduğu gibi Kuzey mitolojisinden geldiğini ayrımsayacaklardır.

Başlıca Tanrılar
Odin (ya da “vahşi” veya “öfkeyle kabaran” anlamında Wodcn): Bor ve Bestla’nın oğlu. Tanrıların en yaşlısı, en büyüğü ve yöneticisi. Ölümlülerin babası, savaş tanrısı.
Frigg: Odin’in karısı, Tanrıların annesi, en önemli tanrıça, Ulu ve Ana Tanrıça.
Thor: Odin ve Frigg’in oğlu. ikinci büyük tanrı, tüm tanrıların ve ölümlülerin en güçlüsü.
Balder: Odin ve Frigg’in oğlu. Tanrıların en yumuşağı ve en sevileni,
Hoder: Odin ve Frigg’in oğlu, Balder’in kor kardeşi.
Hermod: Odin ve Frigg’in yürekli oğlu.
Bragi: Odin ve Frigg’in oğlu. İdun’un kocası. Bilgelik ve şiir tanrısı.
Idun: Bragi’nin karısı. Sonsuz gençliğin altın elmalarını korur.
Njord (“gemileri kuşatan” ya da “deniz” anlamında): Bereket Tanrısı; rüzgâr ve denizin yöneticisi.
Frey: Njord’un oğlu. Bereket ve ölümlülerin tannsı. Güneşin ve yağmurun yöneticisi, üçüncü Önemli tanrı.
Freya: Njord’un kızı, Ulu ya da Ana Tanrıça; aşkla ilgili öğütler verir; ikinci önemli tanrıça.
Heimdal: Eski Hint-Avrupa ateş tanrısı, Hindu ateş tanrısı Agni’nin benzeri. Tanrıların nöbetçisi.
Hoenir: Eski Hint-Avrupa tanrısı. Bor ve Bestla’nın oğlu; Odin’in kardeşi; OdinTe birlikte ölümlülerin babası; onlara zekâ ve duygu sağlar. Ragnarok’tan sonra, kurtulan tanrıların yöneticisi.
Loki: İki buz devinin çocuğu; ancak tanrı kabul edilebilir.
Şeytani bir kavga çıkarıcı.
Hei: Loki’nin canavar kızı. Niflheim’daki ölülerin yöneticisi.

Evrenin Yaratılışı, Yok Oluşu ve Yeniden Doğuşu
Kral Gylfi, bugün İsveç diye bilinen topraklar üzerinde hüküm sürdüğü günlerde, kendisini Gangleri adlı yaşlı bir adama dönüştürerek, doğa ve evren hakkında bilgi edinmek üzere büyük tanrıları Asgard’daki salonlarında ziyaret etti. Gylfi kılık değiştirerek geldiği için tanrılar ona gerçek kimliklerini açıklamadılar. Kendilerini Yüce Olan, Yüceyle Eşit Olan ve Üçüncü diye adlandırdılar.
“Tanrıların hikmetini arıyorum” dedi Gangleri, “Aranızda bilgili olan var mı?”
“Bize ne dilersen sor” diye yanıtladı Yüce Olan, “Buradan, geldiğin zamankinden daha bilge olarak ayrılacaksın.”
Gangleri sordu: “Eğer biliyorsan anlat bana, her şey nasıl başladı?”
Yüce Olan açıkladı: “Başlangıçta açık bir boşluk olan Ginnungagap’tan başka hiçbir şey yoktu. Bu çok eski zamanda, ne yukarıda göklere ne aşağıda toprağa ne kumlara ne çimenlere ne de denizin yükselen dalgalarına biçim verilmişti.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “İlk oluşan dünya, Muspelhe-im’dı (Savaşçıların Evi). Bu, Ginnungagap’in güneyinde, sıcak, parlak alevler içinde bir dünyadır ve kıvılcım ve parıldayan korlar saçar.
Alevler saçan bir kılıcı olan dev Sürt tarafından korunmaktadır.”

Üçüncü dedi ki: “İkinci oluşan dünya, Ginnungagap’ın kuzeyindeki Niflheim’dı (Sisler Evi). Niflheim’in ortasında, hızlı ve korkunç on bir ırmağın doğup uzaklara doğru aktığı, Hvergelmir (kaynayan kazan) adında bir pınar vardır. Bu ırmakların dalgalarından oluşan köpüklü zehir sertleşti ve buza dönüştü.
Soğudukça, zehirden çiseleyen bir sis yükseldi, ikinci ve ağır bir buz tabakası oluşturmak üzere birinci tabakadaki sağlam buzların üzerine düştü. Niflheim’i soğuk, sisli ve acımasız yapan bu buzlardır.”
Gangleri sordu: “İnsanoğlundan önce kimse var mıydı? Bana devlerden ve tanrılardan söz edin.”
Yüce Olan yanıtladı: “Buz devleri, dünya oluşmadan önceki sonsuz kışlar boyunca yaşadılar, Muspelheim’dan yükselen sıcak havanın, Niflheim’dan gelen buzlarla buluştuğu yerde buzlar çözüldü. Yaşam, ilk kez, eriyen zehir köpüğünün damlalarından gelişti ve bir yaratığa, Ymir adlı bir deve dönüştü. Yaratıldığı zehir onu vahşi, acımasız ve kötü yaptı. Sonra çözülen buzlardan bir inek, Atıdhumla (Besleyici) ortaya çıktı. Ymir onun ürettiği dört süt ırmağından beslendi.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Ymir uyurken terledi. Sol kol-tukalttndaki nemden bir adam ve bir kadın ortaya çıktı. Ymir bütün buz devi ailelerinin babası oldu. Hepsi de babaları gibi şeytani yaratıklardı.”
“Bu gerçekten ilginç bir Öykü” dedi Gangleri: “Peki öyleyse tanrılar İlk kez nasıl ortaya çıktılar?”
Yüce Olan açıkladı: “Audhumla sürekli, tuzlu bir buz bloğunu yaladı. İlk günün akşamı bir tutam saç belirdi. İkinci günle beraber bir erkeğin bütün başı görünür hale geldi. Üçüncü günün sonunda, Buri adında bütün bir erkek ortaya çıktı. Buri uzun boylu, yakışıklı ve güçlüydü, tanrıların büyükbabası oldu.
Devlerden birinin kızı olan Bestla ile evlenecek olan Bor adında bir oğlu oldu. Bor ve Bestla’nın, Kuzey’in »lk tanrıları olan üç çocukları oldu; en büyükleri Odin, Vili ve son olarak da Ve.”
“Tanrılar ve devler dost muydu, yoksa düşman mı?” diye sordu Gangleri.
Yüce Olan yanıtladı: “Odin, Vili ve Ve, Ymir’i öldürdüler.
Ymir’in yaralanndan o kadar çok kan aktı ki, Bergelmir ve karısı dışında tüm diğer buz devleri Ymir’in kanında boğuldular.
Bergelmir oyuk bir ağaç gövdesinden yapmış olduğu bir kayığa çabucak binerek karısıyla beraber kaçtı. Böylece, buz devleri ve şeytani yaratıklar olan sonraki devler ırkının ataları oldular.”
Gangleri sordu: “Dünya nasıl şekillendi?”
Yüce Olan yanıtladı: “Üç tanrı Ymir’in cesedini aldılar, onu Ginnungagap’ın ortasına taşıdılar ve ondan, dünyayı yaptılar. Onun etinden toprağı yarattılar, yaralarından akan kandan tuzlu denizi yaptılar ve onu yeryüzünün çevresine yaydılar. Büyük kemiklerinden dağları, küçük kemiklerinden ve dişlerinden kayalarla çakılları yaptılar. Tüylerinden ormanları yarattılar.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Tuzlu denizin kıyısındaki ülkeleri, Jotunheim’ı (Devlerin Evi), devlere ve onların ailelerine verdiler.
Fakat yeryüzünün Mİdgard denilen iç ülkesinde yaşayacak olan halkı devlerden korumak istediler. Böylece, Ymir’in kaşlannı kullanarak, iki grup yarabğı birbirinden ayırmak için bir engel yaptılar.”
Üçüncü dedi ki: “Ymir’in kafa tasından gökyüzünü yaptılar.
Bunu, yeryüzünün üstünde bir kubbe gibi duracak biçimde yerleştirdiler ve dört bir köşesinden birer cüce, kubbeyi düşmemesi için tuttular. Sonra Ymir’in beynini fırtına bulutlan oluşturması için havaya fırlattılar.”
Gangleri dedi ki: “Cücelerin insanoğuHarından önce var olduğunu bilmiyordum, onlar nasıl ortaya çıktı?”
Yüce Olan yanıtladı: “Başlangıçta cüceler, Ymir’in etinde kurtlar olarak yaşam buldular. Tanrılar onlara insan görünüşü ve insan anlayışı verdi. Cüceler hâlâ Nidavellir denilen ülkede, yeryüzündeki karanlık köşelerde ve kayalık mağaralarda yaşarlar.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Tanrılar, Muspelheim’den yükselen kıvılcımları ve yanan korları yıldızlara çevirdiler.
Yukarıda göklere ve aşağıda yeryüzüne ışık vermeleri İçin Ginnungagap’ın ortasındaki belirli yerlere yerleştirdiler.”
Üçüncü dedi ki: “Güneş’i ve Ay’ı, gece ile gündüzü ve mevsimleri yaratmaları için gökyüzünde dolaşacak şekilde ayarladılar. Güneş hızlı yol alır, çünkü bir kurt onu kovalamaktadır. Ragnarak (tanrıların kıyameti) zamanı gelip bu dünya sona erdiğinde onu yakalayacak. Başka bir kurt, güneşin önünde koşup ayı kovalar. Sonunda Ragnarak zamanı gelince, ay da yakalanacak.”
Gangleri sordu: “Insanoğullan Midgard’a nasıl yerleştiler?”
Yüce Olan yanıtladı: “Üç tanrı tuzlu denizin kıyısında yürürken iki ağaç buldular. Biri dişbudak, biri de karaağaç. Adı Ask olan ilk erkeği dişbudak ağacından, adı Embla olan ilk kadını da karaağaçtan yarattılar. Onları onurlandırmak için giydirdiler.
Odin onlara kan ve yaşam soluğu verdi, Vili onlara kavrayış ve hareket yeteneği verdi. Onları şekillendirdi; görme, duyma ve konuşma yeteneği verdi. Ask ve Embla, senin gibi Midgrad’da yaşayan bütün insan ırkının ataları oldular.”
“Bana Yggdrasill hakkında ne anlatabilirsiniz? Bir çeşit ağaç değil mi o?” diye sordu Gangleri.
Yüce Olan yanıtladı: “Bu büyük dişbudak ağacının dalları dünyayı baştan başa sarar ve göklerin üzerine yayılır. Üç büyük kok, dünyanın dişbudak ağacını ayakta tutar. Biri Asgard’daki Aesir’lerin (tanrılar), biri buz devlerinin arasında, biri de buzlu Nİflheim üzerindedir,”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Asgard’daki kök, Urd’un kutsal kaynağından beslenir. Orada Nornlar olarak bilinen üç kader bakiresi yaşar. Adları Urd (Geçmiş), Verdandi (Şimdi), Skuld’ dur (Gelecek). İnsanoğlunun yaşamını belirleyen kuralları koyar ve kaderini mühürlerler.”
Üçüncü dedi ki: “Başka Nornlar da vardır. Bazıları cinlerin, bazıları cücelerin kızlarıdır. İyi yaratıklardan gelenler iyi yaşamlar şekillendirir; uzun, zengin ve şanlı. Kötü Nornlar kısa, zavallı, talihsiz yaşamlar verirler.”
Yüce Olan devam etti: “Buz devleri arasındaki kök, bilgeliğin ve kavrayışın kaynağı olan Mimir’in pınarından beslenir. Pınarın suyundan içen herkes, pınarın sahibi Mimir gibi bilge olur. Fakat bu güç bir iştir. Tanrıların babası Odin sadece bir yudum içmek istedi, ama önce iki gözünden birini feda etmek zorunda kaldı.”
Yüceye Denk Olan dedi ki: “Nİflheim üzerideki kök, dünyanın büyük ırmaklanmn kaynağı olan Hvergelmir pınarından beslenir.”
Sonra Gangleri sordu: “Tanrılar İnsanları yarattıktan sonra ne yaptılar?”
Yüce Olan yanıtladı: “Odin, Vili ve Ve, dünyanın ortasında kendilerine aileleriyle birlikte yaşamak İçin Asgard denilen bir korunak inşa ettiler. Orada Odin, yüksek tahtında oturur, herkesin ne yaptığını görerek ve her şeyi anlayarak tüm dünyayı denetler.
İki kuzgun, Hugİn (Düşünce) ve Munin (Bellek) omuzlarında oturur. Odin her gün şafakta onları dünyanın üzerinde uçmaya gönderir. Onlar da döndüklerinde Odin’e gördüklerini ve duyduklarını anlatırlar.”
“Asgard’daki en ilginç saray hangisidir?” diye sordu Gangleri.
Yüce Olan yanıtladı: “Kuşkusuz Odin’in altın ışıltılı Valhalla salonudur (Ölüm Salonu). Çatısı mızraklarla ve altın kalkanlarla kaplıdır. Valkyriler (Ölülerin Seçicileri), Odin’in yiğit kızkardeşleri, ölmeye mahkûm edilmiş olanları seçmek ve belirli savaşçıları zaferle ödüllendirmek için Midgard’a inerler. Ragnarak geldiğinde, ölmüş savaşçıları, devlere karşı tanrıların tarafında savaşmak üzere Valhalla’ya getirirler.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “ölü savaşçılar her gün birbirleriyle dövüşerek, sınırsız miktarda domuz eti yiyerek ve kadehler dolusu bal likörü içerek eğlenirler.”
Üçüncü dedi ki: “Valhalla’ya açılan altı yüz kırk kapı vardır.
Ragnarak geldiğinde dokuz yüz altmış savaşçı, korkunç kurt Fenrir’le savaşmak İçin bu kapılardan çıkacak.”
Gangleri sordu; “Asgard’la yeryüzü arasında nasıl yolculuk edilebilir?”
Yüce Olan yanıtladı: “Tanrılar insanoğlunun gökkuşağı olarak gördüğü Bifrost (Titreme Yolu) köprüsünü inşa etti.”
“Size göre insanlar hangi tanrılara inanmalı?” diye sordu Gangleri.
Yüce olan yanıtladı: “On iki tann ve on iki güçlü tanrıça vardır. Odin, tanrıların en yaşlısı ve en büyüğüdür. O, herkesin babası olarak anılır. Çünkü hem İnsanların hem tanrıların babasıdır. Midgard’daki pek çok farklı kabile tarafından tapınıldığından ve başından pek çok serüven geçtiğinden ‘Yüce Olan’ ve ‘Ölülerin Babası’ gibi başka bir çok adla da anılır.”

Yüceye Denk Olan ekledi; “Thor, Odin ve karısı, yeryüzü tanrıçası Frigg’in oğludur. Thor en güçlü tanrıdır. İki keçi tarafından çekilen bir savaş arabasını sürer. Üç değerli mülkü vardır. Mjollnİr adlı çekici, gücünü ikiye katlayan tılsımlı kemeri ve Mjollnir’i kullanırken giydiği demir eldivenleri.”
Üçüncü ekledi: “Odin’in bir diğer oğlu da Balder’dir. İyi olduğu kadar güzeldir ve tanrıların en çok sevilenidir. En bilge ve nazik olanıdır. Söylediği hiçbir şey asla değiştirilemez.”
Gangleri sordu: “Başka hangi tanrılar önemlidir?”
Yüce Olan yanıtladı: “Njord da çok önemlidir. O aslında, toprağı ve denizi bereketli yapan Vanir tanrılarının evi Vana-heim’dandır. Denizciler ve balıkçılar için çok önemlidir, çünkü rüzgârın ve denizin hâkimidir. Zengindir ve kendisine tapınanları da zengin eder.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Njord’un iki önemli çocuğu vardır; Frey (Efendi) ve Freya (Hanım). Frey, Thor ve Odin’den sonra Önem sırasında üçüncüdür. Frey güneşin ne zaman parlayacağına ve yağmurun ne zaman yağacağına karar verir. Bu nedenle yeryüzünün bereketinden sorumludur. İnsanlar ona barış, refah ve tarlaların bereketi için olduğu kadar kendi doğurganlıkları için de dua ederler.”
Üçüncü dedi ki: “Freya da Frigg kadar önemli bir tanrıçadır.
İnsanlar ondan aşk konularında yardım isterler.”
Yüce Olan ekledi: “Elbette başka önemli tanrı ve tanrıçalar da vardır. İdun, tanrıların genç kalmak için yedikleri altın elmaları korur. Kocası Bragi, bilgeliği ve şiirdeki yeteneği ile tanınır.’
Üçüncü dedi ki: “Heimdall, tanrıların nöbetçisidir.
Koyunların sırtındaki yünlerin uzayışını ve Midgard’daki çimenlerin büyüyüşünü dahi duyabilir. Geceleri bile 300 milden daha uzağı görebilir.”
Gangleri sordu: “Loki, bir tann mıdır?”
Yüce Olan yanıtladı: “Loki, bir devin oğludur. Yani kanında kötülük akar. Tann olarak kabul edilir, ama bir kavga çıkarıcıdır.
Çok zekidir, ancak yalan söyleyip hile de yapar. Bazıları ona “yalanların babası” ve “tanrıların ve insanların utancı” da der. Sık sık tanrıların başına dert açar ya da onları dertten kurtarır. Üç canavar çocuğun babasıdır. Kurt Fenrir, Hel (Ölülerin Tanrıçası) ve Dünya Yılanı. Ragnarok başımıza geldiğinde tanrıların düşmanı olacaktır.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Hel, uğursuz bir yaratıktır. Açlık ve Kıtlık onun yoldaşlarıdır. İhtiyarlıktan ya da hastalıktan Ölen İnsanlar onunla birlikte Niflheim ülkesinde, yüksek duvarların arkasında yaşarlar.”
Gangleri sordu: “Bana Ragnarok hakkında ne anlatabilirsiniz?
Ondan kaçmanın bir yolu var mıdır?”
Yüce Olan yanıtladı: “Balder’in ölümü Ragnarok’un yaklaştığının ilk işareti olacak. Loki hem Balder’in ölümüne hem de Hel’le birlikte hapsedilmesine neden olacak. Ceza olarak tanrılar Loki’yi Ragnarok gelinceye kadar bir mağaraya hapsedecek.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Sonra dünyanın her yerinde üç kış boyunca kanlı savaşlar olacak. Kardeş kardeşe kılıç ve baltayla saldıracak ve ikisi de ölecek. Haram birleşme ve zina yaygınlaşacak. Hiçbir Ölümlü diğerine merhamet göstermeyecek.
Şeytanlık, dünya üzerinde, aileler, arkadaşlar, kabileler arasındaki ilişkileri yok ederek vahşice dolaşacak. Sonunda dünya harabeye dönecek.”
Üçüncü ekledi: “Her biri bir yıl boyunca sürecek olan ve aralarında yaz olmayan üç korkunç kış; yakıcı rüzgârlar, ağır soğuklar ve sonsuz kar getirecek.”
Yüce Olan devam etti: “Kurt Hati, sonunda güneşi yakalayıp onu yutacak ve Kurt Skoll da sonunda ayı yakalayıp yutacak. Dev Sürt, gökleri kavurucu alevlerle paramparça ederek, parlayan yıldızların ateşler İçinde patlayarak dünyaya düşmelerine neden olacak. Yeryüzü o kadar güçlü sallanacak ki ormanlardaki ağaçların kökleri dışarı çıkacak ve dağlar devrilecek. Bu korkunç kargaşa Loki’yi, Midgard’ı saran tuz denizinin derinliklerinde yatmakta olan Dünya Yılanı adlı canavar ejderhayı serbest bırakacak. Yılan, fışkıran zehiriyle denizi ve gökyüzünü zehirleyerek ve Midgard üzerinde patlayacak dev dalgalara neden olarak devinecek.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Fenrir, ağzı hevesle açılmış olarak Vigrid düzlüğüne doğru ilerlerken, gözlerinden ve burun deliklerinden alevler fışkıracak. Orada, Buz devleri, Dünya Yılanı ve tüm diğer kötü yaratıkların toplantısına katılacak.
Heimdall, tanrılara Ragnarok’un geldiğini bildirecek.”
Üçüncü dedi ki: “Odin Fenrir’e karşı savaşacak. Thor, Dünya Yılanı ile kapışacak ve Frey Surt’la savaşacak. Kurt Odin’i bütünüyle yutacak; ancak savaşçıların en vahşisi, Odin’in oğlu Vidor, Fenrir’in çenesini yırtacak ve onu öldürecek. Thor Yılanı öldürecek ama, onun zehirinden kendisi de Ölecek. Heimdall ve Loki birbirlerini öldürecekler ve Sürt da Frey’i öldürünce yüceler yok edilmiş olacak.”
Yüce Olan tamamladı: “Ateş saçan kalıcından çıkan alevlerle Sürt, bütün dünyayı yakacak. İnsanlar korku içinde evlerini terk edecek. Kaderi Ölüm olan, talihsizlikle titreyen insan soyu, Hel’e katılmak için yollara düşecek. Sonunda kömürleşmiş ve mahvolmuş dünya denize gömülecek.”
Gangleri haykırdı: “Ne korkunç! Bütün dünya yanıp, tanrılar ve İnsanlar öldükten sonra ne olacak?”
Yüce Olan yanıtladı: “Dünya yaşam dolu ve yeşil olarak bir kez daha denizden yükselecek. Kartal bir kez daha balık yakalamak için dik kayalıklardan havalanacak. Güneşin kızı, annesinin eski yollarında ilerleyecek ve dünyayı ışığıyla aydınlatacak. Hiçbir zaman tohum ekilmemiş olan tarlalar ürün verecek.”
Yüceye Denk Olan ekledi: “Surt’un alevinin tanrıların evlerini yok etmesinden sonra, Odin’in oğullan Vidar ve Vali, bir zamanlar Asgard’m bulunduğu yerde yaşayacaklar. Odin’in torunları Modi ve Magııi de onlara katılıp babalarının çekici Mjollnir’e sahip çıkacaklar. Son olarak Balder, Hel’in ülkesinden geri dönerek onlara katılacak. Hepsi de Yüce Olanların, Dünya Yılanı’nın, Fenrir’in ve Ragnarok’un bilgilerini anımsayacaklar, fakat kötülük dünyayı terk etmiş olacak.”
Üçüncü dedi ki; “Bu arada, sonsuz kış neredeyse bütün insanları Öldürürken, bir adam, Lif (Yaşam) ve bir kadın, Lifthasir (Yaşam Tutkusu) çareyi büyük dişbudak ağacı Yggdrasill’in dallan arasına saklanmakta arayacaklar. Orada sabah çiyini yiyip İçerek hayatta kalmayı başaracaklar. Surt’un alevlerinden kurtulacaklar ve dünya yeniden oluştuğunda yeni İnsan soyunun ataları olacaklar,”
Sonra Yüce Olan bildirdi: “Öykümüz burada bitiyor. Bulun sorularım yanıtladık. Sana anlattıklanmızı nasıl istersen öyle değerlendir.”
Birden Gangleri kendini korkunç bir gürültünün ortasında buldu. Kendisine geldiğinde bir düzlükte tek başınaydı. Asgard ve ziyaret ettiği salonsa görünürlerde yoktu. Kral Gylfi olarak normal biçimine büründü ve krallığına döndü. Orada, öğrendiklerini halkına anlattı. O günden bu yana bu öyküler bir insandan diğerine anlatıldı durdu.

Dünya Mitolojisi
Büyük Destan ve Söylenceler Antolojisi
Donna Rosenberg
İmge Kitabevi Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir