“Le style est l’homme même” Sözünün Psikodinamiği Üzerine Bir Deneme ?

Le style est l’homme même” ifadesi Fransız edebiyatçı Georges-Louis Leclerc, Comte de Buffon’a aittir ve Türkçeye şu şekilde çevrilebilir:

Üslup, insanın ta kendisidir.

Ne anlama gelir?

Buffon bu sözüyle şunu demek istemiştir:

Bir yazarın (ya da bir düşünürün) yazı tarzı, sadece kelime seçimleri veya cümle yapısı değil; aynı zamanda onun karakterini, düşünme biçimini ve kişiliğini yansıtır. Üslup, bir kişinin kim olduğunu, nasıl düşündüğünü, dünyaya nasıl baktığını gösterir. Yani bir metne bakarak yazanın iç dünyasını, tutarlılığını ve hatta etik duruşunu görebilirsiniz.

Bu söz neden önemli?

  1. yüzyılda, özellikle Fransız Aydınlanması döneminde, düşünce ile ifade biçimi arasında sıkı bir bağ kuruluyordu. Buffon’un bu sözü, biçim ve içerik ayrımını reddeder gibidir:

“Ne söylendiği kadar, nasıl söylendiği de kişiliğin aynasıdır.”

Bir başka deyişle:
Söyleyişin özü yansıtır, biçim içerikten ayrı değildir.

Le style est l’homme même” – Üslup insanın ta kendisidir – sözüne psikodinamik bir bakışla yaklaştığımızda ise bu cümle bir metni sadece dışsal bir yapı değil, yazarın bilinçdışı izlerini taşıyan bir psişik anlatı alanı olarak görmeye davet eder. Aşağıda bu yaklaşımı çeşitli düzeylerde açalım:


1. Üslup = Karakterin İz Düşümü

Psikodinamik kurama göre bireyin kişiliği, çocukluk deneyimlerinin, bastırılmış arzularının, savunma mekanizmalarının ve iç çatışmalarının bir ürünüdür.

Bu bağlamda üslup, bilinçdışındaki malzemenin, şekillenmiş, sansürden geçmiş ve “yazı”ya dökülmüş bir ifadesidir.

Örneğin:

  • Aşırı süslü, karmaşık üslup → yansıtma veya zırh olabilir.
  • Soğuk, mesafeli bir üslup → duygusal yalıtım ya da bastırılmış öfke barındırabilir.
  • Sıcak, dağınık, kopuk bir anlatım → içsel kaos ya da libidinal dağılma izleri taşıyabilir.

2. Savunma Mekanizmaları ve Üslup

Freudyen savunma mekanizmaları, bireyin psişik çatışmalarla baş etme yollarıdır. Bu mekanizmalar üsluba doğrudan yansır:

Savunma MekanizmasıÜsluba Olası Yansıması
Yüceltme (Sublimation)Acıyı estetikleştiren güçlü anlatım
Bastırma (Repression)Eksik, suskun, boşluklu anlatım
Yalıtma (Isolation)Duygu içermeyen ama mantıksal yoğunlukta üslup
Mizah (Humor)Travmayı hafifleten esprili, ironik dil

Buffon’un sözü, bu açıdan bakıldığında şunu ima eder:

“Bir yazarın yazısı, onun nasıl düşündüğü kadar, kendini savunmak için neyi bastırdığı ya da nasıl bastırdığı hakkında da bilgi verir.”


3. Aktarım (Transference) ve Üslup

Psikodinamik kuramda “aktarım”, bireyin geçmişteki figürlerle kurduğu ilişkileri, şimdiki ilişkilerine taşımasıdır. Yazı da bu aktarımın bir sahnesidir.

Örneğin:

  • Sürekli idealize edilen figürlere atıf → anne/baba aktarımı
  • Düşmanca, eleştirel üslup → otoriteye karşı içsel çatışma
  • Çocukluk imgeleriyle dolu bir yazı → regresyon ve nostalji

Yani üslup sadece “stil” değil, yazarın iç dünyasındaki ilişkisel örüntülerin dışavurumudur.


4. Bilinçdışı İmza

Freud’un “kaza yoktur” prensibiyle düşündüğümüzde, yazarın kelime seçimleri, tekrarları, metaforları ve noktalama tercihleri bile bilinçdışı motiflerin taşıyıcısıdır.
Üslup, bir bakıma bilinçdışının imzasıdır.


Sonuç:

Buffon’un bu sözü, psikodinamik açıdan değerlendirildiğinde şu şekilde yeniden yazılabilir:

“Üslup, bilinçdışı özneye açılan bir kapıdır. Kişinin geçmişi, arzuları, çatışmaları ve savunmaları bu kapıdan içeri sızar. Yazı, sadece bir söylem değil, bir ruhsal çözümleme alanıdır.”