Oylum Höyük’te Keşfedilen Hitit Tabletleri Anadolu Tarihini Yeniden Şekillendiriyor

Oylum Höyük, Güneydoğu Anadolu’nun en büyük arkeolojik alanlarından biri olarak, Suriye sınırında yer alan stratejik konumuyla dikkat çeker. Bu höyükte yürütülen kazı çalışmaları, 1989 yılından beri sistematik biçimde sürdürülmekte olup, özellikle Geç Tunç Çağı’na dair bulgularla zenginleşmiştir. Son dönemde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gaziantep Üniversitesi ve Kilis Valiliği’nin ortaklığıyla yürütülen “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında, M.Ö. 14-13. yüzyıllara tarihlenen yeni buluntular elde edilmiştir. Bu buluntular arasında, Hititçe ve Akkadca dilinde yazılmış dört adet çivi yazılı tablet ile beş kilden konik mühür baskısı bulunmaktadır. Tabletler, avlulu bir anıtsal yapının kalıntılarından çıkarılmış olup, yapının Hitit idari unsurlara ait olduğu belirlenmiştir. Kazı başkanı Prof. Dr. Atilla Engin’in açıklamalarına göre, bu keşifler höyüğün Hitit hakimiyeti altındaki rolünü pekiştirmektedir.

Höyüğün Coğrafi ve Kronolojik Konumu

Oylum Höyük, Kilis il merkezine yaklaşık 5 kilometre mesafede, Fırat Nehri vadisine yakın bir noktada yükselir ve toplam 36 hektarlık bir alanı kaplar. Höyüğün yerleşim katmanları, Neolitik dönemden Roma dönemine kadar uzanır, ancak en yoğun buluntular Tunç Çağı’na aittir. Özellikle Geç Tunç Çağı katmanları, M.Ö. 1600-1200 yılları arasında Anadolu’da Hitit İmparatorluğu’nun genişleme evresini yansıtır. Bu dönemde, höyük muhtemelen Kuzey Suriye’nin ticaret yollarını denetleyen bir geçiş noktası işlevi görmüştür. Jeomorfolojik incelemeler, höyüğün etrafındaki alüvyonlu ovaların tarımsal üretimi desteklediğini gösterir; bu da, buluntulardaki ekonomik kayıtlarla örtüşür. Kazı ekipleri, höyüğün kuzeydoğu yamacında yoğunlaşan çalışmalarla, yangın izleri taşıyan bir tabakayı açığa çıkarmışlardır. Bu tabaka, M.Ö. 13. yüzyıl sonlarındaki Bronz Çağı çöküşüyle ilişkilendirilebilir, zira benzer yangın katmanları Karkamış ve Emar gibi komşu sitelerde de gözlemlenmiştir. Yangın izleri, tabletlerin sertleşmesine yol açmış; bu, korunma açısından avantaj sağlamıştır. Buluntular, höyüğün Hitit valilik sisteminde bir alt merkez olduğunu ve muhtemelen bir “kızıl toprak” valiliği olarak işlev gördüğünü doğrular.

Kazı Sürecinin Yöntemleri ve Uygulamaları

Kazı çalışmaları, 2025 sezonunda Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün koordinasyonunda, multidisipliner bir yaklaşımla yürütülmüştür. Ekip, jeofizik tarama cihazları ve drone tabanlı fotogrametriyi kullanarak, yeraltı yapılarını önceden haritalamışlardır. Bu yöntemler, avlulu yapının planını netleştirmiş ve tabletlerin bulunduğu odaları belirlemiştir. Çivi yazılı tabletlerin çıkarılması, kontrollü kazı tekniğiyle gerçekleştirilmiş; her katman milimetrik olarak belgelenmiştir. Mühr baskıları, kil tabletlerin üzerine basılmış halde bulunmuş olup, koruma amacıyla laboratuvar ortamında stabilize edilmiştir. Filolojik analizler, Doç. Dr. Metin Alparslan tarafından yapılmış ve tabletlerin dilsel özelliklerini ortaya koymuştur. Bu süreç, arkeolojik verilerin dijital arşivlenmesini de içermiş; 3D modellemeler, buluntuların küresel veritabanlarına entegrasyonunu sağlamıştır. Önceki sezonlarda elde edilen verilerle karşılaştırıldığında, 2025 buluntuları, kazı alanının doğu kesiminde yeni bir idari kompleksin varlığını işaret eder. Bu kompleksin, Hitit idaresinin Suriye kolonizasyonunda lojistik bir üs olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Buluntuların Fiziksel Özellikleri

Yeni keşfedilen tabletler, standart Hitit çivi yazısı formunda olup, boyutları 5-8 cm arasında değişir. İki Hititçe tablet, kilin düz yüzeyine kazınmış cuneiform işaretlerle kaplıdır; bu işaretler, Yeni Hititçe’nin karakteristik özelliklerini taşır. Akkadca tabletler ise daha küçük olup, ekonomik muhasebe kayıtlarını içerir; bunlarda sayısal semboller ve mal listeleri hâkimdir. Mühr baskıları, konik silindir mühürlerin izlerini yansıtır ve Hitit hiyerarşisini simgeleyen figürler barındırır: Boğa başları, aslan motifleri ve kraliyet unvanları. Bu baskılar, tabletlerin resmiyetini doğrular ve muhtemelen bir arşiv odasından dağılmış halde bulunmuştur. Karşılaştırmalı malzeme analizi, kilin yerel kaynaklı olduğunu ve yakındaki Fırat çökellerinden elde edildiğini doğrulamıştır. Mühr baskılarının konik formu, Kuzey Suriye varyantlarını yansıtır ve yerel uyarlamaları gösterir. Bir baskıda Karkamış kralı İni-Teşup’a atıf yapılmış olup, bu, höyüğün bölgesel idari ağdaki yerini pekiştirir.

Tablet İçeriklerinin Çözümlenmesi

Hititçe tabletler, edebi metinler olarak sınıflandırılmış olup, muhtemelen mitolojik anlatılar veya tören metinlerini içerir. Bir tablet parçası, tanrılara adanmış bir dua pasajını andırır; kelimeler arasında “tarhunta” gibi fırtına tanrısı referansları belirgindir. Akkadca tabletler ise pratik kayıtlara odaklanır: Birinde tahıl dağıtımı ve hayvan sayımı, diğerinde inşaat malzemesi envanteri listelenmiştir. Bu metinler, Babil kökenli idari gelenekleri yansıtır ve Hitit bürokrasisinin Mezopotamya etkisini gösterir. Filolojik inceleme, yazım hatalarının azlığını vurgular; bu, belgelerin deneyimli katiplerce hazırlandığını ima eder. Önceki yıllarda bulunan tek Hitit tabletiyle kıyaslandığında, yeni buluntular daha kapsamlı bir arşiv dizisini oluşturur. İçerik analizi, höyüğün idari işlevini doğrular: Tabletler, vergi toplama ve kaynak dağıtımını düzenleyen prosedürleri detaylandırır. Edebi metinler, Hitit kültürünün Mezopotamya ve Anadolu sentezini yansıtır; dua ve mit pasajları, Hattuşa kütüphanesindeki metinlerle paralellik gösterir.

Mühr Baskılarının İdari Rolü

Beş mühür baskısı, Hitit idaresinin somut kanıtlarını sunar. Bunlar, krali unvanlarını taşıyan silindirlerin basımları olup, resmi onayı temsil eder. Baskıların ikonografisi, Hitit sanatının standart motiflerini içerir: Dağ tanrıları ve savaş arabaları, imparatorluğun yayılmacı politikasını simgeler. Yangın tabakasında dağılmış olmaları, ani bir tahrip olayını işaret eder; bu, muhtemelen Deniz Kavimleri istilasıyla bağlantılıdır. Buluntular, höyüğün bir tapınak-arşiv merkezi olarak işlev görmüş olabileceğini ima eder; bu, törenlerin yanı sıra idari işlemlerin yürütüldüğünü gösterir. Mührlerin varlığı, höyüğün Fırat üzerinden Mezopotamya ve Akdeniz limanlarıyla bağlantılı bir ticaret denetim noktası olduğunu destekler.

Hitit Döneminde Bölgenin Siyasi ve Ekonomik Yapısı

Oylum Höyük’ün M.Ö. 14-13. yüzyıllardaki konumu, Hitit İmparatorluğu’nun Suriye kolonizasyonunu örnekler. Bu evrede, Hititler Karkamış’ı üs olarak kullanarak, Fırat vadisini kontrol etmişlerdir. Tabletler ve mühürler, höyüğün Hitit ordusunun ikmal üssü olarak kullanıldığını ima eder; ekonomik kayıtlar, asker beslemesini destekler. Dönemin siyasi haritası, Mısır-Hitit rekabetini içerir; Kadeş Antlaşması gibi olaylar, bölgenin stratejik değerini artırır. Ekonomik kayıtlar, tahıl, hayvan ve inşaat malzemesi listeleriyle, yerel üretimin yanı sıra ithalatı işaret eder. Höyük, Anadolu madenlerinin Suriye’ye aktığı bir istasyon olarak işlev görmüş olabilir. Yangın izleri, M.Ö. 1200 civarındaki Bronz Çağı çöküşünü yansıtır; bu, imparatorluğun ekonomik ve siyasi çöküşünü tetikleyen faktörlerden biridir. Bölgesel karşılaştırmalar, Oylum’un Karkamış rotasındaki kilit konumunu doğrular.

Kültürel Etkileşimler ve Karşılaştırmalı Bulgular

Hititçe tabletlerin edebi içeriği, kültürel aktarımı belgeler; Akkadca unsurlar, Babil etkisini vurgular. Bu, Hitit diplomatik evlilikleriyle bağlantılıdır ve çokdilli bir ortamı yansıtır. Mührlerin ikonografisi, Suriyeli stilleri içerir; bu, yerel halkın Hitit idaresine entegrasyonunu gösterir. Geçmiş sezonlarda bulunan tek Hitit tableti, idari bir emirnameyi içerirken, yeni buluntular edebi ve ekonomik çeşitliliği ekler. Karşılaştırmalı stratigrafi, yangın tabakasının tutarlılığını gösterir; bu, bölgesel bir felaketi işaret eder. Oylum, Tilmen Höyük ve Karkamış gibi sitelerle ilişkilendirilir; bu ağ, Hititlerin güney sınırını güçlendirir. Buluntular, höyüğün Hurri-Mitanni kalıntılarıyla geçişte bir köprü rolü üstlendiğini doğrular.