Özgürlüğün Kaçışı ve İdeolojik Fantazinin Buluşması
Erich Fromm’un “Özgürlükten Kaçış” tezi ile Slavoj Žižek’in “ideolojik fantazi” kavramı, günümüz otoriter popülizminin karmaşık doğasını anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Fromm, bireyin özgürlüğün yükünden kaçarak otoriteye sığındığını savunurken, Žižek ideolojinin, bireylerin gerçekliği çarpıtan bir fantazi perdesiyle algıladığını öne sürer. Bu metin, iki düşünürün fikirlerini birleştirerek otoriter popülizmin kökenlerini, mekanizmalarını ve etkilerini derinlemesine inceler. Günümüzün sosyal medya, yapay zeka ve metaverse çağında, bu kavramlar bireylerin ve toplumların otoriteye teslimiyetini anlamak için nasıl bir lens sağlar? Aşağıda, bu birleşim farklı boyutlarıyla ele alınıyor.
Bireyin Özgürlük Yüküne İsyanı
Fromm’un “Özgürlükten Kaçış” tezi, modern bireyin özgürlüğün getirdiği sorumluluktan kaçınma eğilimini merkeze alır. Özgürlük, bireye sınırsız olanaklar sunarken aynı zamanda belirsizlik ve yalnızlık üretir. Günümüz otoriter popülizmi, bu kaçışı kucaklayan kitlelerin güçlü liderlere ve basit anlatılara sığınmasıyla kendini gösteriyor. Popülist liderler, karmaşık dünyayı “biz ve onlar” gibi ikiliklerle sadeleştirerek bireylerin kaygılarını yatıştırır. Bu süreç, bireyin özgür iradesini terk ederek kolektif bir kimliğe teslim olmasını hızlandırır. Sosyal medya platformları, bu anlatıları hızla yayarak kitlelerin duygusal tepkilerini manipüle eder. Özgürlük, birey için hem bir nimet hem de bir lanet haline gelir; popülizm ise bu lanetten kaçışın en görünür sahnesi olur.
İdeolojinin Fantazi Perdesi
Žižek’in “ideolojik fantazi” kavramı, bireylerin gerçekliği ideolojik bir mercekle algıladığını savunur. Bu fantazi, toplumsal düzeni meşrulaştıran bir anlatı olarak işler; insanlar, bu anlatıya inanmasalar bile ona uygun davranır. Otoriter popülizm, bu fantaziyi ustalıkla kullanır: liderler, ekonomik eşitsizlik ya da kültürel kaygılar gibi gerçek sorunları, basit düşman imgeleriyle (örneğin, “göçmenler” ya da “elitler”) örtbas eder. Žižek’e göre, bu fantazi bireylerin gerçekliği çarpıtarak rahatlamasını sağlar. Sosyal medya ve yapay zeka algoritmaları, bu fantaziyi güçlendirir; bireylerin karşısına yalnızca inançlarını pekiştiren içerikler çıkar. Böylece, otoriter popülizm, bireylerin kendi gerçekliklerini sorgulamadan ideolojik bir rüyaya dalmasını teşvik eder.
Teknolojinin Kitleleri Yönlendirme Sanatı
Günümüzün dijital çağında, sosyal medya ve yapay zeka, Fromm’un kaçış tezini ve Žižek’in fantazi kavramını güçlendiren araçlar haline gelmiştir. Algoritmalar, bireylerin korkularını ve arzularını analiz ederek otoriter popülist söylemleri hedef kitlelere ulaştırır. Metaverse gibi sanal gerçeklik platformları, bireylerin fiziksel dünyadan koparak ideolojik fantazilere daha derinlemesine dalmasını sağlar. Fromm’un gözünde, bu teknolojiler bireyin özgürlük yükünden kaçışını kolaylaştırır; çünkü sanal dünyalar, gerçek sorumluluklardan uzak, güvenli bir sığınak sunar. Žižek ise bu platformların, ideolojik fantaziyi daha inandırıcı kıldığını savunur: bireyler, dijital dünyada kendi gerçekliklerini inşa ederken otoriter anlatılara daha kolay teslim olur.
Kolektif Kimliklerin Çekim Gücü
Otoriter popülizm, bireylerin yalnızlığını ve aidiyetsizlik duygusunu sömürerek kolektif kimlikler yaratır. Fromm, bireyin özgürlükten kaçışını, topluluğa sığınma arzusuyla açıklar. Popülist hareketler, “halk” ya da “millet” gibi kavramlarla bu aidiyet duygusunu güçlendirir. Žižek’in ideolojik fantazi kavramı, bu kimliklerin nasıl bir yanılsama üzerine kurulu olduğunu ortaya koyar: bireyler, bu kimliklere inanmasalar bile onlara uymayı seçer, çünkü bu, kaotik bir dünyada anlam sağlar. Sosyal medya, bu kolektif kimlikleri güçlendiren bir yankı odası işlevi görür. Yapay zeka destekli içerikler, bireylerin bu kimliklere daha sıkı bağlanmasını sağlayarak otoriter popülizmin kitlesel cazibesini artırır.
Geleceğin Dünyasında İnsanlığın Yeri
Metaverse, yapay zeka ve diğer teknolojiler, insanlığın özgürlük ve otoriteyle ilişkisini yeniden şekillendiriyor. Fromm’un tezi, bireylerin bu yeni dünyada özgürlükten daha da uzaklaşacağını öngörür; çünkü teknolojiler, bireysel sorumluluğu minimize eden bir konfor alanı yaratır. Žižek ise bu teknolojilerin, ideolojik fantaziyi daha karmaşık ve görünmez hale getirdiğini savunur. Otoriter popülizm, bu ortamda bireylerin gerçeklikten koparak sanal bir “halk” imgesine sığınmasını teşvik eder. Geleceğin dünyasında, özgürlüğün yerini algoritmaların ve popülist liderlerin sunduğu sahte bir güvenlik alabilir. Bu, insanlığın kendi yarattığı bir esaret biçimi midir, yoksa yeni bir özgürlük anlayışının başlangıcı mı? Soru açık kalır.