“Para ve kurtuluş” teması Çiçikov ve Raskolnikov’da nasıl işlenmiştir?


Para ve Kurtuluş Teması: Çiçikov ve Raskolnikov Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme

Giriş

  1. yüzyıl Rus edebiyatı, insan ruhunun karanlık yönlerini, toplumsal çürümeyi ve ahlaki arayışı en derin biçimde işleyen dönemlerden biridir. Nikolay Gogol’ün Ölü Canlar’ındaki Çiçikov ile Fyodor Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sındaki Raskolnikov, bu bağlamda “para” ve “kurtuluş” temalarının iki farklı uçta temsilcileridir.
    Her iki karakter de yozlaşmış bir toplumsal yapının içinde kendi varoluşlarını para üzerinden tanımlamaya çalışır. Ancak biri parayı sosyal saygınlık ve güvenlik aracı olarak görürken, diğeri parayı felsefi bir deneyi gerçekleştirmek için kullanır. Sonuçta her iki yolculuk da aynı soruya çıkar: Para insanı kurtarabilir mi, yoksa tutsak mı eder?

I. Çiçikov: Paranın Maskesi ve Sahte Kurtuluş

Gogol’ün Ölü Canlar romanında Çiçikov’un “ölü canlar” satın alma planı, ilk bakışta zekice bir ekonomik girişim gibi görünür. Ancak bu plan, Rus taşra toplumunun ahlaki yozlaşmasını ortaya koyan bir alegoridir. Çiçikov, gerçekte ölmüş köylülerin adlarını satın alarak, onları hâlâ hayattalarmış gibi gösterip kredi elde etmeyi amaçlar. Bu dolandırıcılık, yalnızca kişisel bir hırs değil; aynı zamanda sistemin kendi çürümüşlüğünün parçasıdır.

Çiçikov için para, kurtuluşun aracı değil, “saygın görünmenin” maskesidir. Onun kurtulmak istediği şey fakirlik ya da suçluluk değil; görünmezliktir. Taşra bürokrasisi içinde fark edilmek, kabul görmek ve yükselmek ister. Para bu görünürlüğü sağlar; dolayısıyla ahlaki değerlerin yerini dışsal itibar alır.
Gogol bu yönüyle Çiçikov’u “tipik Rus girişimci” karikatürü olarak çizer: dürüstlükten çok kurnazlığa dayalı, kendi değer sistemini toplumun çıkarcılığına uydurmuş bir karakter.

Romanda “para” toplumsal ilişkilerin merkezinde yer alır; herkesin birbirini ölçtüğü ölçü birimidir. Fakat Gogol’ün ironisi şuradadır: Parayla kurulan bu sistem, insan ruhunun ölüleşmesine neden olur. “Ölü canlar” yalnızca köylülerin adı değildir; aynı zamanda ruhsuzlaşmış bireyleri temsil eder. Dolayısıyla Çiçikov’un servet planı aslında yaşayan ölüler dünyasında bir başarı arayışıdır.
Bu dünyada kurtuluş imkânsızdır, çünkü sistemin tamamı ahlaki çürüme üzerine kuruludur. Gogol’ün hicvi, toplumsal eleştiriyle metafizik bir sarsıntıyı birleştirir: Parayla kurtulmak isteyen insan, sonunda kendinden kurtulamaz.

Çiçikov, Dostoyevski’nin karakterleri gibi vicdan azabı çekmez; onun trajedisi, kendi trajedisini fark etmemesidir. Gogol bu karakter üzerinden modern insanın yüzeyselliğini, içsel boşluğunu ve maddi başarıyı ruhsal kurtuluşla karıştırma eğilimini alaya alır.


II. Raskolnikov: Paranın Günahı ve Ruhun Kurtuluşu

Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sında “para” teması, çok daha dramatik ve içsel bir anlam taşır. Raskolnikov, yoksulluk içinde yaşayan, zeki ama kibirli bir hukuk öğrencisidir. Cinayet fikrine onu yönelten yalnızca ekonomik çaresizlik değildir; aynı zamanda ahlaki ve felsefi bir deney yapma arzusudur.
Raskolnikov, Napolyon gibi “büyük insanlar”ın sıradan ahlaki kuralları aşma hakkı olduğunu savunur. Bu düşünceyi test etmek için bir tefeci kadını öldürür — çünkü bu kadının topluma “zararlı” olduğunu ve onun parasının “iyi amaçlarla” kullanılabileceğini varsayar.

Ancak Dostoyevski’nin romanında para, aklın rasyonalizasyonu ile vicdanın direnişi arasındaki savaş alanıdır. Cinayet sonrası Raskolnikov’un yaşadığı psikolojik çöküş, insanın parayla değil, vicdanıyla tanımlandığını gösterir.
Para burada hem suçun nedeni hem de suçun anlamsızlığının kanıtıdır: Cinayet sonucu elde edilen para, kahraman için hiçbir zaman bir anlam taşımaz; hatta onu elinden çıkarmak ister. Bu, Dostoyevski’nin temel mesajını kristalize eder: Parayla elde edilen “özgürlük”, aslında en derin esarettir.

Roman boyunca Raskolnikov’un kurtuluş süreci, parayla değil acı, itiraf ve sevgi yoluyla gerçekleşir. Sonya karakteri, bu dönüşümün manevi aynasıdır. Sonya, günah içinde yaşayan ama inancını koruyan bir fahişedir; onunla kurulan ilişki, Raskolnikov’un “Tanrı’dan kopuş” hâlinden “Tanrı’ya dönüş” sürecini başlatır.
Sibirya’da çektiği ceza, dünyevi bir bedel olmanın ötesinde, ruhsal yeniden doğuşun sembolüdür. Dostoyevski’ye göre kurtuluş, para aracılığıyla değil, kendi günahını fark etmek ve acıyla yüzleşmekle mümkündür.

Bu nedenle Raskolnikov’un hikâyesi, modern insanın “parayla Tanrı’nın yerini doldurma” çabasının başarısızlığını anlatır. Parayı kurtuluşun aracı sanan insan, sonunda kendisini ondan kurtarmak zorunda kalır.


III. Tematik Karşılaştırma: Para, Vicdan ve Kurtuluşun Yolu

Her iki karakter de parayı hayatlarının merkezine koyar, ancak farklı nedenlerle:

  • Çiçikov, para sayesinde toplumsal kabul ve saygınlık kazanmak ister.
  • Raskolnikov, parayı insanın sınırlarını test etmenin felsefi aracı olarak kullanır.

Her ikisi de “para = özgürlük” denklemine inanır. Fakat sonuçları tam tersi olur: Çiçikov toplumun içinde ahlaki olarak ölü, Raskolnikov ise toplumun dışında ruhsal olarak yeniden doğmuş bir figüre dönüşür.
Bu karşıtlık, Gogol ve Dostoyevski arasındaki dünya görüşü farkını da yansıtır:

  • Gogol için insanın yozlaşması toplumsal bir komedidir; kurtuluş mümkün değildir, çünkü sistemin kendisi hastadır.
  • Dostoyevski için yozlaşma ruhsal bir trajedidir; kurtuluş mümkündür, çünkü insanın içinde hâlâ Tanrısal bir kıvılcım vardır.

Her iki roman da dönemin Rus toplumunda paranın ahlaki ölçüt hâline gelmesine sert bir eleştiridir. Ancak Gogol bu eleştiriyi alay ve hicivle, Dostoyevski ise ıstırap ve inançla işler.
Sonuçta her iki yazar da aynı mesajı farklı dillerle söyler: Para, insanı kurtarmaz; insanın kendisi paradan kurtulmadıkça kurtuluş mümkün değildir.


Çiçikov ve Raskolnikov’un öyküleri, paranın insana sunduğu sahte kurtuluş vaatlerinin iki farklı yüzüdür. Biri, sistemin içinde kalarak yükselmek ister; diğeri sistemi aşmak ister. Fakat her ikisi de insanın ahlaki sınırlarını çiğnediklerinde, gerçek kurtuluşun maddi dünyada bulunamayacağını fark eder.

Gogol’ün alaycı gülüşü ile Dostoyevski’nin acılı gözyaşları, aynı hakikati gösterir:
Para, insanın ellerinde çoğaldıkça ruhunu eksiltir.
Gerçek kurtuluş, servette değil, vicdanla hesaplaşmada saklıdır.

Bu nedenle Ölü Canlar’ın dünyasında “ölü canlar” çoğalırken, Suç ve Ceza’nın sonunda yalnızca bir insan —Raskolnikov— yeniden doğar. Biri para içinde kaybolur, diğeri acı içinde arınır.