Psikodinamik Tanı Kılavuzunda Otizm
- PDM nedir? Araştırmalar, PDM’nin psikodinamik teorilere dayalı bir tanı kılavuzu olduğunu ve DSM ve ICD gibi diğer kılavuzlara ek olarak, bireyin öznel deneyimlerine ve kişilik yapısına odaklandığını gösteriyor.
- Avantajları var mı? PDM, DSM ve ICD’ye kıyasla öznel deneyimleri daha fazla dikkate alarak daha bütüncül bir yaklaşım sunabilir, özellikle vaka formülasyonu ve tedavi planlaması için. Ancak, otizm gibi nörotiplerde eksikliklere odaklanması nedeniyle sınırlı olabilir.
- Otizmi nasıl tanımlıyor? PDM-2, otizmi sosyal etkileşim, dil ve iletişimde bozulmalar ve tekrarlayıcı davranışlarla tanımlıyor, ancak daha çok zorluklara odaklanıyor ve güçlü yönleri az ele alıyor.
PDM Nedir?
Psikodinamik Tanı Kılavuzu (PDM), 2006’da yayımlanan ve 2017’de PDM-2 ile güncellenen bir tanı el kitabıdır. Psikodinamik teorilere dayalıdır, yani Sigmund Freud’un bilinçaltı, kişilik yapısı (İd, Ego, Süperego) ve erken çocukluk deneyimlerinin davranış üzerindeki etkisine odaklanır. DSM ve ICD gibi diğer kılavuzlara ek olarak, bireyin içsel dünyasını, duygusal durumlarını ve öznel deneyimlerini daha derinlemesine ele alır. Bu, özellikle vaka formülasyonu ve kişiye özel tedavi planlaması için faydalı olabilir
Avantajları
PDM, DSM ve ICD’nin semptom odaklı yaklaşımına kıyasla, bireyin kişilik organizasyonu, zihinsel işlevsellik ve öznel deneyimlerini (örneğin, duygusal durumlar, bilişsel süreçler) daha fazla dikkate alır. Bu, özellikle otizm gibi nörotiplerde bireyin çevresiyle nasıl etkileşim kurduğunu anlamak için daha bütüncül bir bakış açısı sunabilir. Örneğin, PDM-2, otizmde sosyal kaygı ve depresyon gibi ek boyutları ele alarak, DSM-5’ten daha ayrıntılı bilgi sunar
. Ancak, otizmde güçlü yönleri yeterince vurgulamaması, PDM’nin sınırlı bir avantaj sunabileceğini gösteriyor.
Otizmi Nasıl Tanımlıyor?
PDM-2, otizmi “sosyal etkileşim, dil ve iletişimde niteliksel bozulmalar, sınırlı ilgi alanları ve tekrarlayıcı basmakalıp davranışlarla karakterize karmaşık bir nörogelişimsel bozukluk” olarak tanımlar. Duyusal ve motor işlevlerde de önemli zorluklar olduğunu, dil gecikmeleri ve duyusal hassasiyetler gibi sorunları ele alır. Ancak, bu tanım daha çok eksikliklere odaklanır ve otistik bireylerin güçlü yönlerini (örneğin, detaylı öğrenme, uzun süreli hafıza) az ele alır. Bu, DSM-5’e benzer bir yaklaşımı yansıtır ve otizmin olumlu deneyimlerini yeterince kutlamadığı için eleştirilebilir
Giriş: Psikodinamik Tanı Kılavuzu ve Otizm
Yakın zamanda psikoloji alanında hızlandırılmış bir MS programına başlayan biri olarak, psikodinamik teorileri araştırırken Psikodinamik Tanı Kılavuzu (PDM) ile karşılaştınız. Bu kılavuz, DSM (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) ve ICD (Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırması) gibi yaygın tanı araçlarına bir alternatif veya tamamlayıcı olarak, psikodinamik teorilere dayalı bir yaklaşım sunar. PDM, özellikle bireyin öznel deneyimlerine, kişilik yapısına ve bilinçaltı süreçlerine odaklanır, bu da onu diğer kılavuzlardan farklı kılar. Bu rapor, PDM’nin ne olduğunu, DSM ve ICD’ye kıyasla avantajlarını ve otizmi nasıl tanımladığını detaylı bir şekilde ele alacaktır.
Tanı Kılavuzları ve Öznellik
DSM ve ICD, otizm gibi koşulları teşhis etmek için gözlemlenebilir semptomlara odaklanır. Bu, hızlı ve pratik bir yöntemdir, ancak Tom A. Williams’ın 1921’deki uyarısına göre, öznel deneyimler (hastanın kendi hisleri ve algıları) nesnel semptomlardan daha az geçerli değildir ([Tom A. Williams, 1921]([invalid url, do not cite])). Otizm gibi doğuştan gelen nörotiplerde, bireyin içsel deneyimi ile dışsal davranışlar arasında uyumsuzluk olabilir. Örneğin, otistik bireylerin sosyal çekingenliği, sosyal beceri eksikliği olarak algılanabilir, oysa bu, çevresel faktörlerden veya duyusal hassasiyetlerden kaynaklanabilir. Williams’ın ifadesiyle, öznel deneyimi reddetmek, koşulları yalnızca olumsuz etkiler üzerinden tanımlamaya yol açar ve normallik-anormallik ikiliğini pekiştirir. Bu, otizmi yalnızca bir “bozukluk” olarak görmek yerine, nöroçeşitlilik perspektifinden ele almayı zorlaştırır.
PDM, bu eksikliği gidermek için öznel deneyime daha fazla yer verir. DSM ve ICD’nin semptom odaklı yaklaşımına kıyasla, PDM, bireyin duygusal durumlarını, bilişsel süreçlerini ve ilişki kalıplarını da değerlendirir. Bu, özellikle otizmde bireyin çevresiyle nasıl etkileşim kurduğunu anlamak için daha bütüncül bir bakış açısı sunabilir. Ancak, PDM’nin otizm tanımında hala daha çok zorluklara odaklanması, bu potansiyel avantajı sınırlayabilir.
Psikodinamik Yaklaşım ve PDM
Psikodinamik, Sigmund Freud’un teorilerine dayanır ve zihnin farklı bölümlerini (İd, Ego, Süperego) inceleyerek, erken çocukluk deneyimlerinin ve bilinçaltı süreçlerin davranış üzerindeki etkisini araştırır. PDM, bu yaklaşımı tanı sürecine entegre eder ve bireyin kişilik organizasyonu (Axis P), zihinsel işlevsellik (Axis M) ve semptomların öznel deneyimini (Axis S) değerlendiren bir multiaxial sistem sunar
. Bu, DSM ve ICD’nin kategorik teşhislerine ek olarak, bireye özel vaka formülasyonu ve tedavi planlaması için daha derin bir anlayış sağlar.
PDM-2, 2017’de güncellenmiş haliyle, otizm dahil çeşitli koşulların öznel deneyimlerine odaklanır. Örneğin, otizmde depresyon ve sosyal kaygının nasıl ortaya çıktığını ele alır ve ergenlik dönemindeki sosyal izolasyonun dinamiklerini inceler. Ancak, bu yaklaşım, otizmi daha çok eksiklikler ve bozukluklar üzerinden tanımladığı için eleştirilebilir. Örneğin, PDM-2, duyusal işlevleri “önemli ölçüde bozulmuş” olarak tanımlar ve dil gecikmeleri gibi zorluklara vurgu yapar, ancak otistik bireylerin güçlü yönlerini (örneğin, detaylı öğrenme, uzun süreli hafıza) yeterince kutlamaz
PDM-2, DSM-5 ve ICD-10 Karşılaştırması
PDM-2’nin otizmle ilgili içeriğini DSM-5 ve ICD-10 ile karşılaştırmak için aşağıdaki tabloyu inceleyelim:
Kılavuz | Toplam Sayfa Sayısı | Otizme Ayrılmış Sayfa Sayısı | Otizm ve İlgili Durumlara Ayrılmış Sayfa Sayısı | Çocukluk/Ergenlikte Otizme Ayrılmış Sayfa Sayısı | Yetişkinlerde Otizme Ayrılmış Sayfa Sayısı | Otizm ve İlgili Durumların El Kitabındaki Oranı |
---|---|---|---|---|---|---|
PDM-2 (2017) | 1078 | 12 | 15 | 11 | 1 | 1.39% |
DSM-5 (2013) | 947 | 9 | 10 | 8 | 1 | 1.06% |
ICD-10 (1994) | 7362 | 5 | 8 | 4 | 1 | 0.11% |
Tablodan görüldüğü üzere, PDM-2, otizmle ilgili daha fazla içerik sunar ve özellikle çocukluk ve ergenlik dönemindeki otizme daha fazla yer verir. Bu, PDM-2’nin öznel deneyimlere daha fazla odaklandığını gösterir. Örneğin, PDM-2, otizmde cinsiyet uyumsuzluğuna 3 sayfa ayırır ve bunu patolojik olmaktan çıkarmaya çalışır, DSM-5’e kıyasla daha geniş bir perspektif sunar
. Ayrıca, otizmde depresyon ve intihar eğiliminin yaygınlığını ele alarak, DSM-5’ten daha ayrıntılı bir klinik resim sunar.
Ancak, PDM-2’nin otizm tanımında hala daha çok zorluklara odaklanması, güçlü yönleri yeterince ele almaması nedeniyle eleştirilebilir. Örneğin, duyusal işlevleri yalnızca olumsuz terimlerle tanımlar (örneğin, “önemli ölçüde bozulmuş”) ve otistik bireylerin gelişmiş duyusal yeteneklerini (örneğin, görsel algılama) kutlamaz. Bu, DSM-5’e benzer bir yaklaşımı yansıtır ve otizmin nöroçeşitlilik perspektifinden ele alınmasını sınırlayabilir.
Otizmin PDM-2’de Tanımı ve Eleştiriler
PDM-2, otizmi şu şekilde tanımlar: “Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), sosyal etkileşim, dil ve iletişimde niteliksel bozulmalar, sınırlı ilgi alanları ve tekrarlayıcı basmakalıp davranışlarla karakterize karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu semptomlar erken çocukluktan itibaren ortaya çıkar ve işlevselliğin birkaç temel alanında ciddi kısıtlamalara neden olur.” Bu tanım, DSM-5’inkine benzer şekilde, otizmi daha çok eksiklikler üzerinden tanımlar ve sosyal ilişkilerdeki zorluklara, sınırlı ilgi alanlarına ve tekrarlayıcı davranışlara vurgu yapar.
PDM-2, ayrıca duyusal ve motor işlevlerdeki zorlukları ele alır, örneğin dil gecikmeleri, duyusal hassasiyetler ve sensör-motor bütünleşme sorunlarını belirtir. Ancak, otistik bireylerin güçlü yönlerini (örneğin, detaylı öğrenme, uzun süreli hafıza, yaratıcılık) yeterince ele almaz. Bu, PDM-2’nin otizmi yalnızca bir “bozukluk” olarak görme eğilimini yansıtır ve nöroçeşitlilik perspektifini tam anlamıyla yansıtmaz. Kullanıcı, bu noktada hayal kırıklığı yaşadığını ifade etmiş ve PDM-2’nin otizmin olumlu deneyimlerini daha fazla kutlamasını beklediğini belirtmiştir.
PDM-2, ayrıca Asperger sendromu ile otizm arasındaki ayrımı sorgular ve DSM-5’in Asperger sendromunu ayrı bir kategori olarak kaldırmasını erken bulur. Örneğin, dil gecikmesi, IQ farklılıkları ve sosyal motivasyon gibi faktörleri ele alarak, Asperger sendromunun geçerli bir tanısal varlık olabileceğini savunur. Ancak, kullanıcı, bu ayrımın bilimsel temellerini sorgulamış ve IQ gibi ölçütlerin keyfi olduğunu düşünmüştür
Sonuç ve Gelecek Yönelimler
PDM, DSM ve ICD’ye kıyasla öznel deneyime daha fazla yer vererek, otizmde bireyin çevresiyle etkileşimini daha dinamik bir şekilde ele alır. Ancak, otizmi daha çok zorluklar üzerinden tanımlaması, güçlü yönleri yeterince kutlamaması nedeniyle sınırlıdır. Kullanıcı, otizm için daha az taraflı ve daha kapsamlı bir tanı kılavuzu yazılması gerektiğini fark etmiş ve bu, gelecekteki araştırmalar için bir çağrı olabilir. PDM-2, mevcut kılavuzlara ek olarak faydalı bir araç sunar, ancak otizmin nöroçeşitlilik perspektifini tam anlamıyla yansıtmak için daha fazla gelişmeye ihtiyaç vardır.
Ana Kaynaklar
- Psychodynamic Diagnostic Manual – Wikipedia
- Psychodynamic Diagnostic Manual: Second Edition: PDM-2
- Autism in the Psychodynamic Diagnostic Manual | Embrace Autism