Psikoterapide “Kaygan Balık” Metaforu
“Kaygan balık” metaforu, yalnızca bir rüya imgesi değil; psikodinamik ilişkinin kalbinde atan bir varlık temsilidir.
🎭 “Kaygan Balık”: Ruhun Tutulamaz Parçası
Rüya anlatısı üzerinden gidelim:
“Bir anne bir bebeği yıkamaya çalışıyordu. Bebek, kaygan bir balık gibi elinden kayıyor, tutulamıyordu. Sonra suyun altında yüzüstü yatıyor, neredeyse boğuluyordu.”
Bu imgeyi hem klinik hem mitolojik hem de beden temelli olarak ele alabiliriz.
🧠 1. Psikodinamik Düzlem: Tutulma Arzusu ve Korkusu
“Kaygan balık”, ulaşılması zor hastanın “temas edilmek isteyen ama temastan dehşet duyan” parçasını temsil eder:
- Tutulmak istiyor, çünkü bir özlem taşıyor: “Beni gör, bana dokun.”
- Ama tutulduğunda savunma sistemleri harekete geçiyor: “Bu çok fazla!”
Balık burada hem arzunun hem de korkunun metaforu.
Terapi odasında bu parça:
– Yorum yapıldığında kayar
– Bağ kurulduğunda öfkelenir
– İlgi verildiğinde içine kapanır
– Ve en çok da, “gerçek tutulma” ihtimali doğduğunda, suyun dibine saklanır.
🤱 2. İlk Nesne İlişkileri: Bebek, Su ve Annenin Beceriksizliği
Bu sahne, annenin kapsayıcı işlevinin yetersizliğine işaret eder:
- Su: Regülasyonun, bakımın, kapsanmanın aracı
- Bebek: Henüz regüle olamayan, dışa bağımlı benlik
- Kayganlık: Duygusal temasın güvenli biçimde kurulamadığını gösterir
- Annenin çaresizliği: Bebeğin tutulma kapasitesinin erken dönemde gelişmemesine neden olur
Terapist burada annenin yerini alır.
Ama dikkat: Hasta onu da aynı şekilde yetersizliğe çekebilir.
Bu bir “tekrar” değil, bir yeniden yazma şansıdır.
🌊 3. Somatik Perspektif: Kayganlık ve Bedensel Temas Belleği
Kaygan balık imgeleri sıklıkla:
- Dokunulma geçmişi travmatize olmuş bireylerde görülür
- Duyularla ilgili geçmiş deneyimler ya çok fazlaydı (istismar), ya da hiç yoktu (ihmal)
Bu kişiler için:
Bedensel temas = Tehdit
Ruhsal yakınlık = Dağılma riski
O yüzden terapötik ilişki bazen “temassız dokunuşlar” ister:
- Gözle temas
- Ses tonuyla tutma
- Zihinsel alan açma
🐟 4. Mitolojik Yorum: Balık, Derin Olanın Habercisidir
Balık mitlerde genellikle:
- Bilinçdışının sembolüdür
- Derinlikten gelir, ele geçmez
- Ama görüldüğünde dönüştürücü bilgi getirir
Hatta bazı hikâyelerde kahraman, balığı tuttuğunda içsel yolculuğu başlar.
Bu hasta da, “balık gibi kayıyorum” dediği noktada aslında bir benlik parçasına temas ediyordur.
🪞 5. Terapötik Görev: Balığı Tutmak Değil, Onunla Kalmak
Terapistin amacı, balığı yakalayıp sabitlemek değil;
O kayganlıkla birlikte durabilmek,
O kayganlık içinde “sen buradasın” diyebilmektir.
Çünkü bu parça, terapötik odada ilk kez şunu deneyimler:
“Kayganım ama kaçmak zorunda değilim.
Beni yakalamaya çalışmadan sadece benimle kalıyorsun.
Ve ben, belki… tutulabilir olmaya başlıyorum.”
✨ SONUÇ:
Kaygan balık, ulaşılması zor hastanın en kırılgan, en ilkel, en korunmasız parçasının sesi olabilir.
O parça, “dokunulursa parçalanacakmış” gibi hisseder.
Ama terapötik güven içinde, bu parça zamanla:
- Sabote eden bir gölge olmaktan,
- Yeniden bağ kurmak isteyen bir çocuk parçasına dönüşebilir.
Belki de balık hâlâ kaygan, ama su artık boğmuyor.
Artık birlikte yüzülebilecek bir yer var.