Simüle Edilmiş Yakınlıklar

Bir zamanlar mektup bekleyen insanlar vardı. Beklemek, sabretmek, derinleşmekti. Şimdi ise anlık bildirimlerle dolu bir hayatın içindeyiz. Sosyal medya, iletişimi hızlandırdı belki ama ilişkileri derinleştirmedi; tersine, çoğunu yüzeyselleştirdi.

Eskiden arkadaş olmak, birlikte susabilmekti. Şimdi birinin story’sine kalp bırakmak, ilgilendiğini göstermek için yeterli sanılıyor. Oysa kalpten çok, parmak hareketi bu. Gerçek bir ilişki yerine, algoritmanın onayladığı bir yakınlık.

Byung-Chul Han der ki: “Günümüz toplumunun temel biçimi ‘açıklık’ değil, ‘ifşa’dır.” İletişim değil, teşhir; empati değil, etkileşim arıyoruz. İnsanı anlamaktan çok, onu içerikle eşleştiriyoruz.

Sherry Turkle’ın dediği gibi: “Alone together.” Yani: Birlikte ama yalnız. Binlerce takipçimiz var, ama “nasılsın?” diye gerçekten soran biri az.

Sosyal medya bir ayna değil; bir vitrin. Orada kendimizi değil, olmak istediğimiz kişiyi sergiliyoruz. Ve bu vitrinde görünür olmak için, bazen içimizdeki sessizliği boğuyoruz.

Ama belki de sorulması gereken soru şu:

Gerçekten sosyal olmak için, çevrimiçi olmaya ne kadar ihtiyacımız var?